Cumhuriyet, temel hak ve özgürlükler açısından Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni analiz etti
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bizzat açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde toplumun adalete ilişkin birçok istemi görmezden gelindi. İfade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile işkence olaylarına ilişkin ortaya konulan hedefler, ülkeyi 17 yıldır AKP’nin yönettiği gerçeğiyle çelişti. Cumhuriyet; temel hak ve özgürlükler açısından 100 sayfalık Yargı Reformu Strateji Belgesini analiz etti:
Eylem yapmak yasak: En önemli vaatlerinden biri toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin önündeki engellerin kaldırılması oldu. Oysa Anayasa ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu yürürlükteki biçimiyle uygulansa, herkes barışçıl eylem yapabilecek. Ancak bu bizzat kolluk güçleri tarafından ihlal ediliyor. En yakın örneği ise Yüksel Caddesi’ndeki “işimizi geri istiyoruz” eylemine katılan KHK’lilere her kezinde sert müdahale yapılarak gözaltı işlemi uygulanması.
Yargının cezasızlık politikası: İktidar, reform belgesiyle işkence ve kötü muamele savlarının artık geride kaldığını savundu. Ancak bu ifade, iddiadan öteye geçemedi. Türkiye’de kötü muamele iddialarını gündemden hiç düşürmedi. Yakınmalara ilişkin yapılan başvurular da olumsuz sonuçlandı. Örneğin Yüksel Caddesi’ndeki eylemlerde Nazan Bozkurt’ın elmacık kemiğini kıran polise, Veli Saçılık’a yakın mesafeden plastik mermi sıkan polise savcılık takipsizlik verdi. Perihan Pulat’ı iterek başını yere çarpmasına neden olan polis ise yalnızca 3 bin TL adli para cezası aldı. Hak aramak amacıyla eylem yapanlara yönelik sert müdahale eden polislere yönelik yargı cezasızlık politikası uyguladı.
İŞKENCE İDDİALARI ARTTI: Ankara Emniyeti’nde tutulan eski Dışişleri personelinden 6 kişi, karanlık odada çırılçıplak soyularak makatlarında cop gezdirildiğini, itirafçılığa zorlandığını kaydetti. Şanlıurfa Halfeti’de gözaltına alınanlar yine kötü muamele gördükleri iddisıyla yakınmacı oldu. Van Gevaş’ta 4 köylünün mantar toplarken gözaltına alınıp işkence görmesiyle ilgili davada yargılanan tek polis beraat etti. Çocukları açlık grevinde olan barış annelerine polisin müdahalesi de yine yakın örnek.
OHAL mağdurları: OHAL’de KHK ile ihraç edilen 125 bin kamu görevlisi ile kapatılan kurumlarla ilgili hiçbir hedef de konulmadı. Mağduriyet iddiasında bulunanların hakları yok sayıldı. OHAL Komisyonu’nun yavaşlığına çözüm getirilmedi.
Belirsiz ifade özgürlüğü vaadi: Belgede, başta terörle mücadele olmak üzere ifade özgürlüğünü etkileyen mevzuatın ele alınacağı kaydedildi. Ancak ne belgede ne de Erdoğan’ın açıklamasında ifade özgürlüğünü etkileyen ögelerin neler olduğu, neler yapılacağına hiç değinilmedi. Haberleri nedeniyle yargılanan birçok gazeteci, “terör örgütüne yardım” suçundan şu an yargılanıyor. Cumhuriyet davasında hapis cezaları verilirken, Sözcü davası ise sürüyor. Belgede yalnızca bu davaların istinaf yerine Yargıtay’da kesinleşmesi vaadi yer alırken, gazetecelere hiçbir basın özgürlüğü güvencesi verilmedi.
TCK 299 sorunu devam: İfade özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden birini de Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen TCK’nin 299’uncu maddesi. Erdoğan döneminde yaptıkları açıklamalardan dolayı Erdoğan’a hakaretten 60 binin üzerinde kişi soruşturma geçirdi. 299. maddenin kaldırılması veya revize edilmesine ilişkin belgede bir düzenleme yer almadı.
Yargı bağımsızlığı kâğıt üstünde: Belgede yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanması önündeki asıl engeller görmezden gelindi. Örneğin Adalet Bakanı’nın HSK’nin Başkanı, Bakan Yardımcısı’nın da üyesi olması uygulamasına aynen devam edilecek.
AYM ve HSK üyelerini yine Cumhurbaşkanı atayacak.
Yargının yürütme tarafından tasarımı sürecek.
Uygulanmayan AYM kararı: Belgede, “Hâkim ve Cumhuriyet savcılarının terfi incelemesi ve denetimlerinde AYM ve AİHM kararlarına uygunluğun gözetilmesi de önemli bir yenilik olacaktır.” hedefi kondu. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan’a ilişkin verdiği hak ihlali kararının uygulanması bizzat iktidar tarafından yapılan açıklamalarla engellendi. AKP sözcüleri, AYM’yi yetki gaspı yapmakla suçladı. Açıklamaların ardından mahkeme, iki ismi tahliye etmemekte direndi.
===============================
Dostlar,
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül Ankara Hukuk Fakültesi mezunu ve oradan hocaları ile bu arada TBB Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu ile iyi ilişkileri, diyalogu var. Bu kapı bir miktar aralanmak istenmiş görünüyor söz konusu “Yargı Reformu Paketi” ile. Öte yandan artık mızrağın çuvala sığmadığı örnekler kamuoyu önünde rahatsızlık yaratıyor. Örn. Cumhuriyet davasında 5 yıldan az hapis alanların cezalarının temyiz (Yargıtay) yolu kapalı olarak İstinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemesinde sonlanması ve kesinleşerek infaza geçilmesi..
Hukuk Fakültelerine ilk 190 binden değil de ilk 100 binden öğrenci alınacak olması bu denli mi önemli?
Hukuk mezunlarına birtakım zorlama iş olanakları çok mu hakkaniyetli?
“Avukatlara Yeşil Pasaport” konusu hakkaniyetle örtüşmüyor. 4 yıl Hukuk Fak. + 1 yıl Avukatlık stajı ile 22-23 yaşında Avukat olan bir kişinin, Pasaport yasası ve 657 sayılı yasa uyarınca bu hakkı yüksek öğreniminin bitirdikten sonra ancak 15-20 yıllık kıdemle kazanabilmesi nasıl açıklanır, nasıl adil olur? “Hizmet ya da meslek gereği” denebilir mi?
Hiç adil olmamış, açıkçası opportünistçe olmuştur.
Tam da bu konu açıklanırken toplantıda Sarayda, TBB Başkanı M. Feyzioğlu’nun sesini yükselterek coşku içinde Erdoğan’ı alkışlaması hazin bir ironidir..
Şimdi, gerçekte içi boş bir balon olan sözde ADALET- HUKUK REFORMU uğruna bu 180 derece çark ve asla ilkeli sayılamayacak duruşu nereye koymalı??
TBB Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu kendini sıfırladı, yazık oldu..
Hem de 23 Haziran’a koşar adım sürüklenen Türkiye’de.. Taktik hata da cabası..
Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Siyaset Bilimci, Mülkiyeliler Birliği Üyesi
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com