Etiket arşivi: pandemiyle mücadele

Aşı emperyalizmi

Aşı emperyalizmi

Erinç YeldanErinç Yeldan
Başlık, Uluslararası Kalkınma İktisatçıları Birliği (IDEAs) üyesi iki meslektaşımıza ait. Anis Chowdhury ve Jomo Sundaram, Covid-19’a karşı geliştirilen aşıların patent yasaları, milliyetçi şoven adımlar, küresel tekellerin kâr iştahları ve piyasaların anarşik kargaşası yüzünden yeterince yaygınlaştırılamaması nedeniyle pandemiyle mücadelede başarı elde edemediğimizi vurguluyor. Chowdhury ve Sundaram’ın uyarılarına göre aslında önlenebilir engeller yüzünden aşılanma gereken hızda ilerlememekte. Şimdiye değin sadece 70 ülke kendi vatandaşlarını aşılamaya başlayabilmiş durumda ve dolayısıyla aşılanma bu hızda devam edecek ise küresel düzeyde dünya nüfusunun, örneğin, yüzde 75’inin aşıya ulaşması, bir iki değil, en az altı sene sürecek.
Bu gerçekleri iktisatçıların ilgi duyacağı dille özetleyelim: Aşılanmanın gecikmesi şimdiye değin (yetersiz ve ağır aksak da olsa) alınmış olan önlemlerin boş harcanması ve küresel ekonomide yaşanacak talep daralması nedeniyle 28 trilyon dolarlık bir üretim ve gelir kaybı ve gelişmiş ülkelerde de yüzde 7 düzeyinde bir gerileme anlamına gelecek.
Patent yasalarının koruma duvarları altında, dizginlenemeyen kâr dürtüsü, aşıya erişim hızının son derece yavaş ilerlemesine neden olmakta. 17 Ocak tarihli Economist dergisi 85 yoksul ülkenin aşıya erişimini 2023 sonrası olarak tahmin etmekte. 5 Şubat tarihi itibarıyla 2.5 milyar insanı barındıran toplam 130 ülkede tek bir doz aşı dahi uygulanabilmiş değil.
University World News ağ-sitesi, 8 Şubat itibarıyla uygulanmış olan 131 milyon doz aşının yüzde 78’inin ABD, Çin, AB ülkeleri ve İngiltere tarafından gerçekleştirildiğini; Afrika ülkelerinin payının ise sadece binde 2 düzeyinde kaldığını duyuruyor. Brezilya haricindeki Latin Amerika ülkeleri için ise toplam 250 milyonluk nüfusa karşın sipariş edilen aşı miktarı sadece 150 milyon. ABD, 1.2 milyar doz aşı siparişi ile kendi nüfusunu iki kez aşılayabilecek bir stoku garantiye almış durumda.
2021 sonuna değin zengin ülkeler kendi nüfuslarını neredeyse üç kez aşılayabilecek konumda iken, 70 yoksul ülkede sadece on insandan birisi aşıya ulaşabilecek. Bu gerçekten hareketle, Oxfam ve Uluslararası Af Örgütü’nün de katkıda bulunduğu Halkın Aşı Birliği, ilaç tekellerinin ellerinde tuttukları teknoloji ve araştırma deneyimlerini kamuya açmadıkları takdirde bu eşitsizliğin küresel bir soykırıma dönüşeceğini ilan ediyor.
Diğer yandan, sanıldığının aksine, küresel ilaç tekellerinin Covid aşısının geliştirilmesi sürecinde uğradıkları sabit maliyetleri kendi öz kaynaklarıyla değil, bilakis daha büyük oranda devlet yardımlarıyla kamunun kaynaklarını kullanarak karşıladığı biliniyor. Chowdhury ve Sundaram, bizlerle en büyük altı uluslararası ilaç tekelinin şimdiye değin 12 milyar dolar düzeyinde kamu kaynaklı devlet desteği kullandığı bilgisini paylaşıyor. Moderna, ABD’den 955 milyon dolar Ar-Ge fonu yanında 1.5 milyar dolarlık peşin alım desteği; Pfizer/BioNTech ise Almanya’dan 375 milyon Avro, Avrupa Yatırım Bankası’ndan ise 100 milyon Avro’luk destekleri kullanmış durumda. Yoğun kamu desteğine karşın, küresel aşı piyasalarında beklenen 40 milyar dolarlık kârın yarattığı cazibe, ilaç tekellerinin aşılanma teknolojisini patent yasaları ardına gizlemesini engelleyemiyor. Aşı şirketlerinin borsalarda hisse değerlerinin gelişimi ise Forbes sayfalarında izlenmeye devam ediyor.
Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus ise tüm bu gerçekler karşısında, yetersiz aşılanma sürecinin dünyamızı bir ahlaki çöküşün eşiğine getirmekte olduğunu vurgulamaktaydı. Doğrudur, ancak DSÖ daha çok öncesinde, tüm insanlara sosyal mesafe tedbirleri ve ellerimizi en az yirmi saniye süreyle yıkamamızı öğütlediği günlerde, dünyamızda 1 milyar insan içilebilir suya erişimden yoksun, 2.6 milyar sanitasyon hizmetlerinden yoksun ve 1.5 milyar kişinin elektriğe erişimden yoksun yaşadığı gerçeklerini de göz önüne almak zorundaydı.
  • Yoksul uluslar emperyalist küreselleşme ve yapısal reform şantajları altında küresel finans sermayesinin ve ulusötesi şirketlerin kararlarına boyun eğdirilirken,
  • Tüm dünyada sosyal dışlanma, eşitsizlik ve doğamızın tahribatı hızlandırılıyordu.
Küresel kapitalizmin emperyalist rekabet ve yükselen milliyetçilik söylemleri altında, Covid-19 aşısının paylaşımında eşitlikçi davranması beklenebilir miydi?

Erken yeniden açılmanın sonuçları alarm veriyor!

Erken yeniden açılmanın sonuçları alarm veriyor!

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, pandemi dünyada hız kesmemişken ve Türkiye’de henüz salgının ilk dalgası denetim altına alınmamışken, TTB’nin ve ilgili uzmanların tüm uyarılarına karşın başlatılan erken yeniden açılmanın sonuçlarının alarm verdiğini bildirdi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 17 Haziran 2020 tarihinde düzenlediği basın toplantısında paylaştığı verileri değerlendiren TTB Merkez Konseyi, konuyla ilgili yazılı basın açıklaması yaptı. Sağlık Bakanlığı’nın ısrarla COVID-19 pandemisi ile ilgili epidemiyolojik verileri açıklamaktan kaçındığına yer verilen açıklamada, Türkiye’de doğrulanmış olgu sayılarındaki artışın alarm verdiği belirtilerek, “Sağlık Bakanlığı’nın elindeki verileri açıklaması halinde illere göre hastalanma ve ölüm hızlarının hesaplanması, karşılaştırılması ve daha etkili önlemler alınması mümkün olabilecektir.” denildi. Açıklamada, pandemiyle mücadelenin bireylerin sorumluluğunu aşan bir kamusal irade ve duyarlılık gerektiğine dikkat çekildi. Açıklama şöyle:

ERKEN YENİDEN AÇILMANIN SONUÇLARI ALARM VERİYOR!

Pandemi dünyada hız kesmeden sürerken ve Türkiye’de salgının ilk dalgası kontrol altına alınamamışken yapılan tüm çağrılara rağmen, Sağlık Bakanlığı COVID-19 pandemisi ile ilgili olarak epidemiyolojik verileri açıklamaktan ısrarla kaçınmaktadır. Sayın Bakan’ın dün gerçekleştirdiği basın toplantısında sınırlı da olsa bazı verileri açıklaması üzerine, erken yeniden açılmanın ilk bulguları ortaya çıkmış bulunmaktadır. Türkiye’de 18 Mayıs – 17 Haziran 2020 arasındaki son bir ayda Sağlık Bakanlığı tarafından bildirilen toplam doğrulanmış olgu sayısı 33.292’dir ve gün başına ortalama 1.074 doğrulanmış olgu düşmektedir.

Sayın Bakan’ın dün gerçekleştirdiği basın toplantısında “Son bir ayda günlük ortalama vaka sayısı” olarak 10 kente ilişkin verdiği günlük olgu sayıları toplandığında günlük ortalama olgu sayısının 1.099 olması[1] anlaşılamamıştır. Bu sayı Bakanlığın her gün açıkladığı olgu sayılarının ortalamasından yüksek olduğu gibi, yalnızca 10 ile ait olması, geriye kalan 71 ildeki olgu sayıları açısından da bir tartışmayı gündeme taşımaktadır. Bakanlığın bu konudaki hatayı açıklaması beklenmektedir. Sayın Bakan’ın açıklamasından bu 10 ilde;

  • son bir haftada günlük ortalama olgu sayısının 1.193 olduğu ve günlük olgu sayısında Türkiye ortalamasının (1.384 olgu) %86,20’sini oluşturduğu,
  • son üç günde ise günlük ortalama olgu sayısının 1.293’e yükseldiği ve günlük olgu sayısında Türkiye ortalamasının (1.496 olgu) %86,43’ünü oluşturduğu anlaşılmaktadır.

Sayın Bakan’ın geriye kalan 71 il hakkında da açıklama yapması, kafalardaki soru işaretlerini gidermesi bakımından önem taşımaktadır.

  • İstanbul: Hâlâ Wuhan! Ankara, Bursa, Kocaeli, Konya, Diyarbakır “can sıkıcı”

Sağlık Bakanı’nın dün yaptığı basın toplantısında bazı illere ilişkin vermiş olduğu bilgilere göre; son bir ayda olguların %60,80’i İstanbul’dan bildirilmiştir. Türkiye nüfusunun %18,66’sının yaşadığı İstanbul’dan halen olguların %60’dan fazlasının bildiriliyor olması, kentin ‘Wuhan’ gibi bir yoğunluk merkezi olarak nitelendirilmesinin sürdüğünü göstermektedir.

Ankara, Bursa, Kocaeli, Konya ve Diyarbakır Bakan’ın Türkiye nüfusu içindeki oranına göre son bir ayda ortalama olarak daha yüksek oranda doğrulanmış olgu bildirilen iller arasındadır. Bakanın yaptığı açıklamaya göre, son bir haftada Ankara ve İstanbul’da günlük olgu sayılarında son bir aya kıyasla azalma gözlenirken, diğer bütün illerde artış gözlenmiştir. Son 3 günde artış gözlenmeyen tek il İstanbul olurken, son gün İstanbul’da da son bir aya göre %7,20 artış gözlenmiştir. Son gün son bir aya göre Diyarbakır’da %72,41 ve Konya’da %143,90 artış vardır.

  • Türkiye’de doğrulanmış olgu sayılarındaki artış
    alarm vermektedir
    !

Sağlık Bakanlığı’nın elindeki verileri açıklaması halinde illere göre hastalanma ve ölüm hızlarının hesaplanması, karşılaştırılması ve daha etkili önlemler alınması mümkün olabilecektir.

İller arası farklılığın ivedi olarak analizi şarttır

Sınırlı verilerle yapılan değerlendirmeler bile ülkemizde başta İstanbul olmak üzere illerde pandeminin etkisi ve yükü açısından farklılıklar olduğunu açık olarak ortaya koymaktadır. Bu farklılıklara yol açan etmenlerin ivedi olarak ayrıntılı analiz edilmesi ve ortadan kaldırılması için çaba harcanması halk sağlığı açısından bir zorunluluktur.

Şeffaf veri paylaşımı yaşamsaldır

Pandemi, gerekçeleri bilinmeyen yönetsel kararlarla değil, şeffaf olarak sağlanan veriler üzerinden yapılan bilimsel değerlendirmelere dayanan, şehir ve koşullar arasındaki farkı gözeten kararlarla geriletilip, halkın sağlık içinde yaşaması sağlanabilecektir.

Pandemiyle mücadele bireylerin sorumluluğunu aşan bir kamusal irade ve duyarlılık gerektirir

Pandemiye karşı mücadele Sayın Bakan’ın açıklamasında yaygın bir biçimde görüldüğü üzere tek başına bireylerin sorumluluğuna indirgenmeden, ivedi olarak toplumsal hareketliliği azaltacak önlemlerle yürütülmelidir.

Sağlık Bakanlığı’nı – bir kez daha- epidemiyolojik verileri açıklamaya ve karar verme süreçlerini sağlık meslek örgütlerinin katılımına açmaya çağırıyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

[1] Sağlık Bakanı Koca: Vaka sayısında sürpriz yok, beklenen sınırdayız, https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/saglik-bakani-koca-vaka-sayisinda-surpriz-yok-beklenen-sinirdayiz/1880569

Not     : Kentlerde sayısal verilere ilişkin 2 tablo buraya konamamıştır. Yazının başındaki erişkeden (linkten) tam metin çağrılabilir.. (AS)