Etiket arşivi: toplum katılımı

Prof. Dr. H. Nusret Fişek’i Saygı ve Özlemle Anıyoruz!

Türkiye’de SOSYALLEŞTİRİLMİŞ sağlık hizmetleri, çağdaş Halk Sağlığı bilimleri ve daha pek çok hizmetin öncüsü Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızı anacağız..
Konu :
Hekim Göçü.. Nedenleri, Nasıl Önlemeli??

TTB’nin youtube, twitter, instagram, facebook sitelerinden eşzamanlı, canlı izlenebilecek.. / izlendi..
Youtube’da izlemek için lütfen tıklayınız : https://youtu.be/ayQSQp8Dw5Y
========================

Prof. Dr. H. Nusret Fişek’i
Saygı ve Özlemle Anıyoruz!

Değerli bilim ve eylem insanı, çok yönlü bir önder ve Türkiye’de Tıpta Halk Sağlığı Uzmanlığının kurucusu olan Prof. Dr. Nusret Fişek, yurdumuzda çağdaş sağlık anlayışının da yerleşmesinde önemli bir öncü olmuştur. Nusret Fişek’in yaşamı hep tek bir hedefe yönelmiştir. Bu hedef hepimizin de amacı olan “insanımızın daha sağlıklı yaşaması” hedefidir. Prof. Dr. Nusret Fişek tüm yaşamı boyunca insan ve toplum sağlığı için en üst düzeyde savaşım vermiş, bilim insanlığıyla, yöneticiliğiyle, eğiticiliğiyle, barış severliğiyle ve demokratlığıyla bizlere her zaman örnek olmuştur. Nusret Fişek, tıp bilimini toplumsal bir bilim olarak görmüş, tıp ile sosyal bilimler arasında her zaman yakın bir ilişki kurmuştur. Hepsinden önemlisi, toplumun sağlık sorunlarını çözmede bilimsel sağlık politikaları üretmiştir.

Prof. Dr. Nusret Fişek’in bakteriyoloji, mikrobiyoloji, biyokimya, biyoistatistik, demografi gibi temel bilim dallarındaki uzmanlıklarının yanı sıra tıbbi deontoloji, sağlık örgütlenmesi, sağlık yönetimi, eğitim ve iletişim gibi alanlarda da son derece başarılı çalışmaları vardır. Kısacası Nusret Fişek’in yaşamı bir bilimler mozayiğidir.

Kuşkusuz Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın en önemli yapıtlarından birisi “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası“dır. Bu yasa 1978 Alma Ata Bildirgesinden yıllarca önce temel sağlık hizmetleriyle ilgili pek çok ilkeyi yaşama geçirmiş, sağlık tanımına ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesine göndermede bulunmuştur. Sosyalleştirme uygulaması salt sağlık hizmetlerinin örgütlenmesini değil toplum katılımını da içerecek uygulamaları ülkemizde somut biçimde yaşama geçirmiştir. Ne yazık ki bu yasa yıllarca siyasal iktidarlarca bilinçli bir olarak engellenmiş ve en sonunda aile hekimliği uygulamasıyla birlikte ortadan kaldırılmıştır (2010).

İdealist bir bilim insanı olan Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın eğitim konusunda da çağdaş ve çok yönlü yaklaşımları vardır. Hıfzıssıhha Okulu Müdürü olmasıyla birlikte okuldaki eğitim etkinlikleri somut olarak artmış, hizmet içi eğitim programları geliştirmiş ve 1958’de başlattığı Hekimler için Halk Sağlığı uzmanlık eğitimiyle ülkemizdeki Halk Sağlığı Uzmanlarını yetiştirmiştir. Bugün kapatılmış bir Okulu, atıl bırakılmış laboratuvarları ve durdurulmuş aşı üretimiyle adeta bir ibret anıtı durumuna gelen Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünün yeniden etkin duruma getirilmesi, ülkemizdeki tüm Halk Sağlığı Uzmanlarının en içten dileğidir.

Nusret Fişek’in tıp eğitimine olan yaklaşımı da çağdaş ve çok boyutludur. Tıp öğrencisini hastanenin dışında, toplum içinde eğitme konusunda hep özel bir çabası olmuştur. Bu çabalarını Hacettepe Üniversitesinin Etimesgut ve Çubuk Sağlık, Eğitim ve Araştırma Bölgelerinde somutlaştırmıştır. Müdürlüğünü yaptığı Hacettepe Üniversitesi Toplum Hekimliği Enstitüsünde tüm öğrencilerin mezuniyet öncesi ve sonrası dönemlerde ve çok disiplinli (multi disipliner) yapı içinde bu bölgelerde eğitim görmesini sağlamıştır. Hem tıp öğrencileri, hem Halk Sağlığı uzmanlık ve doktora öğrencileri bölgede toplum içinde çalışmış, hizmet sunmuş, eğitimler yapmış ve bölge halkının da katılımıyla birlikte ortak çalışmalar, hizmetler üretmişlerdir. Gene üzülerek belirtmek gerekir ki; bu bölgeler de Sağlık Bakanlığınnca üniversitelerin elinden alınmış ve Sağlık, Eğitim ve Araştırma Bölgeleri kapatılmıştır.

Nusret Fişek hocamızın en önem verdiği konulardan birisi de Demografidir. Sunulan hizmetin iyi planlanabilmesi için güvenilir bir nüfus ve sağlık verisine gereksinim olduğunu vurgulamış, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü‘nü (HÜNEE) bu amaçla kurmuştur. Nüfus Planlaması Hakkında Kanunun (2827 sayılı, 1965 tarihli) çıkartılmasına öncülük etmiş, Aile Planlaması kavramının ve hizmetlerinin geliştirilmesini sağlamıştır.

Prof. Dr. Nusret Fişek hocamız bireyin ve hekimin hakları konusunda da tıbbi deontolojiyi gündeme getirmiş, deontoloji ve tıp etiği kavramlarını salt hekimler açısından değil bütün toplum açısından ele almıştır. Aynı yaklaşımla yasal hekim örgütlenmesi olan Tabip Odalarını da gerçekte hekimlerin en doğal örgütlenme hakkı olarak kabul etmiştir. Bir barış ve sevgi insanı olan Prof. Dr. Nusret Fişek, uzun yıllar TTB Merkez Konseyi Başkanlığı yapmıştır.

Prof. Dr. Nusret Fişek sağlık hizmetlerinin sunulmasında her zaman kamu ağırlıklı bir modeli savunmuş, koruyucu hekimlik ilkelerinin öne çıkarılmasını istemiş ve toplumun tümüne hizmet götürecek geniş bir takım (ekip) anlayışına sahip bir model (Sağlık Ocağı) kurgulamıştır. Türkiye’nin sağlık sistemindeki sorunlarını çözmede Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın bu modelini günümüzde yeniden anımsamak gerekmektedir. Sağlık yönetimi konusunda da uzman bir kişi olan Nusret Fişek, Türkiye’nin sağlık yönetimi alanındaki sorunlarını şöyle tanımlamıştır:

  • “Türkiye’de sağlık yönetimi alanında yaşanan sorunları aşabilmek için halk sağlığı alanında hekimlere mezuniyet sonrası halk sağlığı uzmanlık eğitimi verilmeye başlanmıştır. Her yöneticinin sağlık mevzuatını ve bürokratik düzeni bilmesi gerekir ancak bu yeterli değildir. Sağlık hizmetleri ancak sağlık yönetimini bir bilim ve sanat olarak öğrenmiş kişilerin elinde gelişebilir”.

Bu nedenle eğer Sağlık Bakanlığı politika yapıcıları Halk Sağlığı Uzmanlarının öncelikle bölge sağlık yöneticisi konumunda görevlendirilmesini (istihdam edilmelerini) hedeflerlerse, ülkemizin sağlık düzeyinin hızla iyileşmesine de önemli bir katkıda bulunmuş olacaklardır.

Nusret Fişek hocamız artık yanımızda değil. Bizlere ders anlatamaz ancak yazdığı kitap ve makaleler, oluşturduğu ilkeler ve yaşamı boyunca yaptıklarıyla bizlere yol göstermeyi sürüdürmektedir. Nusret Fişek’i anmak ancak O’nun savunduğu ilke ve uygulamaları yaşatmakla olanaklı olabilir. Bu çağdaş ve demokrat insana yaraşır olamayanların ise, O’nun insanca yaşam öğretisini anlamaları beklenemez.

Değerli bilim ve eylem insanı, çok yönlü bir önder, ülkemizde çağdaş sağlık hizmetleri anlayışının yerleşmesinde “Sosyalleştirme Yasası“yla önemli rol oynamış; Hıfzıssıhha Okulu müdürlüğü sırasında Türkiye’de tıpta Halk Sağlığı Uzmanlık eğitimini başlatan ve Hacettepe Üniversitesi’nde Toplum Hekimliği Enstitüsü‘nü kurulmasıyla birlikte, ülkemizde Halk Sağlığı Anabilim Dallarının açılmasına öncülük etmiş olan hocamız Prof. Dr. Nusret Fişek’i, bu gün ölümünün 32. yıldönümünde saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.

O’nun savunduğu ilke ve uygulamaları yaşatmak temel görevimiz olacaktır.

HASUDER olarak Halk Sağlığı alanındaki savaşımımız (mücadelemiz),
Nusret Fişek hocamızın saygın ve sevgin aydınlığıyla güçlenerek sürecektir.

03 Kasım 2022
HASUDER Yönetim Kurulu

BİRGÜN Gazetesine Demecimiz : Covid değil, bilim düşmanlığı öldürüyor

Türkiye ‘kapandı.’ Ama ‘çarklar dönüyor’, milyonlarca emekçi işe gitmeye devam ediyor. Uzmanlar “Tam kapanma böyle olmaz” diyor.

Covid değil, bilim düşmanlığı öldürüyor

BİRGÜN,
30 Nisan 2021
Covid değil, bilim düşmanlığı öldürüyor (birgun.net)
Manşet ve sayfa 8-9
Türkiye ‘kapandı.’ İktidarın ‘kontrollü normalleşme’ diyerek mart ayında tedbirleri kaldırmasının ardından salgın kontrolden çıkınca bu karar alındı. Şimdi ise 17 gün sürecek ‘tam kapanma’nın ardından vaka sayısının 5 binin altına düşürülmesi planlanıyor. Ancak uzmanlar, dün akşam başlayan kapanma sürecinin ‘tam kapanma’ olmadığını, milyonlarca emekçinin işe gitmeye devam ettiğini vurguluyor. Aşılama sürecindeki sorunlara da dikkat çeken uzmanlar,
  • Kapanma kararı zaten geç kalınmış bir karar. Yasaktan muaf tutulan kesimlerin fazlalığı ve yine bilimsel ölçütlerle hareket edilmemesi nedeniyle salgının hızında keskin bir azalma olmayacak” diyor.

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, aşı sağlanmasında yaşanan sıkıntılara işaret ederek,

  • “Her ne olursa olsun bir iktidar salgının ortasında halkını aşısız bırakamaz” diye konuştu.

Türkiye’de 350’ye çıkan günlük ölüm sayısının İngiltere’de 6’ya kadar düştüğüne dikkat çeken Saltık, “İngiltere’de günlük olgu sayıları da 2 binlere düştü. Demek ki bilimsel olarak mücadele edince bunların hepsi başarılıyormuş. Şahsım devleti, bunların hiçbirini yapamıyor” ifadelerini kullandı. Salgınla geçen 14 ayda uygulanan politikaların tam bir fiyasko olduğunu belirten Prof. Dr. Saltık,

  • “Türkiye son 14 gündür günlük yeni tanı konan hastaların insidens hızında dünyada açık ara şampiyon” dedi ve ekledi:“Açıklanan resmi rakamlara göre, Türkiye’de toplam 4,8 milyon kişi hastalandı. 40 bine yakın insan yine bu hastalıktan öldü. Gerçek sayı ise bunun çok üstünde. Gerçekte 80 ile 120 bin kişi arasında insan öldü. Bu insanların tamamı salgından değil, AKP iktidarının kötü yönetiminden dolayı hayatını kaybetti.
  • Salgın öldürmüyor, iktidarın bilim dışı ve beceriksiz politikaları öldürüyor.
  • Tüm dünyada tanı konulan her 100 hastanın 5’i Türkiye’de.”ÜÇ SACAYAĞI OLMALIUygulamaya konulan kapanmanın “tam kapanma” olmadığına da vurgu yapan Prof. Dr. Ahmet Saltık, sözlerini şöyle sürdürdü:“Süre takvime göre ayarlanmaz. Salgın sizin koyduğunuz takvime kendini uyarlamaz, tersine sizin salgının gerektirdiği takvimi sağlamanız gerekir. Bu da dört haftadır. 14 gün bulaşıcılık süresi vardır. Matematiksel gerçekliği 28 gündür. 17 gün sonra Türkiye bu kapatmadan beklediğini bulamayacak. Bunun nedenlerinden biri 43 kalemde yasaktan muaf tutulan insanlar. Her 5 çalışandan 3’ü yasaktan muaf. İnşaat işçileri çalışmaya devam edecek. Bu şekilde nasıl bir kapanmadan söz edebiliriz?”Kapanmanın etkili olabilmesi için üç sacayağı üzerine oturması gerektiğini belirten Saltık, “Birincisi, eve kapattığınız insanlardan kapı kapı dolaşarak örnek alacaksanız. Saklı kalmış taşıyıcıları ve bulaştırıcıları yakalayıp engellemeniz gerekiyor. İkinci köşede aşı var. Fakat aşı elimizde çok az. Üçüncü olarak da halka mutlaka sosyal destek verilmeli; ancak açıklamaların hiçbirinde sosyal devlet katkısı yok” diye konuştu.

    İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu da salgının başından bu yana uygulanan politikaların tutarsızlığına işaret etti: “Alınmış bir kararın değiştirilmesi, sonra da bu kararın tekrar iptal edilmesi salgının en başından beri karşılaştığımız tutarsız politikaların bir örneği. Hasta-vaka ayrımı gibi verilerin paylaşımında da, maske dağıtımında da, sokağa çıkma yasağının ilan edilip bu karardan vazgeçilmesinde de hep bu tutarsızlıkları gördük.” Bu kapanma kararının da tutarsızlıklarla dolu olduğunu söyleyen Küçükosmanoğlu,

  • Ekonomik sosyal destek olmadan alınan bu karar; işçi sınıfının, küçük esnafın ve günlük çalışan kişilerin büyük bir soysal yıkıma uğramasına neden olacak.Diğer yandan şehirlerarası kısıtlamanın yapılacağı duyuruldu; ama insanlar köyüne, kasabasına gidiyor. Salgının en yoğun olduğu, her 3 vakadan 1’nin görüldüğü İstanbul’dan insanlar bütün ülkeye virüsü yayacak. Geçen haziran ayında da aynı yanlış yapılmıştı. Bu tutarsızlık yine tekrarlanıyor” şeklinde konuştu.

    SALGIN BİZDEN ÖNDE

    “Biz resmen salgını takip ediyoruz” diyerek salgının yönetimini eleştiren Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nden Prof. Dr. Sarp Üner ise şunları ifade etti: “Normalde öngörüyle karar verip, önlem alınması gerekirken bizde olaylar gerçekleştikten sonra müdahale ediyormuşuz gibi hissediyorum. Ya geç yaptık ya da yapmış gibi yaptık. Bu da bizi bugünkü duruma getirdi.”

    Prof. Dr. Üner, 17 günlük bu kapanma sürecinin ardından vaka sayılarının istenilen düzeye inmeyeceği görüşünde: “Tam kapanma deniyor ama bu sürede hemen herkes çalışıyor. Herkes o listeye girebilir gibi duruyor. Fabrikalar devam ediyor, bu tam kapanma değil. Yine bilimsel değil, turizm sezonuna yetişmek için alınmış bir karar. En az 4 hafta olması gerekirken 17 günlük kapanma kararı alındı.”
    =============================
    Dostlar,

    BİRGÜN Gazetesine yolladığımız  tam metin aşağıdaki gibi idi :

    ****
    BioNTech&Pfizer aşısının sağlanmasında çeşitli sıkıntılar yaşandı ve bu sıkıntıların birkaç nedeni var. En başta yüksek maliyet. Bu aşının maliyeti, Çin’den gelen Sinovac aşısının iki katı neredeyse. Sinovac’ın aşısının gelmemesinin de çeşitli nedenleri var. Aylardır Sinovac’la yapılan anlaşmayı açıklayın demekteyiz, niye bu aşının gelmediğini anlayalım: Çin’in Uygur bölgesinde yaşayan Türk soydaşlarımızla ilgili bir pazarlık olduğunu biliyoruz. Ayrıca iktidarın ödeme güçlükleri olduğunu da. Çin bu aşıyı satmayı ve yer yer bağışlamayı sürdürüyor. Her ne olursa olsun bir iktidar salgının ortasında halkını aşısız bırakamaz. Bu beceriyi göstermek ve yeterli aşıyı zamanında halka ulaştırmak devletin kaçınılmaz zorunluğu. Öte yandan 10 dolayında aşı halen acil kullanım onayı almış durumda. ABD, İngiltere, İsrail, Yeni Zelanda, Avustralya.. aşılamada çok başarılı. Türkiye’de günlük ölümler 350’ye dek tırmanmışken, İngiltere’de 6’ya düştü; günlük hasta sayısı da 2 binlere! Demek ki bilimsel savaşım verince başarılıyormuş. Kader, talih, kısmet, Allah’tan… değilmiş. “Şahsım devleti” hiçbir alanda başarıya erişemiyor ama Halkı aldatmayı ısrarla sürdürüyor!?Salgında 1. yılın sonunda geldiğimiz nokta gerçekten tam bir çuvallama, tam bir fiyasko. Türkiye son 2 haftadır, günlük yeni tanı konan hastaların insidens hızında (milyon nüfusta) dünyada açık ara şampiyon! Açıklanan “resmi” rakamlara göre Türkiye’de toplam 4,8 milyon kişi hastalandı. 40 bine yakın insanımız bu hastalıktan öldü (resmi veri!). Gerçek rakam ise bunun çok üstünde, 80-120 bin arasında insan Kovit-19’dan öldü. Kovit-19 yüzünden dolaylı ölümler ise bunun en az yarısı dolayında. Toplam ölümler 120-180 bin arasında, korkunç bir kırım ve AKP iktidarı bu tabloyu doğalmış gibi bize yutturmaya uğraşıyor ne yazık ki!

    • Bu insanların çoğu salgından değil, AKP iktidarının akıl-bilim dışı yönetiminden yaşamını yitirdi.
    • Salgından çok, AKP iktidarının beceriksiz ve insan yaşamına odaklanmayan sermaye yanlısı politikaları öldürüyor. Bu durum sürdürülemez ve kabul edilemez, iktidar suç işliyor, yargılanacaktır gelecekte.
    • Erdoğan Türkiye’yi bir devlet gibi değil Anonim Şirket gibi, CEO olarak kâr amaçlı yönetiyor!?

    Dünya genelindeki son 24 saatte 886.963 yeni vaka tanısı kondu, 40.444’ü Türkiye’de. Tüm dünyada tanı konan her 100 hastanın 5’i Türkiye’de, oysa nüfusumuz dünyanın %1’i! Bunların “resmi” rakamlar olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz. İktidar, gerçek ölüm ve hasta (vaka) sayılarını hep gizliyor. Özellikle son 1 haftada günlük 63 binden, inanılmaz bir hızla, 1/3’ten çok azalma sağlandı, nasıl oldu ise?? Oysa dünyada %8 artış var hasta-ölü sayısında son haftada! Salgının şu azgın aşamasında günlük test sayısını azaltıyorlar, akıl almıyor!?

    Biz “Derhal % 95’e varan tam kapanma!” demekteyiz aylardır. Şu an 43 kalem, yasak dışı kesim var ve genişletiliyor! Bu kesinlikle tam kapanma değil! Salgında kapanma süresi takvime göre ayarlanamaz. Salgın, sizin koyduğunuz takvime kendini uyarlamaz; tersine, salgın dinamiğinin gerektirdiği kapanma süresini sağlamak zorunludur, bu da verili koşullarda en az 4 haftadır. Ortalama 14 gün bulaşıcılık süresi söz konusu. Bir evde 2 kardeş olsun, biri pozitif çıksın. Pozitif çıkan, 14. gün öbür kişiye bulaştırdığında, ikinci bir 14 gün gerekliliği bu nedenledir; o evde bulaş zinciri kırılsın diye. Epidemiyolojik gereklilik en az 28 gündür. “17 gün” alaturka, uyduruk – sentetik, politik ve yetersiz bir zaman dilimidir. Sayılan nedenlerle Türkiye, bu “uyduruk kapatma” dan beklediğini bulamayacaktır ne yazık ki. Nedenlerden biri, yasaktan bağışık tutulan 43 kalem kesimler. İnşaat işçileri bile çalışmayı sürdürecek! Bu biçimde nasıl bir “tam kapanma”dan söz edebiliriz ki? 26.8 milyon istihdamın yaklaşık % 61’i çalışmayı sürdürecek, %22’si bir ölçüde bağışık. Tam bağışık (muaf) tutulan kesim yalnızca %17 (4,5 milyon) ! Her 5 çalışandan en az 3’ü kısıtlama dışı. Buna “tam kapanma” asla denemez?
    Ne ki; “üretim – imalat – tedarik – lojistik” AKP = RTE iktidarının 4 kutsalı!?

  • Tam kapanma için para yok!?Bu kapanmanın ayrıca 3 sac ayağı üzerine oturması gerekiyor:1. Eve kapattığınız insanlardan kapı kapı dolaşarak, burundan sürüntü örneği alacaksanız; toplumda saklı – gizli kalmış olası tüm taşıyıcı – bulaştırıcıları yakalamak için. Bulaş zincirini kırmak için bu kaçınılmaz.2. İkinci köşede YAYGIN – HIZLI AŞILAMA var ama elde aşı yok gibi. Ancak 10 milyon insan ikinci dozu alabildi, nüfusun 1/9’u ve çok çok yetersiz salgını sınırlamak için.3. Üçüncü olarak da yoksul – işsiz halka, küçük esnafa mutlaka sosyal destek verilmeli.Erdoğan sosyal devletin S’sinden, D’sinden söz etmedi oysa. Yalnızca “kapattık git otur” deniyor.Salgınlar toplum yaşamında çok ağır afetlerdir ve ancak Millet – Devlet seferberliği ile başedilebilir. Toplum katılımı olmaksızın başarı hayaldir. Hele “halka karşın” dayatmalarla, hep sermayeyi kollayarak salgın yönetimi felaketten başka bir sonuç getirmez, ne yazık ki halen Ülkemizde görülen budur ve ülkemizi de, iktidarı da hızla eritmektedir..
    ================Sayfa 8-9 aşağıda..
    Sevgi ve saygı ile. 02 Mayıs 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

 

 

 

 

TELE1 TV Programımız – 27 Nisan 2021

Dostlar,

27 Nisan 2021 günü akşam 18:00 haberlerinde Sn. Evren ÖZALKUŞ bizi konuk aldı.
Bilindiği gibi 26 Nisan 2021 akşamı Erdoğan “tam kapanma” açıklaması yapmıştı.
29 Nisan – 17 Mayıs arasında 17 gün süreli bir kapanma gerçekten “tam kapanma” mıdır, neler sağlayabilir, Kovit-19 salgınını sönümlendirebilir ya da denetim altına alabilir miyiz??

Şunları not edelim                       :

Mutasyon = Evrim! (Doğal seçilim – seleksiyon) bir yaşamda kalma savaşımıdır tüm canlıların ve durdurulamaz, kaçınılmazdır. Kovit-19’da virüsün mutasyon bulaşma sırasında olmaktadır. Dolayısıyla bulaşma, Ro katsayısı ne denli azaltılabilir / küçültülebilirse o oranda az mutasyon olacaktır. Gelinen aşama, küresel ölçekte hiç ve Türkiye’de de iç açıcı değildir bu bağlamda.

Bulaşma sırasında“.. o halde kaynakta, ortamda ve aday konakçıda önlemleri gerektirir.

Kaynakta; hasta – taşıyıcıların erken bulunup ayrılması ve sağaltımı, maske takması…

Ortamda.. kapalı ortamları havalandırma, dezenfektan püskürtme, korunma uzaklığı (sosyal mesafe), kalabalığı önleme..

Aday konakçıda : Aşılama, maske, hijyen, fiziksel korunma uzaklığı (sosyal mesafe), gerektiğinde PCR testi, aralıklı – kısa çalışma…

Ortak önlemler : Eğitim, halkı duyarlı kılıp işbirliğini sağlama, toplum katılımı… Salgının  özerk bilimsel kurumsal yönetimi..
***

Kapanma en az 28 gün olmalıdır..

2 kez 14’er günlük bulaşma süresi toplamı..
Epidemiyolojik hedefleri olmalıdır kapanmanın, zaman konarak değil.

  • Kapanma süresi, öngörülen epidemiyolojik hedeflere erişene dek gereken süredir.

Evde kalmaları istenenlere yaygın aşı + aktif sürveyans ile tarama ve saklı – gizli olguları erken bulmak, ayırmak gerekir. Bu ayırma karantina yerlerinde olmalıdır, kişilerin evlerinde değil!

Salgını bastırma uzadıkça mutasyon gelişimi doğru orantılıdır. Tersi de doğrudur.
Mutasyon, zamanın bir biyolojik – matematiksel fonksiyonudur, evrenseldir.
Bu arada mutasyon; kullanılan aşı, anti-viraller ile dezenfektan – antiseptiklere karşı direnç gelişmesine de neden olur.. Ne yazık ki, 16 aydır yeni korona virüs yaşamımızdan çekip gitmemiş, tersine yayılarak yerleşmiş gibidir. Küresel dayanışma – işbirliği yaşamsaldır.
**
ÇARE               :

4 HAFTA tama yakın kapanma, kapatılan nüfusa yaygın aşı + aktif sürveyans ve de sosyal destek sunmaktır. Ayrıntılar, yukarıda erişkesi (linki) verilen videoda (15 dk.)
***
Ayrıca bu gün (27 Nisan 2021) 2 TV konuşmamız daha oldu. İlki, sabah 11:00’de ARTI TV‘de idi (25 dk.). Gerekli bilgileri web sitemizde sunduk (ARTI TV Programımız – 27 Nisan 2021 – Prof. Dr. Ahmet SALTIK).

Öğleden sonra ise Erbil’den yayın yapan Rudaw TV ile kısa bir görüşmemiz oldu (10 dk.) :
https://www.facebook.com/RudawTurkce/videos/ankara-%C3%BCniversitesi-%C3%B6%C4%9Fretim-%C3%BCyesi-prof-dr-ahmet-salt%C4%B1k-tam-kapanma-karar%C4%B1n%C4%B1-r%C3%BBda/2950012771989329/
***
Birkaç tweet iletimiz şöyle oldu :

  • İktidar bildiğini okuyor. Ülke tüketildi, salgınla savaşacak gücü kalmadı. 17 gün sözde tam kapanma, sosyal destek yok? Yasaklardan bağışık olanlar 42 kalem uzun bir liste. Alaturka KAPANMA! Yazık. Son koz da heba ediliyor, Turizm kurtulur mu acaba? Uyan!
  • %100 kapanma salgını 28 günde bitirebilir. Bu oran düştükçe salgın uzar. Daha uzun, artan maliyetli kapanmalar gerekir. 17 gün yarım kapanmanın Epidemiyolojik temeli yok. AKP turizmi kurtarmaya bakıyor. Yine irrasyonel. Sosyal destek + aşı + sürveyans kaçınılmaz. AKP ülkeyi tüketiyor.
  • BİZİM TV’de çok geç de olsa sözde tam kapanmayı, Çernobil’in 35. yılını ve sözde Ermeni soykırımını kapsamlı irdeledik. YARIM KAPANMADA ve sonrasında neler yapmalı? Yaygın aşı, sürveyans, SOSYAL DESTEK ve milim milim gevşeme. Bu arada ölenlerin sorumlusu? (https://youtu.be/GyGjgfaytSU)

Yayılmasını, okunup – izlenmesini, dağıtılmasını ve ülkemize yararlı olmasını dileriz.
Hiçbir karşılık beklemeden, 50 yılık tıbbiyeli birikimimizi (Hacettepe Tıp’a kayıt, 1971) Ulusumuzun hizmetine sunma derdindeyiz. Geçen Mart’tan beri hummalı biçimde çalışıyoruz. Toplam 308 konuşma yaptık, salt 95’i 2021 başından günümüze dek olmak üzere. Saat 02:08 ve daha epey işimiz var. ANAYURT Gazetesi muhabirinin sorularını yanıtlamıştık telefonda. Yazıya dökülen metni gözden geçirip yollayacağız..

  • Salgını aşmada en temel gereksinim;
  • AKP iktidarının salgını yalnız ve yalnızca BİLİMSEL AKICILIKLA yönetmesi,
  • başka hiçbir şeyle değil..

Sevgi ve saygı ile. 28 Nisan 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik