Kılıçdaroğlu: Kanımızı akıtmadan amacına ulaşamayacak!

Kılıçdaroğlu:
Kanımızı akıtmadan amacına ulaşamayacak!

Kılıçdaroğlu: Kanımızı akıtmadan amacına ulaşamayacak

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemini eleştirerek,
“O da sanıyor ki ‘ben böyle dedim başkan olacağım’. Bizim bedenimizi çiğnemeden, bizim kanımızı akıtmadan, bizi yok etmeden amacına ulaşamayacaktır” dedi.

Kılıçdaroğlu, CHP Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Birliği Gençlik Kolları tarafındanAlmanya’nın Köln kentinde düzenlenen, “19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı” etkinliğine katıldı.

Burada bir konuşma yapan Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’in büyük zorluklarla kurulduğunu belirterek, “Cumhuriyeti kurduk, şimdi bir şey yapmamız lazım. Özgürlükçü demokrasiyle, Cumhuriyetimiz’i taçlandırmamız lazım. Bu çok önemli bir süreçtir” diye konuştu.

1919 yılının Türkiye tarihinde önemli bir yeri olduğunu anlatan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “1919 Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş fikrinin yapıldığı tarihtir. Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi bu süreçlerin arkasından gelir. Eğer kendi tarihimizi bilmiyorsak, kendi tarihimizin gerekliliklerini yerine getirmiyorsak, o tarihin bize verdiği sorumluluğu yerine getirmiyorsak, çocuklarımıza karşı görevimizi yerine getirmemiş oluruz” ifadelerini kullandı.

BAŞKANLIK SİSTEMİNE ELEŞTİRİ

Başkanlık sistemine ilişkin eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

  • “Beyefendi şimdi kalkmış ‘Ben başkan olacağım’ diyor. Ne demek başkan olacağım?
    ‘Valileri ben tayin edeceğim’ diyor. ‘Kaymakamları, büyükelçileri ben tayin edeceğim, milletvekillerinin listesini ben yapacağım, kim belediye başkanı olacak ben söyleyeceğim,
    yargı bağımsızlığı olmayacak, parlamento ayak bağı olmayacak, ben ne söylersem o olacak’ diyor. O kimi işaret ederse hakim hapise atacak, kimi işaret ederse, malı götürecek. Bunun adına da başkanlık sistemi denecek. Peki izin verecek miyiz? Aç tavuk kendisini buğday ambarında sanırmış. O da sanıyor ki ‘Ben böyle dedim başkan olacağım’. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Kurulu’nda söyledim, iş dünyasının önünde söyledim. Bizim bedenimizi çiğnemeden, bizim kanımızı akıtmadan, bizi yok etmeden amacına ulaşamayacaktır.”

“TUTUKLAMAZLARSA ŞEREFSİZDİRLER”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yargıya olan güvenin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin sarsıldığını öne sürerek, şöyle konuştu:

  • Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın, umutsuzluğa kapılma hakkımız da yoktur.
    Buna yetkimiz de yoktur. Bedenimiz, aklımız olduğu sürece bunun mücadelesini vereceğiz. Mücadeleden çekinmeyeceğiz, korkmayacağız. Tutuklamak istiyorlarmış, tutuklamazlarsa şerefsizdirler diyorum. Neden korkacağız biz? Allah’a çok şükür ki utanacağımız
    hiçbir şey yok.”

Demokrasinin kolay kazanılamayacağını ve
bedel ödenmeden demokrasi gelmeyeceğini savunan Kılıçdaroğlu,

  • “Bedel ödenecekse, o bedeli sokaktaki vatandaşa ödetmeyeceğiz.
    O bedeli gerekirse, CHP milletvekilleri olarak başta genel başkan ben, ödemeye hazır olacağız. Ne olursa olsun bedel ödemeye hazır olacağız.” değerlendirmesinde bulundu.

===========================================

Evet dostlar,

CHP atak ve doğru savaşıma yaklaşıyor..
Bıçağın artık kemiği kesmeye başladığı anlaşıldı..
Epeeey geç de olsa..
Neyse..
Zararın neresinden dönülse iyidir..
Henüz her şey bitmedi..
Bu kefereleri Halkımız püskürtecek..
Gerekesinimi, BİRLEŞTİRİCİ BİR ÖNDERLİK!

Eğer politika sahnesindekiler BİRLEŞTİRİCİ BİR ÖNDERLİK
görevini üstlenmezse, halkımız önderini de çıkaracak..
Sahnedeki oyalayıcıları tasfiye edecek..

Asla umutsuzlıuğa yer yok!

CHP’ye yapılan operasyon etkisizleştiriliyor umar ve dileriz..

Savaşıma devam!

Sevgi ve saygı ile.
29 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ndan Alman liderlere mektup

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ndan Alman liderlere mektup

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'ndan Alman liderlere mektup

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Almanya Federal Meclisi’nde yapılması planlanan ‘sözde Ermeni soykırımı‘ oylaması öncesinde Almanya Başbakanı ve Hıristiyan Demokratik Birliği Başkanı Angela Merkel, Almanya Sosyal Demokrat Partisi Genel Başkanı Sigmar Gabriel, Hıristiyan Sosyal Birliği Başkanı (CSU) Bavyera Başbakanı Horst Seehofer ile
Yeşiller Partisi Eş Başkanları Simone Peter ve Cem Özdemir‘e bir mektup göndererek,
girişimin durdurulması çağrısı yaptı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, mektubunda “Ana Muhalefet Partisi olarak, eğer bu taslak karar tasarısı kabul edilirse, bunun Türkiye Almanya ilişkilerine muhtemel olumsuz yansımaları olmasından ve giderimi olanaklı olmayan zararlara yol açmasından derin endişe duyuyoruz. Bu bakımdan, Türk halkında daha çok duyarlık yaratmaması için söz konusu karar tasarısına ilişkin girişimin gözden geçirilmesini ve gündemden düşürülmesini umuyoruz.” ifadelerini kullandı.

Berlin'de soykırım taslağı hazırBerlin’de soykırım taslağı hazır

“GİDERİMİ OLANAKSIZ ZARARA YOL AÇMASINDAN ENDİŞE DUYUYORUZ”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun mektubu şöyle:

  • “1915 olaylarını sözde Ermeni Soykırımı olarak nitelendiren karar tasarısının
    2 Haziran 2016 tarihinde Alman Federal Parlamentosu’nda oylanmasına ilişkin
    kışkırtıcı girişimden hayal kırıklığı duyduğumu belirtmek istiyorum.
    Ana Muhalefet Partisi olarak, eğer bu taslak karar tasarısı kabul edilirse, bunun Türkiye- Almanya ilişkilerine olası olumsuz yansımaları olmasından ve giderim olanaksız zararlara
    yol açmasından derin endişe duyuyoruz. Bu bakımdan, Türk halkında daha çok duyarlık
    yaratmaması için söz konusu karar tasarısına ilişkin girişimin gözden geçirilmesini
    ve gündemden düşürülmesini umuyoruz. Hiç kuşkusuz tarihi yazmak ve yorumlamak Parlamentoların görevi değildir ve olmamalıdır. Tarihin tartışmalı dönemleri, yetkili uzmanların arşivleri ve tarihsel kayıtları yansız, sansürsüz, önyargısız ve bilimsel yöntemlerle inceleyip değerlendirmesiyle olanaklı olabilir.

    Türkiye, 1915 olaylarını tarihsel bağlam içinde çalışmak ve elde edecekleri bulguları uluslararası toplumla paylaşmak üzere Ermenistan‘a iki ülke tarihçileri ve uzmanlarından oluşacak Ortak Tarih Komisyonu kurulmasına ilişkin 10 Nisan 2015’te öneride bulunarak tarihsel bir adım atmıştır. Üçüncü tarafların incelemesine de açık olacak bu öneri, hiç kuşkusuz
    gerçeklerin ortaya çıkartılması için yürekli bir adımdır. Nitekim ardından Türkiye, söz konusu döneme ilişkin elindeki bütün arşivleri, tarihsel gerçeklerin özgürce araştırılması için araştırmacılara açmış bulunmaktadır.

    Ermenistan’ın da benzer adım atması, tartışmalı dönemin iyi anlaşılması için önem taşıyacaktır. Almanya’nın da bu konuda Ermenistan’a çağrıda bulunmasını bekliyoruz. Bu bağlamda, Parlamentodaki bu girişimin durdurulmasına ilişkin çağrımızı, Türkiye-Almanya ilişkilerinin geleceği için, dikkate almanızdan büyük memnuniyet duyacağımı vurgulamak isterim.

    Saygılarımla.”

Alman Meclisi mahkeme değilAlman Meclisi mahkeme değil

********

Teşekkürler Sayın Kılıçdaroğlu..

AKP iktidarı kendi iç sorunları ile boğuşurken, yapay gündemlerle ülkeyi oyalar ve yakıcı sorunlara çözüm üretemezken, Almanya’daki bu ciddi girişimin önemini kavrayamayarak… savruluyor..

Ülkemizin yurtseverleri çırpınıyorlar..
Vatan Partisi ve Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek, TGB (Türkiye Gençler Birliği),
birkaç demokratik kitle örgütü, aydınlar, Almanya’daki Türk dernekkeri – örgütleri var güçleriyle seferber durumdalar..

Türkiye’den uçakla Berlin’e gitti 200’e yakın öncü.. Günübirlik..
Mitingi, yürüyüşü, konuşmaları yaptılar.. Katılım güçlü ve coşkulu idi.
Büyük destek aldı bu etkinlik yurtdışı Türklerden..
Ulusal Kanal’dan izlediklerimiz bnlar..

Ne denli hazin…
Perinçek – AİHM kararı kapı gibi ve ikiyüzlü Batı hala üstümüze geliyor..
Ne hazin ki AKP iktidarı yaşamsal ulusal çıkarları korumuyor, koruyamıyor,
korumak istemiyor! Ege’de Yunanlara terkedilen 150’yi aşan ada – adacık gibi..

AKP’nin siciline kara bir leke olarak kaydedilmiştir bu skandal…
Halkımız elbette bu fiyaskoyu, ülkemizin onuruyla oynamaya kalkan bu ağır emperyalist iftirayı savuşturmak için hemen hiçbir şey yapmayan / yapamayan (?!) AKP’yi bağışlamayacaktır

Halkımız, gerektiğinde sıkı bir dayanışmayı tarihinde de hep sergilemiştir.
Bu özelliğidir ki tarihte büyük devletler – uygarlıklar kurmuş ve saygın bir ulus olmuştur.
Bu kuşatmayı da aşacak ve sorumlularından hesabını mutlaka soracaktır..

AKP iktidarı, Merkel – RTE (önce de Davutoğlu) ilişkilerinin iyi giden dinamiklerini (Göçmenlerin Türkiye’de tutulup Avrupa’ya gönderilmemesi için), bu ciddi sorunun çözümü amacıyla yansıtmalıdır.. Heen yarın.. Sorun ivedi ve ciddi, oylama Bundestag’da 2.6.16 günü!

Sevgi ve saygı ile.
29 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

Vatanseverler Berlin’e çıkarma yaptı!

Vatanseverler Berlin’e çıkarma yaptı!

Alman Parlamentosu sözde Ermeni soykırımını tanıyan önergeyi 2 Haziran’da görüşecek.

Avrupa’daki Türkler de önergeye karşı ayağa kalktı.

28 Mayıs’ta binlerce üyesi bulunan çatı örgütü ve derneklerin yapacağı mitinge
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği de katılıyor. Birliğin bünyesinde 896 dernek bulunuyor.

Türkiye’den kalabalık bir heyet

Alman Meclisi’nde görüşülecek olan “Ermeni Soykırımını Kabul Tasarısı”nı protesto için Türkiye’den kalabalık bir heyet bugün Almanya’ya gitti. Türkiye heyetinde,- Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek,
– E. Ulaştırma Bakanı Eniz Öksüz,
– Çalışma ve Sosyal Güvenlik E. Bakanı Yaşar Okuyan,
– Em. Tümg. Ali Erdinç,
– Em. Tüma. Soner Polat,
– İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan,
– Sanatçı Gülsen Tuncer,
– ATABE Genel Yayın Yönetmeni Şule Perinçek ,
– Aydınlık yazarı Rıza Zelyut,
– Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım,
– Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Adnan Türkkan,
– Ulusal Kanal programcısı Gülgûn Feyman Budak ve Dr. Tayfun Budak’ın da

aralarında bulunduğu bir grup Almanya’da.

Mitingin yapılacağı meydanda hazırlıklar tamamlandı

===================================

Dostlar,

Ellerinize, yüreklerinize sağlık yürekli yurtseverler… diyoruz. Gönlümüz sizlerle..

VATAN PARTİSİ‘ne, onun saygın Genel Başkanı Doğu Perinçek‘e,
Ulusal Kanal‘a
ve de AYDINLIK Gazetesi’ne, adeta cansiperane seferberlik ilan ettikleri için şükran doluyuz..

Mitinge katılım çok canlı.. coşkulu.. Sn. Perinçek de kısa ve çok etkili bir konuşma yaptı..
Doğu Perinçek’in açıklaması şöyle:

  • Bu gün saat 16.00’da Berlin PotsdamerPlatz’dayız. Oradan Alman Meclisi’nin önüne yürüyoruz. Siz bu satırları okurken, miting kürsümüz kurulmuş olacak. O kürsüden Alman Meclisi’ne sesleneceğiz: “Kendi Anayasanızı, Hukuk Devleti ilkelerini ve Uluslararası Hukuku çiğnemeyin!”
  • HAKLILIĞIMIZA VE TÜRKİYE’NİN GÜCÜNE GÜVENİYORUZ
    Başarıya inanmayanlar var. 2005 yılında Lozan’da başladığımız mücadeleye de inanmayanlar çoğunluktu. Daha sonra AİHM’de dava açtığımız zaman, bize gülenler vardı.
    Ne var ki, işte hakkımızı AİHM 2. Dairesinde ve Büyük Dairede iki kez tescil ettirdik.
    AİHM kararlarında parlamentoların soykırım kararı almaya yetkili olmadığı vurgulanıyor. Dahası 1915 olaylarının Yahudi soykırımına benzemediği de belirtiliyor.
  • ALMANYA İÇ VE DIŞ SORUNLARINI TÜRKİYESİZ ÇÖZEMEZ
    Belki de daha önemlisi, Almanya devleti, hiçbir sorununu Türkiye’yi karşısına alarak çözemez. Almanya’nın, dünya ölçeğindeki stratejik çıkarlarının ötesinde, kendi ülkesi içinde de
    Türk dostluğuna ihtiyacı var. Almanya nerdeyse ortak yurdumuz oldu. Türkiye’yi ve
    Türk dostluğunu dışlayan bir Alman siyaseti, Alman siyaseti olmaz, Amerikan siyaseti olur.
  • GERÇEKÇİYİZ UMUTLUYUZ
    Alman Meclisi’nin Amerikanca değil, Almanca konuşmasını ümit etmek,
    hayalci değil, gerçekçidir. 

    Uluslararası hukuk bizimledir.
    Almanya’nın dış ve iç çıkarları bizimledir.
    Almanya’nın huzur ve barış ihtiyacı bizimledir.
    Alman-Türk dostluğu bizimledir. 
    Türk milletinin başı dik yaşama kararlılığı bizimledir.
    1915 yılı gerçekleri bizimledir.
    En küçük kuşku duymuyoruz, bu mücadeleden er geç başarıyla çıkacağımızı biliyoruz.
    Bu nedenlerle milletimize başarı sözü verirken gerçekçiyiz.        
    Bu düşüncelerle 2006 yılı 18 Mart günü Berlin ErnstReuter Meydanı’ndan
    Almanya Başbakanına şöyle seslenmiştim:
  • “Frau Merkel, Sprechen Sienichtauf Amerikanisch, sprechen Sieauf Deutsch.”
    (Sayın Merkel, Amerikanca konuşmayınız, Almanca konuşunuz!)
  • Almanya hukuk devleti teorisine önemli katkılarda bulunmuş bir ülkedir. Hukuk dışı davranışların hele Alman Meclisi’nde uzun boylu şansı yoktur. 
    Alman Meclisi, soykırım suçu konusunda karar vermeye yetkili değildir. 1948 Birleşmiş Milletler 1948 Sözleşmesi, soykırım suçunun işlenip işlenmediği konusunda hüküm verebilecek yetkili mahkemeyi belirlemiştir. Alman Meclisi, yetkili mahkeme değildir.

    *******
    Dileriz bu sefil – ikiyüzlü -emperyalist soykırım suçlaması planı da geri püskürtülsün..

    İyi de Tayyip bey Bn.Merkel ile son birkaç ay içinde kezlerce görüştü.. Ne yaptı acaba??
    Ve şu günde ne yapıyor AKP – RTE???
    8500 polisin etten duvarı arasında sözde Diyarbakır ziyareti yapıyor!
    Sadrazam Binali Paşa da refakat ediyorlar..

    Saltanatınız (!) daim (!) ola e mi???

    Tarih ve Türk halkı bu aymaz ve sapkın politikaları bağışlamayacaktır..

    Sevgi ve saygı ile.
    28 Mayıs 2016, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

114 CHP ESKİ MİLLETVEKİLİ ‘SÖZDE SOYKIRIM’ KONUSUNDA ALMANYA PARLAMENTOSUNA MEKTUP GÖNDERDİ

114 CHP ESKİ MİLLETVEKİLİ
‘SÖZDE SOYKIRIM’ KONUSUNDA ALMANYA PARLAMENTOSUNA MEKTUP GÖNDERDİ
(İngilizce ve Almanca metin ve imzacılistesi aşağıda)

Open letter sent by former CHP members of the Turkish Parliament to the German parliamentarians on the project of resolution on Armenian genocide allegations 

27th of May 2016

Dear members of the German Parliament,

In connection with a project of resolution presented to the German Parliament on Armenian genocide allegations, we would like to bring to your attention the following:

Turks and Armenians lived together in peace and harmony throughout centuries. Quite a number of Armenians had important positions in the Ottoman administration. There were Armenian ministers, members of parliament, ambassadors and high-level officers.

During the First World War, responding to an appeal of Tsar Nikola II, approximately 150.000 Ottoman citizens of Armenian origin joined the Russian forces invading Eastern parts of Turkey.

These Armenians attacked supply roads and storage facilities of the Turkish army and Turkish towns and villages, killing a great number of civilians including women and children.

In 1915 the Ottoman government, upon the demand of commanders of the Turkish forces in the Eastern Front, decided to move Armenians living in combat zones to safe places of the Empire.

A great number of Turks and Armenians have lost their lives during this period. According to the Turkish archives, during the same period 519,000 Turks have lost their lives, most of them being killed by armed Armenian groups. French journalist Jean Schlicklin in his book “Angora”, published in 1922, reports that one hundred Turkish villages were burned and their inhabitants massacred by the Armenians. There are various estimations about Armenian casualties.  French writer Pierre Loti, in his letter to the Foreign Minister Aristide Briand, asserted that Armenian claims were grossly exaggerated.

During the First World War, the allied propaganda agencies, most particularly British Propaganda Ministry, Wellington House, have presented these confrontations as Turkish atrocities practically without any reference to Turkish victims of the Armenian atrocities. These wartime propaganda materials are still in use by the Armenian lobbies to justify their claims of genocide.

Ovannes Katchaznouni, the first Prime Minister of Armenia and the President of Dashnak Party, in a speech delivered in April 1923, blamed not Turks but his own party for wrongdoings during this period.

The UN Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide. adopted by the General Assembly of the United Nations on 9 December 1948 sets forth the definition of genocide and stipulates that only persons charged with genocide shall be tried by a competent tribunal of the State in the territory of which the act was committed, or by such international penal tribunal as may have jurisdiction with respect to those Contracting Parties which shall have accepted its jurisdiction.Therefore Armenian allegations cannot be justified by parliaments who are not entitled to make a judgement on these claims.

British Foreign Office Secretary Baroness Meta Ramsay of Cartvale addressing the House of Lords on 14 April 1999 said “… in the absence of unequivocal evidence to show that the Ottoman administration took a specific decision to eliminate the Armenians under their control at the time, British governments have not recognized the events of 1915 and 1916 as “genocide”.

Sixty nine American historians, including Prof. Bernard Lewis, Justin McCarthy, Stanford Shaw, Dankward Rustov, published a statement in New York Times and Washington Post on May 19, 1985, arguing that “…much more remains to be discovered before historians will be able to sort out precisely responsibility between warring and innocent and to identify the causes for the events which resulted in the death or removal of large numbers of the eastern Anatolian population, Christian and Muslim alike.”

On December 17, 2013, the European Court of Human Rights ruled that Switzerland violated the right to freedom of speech by convicting Doğu Perinçek, chairman of the Turkish Workers Party, for having publicly denied the existence of any genocide against the Armenian people. The Court pointed out that a consensus was difficult to establish in relation to matters which cannot be historically ascertained with absolute certainty, especially in view of the fact that genocide is a very specific and narrowly defined legal concept requiring a high threshold of proof. The Great Chamber of the Court confirmed the essence of this decision on 15 October 2015. The French High Court, in a decision taken on January 8, 2016 stipulated also that the parliaments are not qualified to take any decision on genocide allegations.

The Armenian genocide allegations are apparently aimed to cover their atrocities against the Turks during the World War I as well as the killing of Turkish diplomats in 1970’s and 1980’s by Armenian terrorist organization ASALA. The Armenians  occupied 20% of Azeri territories together with Nagorno Karabagh forcing 1 million Azeri to leave their homes  and attacked Hodjali on 25-26 February of 1992 killing 613 Azeri civilians, including woman and children. They are now trying to hide these tragic facts by repeating over and over their claims about the events of 1915.

Historic events should not be used for political purposes of today and history should be left to historians, as suggested by the Turkish Parliament in a letter to the British House of Lords and Commons on April 13, 2005.

In the light of the above-mentioned facts and legal arguments, we expect from German Parliament to refrain from making a judgement on the events of 1915, which would disregard the decisions of the European Court of Human Rights and French High Court. We believe that such a decision would seriously damage Turkish-German relations as well and harm the national feelings of the Turkish people.

********************** 

Mektubun Almancası

Offene Brief an der Deutschen Bundestag von ehemaligenCHP Abgeordneten der Türkischen Grosse National Versammlung

26 Mai 2016

Sehr geehrte Mitglieder des Deutschen Bundestages,

Wir möchten Ihnen folgende Tatsachen im Hinblick auf die Beschlussvorlage vor dem Deutschen Bundestag bezüglich der Vorwürfe über den vermeintlichen Völkermord an Armeniern unterbreiten:

Türken und Armenier haben über Jahrhunderte hinweg in Frieden und Harmonie zusammen gelebt. Armenier haben in der Osmanischen Verwaltung in beträchtlicher Zahl wichtige Ämter ausgeübt, als Minister, Abgeordnete und Botschafter.

Während des 1. Weltkrieges haben auf Aufforderung des Zaren Nicholau II. ungefähr 150.000 Osmanische Staatsbürger armenischer Herkunft sich den russischen Streitkräften, welche die östlichen Gebiete der Türkei besetzten, angeschlossen.

Diese Armenier griffen die Versorgungswege und Lagerstaetten der türkischen Armee sowie Dörfer und Staedte an, wobei sie eine hohe Anzahl an Türken, selbst viele Frauen und Kinder töteten.

Im Jahr 1915 beschloß die osmanische Regierung auf Bitten der Befehlshaber der Ostfront, die im Kriegsgebiet lebenden Armenier in sichere Gebiete des Reiches umzusiedeln.

Eine hohe Zahl an Türken und Armeniern hat in dieser Zeit ihr Leben verloren. Türkischen Staatsarchiven zufolge haben in diesem Zeitraum 519.000 Türken ihr Leben eingebüßt. Die überwiegende Zahl wurde von bewaffneten armenischen Banden getötet. Der französische Journalist Jean Schlikllin berichtete in seinem 1922 veröffentlichten Buch “Angora”, dass 100 türkische Dörfer niedergebrannt und Bewohner dieser Dörfer von Armeniern ermordet wurden. In Bezug auf armenische Verluste gibt es verschiedene Schätzungen. Der französische Schriftsteller Pierre Loti, teilte in einem Brief an den französischen Außenminister mit, dass die armenischen Vorwürfe größtenteils übertrieben seien.

Während des 1. Weltkrieges stellte die alliierte Propaganda, insbesondere das britische Propagandaministerium Wellington House, diese Auseinandersetzungen als Massaker an Armeniern dar, ohne die türkischen Opfer von Armeniern begangener Massakern zu erwähnen. Diese Kriegspropaganda und diesbezügliche Veröffentlichungen werden heute noch von armenischen Lobbys zur Begründung der Völkermordvorwürfe herangezogen.

Ovannes Katchaznouni, der erste Ministerpräsident Armeniens und der Vorsitzende der Daschnak Partei , machte in einer Rede 1923 nicht die Türken sondern seine eigene Partei verantwortlich für die Vorgänge in diesem Zeitraum.

Die UN Konvention über Verhütung und Bestrafung des Völkermordes vom 9. Dezember 1948 definiert den Begriff des Vökermordes und schreibt weiterhin vor, daß des Völkermordes beschuldigte Personen lediglich vor einem zuständigen Gericht in dem Staatsbegiet, in dem die Tat begangen worden ist, oder vor einem internationalen Straftribunal, dessen Zuständigkeit die Unterzeichnerstaaten akzeptiert haben, angeklagt und abgeurteilt werden können.
Demnach können Parlamente kein Urteil über die Zulässigkeit der Vorwürfe hinsichtlich eines Völkermordes an den Armeniern fällen.

Die Staatssekretärin des britischen Aussenministeriums, Baroness Meta Ramsay of Cartvale, stellte in einer Ansprache an das britische Oberhaus 1999 fest: “… in Ermangelung unanfechtbarer Beweise, daß die osmanische Regierung die Armenier unter ihrer Kontrolle zu vernichten beschlossen hätte, könne die britische Regierung die Vorfälle 1915-1916 nicht als Völkermord anerkennen.”

69 amerikanische Historiker, darunter Prof. Bernard Lewis, Justin McCarthy, Stanford Shaw, Dankward Rustov, veröffentlichten am 19. Mai 1985 eine in der New York Times und in der Washington Post abgedruckte Erklärung, wonach “… es noch vieles zu erforschen gibt, bevor Historiker präzise die Verantwortlichkeit zwischen den Aggressoren und Unschuldigen und die Gründe für die Vorfälle identifizieren können, welche zum Tod und der Umverteilung großer Teile der ostanatolischen Bevölkerung, Christen wie Muslimen, führte.”

Am 17. Dezember 2013 urteilte der Europaeische Gerichtshof für Menschrechte, dass die Schweiz durch die Verurteilung von Doğu Perinçek, dem Vorsitzenden der türkischen Arbeiterpartei, wegen öffentlicher Verleugnung des Völkermordes an den Armeniern, die Meinungsfreiheit unzulässig verletzt habe. Der Europäische Gerichtshof für Menschrechte stellte fest, daß es schwierig sei, einen Konsens in Bezug auf Vorgänge, welche historisch nicht mit absoluter Sicherheit festlegbar sind, insbesondere angesichts der Tatsache, daß Völkermord ein sehr spezifischer und eng definierter Tatbestand ist, der einen hohen Beweisanspruch erfordert, zu finden. Die Große Kammer des Gerichtshofes bestätigte dieses Urteil inhaltlich am 15. Oktober 2015. Der französische Kassationshof stellte in einem Urteil vom 8. Januar 2016 ebenfalls fest, dass Parlamente nicht authorisiert sind, Beschlüsse über Völkermordvorwürfe zu fassen.

Offensichtlich wird mit den Völkermordvorwürfen an Armeniern beabsichtigt, von Armeniern während des 1. Weltkrieges an Türken vorgenommene Massaker und von der armenischen Terrororganisation ASALA in den 1970ern und 1980ern an türkischen Diplomaten begangene Attentate in Vergessenheit geraten zu lassen. Die Armenier, welche Bergkarabach und insgesamt 20% des Staatsgebietes von Aserbaidschan seit 1993 besetzt halten, über eine Million Aserbaidschaner aus ihrer Heimat vertrieben haben und am 25.-26. Februar 1992 bei einem Angriff auf den Ort Chodschali 613 aserbaidschanische Zivilisten, darunter Frauen und Kinder, ermordeten, versuchen von diesen tragischen Vorgängen, durch ständige Wiederholung der Vorwürfe hinsichtlich der Ereignisse 1915 abzulenken.

Historische Ereignisse sollten nicht für gegenwärtige politische Ziele benutzt werden und Geschichte sollte den Historikern überlassen bleiben, wie in einem Schreiben des türkischen Parlaments an as britische Unterhaus und an das Oberhaus vom 13. April 2005 vorgetragen.

Im Lichte der oben angeführten historischen Tatsachen und der rechtlichen Würdigung, erwarten wir vom Deutschen Bundestag, keinen Beschluss zu den Ereignissen 1915 zu fassen, der im Gegensatz zu den Urteilen des Europäischen Gerichtshofes für Menschenrechte und des französichen Kassationshofes stehen würde. Ein derartiger Beschluss würde die Deutsch-Türkischen Beziehungen ernsthaft beschädigen und die nationalen Gefühle des türkischen Volkes verletzen.

********************

‘SÖZDE SOYKIRIM’ KONUSUNDA ALMANYA PARLAMENTOSUNA GÖNDERİLEN “MEKTUBU” İMZALAYAN 114 “CHP ESKİ MİLLETVEKİLİ” LİSTESİ: (27/05/2016)

1.-  AKALIN, Hakkı;                                       2.- AKBULUT, Orhan;
3.- AKDEMİR, Vezir;                                       4.- AKINCI, Zekeriya;
5.-AKSU,Yüksel;                                             6.- AKYÜZ, Halil;
7.- ALPAGO, Önay;                                        8
.- ANADOL, Kemal                                       9.- ARASLI, Oya;                                           10.- ARAT, Necla;                                         11.- ARIKAN, Mehmet Ali;                            12.- ARSLAN, Ali;                                       13.- ARTANTAŞ, Yücel;                                14.- ARZ, Şevket ;
15.- AŞIK, Gani;                                             16.- AYDOĞAN, Ergün;                            
17.- AYHAN, İsa;                                            18.- AYHAN, Selçuk;                                   19.- AYVAZOĞLU, Ferudun;                         20.- BALOĞLU, Feridun;
21.- BARATALI, Bülent;                                22.- BATUM,Süheyl;
23.- BİRGİT, Orhan;                                       24.- BODUR, Ali Rıza;
25.- BOZTAŞ, Mehmet;                                 26.- BULUT, Ersoy;
27.- CANALİOĞLU, Volkan;                          28.- CEBE, Necati;
29.- COŞKUN, Alev;                                      30.- COSKUNER, Mevlut;                           31.- COŞKUNOĞLU, Osman;                       
32.- ÇAĞLAYAN, Suat;                               33.- ÇAKIR, Rasim;                                       34.- ÇEKMEZ, Vahit;
35
.- ÇEVİKÇE, Erol;                                      36.- DEMİREL,Kemal
37.- DİREN, Orhan Ziya;                               38.- DURGUN, Gökhan;
39.- ELEKDAĞ, Şükrü;                                 40.- EKMEKÇİOĞLU,Hüseyin;
41.- EKŞİ, Oktay;                                          42.- EMEK, Atilla;
43.- ERASLAN, Orhan;                                 44.- ERCENK, Tuncay;
45.- ERGİN, Gürol;                                        46.- ERSİN, Ahmet
47.- EROĞLU, Zeki;                                      48.- ERTEN, Abdürrezak;
49.- GOK, İsa;                                               50.- GÜLER, Birgül Ayman;
51.- GÜMÜŞ, Hasan Ahmet;                        52.- GÜN, Salih;
53.- GÜNER, Rahmi ;                                    54.- GÜNGÖR, Erol;
55.- GÜRKAN, Uluç;                                     56.- HACALOĞLU, Algan;
57.- İLERİ, Abdullah Emre;                          58.- KAHYAOĞLU, Murat;
59.- KARADEMİR, Erdal;                              60.- KAYA, Yılmaz;
61.- KESEBİR, Erdal;                                    62.- KESKİN, Adnan;
63.- KETENCİ, Ahmet Güryüz;                    64.- KILIÇ, Muharrem;
65.- KÜÇÜK, Ahmet;                                    66.- KÜÇÜKAŞIK, Mehmet;
67.- KORKMAZ, Esfender;                           68.- KORUTÜRK, Osman;
69.- KUMKUMOĞLU, Ali Kemal;                 70.- KURTULMUŞOĞLU, Muzaffer;
71.- KÜÇÜKAŞIK, Mehmet;                         72.- LOĞOĞLU, Faruk;
73.- MENGÜ, Şahin;                                     74.- MUMCU, Güldal;
75.- OKUDUCU, Güldal;                               76.- ORAL, Haşim;
77.- ÖCAL, Selahattin;                                 78.- ÖĞÜT, Ensar;
79.- ÖYMEN, Onur;                                       80.- ÖZAY, İsmail
81.- ÖZER, Abdullah;                                   82.- ÖZKAN, Ramazan Kerim;
83.- ÖZKAN, Ufuk;                                        84.- ÖZYÜREK, Mustafa;
85.- PAZARCI, Hüseyin;                               86.- PARLAKYİĞİT, Mehmet;
87.- SAĞ, Kemal;                                          88.- SARIBEKİR, Sıdıka;
89.- SELVİ, Cevdet;                                      90.- SERTER, Nur ;
91.- SEYHAN, Tacidar;                                 92.- SONBAY, Behiç;
93.- SUİÇMEZ, Ertöz Vahit;                          94.- SÖNMEZ, Murat;
95.-ŞİMŞEK,Yahya;                                      96.- SÜR, Orhan;
97.- ŞAHİN, Feramus;                                  98.- ŞİMŞEK, Berhan;
99.- TAN, Ahmet;                                       100.- TANLA, Bülent ;
101.-  TOPRAK, Muharrem;                      102.- TOPUZ, Fevzi ;
103.- TÜZÜN, Metin;                                  104.- TÜTÜNCÜ, Enis;
105.- ÜNSAL, Engin;                                 106.- ÜNSAL, Hüseyin;
107.- ÜSTÜN, Fahrettin;                            108.- YAKA, Cumhur;
109.- YAZAR, Abdülaziz;                          110.- YILDIZ, Sacit;
111.- YILMAZ, Dilek Akagün;                   112.- YILMAZKAYA, Ahmet;
113.- YÜCESAN, Vedat ;                           114.- ZENGİN, Şefik;

===================================================

Dostlar,

Bravo CHP’nin sayın eski milletvekilerine…

Yazıklar olsun Almanya’nın ırkçı zavallılarına..

CHP Genel Başkanı Sn. Kemal Kılışdaroğlu da bir mektup yazdı muhataplarına..

AKP iktidarı ne yapıyor, doğrusu çok merak ediyoruz..

Tayyip bey sekiz bin beş yüz polisle korunarak,
Sadrazamı Binali Paşa ile birlikte Diyarbakır ziyaretindeler..

Ne diyelim, Allah “salih amel nasip eyleye..”..

Sevgi ve saygı ile.
28 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Prof. Dr. Ali ERCAN Konferansı : TÜRK KİMLİĞİ ve NÜFUS HAREKETLERİ

Prof. Dr. Ali ERCAN Konferansı : 

TÜRK KİMLİĞİ ve
NÜFUS HAREKETLERİ

portresi, Gülümseyen
24 Mayıs 2016 Salı, saat 17:30

Mithatpaşa Cd. 16 / 25, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çankaya Şb. Ankara

Konferans_TURK_KIMLIGI_VE_NUFUS_HAREKETLERI

Bilgi ve ilginize sunarız..

Sevgi ve saygı ile.
24 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

****************************

Sn. Ercan’ın sunumu bu gün elimize ulaştı.
Kendisine hem bu önemli sunumu hem de paylaşımı için teşekkür ederiz..

Lütfen tıklar mısınız yansıları izlemek için ?? (6,4 MB)

Türk kimliği …æ – (2)

Sevgi ve saygı ile.
28 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Not : Önceki benzer sunum, 23 Şubat 2013 günü BCP Genel Merkezi’nde idi.
Ulaşmak için (68 yansı, 3,78 MB) : https://ahmetsaltik.net/2013/03/04/turk-kimligi-2/

27 Mayıs 1960’ın 56. Yıldönümü..

Merhaba,

Bugün 27 Mayıs.

27 Mayıs 1960’ın 56. Yıldönümü.

2010 yılında Mülkiye Dergisi’nin 267. Özel Sayısı, 27 Mayıs 1960’a ayrılmıştı.

Meraklısı aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilir.

Mülkiye Dergi-2010-s_267

Selam ve sevgiler

Dr. Serdar ŞAHİNKAYA
Mülkiye

http://mulkiye.dergipark.gov.tr/mulkiye/issue/268

Bizim kapsamlı irdelememiz aşağıda…

======================================================

Dostlar,

Dün Tayyip bey Kırşehir’de 27 Mayıs, İnönü, CHP ile ilgili olarak gene vargücüyle yüklendi..
Tarihsel  bilgi vermek değildi elbette..
Ne yazık ki toplumu kutuplaştırıcı idi..
Söylediklerinde önemi yanlış ve eksikler vardı..
İster bilgi açığı, ister bilinçli çarpıtma olsun; bir devlet başkanına kamuoyu önünde
böylesi bir davranış yakışır mı??

Ama afsunlanmuş bindirme kıtalar boş bakışlarla alkışlıyor!?
Faşistleşen rejimlerde tipiktir; gösterişli yollar, limanlar, köprüler… yapılır..
Ancak ülkenin ekonomisi, özellikle sanat – kültür – bilim yaşamı çoraklaşır, kuraklaşır..
En tipik örnekleri.. Kars’ta İnsanlık Heykeli RTE emriyle parçalanmadı mı?
Atatürk yontuları kaldırılıyor, kırılıyor, kirletiliyor..

Taksim’in ortasında ATATÜRK KÜLTÜR – SANAT MERKEZİ 8+ yıldır “bakım” (!) gerekçesiyle, utandıran bir ikiyüzlülük ve yalancılıkla harap olmaya terkedilmiş durumda..

Ankara’daki ATATÜRK KÜLTÜR – SANAT MERKEZİ yılardır panayır yeri gibi kullanılıyor..

AKP – RTE ne yazık ki artık, bu Makyaveli bile utandıran politikalardan beslenebiliyor.
Tabanını bir arada tutması öylesine zorlaştı, olanaksızlaştı ki; az eğitimli, yandaş basınla
beyni yıkanan, partinin ve uzantısı vakıf – dernek – cemaat – belediyelerin – kamu birimlerinin yoksullukları – işsizlikleri ve iğrenç nepotizm (yandaş – akraba kayırmacılığı) uygulamaları ile teslim ve tutsak alınan kitleleri tahkim etme (bir arada tutma) derdinde.

Ama ABD’li Savcı Bhahara’nın Reza Zarrab dosyasında son derece önemli yolsuzluk – rüşvet belgeleri var. CIA destekli veriler, yani ABD hükümeti işin içinde.. Benzetmek yerinde ise, metal halka ümüğe takılmış gibi.. Hangi Bakan’a kaç milyon dolar rüşvet verilmiş, liste elde. Toplamda, Reza’nın anlatımıyla 8,5 milyar Dolar rüşvet Türkiye’de iktidar yetkililerine dağıtılmış! Aşırı hırçınlık, “kan edebiyatı”.. bu çaresizlik ve kuşatılmışlık kökenli korkarız..

İç politika kokuyor.. İşsizlik, yoksulluk, sınav yolsuzlukları, din dersi öğretmenlerinin sapıklığı..
Dış politka bataklıkta… Sadrazam Binali bey “düşmanları azaltacağız..” buyuruyor çaresizlikle..

Almanya Türkiye’yi utanmadan soykırımla suçluyor;
çırpınan salt Vatan Partisi – Perinçek ve yurtseverler..

Yoğuuuuuuuuuuuuuun mu yoğun din – iman sömürüsünün de artık sonuna gelindi..
Milyonlarca Alevi yurttaşın temel hakları, AİHM’nin kesinleşmiş 3. temyiz kararına karşın verilmiyor.. Her gün 5 dolayında şehit geliyor.. 24 Temmuz’dan bu yana 530’u geçti şehitler!

24 yurttaş (8 asker şehit + 16 sivil köylü şehit) can vermişken, 6 bin çağrılı ile nikah yapıyor RTE ailesi!

Dışarıdan sıcak para girmiyor yeterince; Suudi Kralının havaalanında uçağının merdivenlerine dek gitseniz bile .. Bıdık Katar’ın fonları da yetmiyor ve Katar Şeyhası (kadın Şeyh) Mozah güzel bir kraliçe, akıllı bir kadın. Batı’da bile az rastlanacak tipte bir entelektüel.
(https://ahmetsaltik.net/2016/05/26/prof-ilber-ortayli-ataturk-cumhuriyetinin-sonu-gelmez/)

Katar’ın ve Türkiye’nin devlet aklı bir yana, nitelikli entellektüel Şeyha Mozah’ın birikimi ve zekası bizimkinden geri kalır mı acaba, ya da tam tersi mi??

*****

27 Mayıs Devrimi ile ilgili gerçekleri öğrenmek için, Dr. Serdar Şahinkaya dostumuzun yolladığı erişkeyi (linki) tıklayarak Mülkiye Dergisinin bu özel sayısını indirip okuyunuz, gerçeklerle yüzleşeceksiniz.. Tayyip beyin ise bunların tersini söylediğini göreceksiniz..

2010 yılında Mülkiye Dergisi’nin 267. Özel Sayısı, 27 Mayıs 1960’a ayrılmıştı.

http://mulkiye.dergipark.gov.tr/mulkiye/issue/268

Sitemizde bizim bu konuda yayımladığımız eski dosyalara da bakılması dileğiyle..

Örn. Temmuz 1958’de ülkemizi resmen iflasa (moratoryuma!) sürükleyen Başbakan Menderes yönetimindeki DP iktidarının, ABD’den, memur maaşlarını ödeyebilmek için aldığı borç karşılığında belki de Dünya İktisat tarihinin en yüksek oranlı devalüasyonunu yaptığını..

– 1 Dolar 2,80 TL iken, % 300’ü aşan değersizleştirme (de-valüasyon) ile 9 TL’nin üzerine çıkarılışını..
– CHP – İnönü’den teslim alınan ikiyüz ton Hazine altının TSK uçağıyla Londra’da rehin verilerek dış borçlanmayı, (götüren pilotun ses kaydını sitemize yüklemiştik..)
– Menderes’in Meclis’te “Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz..” deyişini..
– 14 Mayıs 1950’de iktidar oluşunu izleyen ay, Türkçe okunan ezanın yeniden
Arapçaya döndürülüşünü,
Odunu aday göstersem seçtirirm.. deyişini Menderes’in..
İsmet İNÖNÜ’nün kafasına Topkapı’da taş atılmasını, yurt gezilerinin Uşak ve Kayseri’de engellenmesini ve linç girişimini!
– DP’nin Köy Enstitülerini kapatmasını.. (1954)
– DP’nin Halkevleri ve Halk Odalarını kapatması
– Atatürk’ün kapatarak malvarlıklarını Halkevleri ve Halk Odalarına aktardığı
Mason localarının yeniden açılışını
– Kore’ye göderilen Türk Tugayı ile yediyüzü aşan Mehmetçiğin kanının – canının
NATO’ya kabul edilmek için rüşvet verilişini!
NATO‘ya girilerek (1952) kontrgerillanın ülkeye sokulmasını ve izleyen darbeleri,
yüzlerce faili meçhul cinayetleri,
– Radyodan her gün Vatan – Millet Cephesi diye milletin bölünüp – kutuplaştırılmasını
Toprak Reformu yasasının engellenmesini..
– Aleyhte gösterilere ateş açılması ve öğrenci Turan Emeksiz‘in İstanbul Üniversitesi’nde
atlı polis kurşunuyla öldürülmesini,
– Tayyip beyin dün (27 Mayıs 2016) Kırşehir’de söylediği gibi öğrencilerini kışkırtan değil,
polis şiddetini – zulmünü önlemeye çalışan İstanbul Üniversitesi’nin ak saçlı rektörü,
saygın hukuk bilimcisi Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar‘ın pois tarafından yerlerde sürüklenmesini..
– Ankara Hukuk Fakültesi’nde Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu’nun.. görevden uzaklaştırılmasını..
– Meclis’te Soruşturma (Tahkikat) Komisyonu kurup savcı – mahkeme yetkisi vererek
30 milletvekilliğine düşmüş CHP’yi kapatma ve malvarlığına el koyma girişimini!
– En acı ve utanç verici DP eylemlerinden biri de 6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da
Rum kökenli yurttaşlara dönük kanlı linç eylemi
..
…….. …………..

Hangi birini sayalım? DP ve Başbakan Menderes ile ağırlıklı suç ortakları Maliye Bakanı Hasan Polatkan ile Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu‘nun suç dosyası ve sabıkaları
çok çoook şişkin! Gene de asılmayıp hapis cezası verilseydi belki daha iyi olabilirdi??

Buna karşın 27 Mayıs Devrimcilerinin getirdiği 1961 Anayasası ve kurumları..
Türkiye’ye gerçek bir armağan!
Bu meşru eylem, Türkiye’de uzun zaman “27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlandı.. Hangi demokratik ülkede bu hukuk ve insanlık dışı eylemleri yapan siyasal iktidar
hoş görülebilir demokrasi adına?? Halkın örgütsüzlüğü – dağınıklığı – siyasal bilinç eksikliği nedeniyle bu apaçık gayrımeşrulaşan DP iktidarı biçimsel olarak demokratik bir halk hereketiyle indirilememiş, Ordu halkın ve ülkenin geleceğini koruma adına Anayasal görevle
iktidara el koymuştur..

27 Mayıs Devrimi’ne “Biçim” olarak “darbe” dense bile, ürünü olan 1961 Anayasası rejimi,
1. sınıf örnek bir demokrasi getirmiştir ülkemize.. Böylesine pragmatik neden bakılmaz??

Bir soru daha : DP’nin yukarıda saydığımız yaptıkları sivil darbe değil de nedir??

Darbe nasıl önlenir?

*****
29 Mayıs 2016 Pazar günü sabah (saat ??) Halk TV’de Gürkan Hacır ve konukları 27 Mayıs’ı
ele alacaklar. İzlenmesini öneririz..

Sevgi ve saygı ile.
28 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Not : Yazımızın pdf biçimi..
27_MAYIS_DEVRIMI’nin_56._YILI_HURRIYET_ve_ANAYASA_BAYRAMINA_OZLEM

Tıbbın Alternatifi Olmaz Sempozyumu

Tıbbın Alternatifi Olmaz Sempozyumu

Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu tarafından düzenlenen
“Tıbbın Alternatifi Olmaz!”

başlıklı sempozyum, 28-29 Mayıs 2016’da İstanbul Tabip Odası’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilecek.

Sempozyum, “Geleneksel, Alternatif, Tamamlayıcı Tıp” (GATT) başlığı altındaki
sağlık uygulamalarının giderek yaygınlaştığı Türkiye’de, GATT konularını derinlemesine tartışma ve bu başlıklara ilişkin hekim yaklaşımını ele alma amacını taşıyor.

Sempozyum programı için tıklayınız. 

================================================

Dostlar,

Sağlık Bakanlığı ve SGK BİLİMSEL TIBBIN dışında bir seçenek (alternatif) olmadığını tartışmasız kabul etmek zorunda..

Türk halkı / Ulusu; hacamatçılık – sülükçülük – kırıkçılık – sınıkçılık – hacı hoca üfürükçülüğü – tekke türbe ziyaretçiliği…  gibi ilkellik ve zavallılığa asla layık değildir!

Tüm yurttaşlarımız, başta ve öncelikli olarak KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ
olmak üzere, en üstün standartlarda bilimsel tıp – sağlık hizmetlerine hakkı vardır.

Sağlık hakkıdoğuştan kazanılımış temel bir insanlık hakkıdır ve ulusal – uluslararası
pek çok hukuk metni, bildirgesi tarafından tanınmıştır.

Anayasa’nın 56. maddesinde herkesin sağlıklı yaşam hakkı tanınmış ve
Devlete temel görev verilmiştir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‘nin 25. maddesi de

SAĞLIK HAKKINI EVRENSEL BİR TEMEL İNSAN HAKKI OLARAK İLAN ETMİŞTİR..

IHEB-md-25

Türkiye bu Bildirgeye uluslararası hukuk katında taraftır, içeriği kendisini bağlayıcıdır
(Anayasa md. 90)

Ülkeyi talan edip alınterini yok edenler, yurttaşın en temel hakkı olan sağlık hizmetlerini vermek için kaynak bulamayınca, ilkel – çağdışı kimi uygulamaları ona yaraşır bulma utancı ile yüzyüzedir.. Onları teşhir ediyoruz..

IHEB_ve_saglik IHEB’in_66. yilinda_neredeyiz

 

TIP BİLİMİNİN / BİLİMSEL TIBBIN seçeneği (alternatifi) yoktur!

TIP BİLİMİ / BİLİMSEL TIP biriciktir

ve herkes, en yüksek düzeyde bilimsel tıp hizmetlerine erişme hakkına,
salt insan olması nedeniyle doğuştan sahiptir!

hicbir_ekonomik_zorluk_insan_sagligina_zarar_verici_bir_islemin_nedeni_olamaz

 

Kurultaya içten başarı diliyoruz..
Emek verenlere teşekkür ediyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
28 Mayıs 2016, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

 

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ’NİN BAŞARILI OLMASI İÇİN BİR DEĞERLENDİRME

KONUK YAZAR 

Hüsnü Merdanoğlu's profile photo

Hüsnü MERDANOĞLU
ADD Çankaya Şubesi Üyesi

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ’NİN
BAŞARILI OLMASI İÇİN BİR DEĞERLENDİRME

Tüzüğünde belirtildiği üzere; Atatürk devrim ve ilkelerini yok etmek için, açık ya da kapalı  plânlı ve sinsi çalışmalaralar içinde olanlara karşı, “O’nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu nedeniyle 19 Mayıs 1989 tarihinde Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) kurulmuştur.

Dönemin Bakanlar Kurlunun 28.03.1993 tarihli ve 93/4239 sayılı kararıyla “Kamu Yararına Çalışan Dernekler” statüsüne de kavuşmuş olan ADD, 28 yıllık süreçte (kurucu genel başkanlar dışında) iyi yönetilemediği için; kurumlaşmasını tamamlayamadığından, amaç ve hedeflerin gerçekleştirememiş, adına yaraşır gelişmeyi göstermemiştir.

En az elli bini sorumluluğunu yerine getirmeye hazır olan, iki yüz bin kadar üyesi 370 kadar şube (şube sayısı bir zamanlar 500 kadar idi) çokluğuna sahip olan ADD, kurumsallaşmasını sağlayabilseydi; birkaç radyo ve televizyon kanalları, birkaç vakıf ve okullarını yönetiyor konumda bulunması gerekirdi. Böylece; kamuoyunu Atatürk ilkeleri doğrultusunda yönlendirebilen güce erişir ve yaralatacağı hizmetleri nedeniyle görüşüne başvurulun sivil toplum kuruluşu olurdu.

Bilinen gerçektir ki; Atatürk devrim ve ilkelerine karşı örgütlenenlerin güçlü bir altyapısı mevcuttur. Yayınevleri enstitüleri, öğretim merkezleri ve yayın organları, yüzlerce vakıf ve şirketleri bulunmaktadır. Türkiye’de olduğu gibi yurt dışında maddi kaynak ve benzeri destek sağlayan tarafları vardır.

Kendine bağlı hazır kurulmuş olan mevcut vakfı (Ata Vakfı) bile etkin duruma getiremeyen ADD, mevcut durumu ile kamuya yararlı olmadığı gibi, kendine ve üyelerine de yararlı olamayan bir konumda bulunmaktadır. Oysa kamuoyunun bir kesimi adında “Atatürk” olan bu kuruluşun adına yaraşır olmasını, güven vermesini beklemiştir.

ADD, kuruluş yılarında topluma güven verdiği için şu anda Genel Merkez’in kullandığı daireler, üyelerin bağış katkıları ile alınmıştır. Zaman içinde ADD, kamuoyundaki güvenini yitirmiş olmalı ki, bir yandan üye ve şube sayısı azalma sürecine girmiş, gönlü Atatürk ilkelerinden yana olan varsıl yurttaşlar, ADD yerine başka derneklere yardım yapar olmuşlardır. Örneğin “Huysuz Virjin” olarak bilinen Seyfi Dursunoğlu, varlığını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine (ÇYDD) bağışlamıştır. (ADD ile aynı yıl içinde kurulan ÇYDD bu bağışı hak etmiştir. Şöyle ki; söz konusu kuruluşun resmi sitesine yansıtıldığına göre bu süreçte ÇYDD tarafından; 71344 üniversite öğrencisine burs verilmiş, Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde -ADD’nin varlık gösteremediği doğu ve güneydoğu Anadolu illeri de dâhil-  okuyan bu öğrencilerden mezun olmuş olanlardan; 2192 genç doktor, 1849 genç öğretmen, 1375 genç mühendis, 607 genç avukat, 526 genç hemşire, 482 genç iletişimci, 324 genç güzel sanatlar mezunu, 221 genç diş hekimi, 181 genç eczacı, 136 genç mimar, 112 genç veteriner, 85 genç psikolog, 77 genç turizm ve otelci, 43 genç bankacı, 24 genç denizci, 47 genç tercüman, 20 genç sivil havacı, çağdaş bireyler olarak iş yaşamına atılmışlardır.)

ADD kurulduğu ilk yıllılarda benim de içinde bulunduğum Eğitim Kurulu aracılığıyla gençlerin yetişmesine ağırlık vermişti; yüzlerce gencin ilgisi nedeniyle dernek binası koridorlara dek dolup taşmakta idi. İçim sızlayarak belirtmek isterim ki, kurucu kadroların başlattığı bu hizmetler önlenmemiş olsa idi ADD, 28 yıllık süre içinde bir değil birkaç Aziz Sancarın yetiştirilmesine katkı verebilirdi.

****
Adında Atatürk olan her kurum ve kuruluşun öncelikli görevi; Atatürk devrimlerinin önde gelen ilkelerinden laikliğin, din ve düşünce özgürlüğünün temeli olduğu bilinciyle, kimsenin iknacına (başörtüsü de dâhil) müdahale etmeden, toplumsal barışı sürekli kılmaya yönelik çaba içinde olmalıdır.

Cumhuriyetimizin yetiştirdiği değerlerden biri olan Oktay Sinanoğlu’nun vurguladığı gibi; “Atatürkçülük” şu yalana indirgendi: ‘Atatürkçülük’ eşittir “laiklik”, eşittir “Müslüman düşmanlığı”. Sonunda halk aydınlara ve devlete husumetle bakar oldu.

ADD Bilim ve Danışma Kurulu Başkanı’nın internet ortamında 1 Mayıs 2016 günü paslaştığı aşağıda değindiğim ayet eleştirisi Bu bağlamda değerlendirildiğinde kimlerin işine yarayacaktır? ADD Bilim ve Danışma Kurulu Başkanı söz konusu iletisinde şunlara değiniyor:

MUTLAKA BİLMENİZ GEREKEN 3 AYET !!!

Değerli arkadaşlar,
Bu gün sizlerle Kur’anın Mekke’de vahyolunan surelerinden 3 ayeti paylaşmak istiyorum. Bu ayetlere göre Kuran Arap Peygamberi aracılığı ile Araplar için Arapça indirilmiştir. Arapların dışındaki kavimlerin (Milletlerin) ayrı bir inancı olabileceğine bizzat Kuran bu ayetlerle işaret ediyor. Takdir size kalmış.

1-Yusuf Suresi, 2,
2-İbrahin Suresi 4,
3-Kafurun Suresi 6

ADD Bilim ve Danışma Kurulu Başkanı’nın 3 ayet eleştirisi karşısında, en az 3 soru sormak gerekir: Bu eleştiri ile

1-ADD’ye mi?
2-Atatürkçülüğe mi?
3-Laikliğe mi? Hizmet etmiş olunuyor?

Kur’an’ın duyurulmasında bugüne dek yüzyıllar geçmiş, ülkemiz nüfusu da dahil milyonlarca insan tarafından benimsenmiş bir olgunun gündeme taşınması, günümüz bilge adamı Yaşar Nuri Öztürk’ün şu tespitlerinde anlam bulmaktadır:

“Biz, laik ve Atatürkçüyüz diyerek, dine, dindara, gerçekleri bilen düşünce adamlarına sırtarını dönenler, meydanın dinci talan çetelerine terk etmiş oldular. Laiklik adına basiretsizlik üretenler, dincilere dolaylı destek vermiş oldular.

“Dinciliğin bütün şansı, solculuk ve Atatürkçülük adına hezeyan sergileyen ekiplerin yanlışlarıdır.”

*****
ADD üyeliğinde bulunmuş olan bir yazar (Yılmaz Dikbaş) “Atatürkçüler Yenildi” adını taşıyan yapıtında, ADD ile ilgili şu değerlendirmede bulunmuştur:

Kemalizm’in temel ilkelerinden olan; antiemperyalizm, ulusal egemenliğe bağlılık ve devrimcilik ilkelerini çıkaranlar ADD adlı sivil toplum örgütünde toplanmışlardır.  Atatürkçüler yenildi Kemalistler kazanmalı.

(Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Vural Savaş’ın ADD yönetimi yönelik çok ağır değerlendirmesini merak edenler için “Emperyalizmin Uşakları, Bilgi yayınevi, Ankara, 2005, 2. Baskı syf. 118’e bakmalarını önermekle yetiniyorum.)

Üzerinde Atatürk resmi olan takvim satışları yaparak, Atatürk ticareti yapan bir konuma düşürülen ADD’nin tarihi ile ilgili bugüne dek en kapsamlı çalışma olan ADD’NİN KİTABInda (Tekin yayınları, birçok ADD yönetim kurulu üyesi ve ADD üyelerinin  böyle bir kitaptan haberdar oldukları bile kuşkuludur)  şu düşündürücü cümleler yer almaktadır:

  • “ … ABD ve AB ve İsrail’lilerinin yakından izlediği” vurgusu dikkat çekici olduğunu belirterek yinelemek isterim ki; adında “Atatürkçü” sözcüğü olan ADD’nin Kemalist üyeleri; ADD’nin Atatürk resimli takvim satan durumundan kurtarılarak, yurttaşlara güven veren bir sivil toplum kuruluşuna dönüştürmeleri için sorumluluklarını yerine getirmelidirler.”

Kemalizm; zoru başarmaktır. Hiç kuşkusuz ADD’nin mevcut üyeleri içinde birçok Kemalist bilinçte üye vardır. ADD’nin adına yaraşır düzeye erişebilmesi için 2016 Haziran ayı içinde yapılacak genele kurul bir fırsattır.

28 yılın eksikliklerini gidermek için ADD’nin hedefi; Aziz Sancar niteliğin bilim adamları yetişmesine katkı vermek olmalıdır.

Dernek yönetiminde başarı; özverili, sorumluluğun bilincinde ve birbiri ile dayanışma-yardımlaşma içinde olan kadroların, derneğin tüzüğün amacına yaraşır projelerin gerçekleştirmelerine bağlıdır.

Henüz adayların belli olmadığının rahatlığı ile belirtmek isterim ki; ADD Genel Yönetimine aday olacaklar; tüzük hükümlerine uygun açıklayacakları inandırıcı projelerle delegelerin oylarını istemeli ve yönetime geldiklerinde, açıkladıkları projeleri gerçekleştirip gerçekleştirilmediklerine göre değerlendirilmelidirler.

Derneği atlama tahtası olarak görmeyen, dernek amaçlarına uygun projeleri gerçekleştirmek için yönetime gelen bir kadro sayesinde, Kemalizm’i atağa kaldıran mümkün olabilir.

ADD’nin çeşitli organlarında görev almış, sorumluluğunun bilincinde bir ADD üyesi olarak ve saygı ile.

Mayıs 2016.

=================================================

Dostlar,

Yorumsuz sunuyoruz değerli dostumuz Sayın Hüsnü Merdanoğlu‘nun yazısını..
O’nun, çok değerli kitaplarıyla Aydınlanmaya ve özverili – nitelikli hizmetleriyle
ADD’ye paha biçilmez hizmetleri oldu uzuuun yıllardır.. Hala olabilir ve mutlaka olmalı..

ADD Bilim Danışma Kurulu Başkanı Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan‘ın paylaştığı yukarıda geçen
3 Kuran suresi hakkında Sn. Ercan yanıt yazarsa onu da sitemizde yayımlarız.

Ancak yaklaşık 2 haftadır bu 3 sureyi sitemizin manşetinde tuttuğumuz da izleyicilerimizin bilgisi içindedir.. Elbette beklenen bir “yarar” vardır bundan bize göre de.

ADD’nin hazin halleri konusunda Sn. Merdanoğlu’nun yazdıklarına biz de bütünüyle katılıyoruz.
Şimdiki başkan 6 yıldır “tek adam” mantığıyla ADD’yi güdükleştirmiş, bir yığın katıksız Kemalist ADD’den kopmuş, uzaklaş(tırıl)mıştır.. Biz de bunlardan biriyiz.. Bu sitede yayımlanan yazılarınızı okurlarımız biliyorlar.. Bunlara ADD web sitesinde, Dergisinde gerekçesiz olarak yer verilmiyor… Yazılı başvurularımız bile yanıtsız kalıyor hukukçu genel başkana!?

ADD hiçbir döneminde, son 6 yılda olduğu ölçüde güç yitirmedi ve kötü – dışlayıcı yönetilmedi!

Sevgi ve saygı ile.
28 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Dr. Serdar ŞAHİNKAYA’dan konferans : 1930 SANAYİ KONGRESİ

YÜKSEK TİCARETLİLER DERNEĞİNDE KONFERANS…

Yuksek_Ticaretliler_Dernegi_Logosu

1

1930 SANAYİ KONGRESİ..

Dr. Serdar ŞAHİNKAYA

Yüksek Ticaretliler Derneği yöneticisi dostlarımız, önemli bir konferansa daha evsahipliği yapıyor..

Sunucu Dr. Serdar Şahinkaya dostumuz, Mülkiye’nin emektatlarındandır ve halen yarı zamanlı olarak lisansüstü dersler vermektedir İktisat Bölümünde.. şimdilerde yaşaı 80’i aşan ama bilimsel olarak hala üretken efsane hocalar  Prof. Korkot Boratavların, Prof. Bilsay Kuruçların öğrencisidir ve o ekolden (okuldan) gelme bir ulusalcı – cumhuriyetçidir.

YuksekTicaretliler-1930SanayiKongresi (3)

“Gazi Mustafa Kemal ve CUMHURİYET EKONOMİSİNİN İNŞASI”

başlıklı, ODTÜ Yayıncılık basımı, 285 sayfalık nefis bir belgesel kitabın yazardır.

Gazi Mustafa Kemal Ve Cumhuriyet Ekonomisinin İnşası

Konununn uzmanı Sayın Dr. Serdar Şahinkaya‘yı dinlemek ve Cumhuriyetimizi kuran
Yüce ATATÜRK ile dava – silah arkadaşlarının bu alanda da (ekonomide) yarattığı tansığı (mucizeyi) anımsamak  çok yerinde olacaktır.. Prof. Mustafa Aysan‘ın da yazdığı gibi;
Mustafa Kemal’in
Ekonomi Mucizesi.
.

Ya da Dr. Tahir Kumkale‘nin nefis yapıtı;

Son olarak da temel kaynaklardan ikisi, Prof. Bilsay Kuruç‘tan…

Dr. Şahinkaya, haklı olarak dilinden düşüremiyor o zorlu dönemi tanımlarken :

  • Yollar Dikensiz Gül Bahçesi Değildi

Emek verenlere teşekkür etmek ve gidip dinlemek gerek..
Not almak, gerçekleri paylaşmak ve günümüzün mirasyedi haramzadelerini teşhir ve
alaşağı etmek gerek..

Üstelik yarın 27 Mayıs!

27 Mayıs 1960 Devrimi‘nin 56. yılı!

Sanırız bu toplantı biraz da bu yıldönümünü anmaya, ona bir armağan sunmaya dönük..

Doğrusu değer ve yakışır..
Yarın 27 Mayıs Devrimini yazarız ..

Sevgi ve saygı ile.
26 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com