İHEB’in 75. yılında yol ayrımındaki Türkiye

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10/12/1948 tarihli ve 217 (111) sayılı kararıyla kabul edilen ilişik “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‘nin Resmi Gazete ile yayımlanması ve yayımdan sonra okullarda ve gazetelerde münasip neşriyatta bulunulması, Dışişleri Bakanlığının 28/3/1949 tarihli ve 36084/122 sayılı yazısı üzerine Bakanlar Kurulu’nun 6/4/1949 tarihli toplantısında kararlaştırılmıştır.” (Resmi Gazete: 27 Mayıs 1949-7217).

Cumhuriyet’in 25. yılında kabul edilen ve 6 ay geçmeden iç hukuka eklemlenen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (İHEB), temelinde İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ni (İHAS) hazırlayan Avrupa Konseyi kurucularından Türkiye Cumhuriyeti, ilerleyen on yıllarda hazırlanan çok sayıda Birleşmiş Milletler Örgütü (BMÖ) insan hakları belgesine taraf oldu.

Anayasal ve siyasal kopmalara karşın, insan hakları alanında gerek iç hukuk düzeninde gerekse uluslararası ölçekte önemli kazanımlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin “uluslararası toplumun onurlu üyesi” olma özelliğinin başlıca ölçütü oldu.

2. büyük yıkımın ardından Dünya, BM ve İHEB ile insan hakları çağı olarak adlandırılabilecek bir evreye girdi.

1961 Anayasası, İHEB ve İHAS’a göre daha güvenceli bir düzenleme yaptı:

  • İnsan haklarına dayanan Devlet.

1980’li ve 90’lı yıllarda İHAS sistemi ile bütünleşen Türkiye Cumhuriyeti, 2001 Anayasa değişikliği ile 1971 ve 1982’de zedelenen ve sonlandırılan ileri koruma ilkesini yeniden öngördü:

  • İnsan haklarına dayanan Cumhuriyet.

2003’te, kaynağı İHEB olan
Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi
ile
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Hakları Uluslararası Sözleşmesi
onaylandı.

2004 Anayasa değişikliği, uluslararası insan hakları sözleşmelerinin yasalara üstünlüğünü öngördü.

2010’da, İHAS kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı tanındı.

2012’de İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe konuldu.

Değinilen bu gelişmeler, anayasal ve siyasal düzende kırılma ve kopmalara karşın, insan hakları üzerine genel bir oydaşma (consensus) anlamına gelir.

Gel-gitler olsa da, kurumlar ve kurallar düzleminde belli ortak paydalar ve asgari standartlar oluştu. En baskıcı askeri yönetim döneminde bile ‘Anayasa Mahkemesi kapatılabilir, Anayasa askıya alınabilir veya Avrupa Konseyi üyeliği sonlandırılabilir’ biçiminde, ortak kazanımları yadsıyıcı çıkışlar olmadı.

Cumhuriyet’in son on yılı ise kurumlar, kurallar ve değerler üçlüsünde “oydaşma alanları”nın sorgulandığı ve belirsizleştiği bir Anayasasızlaştırma dönemi oldu.

Son beş yılda, kazanımları yadsıma ve sonlandırmaya yönelik düşünsel ve eylemsel girişimler öne çıktı.

Bu olumsuzluklar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi / CBHS (aslında Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme/ PBDBY) dönemi ile örtüştü.

Soru                       :

  • Ulusal ve uluslararası insan hakları kazanımlarının sorgulanması ve oydaşma alanlarının ortadan kalkması, CBHS’nin zorunlu bir sonucu mu?

CBHS, üzerinde Osmanlı’dan bu yana oydaşma bulunan kurum ve kuralları lağvetti (kaldırdı); Hükümet ve siyasal sorumluluk gibi.

Kalan Anayasal kurum ve kuralların sorgulanması ve ilga girişimi ise CBHS mimarlarının demokratik hukuk devleti gereklerine (md.2) inançsızlıklarının ve hedeflerinin açık bir göstergesi.

Böylece ‘‘2017 kurgusunun (AS: tuzağının!) otoriter özelliği, madde 2 ışığında demokratik bir uygulamaya yönlendirilebilir mi?’’ sorusu mimarlarınca yanıtlanmış oldu: HAYIR!

Aksi halde, sistematik Anayasa ihlalleri (çiğnemleri), anayasal kurumları kaldırma girişimi ve Türkiye’nin uluslararası kazanımlarının sorgulanması bu denli günışığına çıkmazdı.

Özetle 100. yıl vesilesiyle kullandığım ve Anayasa madde 2 bağlamında test niteliği taşıyan Cumhuriyet ‘kurtarılabilir” mi? başlık sorusunun yanıtı, CBHS’de HAYIR! dır.

Bu nedenle,

  • Ulusal ve uluslararası ölçekte insan hakları kazanımlarını ve Cumhuriyeti kurtarmanın yolu, CBHS yanılsamasından kurtulmaktan geçiyor.

Yol ayrımı şu                     :

2. yüzyıl,
– “İnsan Haklarına dayanan Cumhuriyet” mi, yoksa
– kişisel muktedirlerin insanları hakladığı Türkiye yüzyılı mı olacak?

Yanıt anahtarı: İHEB’in tanıdığı direnme hakkı, Cumhuriyetçiler için meşru ve haklı dayanak.
===============================
Dostlar,

Sayın Prof. Kaboğlu dostumuz ile bu gün, birbirimizden tümüyle habersiz olarak
İNSAN HAKLARI konusunu işlemişiz köşe yazılarımızda!..

Biz yazımızı Sn. Kaboğlu’na yolladığımızda
– “Ne güzel örtüşme, hemen okuyacağım..” yanıtını verdi ve değerli geribildirimi de ulaştı.

Bizim Cumhuriyet’teki köşe yazımız :
BİZ DÜNYALILARIN İNSAN HAKLARI KARNESİ | Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM

Anadolu Aydınlanmacılarının sorumluluğuna sunuyoruz…

Dr. Ahmet SALTIK
07 Aralık 2023

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir