Etiket arşivi: Sağlık Ocağı

Prof. Dr. H. Nusret Fişek’i Saygı ve Özlemle Anıyoruz!

Türkiye’de SOSYALLEŞTİRİLMİŞ sağlık hizmetleri, çağdaş Halk Sağlığı bilimleri ve daha pek çok hizmetin öncüsü Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızı anacağız..
Konu :
Hekim Göçü.. Nedenleri, Nasıl Önlemeli??

TTB’nin youtube, twitter, instagram, facebook sitelerinden eşzamanlı, canlı izlenebilecek.. / izlendi..
Youtube’da izlemek için lütfen tıklayınız : https://youtu.be/ayQSQp8Dw5Y
========================

Prof. Dr. H. Nusret Fişek’i
Saygı ve Özlemle Anıyoruz!

Değerli bilim ve eylem insanı, çok yönlü bir önder ve Türkiye’de Tıpta Halk Sağlığı Uzmanlığının kurucusu olan Prof. Dr. Nusret Fişek, yurdumuzda çağdaş sağlık anlayışının da yerleşmesinde önemli bir öncü olmuştur. Nusret Fişek’in yaşamı hep tek bir hedefe yönelmiştir. Bu hedef hepimizin de amacı olan “insanımızın daha sağlıklı yaşaması” hedefidir. Prof. Dr. Nusret Fişek tüm yaşamı boyunca insan ve toplum sağlığı için en üst düzeyde savaşım vermiş, bilim insanlığıyla, yöneticiliğiyle, eğiticiliğiyle, barış severliğiyle ve demokratlığıyla bizlere her zaman örnek olmuştur. Nusret Fişek, tıp bilimini toplumsal bir bilim olarak görmüş, tıp ile sosyal bilimler arasında her zaman yakın bir ilişki kurmuştur. Hepsinden önemlisi, toplumun sağlık sorunlarını çözmede bilimsel sağlık politikaları üretmiştir.

Prof. Dr. Nusret Fişek’in bakteriyoloji, mikrobiyoloji, biyokimya, biyoistatistik, demografi gibi temel bilim dallarındaki uzmanlıklarının yanı sıra tıbbi deontoloji, sağlık örgütlenmesi, sağlık yönetimi, eğitim ve iletişim gibi alanlarda da son derece başarılı çalışmaları vardır. Kısacası Nusret Fişek’in yaşamı bir bilimler mozayiğidir.

Kuşkusuz Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın en önemli yapıtlarından birisi “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Yasası“dır. Bu yasa 1978 Alma Ata Bildirgesinden yıllarca önce temel sağlık hizmetleriyle ilgili pek çok ilkeyi yaşama geçirmiş, sağlık tanımına ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesine göndermede bulunmuştur. Sosyalleştirme uygulaması salt sağlık hizmetlerinin örgütlenmesini değil toplum katılımını da içerecek uygulamaları ülkemizde somut biçimde yaşama geçirmiştir. Ne yazık ki bu yasa yıllarca siyasal iktidarlarca bilinçli bir olarak engellenmiş ve en sonunda aile hekimliği uygulamasıyla birlikte ortadan kaldırılmıştır (2010).

İdealist bir bilim insanı olan Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın eğitim konusunda da çağdaş ve çok yönlü yaklaşımları vardır. Hıfzıssıhha Okulu Müdürü olmasıyla birlikte okuldaki eğitim etkinlikleri somut olarak artmış, hizmet içi eğitim programları geliştirmiş ve 1958’de başlattığı Hekimler için Halk Sağlığı uzmanlık eğitimiyle ülkemizdeki Halk Sağlığı Uzmanlarını yetiştirmiştir. Bugün kapatılmış bir Okulu, atıl bırakılmış laboratuvarları ve durdurulmuş aşı üretimiyle adeta bir ibret anıtı durumuna gelen Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünün yeniden etkin duruma getirilmesi, ülkemizdeki tüm Halk Sağlığı Uzmanlarının en içten dileğidir.

Nusret Fişek’in tıp eğitimine olan yaklaşımı da çağdaş ve çok boyutludur. Tıp öğrencisini hastanenin dışında, toplum içinde eğitme konusunda hep özel bir çabası olmuştur. Bu çabalarını Hacettepe Üniversitesinin Etimesgut ve Çubuk Sağlık, Eğitim ve Araştırma Bölgelerinde somutlaştırmıştır. Müdürlüğünü yaptığı Hacettepe Üniversitesi Toplum Hekimliği Enstitüsünde tüm öğrencilerin mezuniyet öncesi ve sonrası dönemlerde ve çok disiplinli (multi disipliner) yapı içinde bu bölgelerde eğitim görmesini sağlamıştır. Hem tıp öğrencileri, hem Halk Sağlığı uzmanlık ve doktora öğrencileri bölgede toplum içinde çalışmış, hizmet sunmuş, eğitimler yapmış ve bölge halkının da katılımıyla birlikte ortak çalışmalar, hizmetler üretmişlerdir. Gene üzülerek belirtmek gerekir ki; bu bölgeler de Sağlık Bakanlığınnca üniversitelerin elinden alınmış ve Sağlık, Eğitim ve Araştırma Bölgeleri kapatılmıştır.

Nusret Fişek hocamızın en önem verdiği konulardan birisi de Demografidir. Sunulan hizmetin iyi planlanabilmesi için güvenilir bir nüfus ve sağlık verisine gereksinim olduğunu vurgulamış, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü‘nü (HÜNEE) bu amaçla kurmuştur. Nüfus Planlaması Hakkında Kanunun (2827 sayılı, 1965 tarihli) çıkartılmasına öncülük etmiş, Aile Planlaması kavramının ve hizmetlerinin geliştirilmesini sağlamıştır.

Prof. Dr. Nusret Fişek hocamız bireyin ve hekimin hakları konusunda da tıbbi deontolojiyi gündeme getirmiş, deontoloji ve tıp etiği kavramlarını salt hekimler açısından değil bütün toplum açısından ele almıştır. Aynı yaklaşımla yasal hekim örgütlenmesi olan Tabip Odalarını da gerçekte hekimlerin en doğal örgütlenme hakkı olarak kabul etmiştir. Bir barış ve sevgi insanı olan Prof. Dr. Nusret Fişek, uzun yıllar TTB Merkez Konseyi Başkanlığı yapmıştır.

Prof. Dr. Nusret Fişek sağlık hizmetlerinin sunulmasında her zaman kamu ağırlıklı bir modeli savunmuş, koruyucu hekimlik ilkelerinin öne çıkarılmasını istemiş ve toplumun tümüne hizmet götürecek geniş bir takım (ekip) anlayışına sahip bir model (Sağlık Ocağı) kurgulamıştır. Türkiye’nin sağlık sistemindeki sorunlarını çözmede Prof. Dr. Nusret Fişek hocamızın bu modelini günümüzde yeniden anımsamak gerekmektedir. Sağlık yönetimi konusunda da uzman bir kişi olan Nusret Fişek, Türkiye’nin sağlık yönetimi alanındaki sorunlarını şöyle tanımlamıştır:

  • “Türkiye’de sağlık yönetimi alanında yaşanan sorunları aşabilmek için halk sağlığı alanında hekimlere mezuniyet sonrası halk sağlığı uzmanlık eğitimi verilmeye başlanmıştır. Her yöneticinin sağlık mevzuatını ve bürokratik düzeni bilmesi gerekir ancak bu yeterli değildir. Sağlık hizmetleri ancak sağlık yönetimini bir bilim ve sanat olarak öğrenmiş kişilerin elinde gelişebilir”.

Bu nedenle eğer Sağlık Bakanlığı politika yapıcıları Halk Sağlığı Uzmanlarının öncelikle bölge sağlık yöneticisi konumunda görevlendirilmesini (istihdam edilmelerini) hedeflerlerse, ülkemizin sağlık düzeyinin hızla iyileşmesine de önemli bir katkıda bulunmuş olacaklardır.

Nusret Fişek hocamız artık yanımızda değil. Bizlere ders anlatamaz ancak yazdığı kitap ve makaleler, oluşturduğu ilkeler ve yaşamı boyunca yaptıklarıyla bizlere yol göstermeyi sürüdürmektedir. Nusret Fişek’i anmak ancak O’nun savunduğu ilke ve uygulamaları yaşatmakla olanaklı olabilir. Bu çağdaş ve demokrat insana yaraşır olamayanların ise, O’nun insanca yaşam öğretisini anlamaları beklenemez.

Değerli bilim ve eylem insanı, çok yönlü bir önder, ülkemizde çağdaş sağlık hizmetleri anlayışının yerleşmesinde “Sosyalleştirme Yasası“yla önemli rol oynamış; Hıfzıssıhha Okulu müdürlüğü sırasında Türkiye’de tıpta Halk Sağlığı Uzmanlık eğitimini başlatan ve Hacettepe Üniversitesi’nde Toplum Hekimliği Enstitüsü‘nü kurulmasıyla birlikte, ülkemizde Halk Sağlığı Anabilim Dallarının açılmasına öncülük etmiş olan hocamız Prof. Dr. Nusret Fişek’i, bu gün ölümünün 32. yıldönümünde saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz.

O’nun savunduğu ilke ve uygulamaları yaşatmak temel görevimiz olacaktır.

HASUDER olarak Halk Sağlığı alanındaki savaşımımız (mücadelemiz),
Nusret Fişek hocamızın saygın ve sevgin aydınlığıyla güçlenerek sürecektir.

03 Kasım 2022
HASUDER Yönetim Kurulu

Sağlığımızın başına gelenler

Reis geçenlerde konuştu: “Sağlık alanında dünyanın en ileri ülkelerinden biriyiz” dedi. Her zamanki gibi abartmıştı ama ben bir Halk Sağlığı Uzmanı hekim ve kıdemli bir sağlık yöneticisi olarak “Bu lafta hiç mi gerçek payı yok?” diye düşündüm. El hâk, saptamanın doğru yanı çoktu. Türkiye sağlık alanında, öbür gelişmişlik ölçütlerine göre daha iyi bir durumdadır. Sağlıkla ilgili istatistik veriler, demografik değerler bunu göstermektedir.

Türkiye sağlık alanındaki bu oldukça ileri konuma üç büyük sıçrayışla gelmiştir.

Bunlardan birincisi, Cumhuriyetimizin kuruluş döneminde ülkeyi kasıp kavuran, sıtma, verem, lepra (cüzzam), trahom gibi salgın hastalıklarla savaş için yaratılan dâhiyane sağlık örgütlenmesi biçimidir.

İkincisi, 60lı yıllarda, ülkenin en geri kalmış bölgelerinden başlatılarak kurulan, gene dâhiyane, “sosyalleştirilmiş sağlık hizmetleri” örgütlenmesidir. O dönem sağlık yöneticilerinin, hekimlerin ve özverili sağlık görevlilerinin unutulmaz hizmetleri halkımızın bilincine kazınmıştır. Öyle ki şimdi bile insanlarımız, kurulan Aile hekimliği Merkezlerine, “Sağlık Ocağı” demeyi sürdürmektedir.

Sağlık alanındaki en önemli gelişmelerden üçüncüsü, gene 60’lı yıllarda, “Hacettepe Tıp Fakültesi” öncülüğünde başlatılan “Tıp Eğitiminde Devrim” hareketidir. Bu örnekle özdeşleşen öbür Tıp Fakülteleri de bugün hepsi ile övündüğümüz çok değerli hekimler ve bilim insanları yetiştirmişlerdir.

Böyle üstün bir mirasın üzerine oturan AKP iktidarı, kısa bir süre sonra, ideolojisinin kaçınılmaz sonucu olarak, kapitalizmin o şeytani bakış açısına yakalanmış ve

  • sağlık kuruluşlarını “ticarethane” hastaları da “müşteri” olarak görmeye başlamışlardır.

İktidarlarının ilk yıllarında, bu bakış açısının gereği olarak yaptıkları düzenlemelerle, vatandaşların özel sağlık kuruluşlarından alacakları hizmetleri de, bir bölümü ile ulusal sağlık sigortası sistemlerinden (Emekli Sandığı, SSK, BAĞ-KUR) finanse etmeyi sağlamışlar ve bu popülist düzenleme ile vatandaşın beğenisini kazanmışlardır.

Zihniyet “satıcı-müşteri” kıskacı olunca, artık durmak olanaklı değildir. 16 yılın sonunda sağlık hizmetlerinin verilmesi, sağlık organizasyonu açısından bir “felaket” olan, 2000-3000 yataklı, devasa büyüklükte “müşteri(!) garantili” ulaşılması çok güç yerlerde konuşlanmış “devlet destekli özel şehir hastaneleri ne devredilme aşamasına gelmiştir.

  • Toplum sağlığının temelini oluşturan “koruyucu sağlık hizmetleri”nin adı bile unutulmuştur.

Böylece iktidar, ülkemizi, 100 yıllık cumhuriyetimizde, büyük özverilerle ulaştığımız üstün sağlık hizmetleri düzeyimize “elveda” deme noktasına getirmiştir.

Kısacası dostlar, bu günkü iktidarın üstün(!) çabaları ile sağlığımızın başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelenlerden daha fena olmaya başlamıştır.