Güncel 24.05.2024 BİRGÜN
Bozuk sağlık sisteminden kaynaklı sorunları akıl dışı yöntemlerle çözme telaşı bitmiyor.
Arada ezilen de hekimlerimiz, sağlık çalışanlarımız ve ihtiyacı olan sağlık hizmetini alamayan yurttaşlarımız oluyor.
Sağlıkta kötü gidişin en belirgin göstergelerinden biri hastanelerden randevu alınamaması.
Hani “hastanelerde kuyruk dönemi bitti” deniyor ya, işin aslı yurttaşlar telefon ve bilgisayar başında randevu için günlerce, haftalarca uğraştıklarından hastaneye gelemiyorlar.
Hatırlarsınız, Sağlık Bakanlığı randevulardaki sıkıntının sorumluluğunu yurttaşlara yüklemişti. Öyle ya randevu alanların yüzde 30’u randevusuna gelmiyordu; devlet,
randevusuna uyan vatandaşını severdi, o halde bu konuya el atılmalıydı.
ONAYLI RANDEVU DÖNEMİ
Geçtiğimiz hafta başlayan uygulamayla Hastanelerden aldığınız randevuyu bir gün öncesinde saat 20’ye kadar Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nden (MHRS) onaylamanız gerekiyor. Onaylamazsanız randevunuz iptal oluyor. Onaylayıp gitmezseniz, 15 gün o branştan randevu alamıyorsunuz. Sağlık Bakanı, bir haftalık değerlendirmesinde randevuya sadakatın arttığını bildirdi, ancak rakam vermedi.
Sorunlar mı? Tabii ki yaşanmaya başladı. Bir gün önce randevusuna onay ver(e)meyen hastalar ertesi gün hastaneye geldiklerinde randevularının iptal olduğunu öğrendiler, randevusuz muayene olmaya çalıştılar, olamazsa da çalışanlarla tartıştılar. Olan yine hekimlere oldu,
iş yükleri katlandı. Hastane idareleri bu tür durumların çözümü için hekimlerden
“tolerans göstermelerini” istedi.
Peki gerçekten hastanelerdeki talep patlamasının, kalabalıkların, beş dakikada muayenelerin, tıklım tıklım acil servislerin sorumlusu randevusuna gelmeyen yurttaşlar olabilir mi?
Sağlık Bakanı’nın MHRS randevu ve günlük muayene sayılarına dair verdiği son veriler
2024 bütçe sunumuna ait. Buna göre günde 1,2 milyon randevu veriliyor, ancak bunun çok üzerinde 1,5 milyon randevusuz muayene yapılıyor. Yani MHRS randevularının çok üzerinde randevusuz hasta zaten bakılıyor. Hastaneler, randevusuna gelmeyen hastaların yerine randevusuz hastalar alıyorlar, hekimlerin boş vakitleri yok. Bakanlık, sürekli gelen şikayetler nedeniyle daha çok randevu verip “durumu kurtarmak” istiyor. Ancak olmuyor,
çünkü mevzunun temelinde sevk zincirinin olmadığı, insanların hastane hastane dolaştığı hastalıklı sağlık sistemi yatıyor.
24 SAAT POLİKLİNİK BAŞLIYOR
Hastaların muayene olamama krizine bulunan bir diğer dâhiyane çözüm de “acil yeşil alan branş poliklinikleri”. Bu fiyakalı isim bir biçimde yedi gün 24 saat rutin poliklinik muayenesi anlamına geliyor. Geçtiğimiz ay Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’nde 7/24 uzman polikliniği uygulaması getirileceği haberlerini hastane idaresi yalanlamış ve şu açıklamayı yapmıştı:
“Sosyal medya platformlarında yer alan, hastanemizde 7/24 uzman hekim poliklinik uygulamaları iddiaları asılsızdır. İhtiyaç duyulan branşlarda ve sürelerde mevzuat çerçevesinde uygulama yapılmaktadır.”
Ancak hastane idaresinin tam da bu çerçevede hazırlık yaptığı geçen hafta birimlere gönderilen resmi yazıyla netlik kazandı. Meseleyi özetlemeye çalışayım:
Türkiye’de acil servislerin büyük oranda acil olmayan hastalarca dolu olduğu biliniyor.
Bu hastaların geri çevrilmeyip muayene edilmeleri için “yeşil alan poliklinikleri” icat edildi.
Yeşil alanda görülen hastaların önemli bölümü, takip eden günlerde branş polikliniklerine yönlendiriliyor. Yani sorun orada çözülmüyor, öteleniyor, hastanın randevu alıp ilgili branşa gitmesi gerekiyor. Şimdi Bilkent Şehir Hastanesi şöyle demiş oluyor:
Biz iç hastalıkları, genel cerrahi, ortopedi, enfeksiyon hastalıkları, aile hekimliği, beyin cerrahisi, üroloji, göğüs hastalıkları ve nöroloji branşlarında “acil yeşil alan branş polikliniği” adında kuracağımız birimlerde 7/24 uzman hekim bulunduracağız, acile başvuran poliklinik hastalarını buralara yönlendirin.
Hastane, ihtiyaca göre bu branşlarda değişikliğe gidilebileceğini de bildiriyor. Yazıda can alıcı bir nokta da performans göstergeleri üzerine. Hekimlere bir anlamda, “bu süreçteki olumsuzluklar alacağınız parayı da kötü etkiler” deniyor. Uygulamanın zamanla diğer hastanelere yaygınlaştırılmak istendiği anlaşılıyor.
Bu durumda neler olabilir? Örneğin 15 yıllık şeker hastası rutin kontrolü için gece 3’te dahiliyeciye uğrayabilir, 10 yıllık prostat hastası gece 2’de muayeneye gelebilir, 30 yıllık epilepsi hastası altı aydır gel(e)mediği kontrolü için sabaha karşı 5’de nöroloğun kapısını çalabilir.
Bunun bilimle, sağlık hizmetlerinin gereği ile ilişkisi yok. Bu şekilde nitelikli sağlık hizmeti verileceğini söylemek de olanaksız. Sağlıkta gelinen noktanın akıl dışılığını, popülizmi gösteriyor.
Ne pahasına?
Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının tükenmesi, sağlığını kaybetmesi, şiddete uğraması,
halkın da nitelikli sağlık hizmeti yerine göz boyamalara razı olması.
Biz ısrarla bu uygulamaların çözüm olmayacağını, bilim ve aklın gereği bir sağlık sistemi kurulmadıkça sıkıntıların süreceğini anlatacağız, doğruyu göstereceğiz.