NEREDEN NEREYE YA DA BU GİDİŞ NEREYE?

Prof. Dr. Halil ÇİVİ
İnönü Üniv. İİBF eski dekanı

Beni uzun süredir çok rahatsız eden ve mutlaka dile getirip yazmam gereken önemli bir konu vardı. Şimdi yazıyorum. Acaba biz nasıl bu denli bencilleştik, kinlendik, nefret duymaya başladık, cebir ve şiddet üreterek kabalaştık ve acımasız olduk? Okuyunca anlayacaksınız.

Önce halktan, halk türkülerine yansımış, toplumda okumuş, yazmış, iyi eğitilmiş, öğretmen, doktor, mühendis, bürokrat… olmuş insanlara verilen yüksek saygınlığı (itibarı) gösteren iki farklı halk türküsünden iki dörtlük yazalım..

Önce bir Karadeniz (Rize) türküsü :

Peştemal tezgahında,
Canım çıkayı canım.
Alacağım OKUMUŞ,
Oturacağım hanım.

Sonra bir Tokat türküsü :

ÖĞRETMENE varamadım,
Naylon çorap giyemedim,
Muradıma eremedim.
Abum abum kız abum da,
Sebebim sensin abum.

Daha sonra dilden dile dolaşan ve almış olduğu mesleksel eğitime büyük onur ve saygınlık kazandıran halk yargısı.

  • ” Benim kızımı ne DOKTORLAR… ne MÜHENDİSLER istemişti de…”

Sosyolojik açıdan geçmişte halk türkülerine ve değerler sistemine yansıyan bu düşünceler, Cumhuriyet Türkiye’sinde, halkın eğitilmiş insanlara verdiği yüksek saygınlığı ve onuru yansıtıyordu…

Ya günümüzde? Öğretmenlerin, mühendislerin, doktorların… yaşam koşulları ve gelirleri bir yana, sosyolojik olarak toplum katındaki saygınlıkları nerelerde?
Neden dövülüyor ve çeşitli saldırılara uğrayabiliyorlar? Hatta yurt dışına çıkmaları bile önemsenmiyor. Doktorlar da yurt dışına gitmek zorunda kalabiliyorlar…

Bir sokak görüşmesinde (röportajında), özellikle de tıp doktorları için, asla duyumsanmaması (hissedilmemesi) ve söylenmemesi gereken şöyle bir kaba ve hedef gösterici açıklama yansımıştı :

  • ” Bak ben sana ne diyorum, BİZ DOKTOR DÖVÜYORUZ DOKTOR.
    Daha ötesi ne olsun?”

Benim sorunum bunu söyleyen zavallı kişiyle (figürle) değil. O’na bunları söyleten yanlış ve çağdışı ve kaba zihniyetle… Bilimde hiçbir şey nedensiz olmaz. Halkın gönlünde iyi eğitilmiş öğretmenler, doktorlar ve mühendisler için. İçinde yer etmiş estetik ve saygın bir insansal değerden kopup giderek HOYRATÇA aşağılanan bir konuma gelmelerine ne demeli?

80 yaşıma girdim. 1960’lı yıllarda, İstanbul Üniversitesinde öğrenci iken halktan-sokaktan gördüğüm saygı, sevgi ve saygınlığı (itibarı) daha sonraki yıllarda profesör olarak bile görmedim ve göremiyorum.

Peki giderek nobranlaşan ve hoyratlaşmaya başlayan bu tür bozulmuş bazı kültür öbekleri ve serpintilerinin eğitim kaynağı nasıl bir resmi, formel, informel değerler sisteminden kaynaklanıyor? Üzerinde etraflıca ve çok ayrıntılı olarak kafa yormak gerekmez mi?

Gerçekten de, nereden nereye. Toplumumuz, bu ve benzeri hoyratlıkları asla hak etmiyor. Bu ve benzeri ayrıştırıcı, ötekileştirici ve hatta düşmanlaştırıcı eylem ve söylemler ulusal birlik ve kardeşliğimize büyük zarar veriyor. Bu yanlış rota mutlaka düzelmeli.

Eğer toplumdaki akıl ve bilim kökenli aydınlar ve meslek sahipleri değersizleştirilirse aydınlar toplumu aydınlatamaz. Çünkü değersiz kişinin sözlerine kimse itibar etmez )özen göstermez) .

Bir çeşit cahil bırakma politikası!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir