ARTAN AŞI REDDİ
ve DEVLETİN İVEDİ YÜKÜMÜ
Aşılar tıp biliminin insanlığa en büyük armağanlarındandır. İnsan bedenine ağızdan, şırınga gibi yollarla verilir ve bağışık sistemde ilgili hastalığa karşı direnç gelişir. Aşıyla korunulabilen hastalığa yakalanmaz
ya da hafif geçirirsiniz. Ayrıca yayılma zinciri kırılarak bulaşıcı hastalık salgınları önlenir, sınırlandırılır.
Çin’de MÖ 1000’e dek uzanan aşılama çabaları var. Ancak ilk bilimsel aşıyı, Osmanlı’daki uygulamadan esinlenen Dr. E. Jenner 1796’da geliştirdi. Jenner, inek çiçeği hastalığını geçiren sütçü kadınların çiçek hastalığına yakalanmadığını gördü ve bu esinle çiçek aşısını geliştirdi. Adına kurulan bilimsel Enstitü, İngiltere’de üretimini sürdürüyor. Bizde ise; birçok aşı, biyolojik ürün, teknik geliştiren Dr. Refik Saydam Hıfzıssıhha (Koruyucu Sağlık) Enstitüsü’nü AKP 2011’de kapattı! 1980’de Çiçeğin kökü kazındı bu aşıyla!
Aşılar son 50 yılda, en az 154 milyon yaşam kurtardı; her yıl 3 milyon, dakikada 6 insan!
Tam uygulansa daha 1,5 milyon/yıl yaşam kurtarabilir. Özellikle bebek-çocuk ölümleri ve engelliliğini azaltmada çok katkı sağlamış, milyonlarca insan sağlıklı yaşama erişmiştir.
Beş yaş altı çocuklara ağızdan verilen çocuk felci aşısını Dr. A. Sabin geliştirmiş ve 1961’de uygulama başlanmış, günümüze dek 16 milyon engellilik (sakatlık) önlenmiştir. Dr. Sabin’e patent hakkı sorulduğunda, gülümseyerek, “Güneşi patentleyebilir misiniz??” yanıtını vermiştir bilgelikle. Çocuk felci de yok edilmek üzeredir (Afganistan, Pakistan sorunlu..).
Kovit-19 afeti de büyük ölçüde yaygın aşılama ve gelişen toplumsal direnç ile aşılabilmiştir. Kovit’ten ölenlerin %95’inden çoğu aşı olmayanlardır. Günümüzde gözlenen kimi istenmeyen tablolar aşıya değil, hastalığı geçirmeye bağlı orta-geç dönem sonuçlardır. Aşılar genellikle çok güvenlidir ama kimi yan etkiler görülebilir. Bunlar genellikle hafif ve geçicidir; aşı yerinde ağrı, kızarıklık, hafif ateş gibi. Ender yan etkiler alerjik tepkiler ve başkaca ciddi sağlık sorunları olabilir. Ancak bu tür yan etkiler çok nadirdir ve aşıların sağladığı yararlar, risklerinden kat kat fazladır. Yaşamda sıfır riskli hiçbir olgu yoktur. “Kabul edilebilir risk” kavramı geçerlidir ve aşılar, ilaçlardan çok daha güvenli biyolojik ürünlerdir; giderek de daha güvenli oluyorlar!
Aşılar hakkında eksik-yanlış bilgi, aşı çekincesi ve karşıtlığını artırabilir. Bu da halk sağlığını
çok olumsuz etkileyebilir ve kimi bulaşıcı hastalıkların yeniden ortaya çıkmasına neden olabilir. Halkın uygun yöntemle yaygın ve örgün sürekli eğitimi yaşamsal önemdedir ve ana yüküm Sağlık Bakanlığınındır.
- Ne ki ülkemizde aşı reddi son yıllarda tehlikeli biçimde tırmanmaktadır.
Samsun’da bir Çocuk Hekimi Profesör(!) aşılara karşı çıkmakta, “Kızamık doğanın lütfu ve basit bir hastalıktır.” diyebilmektedir. Bu kocaman bir safsatadır! Bilim özgürlüğü zırvalama hakkı vermez! İlgili üniversite, YÖK, Sağlık Bakanlığı, TTB görevini tez yapmalıdır.
Türkiye’de de aşı karşıtlığı son yıllarda artıyor. 2011’de salt 183 kişi, 2024’te 100 bin kişiyi bulmuştur. Bu çarpıcı artış, salgın riski demektir. Özellikle çocukluk aşılarına ilgi büyük oranda düşmüştür. İstanbul’da her yıl yaklaşık 15 bin, Türkiye genelinde yaklaşık 100 bin çocuk aşısız kalmaktadır. Kızamık son yıllarda ciddi artış gösteriyor. 2021’de 51, 2022’de 125, 2023’te 4959! Bu tehlikeli artış salgına neden olabilir. Aşı karşıtlığı sosyal medyada ve uygun ortamlarda bir ölçüde kasıtlı yayılan yanlış bilgi ve komplo kuramıyla körükleniyor.
- “Dezenformasyon yasası”nın tam da uygulanabileceği yer gerçekte burası, politik alan değil!
Aşılanmayanlar salt kendi sağlıklarını tehlikeye atmakla kalmaz, başta yakınları, aşılanamayan kişiler için de tehlikeli olur. Özgürlüklerin ana sınırı ve yaşamın en temel etik ilkesi, başkalarına zarar vermemektir.
Anayasa m. 56, “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir….” der ve aşı reddine olanak vermez.
12. madde ise “.. Temel hak ve özgürlükler, kişinin topluma, ailesine ve öbür kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da içerir.” diyerek sınırı net belirler. Aşı olmak anayasal yükümdür.
Anayasa Mahkemesi geçmişte aşı reddi hakkında bireysel başvurularda yanlış kararlar verdi.
13. maddeye dayanarak aşılamanın yasal yüküm olarak tanımlanmadığını, tıbbi zorunluk da olmadığını savlayarak, 17. madde üzerinden temel hak-özgürlüklerin sınırlandırılamayacağına hükmetti (oyçokluğuyla). Sorunu, sağlık hukuku yüksek lisans tezimizde kapsamlı irdelemiştik (2018). AYM bu dosyalarda, aşıların ”tıbbi zorunluk” olup-olmadığı hakkında bilimsel görüş almadı ilgili uzman kurumlardan.
- Oysa aşılar, tipik olarak tıbbi zorunluktur.
Bu kabulden kalksaydı, aşıyı reddeden bireysel başvuruya 2015’te “hak ihlali” demeyecekti.
Açık yasal düzenleme boşluğuna dayandı, ne var ki TBMM 10 yıldır açık bir yasal düzenleme yap(a)madı!? Zaten tek adam yönetiminde TBMM felç, Saraydan yasa önerisi gelmezse
birşey yapılamıyor. Popülist ve kimi dinci kaygılarla adım atılmıyor ve açık yasal düzenlemeden
- AKP=RTE kaçınıyor. Halk sağlığı çok ciddi ve çok yönlü tehditlerle zaten yüz yüze!
Çiçek hastalığının kökü aşı ile kazındı; sıra kötü yönetimlerde!
https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-saltik/artan-asi-reddi-ve-devletin-ivedi-yukumu-2304161
https://x.com/profsaltik/status/1894981790281904174
PDF biçimi : 39. Artan Aşı Reddi ve Devletin İvedi Yükümü
Her tümcesi her zaman GÜNCEL VE BELGESEL, SOMUT VE NESNEL, ÖNEMLİ VE DEĞERLİ, BİLİMSEL VE EVRENSEL, MUHTEŞEM VE MÜKEMMEL hatta FENOMENAL HEKİMSEL teşhisler, saptamalar, irdelemeler, yorumlar, eleştiriler, sonuçlar, öngörüler ve öneriler. “ÇİÇEK HASTALIĞININ KÖKÜ AŞI İLE KAZINDI. SIRA KÖTÜ YÖNTEMLERDE” diyen en son tümcesi ise sözün tam ve tüm anlamıyla DAHİYANE bir son söz. DAHİ bilgin ve hekim sevgili hocamız Prof.SALTIK’ın kalbine, diline, eline, kalemine sağlık.