TAHLİYELERİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Onur Öymen
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tahliyesi sevinçle karşılandı. Cumhurbaşkanı, ikitidar ve muhalefet liderleri duydukları memnunluğu dile getirdiler. Ancak Türkiye’deki en küçük bir olayda bile görüşlerini, tepkilerini dile getiren büyük devletlerin, Avrupa Birliği’nin ve NATO’nun sözcülerinden nedense pek ses duymadık!
Dün de Doğu Perinçek, Tuncay Özkan ve Hasan Iğsız‘la birlikte 20 kişinin tahliye edilmesi ülkede sevinçle karşılandı. Kendilerine geçmiş olsun diyor, ailelerinin ve yakınlarının sevincini paylaşıyoruz. Ama onların sevinci hala acı çekmeye devam edenlerin ıstırabını unutturmamalı.
Dün tahliye edilenler kin ve intikam duyguları içinde olmadıklarını açıkladılar. Yıllarca onlara karşı en ağır ve kırıcı suçlamalarda bulunanlar da artık başkalarının haysiyesine saygılı olma basiretini göstermelidirler.
Amacımız hukukun üstünlüğünü çağdaş demokrasilerdeki düzeye çıkartmak olmalıdır. Oysa benzeri davaların çağdaş ülkelerde nasıl görüldüğünü, nasıl sonuçlandığını tartışanlara pek rastlamıyoruz. Televizyon programlarına katılanların çoğu bu davaların “siyasi dava” olduğunu söylüyor. Siyasi davala ise buna sadece yasa maddelerini dile getirerek çözüm bulunabilir mi? Ergenekon davasında bir hakimin “üzerimde kurumsal baskı var” diyerek istifa ettiği unutuldu mu? Hükümet yetkilileri bile bu davalardan söz ederken “kumpas” yapıldığını, “katakulli oynnandığını”, insanların haksız yere ıstırap çektiğini söylüyor.
Çare nasıl bulunacak? Yeniden yargılama yolunun açılmasını savunanlar var. Hukukun üstünlüğü mutlak olarak sağlanabilirse, zaman alıcı da olsa belki bu yol düşünülebilir. Yargılananların çoğu Meclisin çıkarabileceği af yasasından yararlanmak istemediklerini söylüyorlar.
İzmir Suikastı (1926) davasında İstiklal Mahkemesince mahkum edilen Rauf Orbay da 1933’te çıkan af kanunundan yararlanmayı “…benim asla ve hiçbir suretle en ufak bir cürümle dahi suçlu olmadığım için, ilan edilen aftan katiller ve şakiler gibi faydalanmayı düşünmem mümkün değildir” diyerek reddetmişti. Eski mahkumiyeti ile ilgili olarak Milli Müdafaa Vekaleti aleyhine dava açtı. Gayesi mahkumiyetin haksızlığının tescil edilmesi idi. Askeri Temyiz Mahkemesi 23 Temmuz 1941 tarihinde bunu kabul etti. Şahin Mengü’nün hatırlattığı gibi daha sonra o devrin üst düzeydeki yetkilileri bir beyanname yayınlayarak Rauf Orbay’ın itibarını iade ettiler ve yeniden yüksek devlet görevlerinde bulunmasını sağladılar.
Bence şimdi yapılması gereken şey, hukuk ve siyaset yoluyla geçmişin acılarını dindirecek, ülkemizi yeniden çağdaş hukuk devletleri düzeyine yükseltecek, yıllarca acı çekenlerin itibarını koruyacak bir çareyi zaman geçirmeden bulmaktır. Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması ve Anayasa Mahkemesinin kararları bu yolu açmıştır. Şimdi yapılması gereken, bu acı sayfayı, iç politika malzemesi yapmadan kapatmak ve temiz bir sayfa açmaktır.