CEHENNEMİN YOLLARI ERDOĞAN’a YAPTIRILDI..

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimci
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Aşağıdaki yazımız, Sn. Prof. İbrahim Ö. Kaboğlu‘nun bu gün (5.11.23) BİRGÜN gazetesinde yayımlanan makalesinin bizdeki çağrışımlarıdır.

CEHENNEMİN YOLLARI ERDOĞAN’a YAPTIRILDI..

Prof. İbrahim Kaboğlu‘nu bu yazımızda size tanıtacak değiliz.
Bilen bilir, Anayasa Hukuku alanındaki uluslararası yetkinliğini.

Son birkaç yıldır BİRGÜN gazetesindeki haftalık (Perşembe) yazılarını, web sitemizde ve sosyal medya hesaplarımızda paylaşıyoruz. Daha çok okunsun istiyoruz, çünkü gerçekten derin yetkinliği tartışma dışı bir Anayasa Hukuku bilgesi, büyük bir alçakgönüllülükle haftalık gazete makaleleri yazmakta ve Türkiye’nin yakıcı sorunlarına “hukuk yoluyla” ussal ve adil, demokratik çözümler üretmekte.

Son derece yoğun geçen önceki dönem Parlamenterliği sırasında 5 yıl boyunca bu yazılarını aksatmadı, bir kutup yıldızı gibi yol göstericiliğini sürdürdü. Milletvekili olduğu CHP’nin AYM’de açtığı davalarda kilit uzmandı. Pek çok hukuksal çiğnemde (ihlalde) yardım elini uzattı bunaltılan insanlara. Karşılıksız yaptı bunların tümünü.
***

Son makalesi (05 Kasım 2023) son yıllarda yazdıklarından çok farklı bir derinlik ve içerikte.
Hem bir yurtsever aydınının – bir demokrat, namuslu hukukçunun çığlığı okunuyor dizelerinde
hem de yaratılan bunca kurgulu karmaşa ve açmazda yalın, teknik çözüm önerileri.

Öyle bir yere geldik ki, AYM kararları askıda tutularak uygulanmayabiliyor!
Bu çok büyük bir cüret, pervasızlık, sorumsuzluk ve apaçık suç!
Salt teknik hukuk bakımından da değil; Aydınlanma birikimine, en temel insan hak
ve özgürlüklerine yönelik felsefi bir cürüm, politik kasıt.

Cehenneme giden yolları Erdoğan açtı, taşlarını döşemekten çok öte..

Anımsayalım; Erdoğan ne zaman “..bu Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum,
saygı da duymuyorum
..” dedi? Can Dündar‘ın bireysel başvurusunda “hak ihlali” kararı verildiğinde, 28 Şubat 2016’da.

  • CB Erdoğan; Anayasa Mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir. Ben Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim, bunu çok açık, net söyleyeyim ve verdiği karara da uymuyorum,
    saygı da duymuyorum
    . Niye? Çünkü ortada bir gerçek var. Bakın bu bir beraat kararı değildir. Bu bir tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi.
    Eğer kararında direnmiş olsaydı bu bireysel başvuru veya Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar boşa çıkacak veyahut da şu anda tahliye edilmiş olan bu kişiler AİHM’e gideceklerdi.”

Cumhurbaşkanlığı makamında otururken edilen bu sözler, birbirine geçmiş çok sayıda hata ve
ihlal kumkuması, hukuka saygısızlık, halka kötü örnek ve yargı kararlarına hazımsızlık örneği.

Oysa Anayasa buyruğu çok net (md. 153/son) :

  • Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme
    ve yargı
    organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar
    .

CB Erdoğan, bu çok açık ve buyurucu (emredici, amir) Anayasa hükmü karşısında kendisini nereye, nasıl ve neden konumlandırmaktadır? Bilinç altındaki otoriter – totaliter – mutlak monarşik teokratik kafa yapısının izdüşümünü, dışavurumunu görüyoruz sahnede.

Günümüz cehennemine böyle sürüklendi Türkiye.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adı verilen Atlantik ötesi yönlendirme (tezgah!) ürünü
bu ucube, böyle dayatıldı koskoca ülkeye ve ulus egemenliği, dış güdümlü işbirlikçiler eliyle
gasp edildi
21. yy’ın şafağında.

T.C. Hükümetini yok eden mutlak ve dinci monarşi hedefli bu açık darbe için “her yol”, gözü kara biçimde, militanca geçerli (mübah) sayıldı; taa ki YSK’nin, halkoylamasının sonucunu istendik yönde değiştirmeye yetecek sayıda -birkaç milyon!- mühürsüz zarf ve oy’u tam kanunsuzlukla geçerli saymasına dek.. 16 Nisan 2017, sandıkların kapanmasına 1-2 saat kala, basit bir “dilekçe kurgusu” üzerine..

  • İbretliktir ve salt siyasal – hukuksal tarihe değil, insanlık tarihine yüz karasıdır!

Gerçekte hukuk dünyasında bir sonuç doğurmamıştır, yoklukla sakat olmanın da ötesindedir.
***

Yaşanan somut olayda (milletvekili Can Atalay‘ın salıverilmemesi, GEZİ mahkumları ve daha pek çoğu) baskıcı – faşist dayatma giderek tırmandırılırken, anılan kırılma noktasına ikincildir, o dönemecin türevleridir. (RTE’nin 16 Şubat 2016 çıkışı..)

Ortadoğuda, çok kritik bu coğrafyada, emperyal ağababalar, “güdümlü – yarı güdümlü tek adam yönetiminde, işbirlikçilerine “dinci monarşi” rüşvetiyle karakol devletlerini (P. Henze – G. Fuller vd.) oluşturmak istemektedir. Oyun, gerçekte bu makro ölçektedir ve Anayasal, hukuksal, rejimsel düzlemde yansımalar Sn. Prof. Kaboğlu‘nun anılan yazısında (BİRGÜN, 05.11.2023) hukuk tekniği bakımından ustalıkla işlenmiş, teknik-siyasal çözüm de önerilmiştir.

Türkiye’de yurtsever tüm sağ – sol muhalefetin bu yalın jeo-politik gerçekliği “ar-tık” kavraması ve tarihsel bir meşru direniş işbirliğine – koalisyonuna gitmeleri zorunluğu vardır.

Hedef bellidir :

Tam bağımsız Türkiye!

Bu yakıcı diyalektik olguyu (tehdidi!) ayrımsayamayan ya da görmezden gelen tüm politik kurum ve aktörler ya gaflet ya dalalet ya da ihanet içindedirler.

Sevgi ve saygı ile. 05 Kasım 2023, Ankara
==========================================
Sn. Kaboğlu’nun anılan makalesi için bkz.

Dışarıdan içeriye mektuplar: Hükümeti kim kaldırdı?

CEHENNEMİN YOLLARI ERDOĞAN’a YAPTIRILDI..” hakkında bir yorum

  1. Gönül Pınar Atacı

    DAHIYANE bir yazı. Yazarı DAHİ bilgin sevgili hocamız Prof.SALTIK’a en yürekten tebrikler, özel selamlar, derin saygılar, sonsuz sağlık, esenlik, başarı, utku ve umut dilekleri.

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir