Ankara’da evinin önünde 21 yıl önce katledilen Dr. Necip Hablemitoğlu için Karşıyaka mezarlığı’ndaki gömütünde anma töreni düzenlendi. Hablemitoğlu ailesinin avukatı Ersan Barkın, “O dönem yazdıkları anlaşılsaydı 15 Temmuz olmazdı” diye konuştu.
Çağdaş Bayraktar, 18.12.2023, Cumhuriyet
FETÖ yapılanmasına karşı önemli ve öncül uyarılarda bulunan yazar ve öğretim üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, 21 yıl önce bugün 18 Aralık 2002’de evinin önünde uğradığı silahlı saldırı ile yaşamını yitirdi. Sevenleri Hablemitoğlu’nu dün Ankara Karşıyaka’da mezarı başında andı. Etkinlik sonrası Cumhuriyet’e konuşan Hablemitoğlu’nun avukatı Ersan Barkın, “Hablemitoğlu’nun yazılarında tüm ayrıntılarıyla FETÖ’nün örgütlenme biçimleri, siyaset ve bürokrasideki yapılanmaları, ekonomik işleyişleri anlatıldığını” anımsattı.
Örgütün emniyet içindeki yapılanması bilinir ve yazılırken TSK içerisinde gözardı edilen etkinliklerinin de Hablemitoğlu’ nun çalışmalarında bulunduğuna dikkat çeken Av. Barkın, “Fethullahçıların TSK’de en tepelere kadar eylem planlamalarını ortaya koymakta ve geleceğe dair uyarılarda bulunmaktaydı. Bugün için o gün yazdıkları birçok Atatürkçü için TSK’ye duyulan güven nedeniyle inandırıcı değildi. Ancak Türkiye, Necip Hablemitoğlu’nun yazdıklarının gerçekliğini 2015’te bir askeri darbe girişimi ile yaşayarak gördü” ifadelerini kullandı.
“DOĞRU ZAMANDA ANLAŞILABİLSEYDİ…”
Atatürkçülüğünden şüphe duyulmayacak profil çizen birçok kişinin FETÖ militanı çıktığının altını çizen Av. Barkın, “İşte Hablemitoğlu’nun değeri buydu.
- Yapmış olduğu çalışmaları anlayabilseydik,15 Temmuz darbe girişimi ile de karşı karşıya kalmazdık.
- Özellikle TSK bu çalışmaları anlayabilseydi ve uygulayabilseydi, Ergenekon, Balyoz gibi birçok kumpas davasıyla Türkiye on yıllarını kaybetmezdi.” dedi.
Bu kapsamda Hablemitoğlu suikastinin büyük bir kırılma noktası olduğunu vurgulayan Av. Barkın, “Türkiye’nin yakın tarihinde kontr-Atatürkçü görünen birçok yapının, 2000’lerle başlayan ve bugünlere ulaşan iktidar ve muhalefet içindeki karşı devrimci yürüyüşü görebilmek ve buna karşı mücadele edip, çözüm yaratabilmenin yolunun Necip Hablemitoğlu ve 90’larda kaybettiğimiz Cumhuriyet aydınlarının yolunu izlemek” olduğunu söyledi.
“SUİKASTİ ÇÖZME İRADESİ YOK”
Hablemitoğlu Davası’na da değinen Av. Ersan Barkın, süreci şu sözlerle özetledi:
“Necip Hablemitoğlu suikast davası, onu kendilerine ilişkin yazmaktan alıkoymayan Fethullahçıların başka odaklarla kurdukları suikast planlamasını temel almaktaydı. Bu anlamda iddianame içinde, Türkiye’deki Fethullahçıların en tepesindeki isimle başlayan ilişki ağını, görüşme kayıtları, HTS baz analizleri, kimi tanık beyanları ile ortaya koymaktaydı. Ancak dava başladığında, en temel ifadelerin geri çekildiği, delillerin yok sayıldığı, dahası suikastı çözme iradesinden vazgeçildiği izlenimine neden olan bir tabloyla karşı karşıya kaldık.
Bu sürecin sonu, en kritik ve Türkiye’ye iadeleri doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından ilan edilen sanıkların tahliyesi biçiminde sonuçlandı ve çok kısa süre sonra o kişilerin firar ettikleri ortaya çıktı. Dolayısıyla bu noktada Hablemitoğlu Davası’na dair bir gelecek öngörüsü yapmak olanaklı değil.
Bu davanın sonuç verebilmesi ancak Türkiye’de cumhuriyetçi, bağımsızlıkçı mücadele veren kurumların davaya sahip çıkmaları ile gerçekleşebilir. Ancak bugüne kadar davanın tek duruşması dahi tek bir meslek örgütü ya da siyasal parti tarafından takip edilmedi.”
“HERKESTEN ÖNCE GÖRDÜKLERINE BUGÜN ŞAHIT OLUYORUZ”
Törende hazır bulunan, Hablemitoğlu’nun yakın arkadaşı roman ve senaryo yazarı Hakan Evrensel ise şunları söyledi:
“Birçok insanın daha ne olduğunu kavrayamadığı bir dönemde Türkiye’nin tam bağımsızlığa kavuşması için tespit ettiği gerçekleri, korkmadan ve yılmadan insanların suratına çarpmayı bir görev edinmişti. Katıksız bir Mustafa Kemal sevdalısı olarak FETÖ’yle ve Türkiye aleyhinde faaliyet gösteren kim olursa olsun herkesle mücadele etti. Bu mücadeleyi sadece yazarak ve anlatarak yaparken kahpece vuruldu. Aydın sorumluluğunu cesaretle sabırla ve nezaketle ama onurundan asla taviz vermeden yerine getirdi. Herkesten önce görüp yazdıkları ve anlattıklarına bugün tek tek tanık oluyoruz. O’nu bedenen aramızdan aldılar, susturduklarını zannettiler ama O ölümsüz…”