Mehmet Bedri Gültekin : “TANRILAŞAN İNSAN”

Devrim, insanın kendini tanımasıdır.
Kendini tanıyan insan, dünyayı değiştiren insandır.
Dünyayı değiştiren insan, en büyük tanrısal eylemi gerçekleştirmiştir, “Tanrılaşmıştır.”

Olmak ya da Olmamak

Mehmet Bedri Gültekin
mbgultekin@ip.org.tr

“TANRILAŞAN İNSAN”

10. Yüzyıl Arap tarihçisi Mesudi, Harran’da bulunan Sabiilere ait bir toplantı binasının girişinde, “kapı sövesi üzerinde” Süryanice olarak Eflatun’a ait şu sözlerin yazılı olduğunu söylemektedir:

“Kendini bilen kişi tanrılaşmıştır.”*
“Kendini bilmek”, insanoğlunda var olan meziyetlerin en önemlisidir. Bir insanın, artılarının yanında eksilerini de bilmesi, yeteneklerinin farkında olması ama aynı zamanda yetmezliklerini de görmesi, meziyetlerinin yanı sıra kusurlarının da olduğunu kabul etmesi; o kişinin yapabileceklerinin azamisini yapabilmesini mümkün kılar.

“Tanrılaşma” Nedir?

“Tanrılaşmaktan” kasıt, hem ahlaki olarak en iyi durumda olmak, hem de maddi dünyayı değiştirmek anlamında yapılabileceklerin azamisini yapabilmektir.

Kibirden uzak durmak, alçakgönüllülük, kendinden önce başkalarını düşünmek, insanlara değer vermek ve onların her anlamda katkılarını gerçekleştirmelerine olanak sağlamak, hatalarını görebilmeyi erdem saymak, affedici olmak vb. vb.

İnsan, toplumsal bir varlık olarak ortaya çıktığı andan beri bütün bu değerleri yüceltti.

Tek tanrılı dinler bu değerlere kutsallık atfettiler. Çok tanrılı dinler de öyleydi. Müslümanlıkta bu değerlerden her biri, Allah’ın 99 adından biridir.

Öte yandan maddi dünyayı değiştirmek en büyük tanrısal eylemdir. Yaradılışın ilk 7 günü, sonuç olarak maddi gerçekliğe yapılan müdahalenin ve ortaya “yeni bir şey” çıkarmanın hikâyesidir.

Kibir Cehalettir

Kendini tanımayan insan kimdir?
Bu durumdaki insanlardan kimisi, kendini kusurlardan münezzeh görür. ‘Çok büyük olanlar belki tartışılabilir ama küçük dağları kesinlikle o yaratmıştır.’

Onun için kibirlidir. Kimseden bir şey öğrenmez.
Başkalarından öğrenmeyen insan ise kesinlikle cahildir. İnsanlığın o güne kadar ulaşmış olduğu bilgi birikimini değerlendiremeyen bir kişinin, yeni bir şey üretmesi de mümkün değildir.

Kolektifin Gücü

Kendini tanıyan insan, kolektif çalışmayı başarının anahtarı olarak görür. Çünkü kendisinde eksik olan bir başkasında vardır.

Bir toplulukta farklı yetenekleri olan insanların birbirini tamamlar şekilde emeklerini ortaya koymaları, sonuç olarak çok büyük başarıları ortaya çıkarır.
Kendini mükemmel sanan kişi, birlikte olduğu diğer kişilerin katkısına ihtiyaç duymaz.

Hayatın En Büyük Anlamı

Einstein; ‘Bugün sahip olduğum her şeyi, benden önce yaşamış milyonlarca insanın emeğine borçlu olduğumu biliyorum. Onun için bütün yaşamım boyunca insanlığa borcumu ödemek için çalışıyorum.’ diyor.

Bu sözler, “kendini tanıyan insan”ın güzel bir örneğidir.

20. yüzyılın büyük dahisi, büyük bilim adamının tüm insanlığa kazandırdıkları ortada.
Einstein, Eflatun’un deyişiyle “Tanrılaşmış” bir insan örneğidir.

Aklın Ve Emeğin Prangaya Vurulması

Kendini tanımayan her insan kibirli olmaz. Bir de bunun tam tersi durumlar vardır. Ve insanların tamamını düşündüğümüz zaman, yaygın olanın bu tersi durum olduğunu görürüz.

Mazlumlar dünyasında insanların çoğunluğu, sadece yetmezliklerini görür. Daha doğrusu bu insanlar, sadece yetmezliklerini gören bir anlayışla eğitilirler.
Dinci gericilik, insana sadece kusurlarını ve eksikliklerini söyleyip durur.

Yapabileceklerinin ve yeteneklerinin farkında olmayan insan, boyun eğen insandır.

Dinci gericiliğin egemen olduğu toplumlarda, bir yanda “her şeyi bilen” “her şeye karar veren” ve bütün bunları Tanrı adına hareket ettiklerini söyleyerek yapan bir azınlık vardır. Diğer tarafta ise “aklı hiçbir şeye ermeyen”, kaderi başkalarının elinde ve yapabilecekleri en “hayırlı işin” “Tanrı adına hareket edenleri” memnun etmek olduğunu düşünen çoğunluk bulunuyor.

Ama bu durumdaki topluluk enerjisini ortaya çıkaramaz. Yapabileceklerini yapamaz. Aklı ve emeği prangaya vurulmuştur.

En Büyük Tanrısal Eylem

Afganistan ile komşuları olan Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan arasında basit bir kıyaslama, ne demek istediğimizi ortaya koyacaktır.

Bütün bu ülkeler 20. yüzyılın başında aynı gelişme seviyelerinde bulunuyorlardı.

Bugün gelinen aşamada ise aralarında çağ farkı bulunuyor.
Afganistan, Ortaçağ karanlığından hiçbir zaman kurtulmadı. İnsan aklını ve emeğini prangalara vuran sistemin dışına çıkamadı.

Sözünü ettiğimiz diğer ülkeler ise Büyük Ekim Devrimi’ni yaşadılar. Bütün eksikliklerine rağmen sosyalizmin insanı özgürleştiren ve kendisinin farkına varmasını sağlayan büyük eyleminin öznesi oldular ve bugünkü fark ortaya çıktı.

Aynı kıyaslamayı Çin ile bütün kapitalist dünya arasında da yapabiliriz.

Devrim, insanın kendini tanımasıdır.
Kendini tanıyan insan, dünyayı değiştiren insandır.
Dünyayı değiştiren insan, en büyük tanrısal eylemi gerçekleştirmiştir, “Tanrılaşmıştır.”

14 Ağustos 2012
*Muruc Ez-Zeheb, Selenge yayınları, 2.b. 2011 İstanbul, s. 311

Kuran Kaf Suresi 16. Ayet : “BEN SİZE ŞAH DAMARINIZDAN DAHA YAKINIM.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir