Örsan K. Öymen
Son Köşe Yazıları
Cumhuriyet, 19.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti bir din, mezhep, etnik kimlik ve ırk devleti değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de Türkiye’yi ve Türk milletini, din, mezhep, etnik kimlik, ırk ile değil; anayasal düzen ve vatandaşlık bağlamında tanımlamıştır. Anayasanın 10. maddesinde buna uygun olarak şu anlatım yer alır:
- “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep
ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Bir kişinin Müslüman, Sünni, Alevi, Hıristiyan, Musevi, Türkmen, Kürt, Çerkez, Boşnak, Arnavut, Laz, Arap, Ermeni, Rum olması, anayasa ve vatandaşlık bağlamında konu dışıdır.
Din, mezhep, etnik kimlik, ırk fetişizmine dayalı siyasetle bir ulus, bir millet, bir vatan, bir devlet kurulamayacağı gibi; bu fetişizme sahip bir insan, vatandaş, vatanın paydaşı, vatandaşlık bilincine sahip değildir.
Bu nedenle Türkiye’de AKP, YRP, SP, GP, DEVA gibi din ve mezhep üzerinden; MHP ve DEM gibi etnik kimlik üzerinden; BBP ve HÜDA PAR gibi hem din – mezhep hem de etnik kimlik üzerinden siyaset yapan siyasal partilerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına ve geleceğine yönelik herhangi bir olumlu katkı sunmaları kategorik olarak olanaksızdır.
Söz konusu siyasal partilerin, seçmenlerin yaklaşık yarısını temsil etmesi, Türkiye’nin en büyük talihsizliğidir. Bu gerçek, halkın da vatandaşlık bilinci konusunda ne denli geri kalmış olduğunun göstergesidir.
Ancak bundan halk değil, halkı bu noktaya getiren ve halka örnek olmayı beceremeyen siyasal partiler, hükümetler, bu hükümetlerin kurduğu çarpık eğitim sistemi, bu siyasal partileri ve hükümetleri üreten emperyalizm sorumludur.
***
Modern emperyalizm (AS: Günümüz emperyalizmi) ülkeleri ekonomik açıdan sömürmek ve / veya stratejik amaçlarla kullanmak için çeşitli yöntemler kullanır. Modern emperyalizm, klasik emperyalizm gibi, işgal, fetih, sömürge yöntemlerini kullanmaz; onun yerine, kamucu, halkçı, devletçi ekonomi politikalarının yerine, özelleştirmeci ve serbest piyasacı ekonomi politikalarını dayatarak, ülkelerin ekonomilerini ele geçirir ve / veya ülkelerin üniter (tekil) ve laik yapılarını ortadan kaldırarak ülkeleri din, mezhep, etnik kimlik üzerinden böler ve parçalar.
- AKP iktidarı, bu nedenle emperyalizmin her açıdan vücut bulmuş somut halini temsil eder.
Çünkü AKP, kamuculuk, halkçılık, devletçilik karşıtı, özelleştirmeci ve serbest piyasacı bir ekonomi politikası yürüttüğü gibi, siyasetini din ve mezhep üzerinden yürütmektedir; koşullara ve çıkarlarına göre, MHP ve/veya DEM üzerinden, etnik kimlik siyasetini de buna eklemektedir.
AKP emperyalizmin Türkiye’deki şubesidir!
Türkiye’de siyasetçilerin, bürokratların, kamu görevlilerinin, medya üyelerinin (AS: çalışanlarının) , üniversite öğretim üyelerinin, öğretmenlerin, hukukçuların, avukatların, birçok meslek kesimi üyelerinin ve halkın çoğunluğunun hâlâ bunun farkında olmamasının bedelini,
Türkiye ne yazık ki yakın bir gelecekte, çok ağır bir biçimde ödeyecektir.
***
Siyasetteki kısmen fiili durumla birlikte, Anayasanın DEM’in desteğiyle ve ahlaksız milletvekili transferleriyle, din, mezhep, etnik kimlik siyaseti çerçevesinde biçimlenmesi durumunda, emperyalizmin projesi (tasarımı), vatandaş olmayı başarmış, Cumhuriyetin kuruluş değerlerini özümsemiş, demokratik, laik, sosyal hukuk devletine sahip çıkmış onlarca milyon vatandaşa zorla ve hukuken dayatılmış olacaktır!
Bu aynı zamanda Türkiye’nin bölünmesi ve parçalanması sürecini hızlandıracaktır!
Bu aynı zamanda bir ulusal güvenlik sorunudur!
Vatandaş olmayı başaramamış bir topluluk, millet ve vatan sahibi olmayı hak etmez; kabile, cemaat, ümmet olmanın ötesine geçemez!
Bu nedenle herkesin en kısa sürede aklını başına toplayıp sorumluluk üstlenmesi, miskinlikten, kişisel çıkar peşinde koşmaktan, seyirci olmaktan kurtulması, tarihsel ve yaşamsal zorunluktur!