31 Mart 2024 yerel seçimlerinin daha ilk sonuçları yayımlanmaya başlandığında ülkemizin kırmızıya boyanmakta olduğu anlaşıldı ve bu durum Türkiye’nin devrimcileri, demokratları, hatta liberalleri tarafından büyük bir sevinçle karşılandı.
Her seçim sonucunda kalemine güvenenler tarafından yorumlar yayımlanması doğaldır. Halkımızın geleceği ile ilgili kaygıları, tasarıları bulunan herkes gibi ben de bunu yapıyorum. Şimdi, çiçekli 1 Nisan sabahında bunları özetlemenin bir sorumluluk olduğu kanısındayım.
- 1977’den beri girdiği bütün seçimlerde birinci olamayan ve bu durum varına yoğuna başına kakılan CHP, bu seçimlerden birinci parti olarak çıktı. Bu CHP’ye olduğu ölçüde,
çeşitli renkler taşıyan devrimci ve demokratlara büyük bir moral üstünlük kazandırdı. - 31 Mart seçimleri, Türkiye’nin siyasal yazgısının değişmeyeceği önyargısını yıktı.
Türkiye’nin önüne güçlü bir seçenek koydu. - Gelecekten umudunu kesmiş kimi tuzu kuruların sözde “CHP’ye bir ders vermek için”
sandık başına gitmemelerinin ne denli yanlış olduğunu kanıtladı. Halk onları utandırdı. - 2019’da yineletilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri, sonun başlangıcı olduğunu gösteriyordu. Daha 6 Haziran 2014’te “AKP’nin Yükselişi ve Düşüşü” başlıklı yazımda bu gerilemeyi belirtmiştim. Ancak, “hop” demekle ağaca çıkılmıyor. “Vakit erişmeyince” niyetler gerçekleşmiyor.
- AKP ve MHP ortaklığının geri dönülmez biçimde güç yitirmesinin başta gelen nedeninin
yaşam pahalılığı, işsizlik olduğu ölçüde, partizanlık, adaletsizlik, kibir ve gericileşTİRme olduğunu hesaba katmak gerekir. - İktidarın ülkeyi şeriatçı bir Ortadoğu ülkesi yapmak için tarikatçıları iktidarına ortak etmesi, eğitim sistemini bilimsellikten uzaklaştırması, Hazineyi şeriatçı kimi kuruluşların hizmetine vermek için uyguladığı politikalar, bu seçim sonuçlarından anlaşıldığı üzere geri tepmiştir. Laikliğin güvencesinin devlet değil, halk olduğu yolundaki saptamalarımız doğrulanmıştır.
- CHP, Kılıçdaroğlu’nun başlattığı ve Özgür Özel yönetiminde ilerletilen bir kabuk değişimine uğramaktadır. O artık, “Tek Parti dönemi”nin, yani halkla ilişkisi zayıf bir bürokrat-burjuva partisi olmaktan çıkma yolundadır. 31 Mart 2024 seçim utkusu nedeniyle Genel Başkan Özgür Özel’in belirttiği gibi, CHP artık, diktatörlüğe son vermek isteyen “demokratların” partisidir.
- Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kurulan “Millet İttifakı” tepede dağılmış olmakla birlikte, halk arasında muhalefetin güçlerini birleştirmesi gerektiği gibi bir anlayışın güçlenmesine neden olmuştur. Nitekim İttifakı dağıtan önderler hemen hiçbir varlık gösteremedikleri halde, Özgür Özel’in “Türkiye İttifakı” dediği kümelenme, ana muhalefet partisinde gerçekleşmiştir.
- Sosyalist sol, eskiden olduğu gibi hala parçalı durumdadır. Bu seçimlerde küçük kimi yerlerde görünmelerine karşılık, dişe dokunur bir varlık gösterememiştir. Dünyanın gericilik dönemi yaşadığı bu koşullarda, bunda yadırganacak bir yan da yoktur. Ancak “komünist”ler
birer öcü sayılmaktan çıkmışlar, seçim pusulalarında yerlerini almaya başlamışlardır. - AKP iktidarının Kürt devrimci ve demokratlarını “terörist” ilan ederek düşmanlaştırmasını, bunların ülkeyi böleceklerini ileri sürerek halkı kendi çevresinde toplama politikasının da
artık kullanım süresinin bittiği görülmektedir. Partileri hakkında kapatma davası açıldığı, kazandıkları belediyeler “kayyım”la ellerinden alındığı, belli başlı siyasetçilerinin hapishanelerde rehin tutulduğu bu siyaset, kaya gibi yerinde durduğunu göstermiştir.
Bu parti seçmenlerinin, parti yönetiminin de telkiniyle olsa gerek, kendi adaylarının seçime girdiği İstanbul, İzmir gibi yerlerde AKP karşısında baraj olacak CHP’ye oy vermeleri de
akıllı bir siyasetin ürünüdür. - Bu seçim sonuçlarının iktidar blokunda yaratacağı etki de önemsiz değildir.
AKP’nin burnu kırılmıştır.
Bundan sonra halkın içine destursuz bağa girer gibi giremeyecektir.
Ordu, bürokrasi, adliye, eğitim, kendi yandaşlarını iyice palazlandırdığı iş dünyasının büyük bölümünü elinde tutuyorsa da, halkın çoğunluğu artık onun elinde değildir.
Devlet ile halk artık aynı çizgide bulunmuyor.
Türkiye ikili bir iktidar dönemine girmiştir.
Önümüzdeki süreçte, Devletin (AKP ve MHP’nin) halkı kazanacağı beklenemez.
Aksine demokrasi güçleri devleti kazanacaklarıdır. - Utanması gerekenler : Hangi partiden olursa olsun, bu seçime girip de yitirenlerin hiçbiri utanılacak bir şey yapmamıştır. Bu demokratik bir yarışın gereğidir.
Ancak utanması gereken kişiler de vardır.
Devletin yansız olması gereken televizyonunu (TRT) iktidar partisinin borazanı durumuna getirenler bundan utanç duymalıdırlar.
Eski seçim yasalarında oldukça mantıklı olarak seçimle ilgili üç Bakanın (Adalet, Ulaştırma ve İçişleri Bakanları) seçimden bir süre önce istifa edip yerlerine partisiz Bakanlar getiriliyordu.
Bu uygulamayı kaldırdılar, ama gene de bu Bakanların, AKP adayına oy istemek için yollara düşüp “kapı kapı” gezmeleri hiç yakışık almadı. Bu üç Bakan, kendilerine biraz güven varsa da bunu yitirmişlerdir. Pişman olmaları beklenir. - Seçimlerde oyların gizli verilmesi çok yerinde (AS: zorunlu!) bir uygulama olmakla birlikte, isteyenlerin gerek seçimden önce, gerek seçimden sonra oylarını açıklamaları da bir haktır. Bunun gereği olarak ben de epey bir süredir oy verdiğim kişi ve partileri açıklıyorum.
Bu seçimde oturduğum Ankara-Çankaya’ya bağlı Koru Mahallesinde yeniden aday olan
CHP’li Türkân Yezer’e oy verdim. Kendisinden başka aday da yoktu. Çankaya’da ve Ankara Büyükşehir’de CHP’nin adaylarına oy verdim. Oy verdiğim herkes açık farkla kazandı! - Seçimlerde bir kulağım Beyceli köyündedir. Çok ilginçtir ki, burada da CHP’li bir aday olan Şehzat Sarıhan kazanmış. Dikkat çeken husus, O’nun CHP’li olmasından çok Sarıhan sülalesine bağlı olmasıdır. Bu seçimde adaylığını koyanlardan olasılıkla başka CHP’liler de var. Sarıhanlar, tek parti döneminde köyün egemeni idiler ve muhtarlar da hep onlardan olurdu. İlk kez 1973’te bu durum değişti. Arada bu aileden olan İsmet Sarıhan muhtarlık yaptı. Şimdi muhtarlığın yeniden Sarıhan soyadını taşıyan birinin eline geçmesi, Türkiye’deki 31 Mart seçim sonuçlarına ve CHP’nin 1. parti olmasına benziyor.
Diyeceğim, CHP hakkında Tek Parti’den kalan olumsuz izlenimin genç kuşaklarda silinmeye başladığını gösteriyor.
Nitekim Beyceli’de AK Parti Ordu adayı seçilmiş olmakla birlikte, CHP’nin oyları da artmış. Geçenlerde yayımladığım bir yazıda CHP’nin 1. parti olamayışını Tek Parti döneminden kalan olumsuz anısına bağlayıp “Özgür Özel, Erdoğan’ı Yenebilir mi?” diye sormuştum.31 Mart 2024 Yerel Seçimleri, Özgür Özel’in kişiliğinde demokratik muhalefetin Erdoğan’ı yendiğinin kanıtıdır.