10 Aralık 2023, Cumhuriyet (PAZAR eki)
Üstün Dökmen: Çocuğa ve lidere sınır koymak (cumhuriyet.com.tr)
Çocuklara niçin sınır koymak gerektiği ve anne babaların bunu nasıl yapacakları konusunda psikolojide pek çok yayın var. Bir ay önce monarşi ve cumhuriyet üzerine düşünürken toplumların yönetim biçimlerinde de sınır koyma konusunun önemli olduğunu fark ettim.
Monarşilerde yöneticilerin, kralların, şahların, padişahların davranışlarına sınır konulmaz; demokrasilerde, cumhuriyetlerde ise seçilmiş yöneticilerin neyi yapıp, neyi yapamayacakları konusunda kurallar, yani sınırlar vardır.
- Özetle, mikro düzeyde çocuklara, makro düzeyde ise liderlere sınır konulması gereklidir.
ÇOCUĞA SINIR KOYMAK
Doğada, trafikte, sosyal yaşamda birtakım sınırlılıklar vardır. Rengi güzel olan her mantarı yiyemeyiz. İşte bu yüzden bazı şeyleri yapmamaları için baskıcı olmadan çocuklara sınır koymak gereklidir. Çocuğa sınır koymak onun özdenetimini, özyeterliliğini ve sosyal uyumunu geliştirir ayrıca çocuğun çevresinin korunmasına katkıda bulunur.
Sınır koymanın da bazı sınırlılıkları vardır. “Yapma, elleme” demek yerine, niçin yapmaması gerektiği konusunda, mutlaka açıklama yapılması gerekir. Sadece “Yapma” demek ezberci bir ahlak anlayışına yol açar. Çocuğa niçin yapmaması gerektiğini yaşına uygun bir şekilde açıkladığımızda ise eleştirel düşünmesinin kapısını aralarız.
Açıklama yapmanın yanı sıra çocuğa sınır koyup bir şeyleri yapmaması gerektiğini söylediğimizde mutlaka önüne yapabileceği birkaç seçenek koymalıyız. Örneğin duvarı çizmemesini söylediğimizde hemen ardından vereceğimiz kâğıtları çizebileceğini belirtmeliyiz.
Çocukların, özellikle erkek çocukların sınır konulmadan büyütülmeleri önemli toplumsal sorunlara yol açar.
- Sınır konulmadan, yaşamın gerçekleriyle tanıştırılmadan büyütülen erkek çocuklarının, en azından bazıları zamanla magandalara, kadın katillerine dönüşebilir.
LİDERE SINIR KOYMAK
Bir toplumun başındaki herkes yöneticidir ancak lider özelliklerine sahip olmayabilir.
Bu gerçeği dikkate alarak farklı rejimlerde liderlere, yöneticilere verilen yetkilere bakalım. Monarşilerde, Güçler ayırımı yoktur, tek adamlar, krallar, şahlar, padişahlar, sınırsız yetkilere sahiptirler, kimseye hesap vermek zorunda değillerdir. Tarihte kimi tek adamlar Tanrı tarafından atandıklarını, hatta gökte doğduklarını iddia etmişlerdir. Bu kişiler, sıradan insan olmadıklarını, yer ile gök arasında bir konumda bulunduklarını sembolize etmek (simgeleştirmek) için tahta oturduklarında ayaklarının altına bir minder koydurtmuşlardır.
Eğer bir kral veya padişah Tanrı tarafından atanmışsa, göksel bir güce sahipse, ölümlüler ona biat etmelidirler, onu eleştirmeleri mümkün değildir. Pohpohlanarak, sınır konulmadan büyütülmüş bir erkek çocuğu nasıl ki büyüdüğünde karısını öldürme hakkını kendisinde görebiliyorsa, sınırsız yetkiye sahip tek adamlar da geçmişte canlarının istediğini yapmışlardır.
Tarihte, Kanuni Sultan Süleyman veya Büyük Petro gibi kendi oğullarını bulundukları mekânda öldürten tek adamlar vardır.
- Öz oğlunun gözüne kızgın mil çektiren Bizans imparatoriçesi vardır.
Bakanlarını, vezirlerini, sadrazamlarını sorgusuz sualsiz öldürtenler vardır.
XIV. Louis gibi “Devlet benim” diyenler vardır. Demokrasilerde, cumhuriyetlerde ise seçimle gelen yöneticiler vardır, bunlar yasama, yürütme, yargı yetkilerini kendi ellerine alamazlar. Sınır konulmadan büyütülmüş çocuklar yetişkin olduklarında toplum için sıkıntı yaratırlar. Sınırsız yetkilerle donatılmış yöneticiler de böyledirler, hatta çok daha fazla sıkıntı yaratırlar.