KOMPRADORLUK-KOMPRADOR TUTUM-DAVRANIŞLAR ve ATATÜRK

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

Vatandaşlar: “Hocam, komprador ne demek, kompradorluk üzerine bilgi verir misiniz?” diye soruyor. Açıklamaya çalışalım:

Komprador sözcüğü İspanyolca “comprodor” sözcüğünden türetilmiş ve tarihsel açıdan giderek oldukça yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Komprador, sözcük anlamı ile işbirlikçi, sadık müşteri anlamına gelir. Geri kalmış ya da sömürge ülkelerdeki siyasal, tecimsel (ticari) ve ekonomik seçkinlerin, kendi ülkelerinin çıkarlarını göz ardı ederek, sömürgeci – güçlü ülkelere sadık, onlarla siyasal, tecimsel, ekonomik ve finansal ilişkiler kurup geliştiren yerli işbirlikçiler için kullanılır. Yerli, ama kendi çıkarları için, ülkesinin ulusal çıkarları zararına hareket eden siyaset ve sermaye sınıfını tanımlar.

Kompradör sözcüğü, tarihsel olarak, İspanya merkezi hükümeti ile İspanyol sömürgesi olan ülkelerin merkezi hükümetle olan siyasal, tecimsel ve ekonomik ilişkilerinin bağımlılığını tanımlamak için kullanılmış, daha sonra giderek merkez-çevre ilişkilerindeki tutarsızlık ve tek yönlü bağımlılığı anlatabilmek için dolaşıma girmiştir.

Marksist merkez – çevre kuramına göre, emperyalist güçlü devletlerin sermaye sınıfı Merkez’i; görece geri kalmış ekonomisi zayıf ülkeler de Çevre‘yi temsil eder. Çevre ülkelerin siyasal ve ekonomik seçkinleri, kendi öz çıkarları uğruna, ülkelerinin ulusal çıkarları zararına, merkez ülkeleri ile işbirliği yaparlar.

Gelişmiş ve az gelişmış ülkeler arasıdaki, dengesiz ya da eşit olmayan asimetrik ilişkiler siyasal, tecimsel, sınai (endüstriyel) ve finansal boyutlarda farklı bağımlılık ve kompradorluk türleri doğurur.

1- Siyasal Bağımlılık – Siyasal kompradorlar

Çevre, ya da geri kalmış ülke yöneticilerinin, emperyalist- sömürgeci ülkelerin istekleri ve yönetimlerine bağımlı bir siyasal tutum içine girmeleri; siyasal, hukuksal, tecimsel, ekonomik, finansal ve hatta kültürel (ekinsel) yapılarını emperyalizmin çıkarlarına göre yapılandırmaları anlamına gelir. Bu siyasal işbirlikçilik, gönüllü olabileceği gibi zoraki de olabilir. Ancak Merkez ile Çevre arasındaki siyasal işbirlikçilik olmadan öbür hukuksal, tecimsel, ekonomik, finansal ve kültürel (ekinsel) sömürü kanalları oluşmaz. Çünkü her konuda olduğu gibi küresel, emperyal ilişkilerde de siyaset ve siyasetçilerin rolleri başat ve belirleyicidir.

2- Tecimsel (Ticari) Komradorluk – Tecimsel (Ticari) Komprodorlar

Sanayileşmenin henüz yetersiz, ama ticari kapitalizmin yoğun ve başat olduğu dönemlerde, sömürgeleşmiş ya da geri kalmış ülkelerin ticari elitlerinin, kendi ülkesinin çıkarları zararına, emperyalist ülkelerin ticari burjuvazisi ile işbirliği yapması demektir. Daha başka bir söyleyişle yerli burjuvazi ile emperyalist burjuvazinin iş ve çıkar birliği içinde çalışmalarıdır.

3- Sınai Kompradorluk – Sanayi Komprodorları

Kendi ulusal sanayilerini kuramamış, montaj sanayisinin temel girdileri açısından dışa bağımlı olan, yeterince sanayileşememiş ülkelerdeki sanayi elitlerinin, sanayisi gelişmiş emperyalist ülkelerin sermaye elitleri ile kendi ülkelerinin kısa, orta ve uzun erimdeki çıkarları zararına da olsa, emperyalist ülkelerin sanayi elitleri ile işbirliği yapmaları demektir. Bu anlamda sınai kompradorluk, yerli sanayi burjuvazisi ile küresel sanayi burjuvazisinin çıkar birliği yapmaları demektir.

4- Finansal – Parasal kompradorluk – Finansal Komprodorlar

Genelde az gelişmiş ya da görece geri kalmış ülkelerin mali-finansal yapıları, küresel döviz kazançları, bankacılık sistemleri, para ve sermaye piyasaları, çeşitli nedenlerle, yeterince gelişememiştir. Dünyadaki büyük finansal kuruluşlar emperyalist güçlü ülkelerin parasal sermaye sınfının yönetim ve denetimi altındadır. Ayrıca dünyadaki güçlü ve büyük para babaları da yine emperyalist, gelişmiş ülkelerin yurttaşlarıdır. Bu nedenle, yeterince gelişememiş ülkelerin finansal burjuvazi sınıfı, kendi ülkelerinin zararına olsa bile, yine kendi öz çıkarları için, küresel finansal burjuvazi ile işbirliği içinde olurlar. Ayrıca güçlü emperyalist ülkelerin, siyasal ya da ekonomik nedenlerle, kendi yönetim ve denetimlerindeki büyük ve güçlü küresel finansal kuruluşları, bir şantaj aracı olarak az gelişmiş ülkelere karşı kullanmaları her zaman olasıdır.

Sonuç şudur                       :

Az gelişmişlik ya da geri kalmışlık, tarih boyunca her zaman siyasal bağımlılık ile ticari, sınai ve finansal kompradorluk hep iç içe olmuştur. Bu komprador sistem, gelişmiş merkez ülkeler ya da emperyalist Batı ile yeterince gelişememiş ülkeler arasındaki siyasal, ticari, sınai, ekonomik, sosyal ve kültürel dengesizlikler ve asimetrik güç ilişkilerinden doğan, Merkezin Çevreyi, gelişmişin az gelişmişi, güçlünün zayıfı ezip sömürdüğü bir sistemdir.

Sömürü sorununun temelinde güçlü sömürücü ülkelerin olduğu kesindir. Ancak, ülkesi ve toplumunun zararına, sömürücü ülkelerle işbirliği içindeki komprador sınıfın yüklendiği günahlar çok daha büyüktür.

Emperyalist, güçlü merkez ülkelerin ekonomik elitleri, kendi ülkelerinin çıkarları için çalışırlar. Halbuki azgelişmiş çevre ülkelerinin kompradorları, emperyalist ekonomik elitlere işbirlikçi olunca kendi ülkelerinin değil küresel sermaye için katkı sunmuş olurlar.

İşbirliği yapmak bir denge gerektirir. İçinde genelde asimetri yoktur Halbuki işbirlikçilik farklıdır. İşbirlikçilik yapmak en hafifinden, kendi çıkarı için, halkının ve ülkesinin çıkarlarını göz ardı etmektir.

Son bir anımsatma : İşbirlikçi sınıfın sorunlarını ülke ve toplum sorunları gibi takdim ederek komprador sınıfın savunuculuğuna soyunan aydınlara(!) da komprador aydın denir.

Yüce Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ne diyordu :

  • Tam bağımsızlık benim karakterimdir… Askeri zaferler (utkular) ne denli büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle (utkularla) taçlandırılmazlarsa kalıcı olamazlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir