Etiket arşivi: TİGEM

‘Epistemolojik kopuş’

ADD Çankaya Şubesi: Şube KurullarımızRecep YILMAZ
Mühendis

17 Ekim 2022, Cumhuriyet

“Epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım” ile sınanan yurdum insanı gıda enflasyonunu iliğine dek yaşıyor.

Şu an ekim ayında tarlalar ekime hazırlanıyor ve buğday toprakla buluşuyor. Şekerpancarı topraktan sökülüp fabrikalara taşınıyor. Tarımsal üretim için en çok gerekli olan girdilerden mazot, peş peşe gelen zamlarla birlikte 11 Ekim 2022’de 28.60 liraya ulaştı. Mazotta yaşanan bu durum, tarımsal üretimi tehlikeye sokmaya yetiyor.

Şekerpancarı

ULUSAL TARIM

Şekerin fiyatı son bir yılda dört kat arttı. Şeker fabrikalarının kaptı kaçtı gibi özelleştirildiği, sulama maliyetinin (bedelinin) ve sulama elektriğinin çiftçiyi çarptığı bir ülkede şaşırmamak gerek.

Sütte maliyeti (maloluşu) karşılayamayan üreticiler yoğun biçimde zam istiyordu. 1 Ekim’de 5.70 liradan 7.50 liraya yükselen sütün litresi %13 zamla birlikte 8.50 lira oldu. Aslında bu önerilen fiyat olup, çiğ süt fiyatı şu an 10 lira / L olmasına karşın, üretici süt ineğini kesime gönderiyor.

Davranışsal ekonomi ve nöroekonomi uzmanı ise zamların kaynağını soğan depolarında veya marketlerde arıyor. Aynaya baksa aranan suçlu bulunacak!

Buğdayı, ayçiçeği tohumunu, ayçiçeği yağını koşar adım Rusya’dan ithal eden (dışalım yapan) heterodoks ekonomi, ülke çiftçisini ithalatla (dışalımla) terbiye ediyor (!)

TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi), Zirai Donatım Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), Et Balık Kurumu (EBK), Şeker Fabrikaları, SEKA, TEKEL, TİGEM… gibi tarımsal üretimi destekleyen kamu işletmeleri tasfiye edilir (kapatılır), özelleştirilir veya değersizleştirilirken yaşanan kopuş “epistemolojik bir kopuş” değil ulusal tarımdan kopuştu.

YAĞMA DÜZENİ

Birçok stratejik sektör gibi tarım sektörü de yeni-liberal politikalarla ve Dünya Bankası’nın, IMF’nin dayattığı ekonomi reçeteleri ile yeniden biçimlenirken başlayan bu kopuş, gıda arzını (sunumunu) stratejik kamu işletmeleriyle güvence altında tutan, kendi kendine yeten konumdan bugüne savrulmaktı.

Ülkemizde yaşanan ekonomik dönüşüm elbette epistemolojik kopuşun (!) uydurucusu Nureddin Nebati’nin Hazine ve Maliye Bakanı olarak atandığı 2 Aralık 2021 tarihi ile başlamadı ancak bu kısacık sürede tanık olduklarımız bu noktaya nasıl geldiğimizin sanki bir özeti gibi…

  • “Bu ekonomi modeli tutmazsa üzülürüm!”
  • “Gözlerime bakar mısınız? Ne görüyorsunuz gözlerimde?
    Ekonomi güven, istikrar, beklenti işi. Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır.”
  • “Enflasyonda % 50 seviyesini göreceğimizi düşünmüyorum. Umarım yanılmam.”
  • “Bir problem mi yaşadınız. Rahat olun. Bize hemen ulaşırsınız.
    Bürokrasiyi alaşağı ederiz.”
  • “Piyasada işler elhamdülillah iyi, piyasalar canlı.”
  • “Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyor.
    Çarklar dönüyor.”

Ve son olarak “Epistemolojik kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım!”

Maliye Bakanı Nebati’ye göre piyasa tıkır tıkır işliyor. Ancak toprağa ter akıtan, üreten çiftçinin işleri değil; pazarlık yöntemiyle ihaleler ile semiren müteahhitlerin (yüklenicilerin) işleri tıkır tıkır işliyor.

Heterodoks-ortodoks, yerli-ulusal, faiz-nas söylemleriyle gizledikleri yağma düzeni sayesinde kazanan hep kasa.

Halkın payına ise yalnızca zam düşüyor.

Bu düzen böyle gitmemeli!

Bundan böyle Çobana ‘Çoban’ denmeyecek!


Bundan böyle Çobana ‘Çoban’ denmeyecek! 

  • Tarım Bakanlığı’nın hazırladığı projeyle Çobanların adı bundan böyle
    ‘Sürü Yönetimi Elemanı’ olacak.
Yusuf Yavuz

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından hazırlanan projeyle bundan böyle çobanlara
‘Sürü Yönetimi Elemanı’ denilecek. Türkiye’de giderek kan kaybeden küçükbaş hayvancılığını geliştirmeyi hedefleyen ve üç yıl sürmesi planlana projeyle ülke genelinde toplam 10 binden çok ‘sürü yönetimi elemanı’ yetiştirilmesi amaçlanıyor. Uzmanlar girişime koşullu destek veriyor ancak Anadolu’nun binlerce yıllık çobanlarından projeye itiraz var. Sarıkeçili Yörükleri’nin dernek başkanı Pervin Çoban Savran,“Biz keçilerimize ‘sürü’ demeyiz, onlar bizim can yoldaşımız.
Bu konuda çobanlara eğitim verilecekse kapalı mekânlarda, masa başında olmamalı. Biz bu projenin ne getireceğini henüz bilmiyoruz.” diye konuştu.
Displaying Sarıkeçililer Derneği Başkanı Pervin Çoban Savran.JPG
 
‘SÜRÜ YÖNETİMİ ELEMANI BENİM PROJESİ’ 81 İLE YAYILACAK

81 ilde uygulanması planlanan Sürü Yönetimi Elemanı Benim Projesi”,
küçükbaş hayvancılık için yeni düzenlemeler getiriyor. Ankara, Konya, Kırşehir, Iğdır ve Sivas gibi illerin pilot uygulama için seçildiği proje kapsamında çobanlara toplam 120 saat eğitim verilecek. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca hazırlanan proje, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB), İşkur, TİGEM ve Türkiye Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği’yle eşgüdüm içinde yürütülecek.
 
ÇOBANLARIN ADI ‘SÜRÜ YÖNETİMİ ELEMANI’ OLACAK

Sürü Yönetimi Elamanı kurslarına katılacak kişilere, koyun ve keçi barınağı kurabilme, ırkları seçebilme, küçükbaş hayvanların beslenme ve bakımını yapabilme, çoğaltabilme, bulaşıcı ve yetiştirme hastalıklarına karşı koruyabilmenin yanı sıra Biyogüvenlik uygulamalarına egemen olma ve sağım yapabilme becerisi 
kazandırılarak; Sürü Yönetimi Elemanlığı’nın kırsal alanda çekici bir meslek durumuna getirilmesi amaçlanıyor. Kuramsal ve uygulamalı eğitimlerini tamamlayan sürü yönetimi elemanlarına, Milli Eğitim Bakanlığınca onaylı ‘Sürü Yönetimi Elemanı’ belgesi verilecek. Belgeli sürü yönetimi elemanı çalıştıran ve en az 250 baş hayvana sahip olan işletmelere de yıllık destekleme yapılacak.
 
ANADAN DOĞMA ÇOBANLAR PROJEYE NE DİYOR?

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, projenin kırmızı et tüketiminde % 13’lük bir orana sahip olan koyun ve keçi yetiştiriciliğini geliştireceğine inanıyor. Ancak konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Sarıkeçili Derneği Başkanı Pervin Çoban Savran, girişime kuşkuyla baktıklarını söylüyor. Kapalı mekânlarda eğitim verilmesini doğru bulmadıklarını belirten Savran, “Eğitim, keçilerin yaşadığı alanlarda verilir. Kalem, kağıt ve evraklarla değil. Biz sertifikaya (AS : Belge) karşı değiliz ama bize ne getirecek bunu bilmiyoruz. Tarımdaki desteklemeler gibi ekilmeyen tarlalara kredi verdikleri gibi olacaksa, biz bunu istemiyoruz.” diye konuştu.

‘BİZ KEÇİLERİMİZE SÜRÜ DEMEYİZ, ONLAR BİZİM CAN YOLDAŞIMIZ’
Anadolu’nun göçerliği sürdüren son topluluğu olan Sarıkeçili Yörüklerinin yaz aylarını geçirdiği Konya’nın Hadim, Taşkent ve Seydişehir ilçelerindeki yaylalarda da sürü yönetimi elemanı kurslarına başvurmaları için kendilerine davetler geldiğini anlatan Savran,“Şu ana kadar bizim çevremizden kurslara henüz katılım olmadı. Bu konuda endişelerimiz var. Bu tür projeleri hazırlayanlar bir kez olsun bizim aramıza gelip de buradaki yaşamımızı yerinde görme zahmetine katlanmıyor. Biz keçilerimize ‘sürü’ demeyiz. Keçilerimiz bizim canımızdır, yoldaşımızdır. Bizler keçilerimizi sadece ekonomik bir kalem olarak değil, binlerce yıldan süzülüp gelen kültürel sürekliliğin ayrılmaz bir parçası olarak görürüz. Katıldığımız kırsal kalkınmaya yönelik toplantılarda, gezdiğimiz endüstriyel hayvancılık yapılan üretim alanlarında hayvanlara ne çektirildiğini görüyoruz. Ama kimse işin bu yanını görmüyor. Bizler can yoldaşlarımıza işkence yapmayız. Göçebe keçi yetiştiriciliği bitirilme noktasına geldi. Geçtiğimiz her noktada bizden geçiş belgesi isteniyor. Her ilçedeki Çiftçi Mallarını Koruma Birlikleri bizden hayvan başına yerleşiklerin üç katı otlatma bedeli talep ediyor. Bunun yasal bir dayanağı da yok. Ne amaçla talep edildiğini sorduğumuzda, ‘hayır yapacağız’ deniliyor. Oysa bizim kültürümüzde hayır yapmak için böyle bir uygulamaya başvurulmaz. Bu uygulamalar, ‘çobanın ayağına hizmet gidecek’ denilen Büyükşehir yasasının sonuçları. dedi.
 
PROF. DR. MUSTAFA KAYMAKÇI: ‘ÇOBAN KAVRAMI KORUNMALI’
Sürü Yönetimi Elemanı Projesine koşullu destek veren Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Böl. Öğr. Üy. Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı ise şunları söyledi: 
Türkiye’de Çobanların eğitimli olmasını savunanlardan biriyim. Çünkü neredeyse köyün en işe yaramaz, en eğitimsiz insanı çoban yapılıyordu. Hayvanlarla 24 saat birlikte yaşayan Çobanların belirli konularda eğitilmesi önemli. Ancak bu eğitimin masa başında Halk Eğitim Merkezlerinde değil, en az iki üretim süreci içerisinde pratik yapılarak verilmesi gerekir. Bir hayvan nasıl gebe kalır, yavru atma neden olur, hayvan hastalıkları nedir; bir çobanın bunları mutlaka bilmeli. Ayrıca Çoban sözcüğü de mutlaka korunmalı. Bu tür kavramları sürekli değiştirmek oldukça yanlış.”
 
ANTROPOLOG AYŞE TAŞKIRAN: ‘ÇOBANLIK 10 BİN YILLIK BİR MESLEK’
Sarıkeçili Yörükleri’nin yaşamlarını yakından izleyen Kaliforniya’da Butte College (ABD) Öğretim Üyesi Antropolog Profesör Ayşe Taşkıran da çobanlığın hayvan evcilleştirmenin başladığı 10 bin yıl öncesinden bu yana hayvanlarla yaşayarak öğrenilmiş bir meslek olduğunun altını çizerek, şöyle dedi:
Hayvanların içinde doğup, buzağılarla, oğlaklarla oynayarak, düşe kalka beraber büyüyerek, aile büyüklerini seyrederek ve daha da önemlisi hayvanları ve doğayı gözlemleyerek oluşan bir birikimdir çobanlık. Turnalar alçaktan uçarsa, ya da tekeler baharda çok kafa tokuştururlarsa, kışın sert geçeceğini bilmektir. Gece koyunları ‘yıldız çarpmasından’ korumaktır. [Bir dostumun Van, Gürpınar’da Ali Yılmaz isimli bir çobandan aktardığına göre Nisan ayında koyunları yaylanın kuytu yerlerinde geceletmezlerse, koyunların hastalanıp öleceklerine inanılır.]
 
ÇOBANLARDAN BİR ŞEYLER ÖĞRENMEMİZİN TAM ZAMANIDIR’
‘Çoban’ kelimesinin dilimizdeki anlamı hayvan sürülerini otlatmak ve korumaktan sorumlu olan kimsedir. Bu kelimenin ‘sürü yönetimi elemanı’ olarak değiştirilmesi de ilginç.  Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bu girişimi, binlerce yıllık kültürel birikimle günümüze gelen çobanlık mesleğine toplumumuzda nasıl küçümsenerek bakıldığının ve mesleğin adını değiştirerek ‘çoban’ kelimesinin olumsuz sosyal çağrışımlarından uzaklaşma çabalarının bir göstergesidir. Giderek hızla uzaklaştığımız, doğayı sorumsuzca katlettiğimiz bugünlerde, çobanlara çobanlığı öğretmekten ve bilgilerini bir kağıt parçasıyla ölçmekten öte, doğayı içinde yaşayan canlılarıyla, havası, suyu ve ormanlarıyla herkesten fazla bilen, anlayan ve koruyan çobanlardan birşeyler öğrenmemizin tam zamanıdır.”