Ahmet GÖKSAN
ahmetgoksan45@gmail.com
“Kıbrıs tarihini bilmeyen, Kıbrıs Rumu’nun taşıdığı ruh halinden habersiz, Türk şeref ve haysiyetini koruma savaşında bugüne kadar dökülen kanların maksat ve gayesini idrak edemeyecek kadar gaflet ve dalalet içinde olanların, Ada’da huzuru ve güveni sağlayan kahraman Türk Ordusunun çekilmesi talebinde bulunmaları kadar yersiz ve bayağı hareket olamaz!”… Dr. Fazıl KÜÇÜK, 1978
Avrupa’nın önünde Haziran ayı içinde yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçiminin sonucu AB’nin de geleceğinde önemli ve belirleyici olacaktır. Nedeni ise üye ülkelerde yaşanmakta olan ırkçı partilerin oylarındaki artış olarak kimi ülkelerde ise 1. parti konumuna ulaşmalarıdır.
Son olarak Portekiz’de yapılan seçim sonucu bunun göstergesidir. Buna göre Merkez Sağda yer alan Sosyal Demokrat Parti ve Demokratların oluşturduğu blok ile Hıristiyan Demokratlar, Sosyalistlerin oluşturduğu bloku kıl payı ile de olsa seçimin yeneni olarak başarılı olmuşlardır.
Aşırı sağın yükseliyor olması, Küreselcilerin Ulus Devletler çöktü yaklaşımlarının da sonunu getiriyor. Unutulmamalıdır ki, Ulus Devletler hiçbir zaman çöküp dağılmaz kısa süre sonra da eski güçlerine ulaşırlar. Avrupa’da olduğu gibi iki paylaşım savaşı geçirmiş olan Kara Avrupası’nın yeniden kurulmaya çalışıldığının da işaretlerini veriyor. Bu durumda 20. yüzyılda yaşanan iki dünya paylaşım savaşı noktasına gelinmemesi umulmalıdır.
Kara Avrupası’nın önümüzdeki Haziran ayında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimi belirleyici olacaktır. Sağcı Blokun tehdit olarak algılanması Kara Avrupası’nın önündeki engellerden yalnızca bir tanesidir.
05 Kasım 2024’te ABD’de yapılacak ve şimdilerde, çok yaş almış iki kişinin yarışması Avrupa için de önümüzdeki dönem için belirleyici olacaktır. J. Biden’ın kazanması şu anda Avrupa’da dikkati çekecek olumsuzlukların yaşanmasına fırsat vermeyecektir. Buna karşın Kongre’yi 2020 yılında basan D. Trump taraftarları aşırı sağ blokun güçlenmesi için zemin oluşturacaktır. Kara Avrupası’nın Güneydoğu kanadının da ayrıca değerlendirilmesi gerekiyor. NATO çerçevesinde iki komşu olan Türkiye ve Yunanistan’a yapılan dengesiz silah “yardımlarının” (!?) gözden geçirilmesini gerekli kılıyor.
BM Genel Yazmanının kişisel özel temsilcisi olarak görevlendirilen Maria Angela Holguin Cuellar’ın, görüşme (müzakere) sürecinin başlatılabilmesi için yoğun çaba içinde olması “bir umut olabilir mi?” diye sormadan geçmemek gerekiyor. Ada’da bir dizi görüşmelerde bulunduktan sonra, Londra üzerinden NewYork’ta görüşmelerin ardından, aynı yoldan Kıbrıs’a döndü. Londra’da İngiltere yetkilileri ile buluşmasında, müzakere sürecinin ötesinde, çözüm önerilerinin tartışıldığı belirtiliyor.
İngiltere’nin eski mal sahibi (2. Abdülhamit 1878’de sözde kiralamıştı!?) olduğu Ada’da bulunacak çözüm süreçlerinde hep belirleyici olduğu biliniyor.
Adı geçen ülke, Kıbrıs’ta bulunan iki askeri üssünün (Agratur ve Dikelya) geleceğinin güvence altına alınması istiyor. Buna koşut olarak, Ada’da yaşayan iki ayrı ulusun temsilcileri arasında ayırım yapması nedeniyle, çözüme ulaşma olanaklı olamamaktadır.
İçinden geçmekte olduğumuz bu dönem de, yıllardır oynanmaya devam edilen oyunun ötesinde bir anlam içermemektedir.
Sınır geçişlerinin her iki halk arasındaki karşılıklı güvenin sağlanmadığı gerçeğinin bilinmesi gerekiyor mu ne!…
SEVGİ ile kalınız.
15 Mart 2024 – Ankara