Prof. Dr. Can CEYLAN
Gün geçmiyor ki ulusalcılık kavramı ırkçılık, faşistlik olarak yaftalanmasın; gündem ulusalcılık kara propagandasıyla bulandırılmasın.
Emperyalist algı mühendisliğinin tezgâhında bölücü sinsi planların yontulduğuna tanıklık etmekten içimiz kalkıyor artık. Farklı etnik ve mezhepsel kimliklerin birlikte yaşadığı uluslar, her zaman emperyalist baronların iştahını kabartmıştır yakın tarihe bakıldığında.
Bir ulus olmak, ulusal bir kimlik kazanmak, en büyük tehlike olarak görülmüştür. Başka bir deyişle ulusalcı bütünsel yapılanmanın o ülkeyi güçlendireceği, o ülke için zararlı olmayacağı ne denli kesinse, emperyalizm için kabul edilebilir olmayacağı da o denli açık ve nettir.
Tehlike, ulusal kimliğe sahip çıkıp kenetlenmek midir? Yoksa “Senin hakların verilmiyor”, “Bağımsız olmak, federasyon kurmak senin en doğal hakkın” kaşımalarıyla o ulusu bölmek midir asıl tehlike?
Dün ülkemizde “komünist” avına, “Alevi” avına, “terörist” avına, “laikçi” avına çıkanların kışkırtıcıları kimlerse, bugün ulusalcı avı başlatanların kaşıyıcıları da onlardır, aynı emperyalist güç odaklarıdır.
- Öyleyse en öncelikli çözüm yolu, ayrılıkçılık senaryolarının reddedilip zengin mozaiğin tüm unsurlarının birlik beraberlik içinde olması, kutuplaşmaların önlenmesidir.
Kısacası hem evrensel değerleri özümsemek hem de ulusalcı olmak mümkündür.
Elbette emperyalist güçlerin oyununa gelinmez, aklın ve bilimin yol göstericiliğinden sapılmazsa…
Varlığımız Türk varlığına armağan olsun.