Etiket arşivi: Orta Vadeli Program

Paralar şehir hastanelerine

authorBAYAZIT İLHAN

YAŞAM16.09.2022, BİRGÜN

Geçtiğimiz pazar günü BirGün Gazetesi’nde İsmail Arı önemli bir habere imza atarak müteahhitlerin ekonomideki kötü gidiş nedeniyle bazı kamu ihalelerine katılmadıklarını rakamlarıyla ortaya koydu. Buna göre son üç ayda, katılım olmaması nedeniyle iptal edilenler en çok Sağlık Bakanlığı projeleri. Hastane yapımı, tadilatı ve inşaat tamamlamayla ilgili 102 ihale katılım olmadığı için iptal edildi. Ayrıca çok sayıda aile sağlığı merkezi, diyaliz merkezi yapımı, ek hizmet binası yapımı ve 112 merkezi gibi inşaat ihalelerine de şirketler katılmadı. Bakanlığın 24 ihalesi de bütçe yetersizliği nedeniyle iptal edildi.

Bu ihaleler yeniden açıldığında daha yüksek maliyetlerle karşılaşılacak, halkın cebinden daha çok para çıkacak. Peki sağlıkla ilgili pek çok proje aksarken ödemesi sekmeyen hangileri dersiniz? Tabii ki hizmet alma ve kira ödeme garantili şehir hastaneleri.

ÖDEMELER KATLANIYOR

Bir başka önemli gelişmeyi de hemen ertesi gün SÖZCÜ Gazetesi’nde Çiğdem Toker’den öğrendik. Orta Vadeli Program’dan görebildiğimiz kadarıyla şehir hastaneleri ödemeleri önümüzdeki yıl ikiye katlanacak. “İki haberin birbiriyle ne ilişkisi var?” derseniz, şu gerçeği görmek gerekir: Sağlık gibi yaşamsal bir konuda kamu kaynaklarından aslan payı, yüzde 70,4’ünü dört şirketin kontrol ettiği şehir hastaneleri piyasasına teslim ediliyor. Açık bir siyasal tercihten söz ediyoruz. Mevcut devlet hastanelerinin kapatılmasıyla da kamu sağlık hizmetlerinin tasfiyesinde yeni bir aşamaya geçildi. Bazı hizmetlerin yabancılara devri ve imtiyazları da içeren oldukça etkili bir özelleştirme politikasını “cebimizden beş kuruş çıkmayacak” diyerek halka nasıl yutturduklarını görüyor musunuz?

Bu yıla kadar Sağlık Bakanlığı’nın mali tablolarında kamu özel işbirliği ile yapılan şehir hastanelerinin hizmet ve kira ödemeleri toplam halinde her ay veriliyordu. Artık açık yazılmıyor. Sözleşmeler gizli tutuluyor, hastaneler için döviz ve enflasyon üzerinden 25 yıl garantili kira ödemeleri var. Kiralar “gayrimenkul sermaye üretim giderleri”, hizmet ödemeleri ise “hizmet alımları” içinden takip edilmeye çalışılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın sermaye giderleri içinde büyük oranda şehir hastaneleri harcamaları var. Tutarının bu yıl için planlanan 27 milyar 840 milyon TL’den önümüzdeki yıl 60 milyar 405 milyon TL’ye çıkması bekleniyor. Öte yandan bir yıl önce 2023 için yapılan tahmin 31,3 milyar TL idi. Bir yılda tahminler neredeyse iki katına çıkacak kadar sapma gösteriyor. Sapmanın içinde kim bilir neler var!

NE KADAR ÖDENİYOR?

Ödemeler çok yüklü. Temmuz sonu itibarıyla bu yıl gayrimenkul sermaye üretim gideri olarak 17 milyar 520 milyon TL, hizmet alımı için de 14 milyar 749 milyon TL ödeme yapılmış. Büyük oranda şehir hastaneleri için yapılan ödemeler bunlar, ama tam rakamları bilemiyoruz. Şu ana kadar açılan 13 hastane için yapılan ödemeleri hesaplamaya çalışıyoruz. Yapımı devam eden beş hastane daha var, onlar da eklenince, yüksek enflasyon ve döviz fiyatları ile birlikte ödemelerin daha da artacağı çok açık.

Hangi hastaneye, hangi kalemde ne ödemesi yapıldığının kamuoyuna açıklanmadığı bir süreçten, toplam ödemelerin de açıklanmadığı bir noktaya geldik. Halkın parasının nereye, ne kadar harcandığını takip dahi edemiyoruz. Yapılan yüksek ödemelerin her yıl daha fazla Sağlık Bakanlığı bütçesini işgal ettiğini, başta koruyucu hekimlik hizmetleri olmak üzere pek çok yaşamsal hizmetten kaynak çalan bir hale dönüştüğünü görüyoruz. Öyle ya, ihaleler ödenek yetersizliğinden ya da katılım olmadığı için iptal edildiğine göre, şehir hastaneleri dışındaki yatırımlarda ciddi sorunlar yaşandığı ortada. Yapımı devam eden şehir hastanelerinin açılışlarının beş yıldır sürekli ertelendiğini hatırlarsanız orada da işlerin sıkıntılı olduğu görülüyor. Neresinden baksak çatırdayan bir sağlık sisteminin içine düşürüldük.

  • Torunlarımızı bile borçlandırarak yapılan şehir hastaneleri modelinden, daha fazla zarar görmeden, kamunun yararına olacak bir formülle çıkılması gerekiyor.

2022 bütçesi uygulanmadan açık verdi 

ATILIM ÜNİVERSİTESİ - Maliye - Akademik PersonelProf. Dr. Duran BÜLBÜL

Cumhuriyet, 26 Aralık 2021

Ülkemiz bugünlere nasıl geldi? Kısaca özetlemek gerekirse 2001 krizi nedeniyle bir çöküntü yaşayan Türkiye ekonomisi, Mayıs 2001 tarihinde başlayan yapısal reformlarla ülkemize ciddi bir kaynak girişi sağlanarak toparlanmış; bu toparlanma üzerine iktidara gelen AKP hükümeti 2008 yılına kadar bir yandan bu yapısal reformlar sayesinde öte yandan sıcak parayla bir rahatlama sağlamıştır.

O dönem, yüksek faiz veren Türkiye ekonomisi dünyadaki likidite bolluğundan önemli ölçüde getiri sağlayarak döviz bolluğu yaşamıştır. Ancak sıcak paraya dayalı büyüme olarak adlandırılan bu durum; ülkemiz ekonomisinin önemli ölçüde sanayiden, tarımdan, yatırımdan ve üretimden uzaklaşmasına neden olmuştur. Gerçekte bu durum uzun vadede (AS: erimde), makroekonomik dengelerin bozulması nedeniyle ülkenin ahlaki ve nitelikli büyümesinde kırılma noktası olmuştur. Yani, inşaat ve rant güdümlü bir ekonomi anlayışıyla büyüyen bir ekonomi durumuna gelmiştir. Bunun sonucunda üretim yerine tüketim, borç yükü ve işsizlik artmıştır.

İKİ ÇARPICI ÖRNEK

Sıcak paraya dayalı ve ahlaki olmayan büyüme modeli, 2001 krizinde 130 milyar dolar dolayında olan dış borçları bugün 485 milyar dolara, hanehalklarının borcunu ise 7 milyar TL’den 800 milyar TL’ye çıkarmıştır. 2008 yılında başlayan makroekonomik denge, mali ve finans yapısındaki bozulmalar, 15 Temmuz 2016 FETÖ karşıdevrim kalkışmasının ardından siyasal iktidar, bunu bir fırsata çevirerek bir sistem değişikliğine gitmiştir. Demokratik parlamenter sistemi baypas eden 16 Nisan 2017 referandumu ile kabul edilen 9 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, tüm makroekonomik dengeleri ve siyasal yapıyı da bozarak anayasal kurumların işlemediği ya da işletilmediği bir rejim değişikliğini ülkemize dayatmıştır. İşte böyle bir bozulmuş yapıda 2022 bütçesi, 1 Ocak 2022’de yürürlüğe girecektir.

Orta Vadeli Program ve 2022 bütçesi hazırlanırken Cumhurbaşkanlığı, bütün ödenekleri 2022 için Dolar kurunu 9.22 TL’ye göre hesaplamıştır. 2022 yılı için öngörülen bütçe giderleri 1 trilyon 750 milyar TL olarak belirlenmiştir.

  • Kur artışı nedeniyle 2022 bütçesi daha uygulanmaya konulmadan 875 milyar TL’ye düşmüştür.

Çünkü son yapılan düzenlemeyle birlikte döviz kurlarındaki düşüş, piyasadaki enerji, doğalgaz, akaryakıt, mal ve hizmet alımlarına yansımamıştır. Örtülü faiz artışıyla piyasa faizleri de artmıştır. Bütçenin temel fonksiyonu (AS: işlevi);
– kaynak tahsisi (AS: özgülemesi) sağlamak,
– ulusal geliri adaletli ve dengeli olarak yeniden dağıtmak,
– büyüme ve kalkınmayı artırmak,
– ekonomide istikrar (AS: kararlılık) sağlamak,
– kriz ve konjektürel (AS: durumsal) dalgalanmalarla mücadele etmek,
– makro disiplini sağlamak ve
– hesap verilebilirlik ile birlikte bütçeyi şeffaf hale (AS: saydam duruma) getirmektir.

Bütçe, kamu için emredici, özel teşebbüs için yol gösterici bir manifestodur.

Bu nedenle bütçe; ülkenin ekonomik, mali, sanayi, tarım, yatırım ve sosyal planı olmak durumundadır.

AKP’nin iktidara geldiği günden bugüne ekonomi alanındaki hiçbir öngörüsü doğru çıkmamıştır.

  • Ülkemiz bugün milli gelir açısından 2007 düzeyine gerilemiştir.

2007 yılında ulusal gelirimiz 650 milyar Dolardır. 2013’te 950 milyar Dolar olan ulusal gelirimiz, o günden bugüne azalış göstererek 2020’de 720 milyar Dolara, 2021 yılı sonunda da en iyimser 700 milyar Doların altına düşecektir.

  • Bugün, bilimsel olarak hiçbir dayanağı olmayan bir model, ülkemizin küçülmesi ve yoksullaşması için dayatılmaktadır.
  • Düşük katma değerli üretim ve ihracatın %75-85’i dışa bağımlı ülkemizde düşük faiz, yüksek kur; ne ülkemize ne de ülkemizin sanayicisi ve yatırımcısına hizmet etmez.
  • Ancak yabancı sermayeye hizmet eder.
  • Ülkemizin bu politika sonucunda tam bağımsız bir ülke konumundan yarı sömürge bir ülke konumuna düşmesi kaçınılmazdır.

Sonuç olarak; 2022 bütçesi ülkemizin ekonomik, mali, sosyal ve siyasal belgesi olmaktan çok uzaktır.

  • Daha uygulanmaya konulmadan 875 milyar TL açık veren bir bütçe yok hükmündedir.
  • AKP iktidarı, krizdeki bir ekonomiyi ideolojik saplantılarla güç bir girdaba sürüklemektedir.
  • Bu dayatmanın sonucunda 2022 yılında ekonomik olarak yoksullaşmış, mali anlamda itibarsızlaştırılmış bir ülke konumunda olacağız.
  • 2022’de Dolar kuru bu dayatmanın sonucu olarak yükselmeye devam ederse, kaçınılmaz bir biçimde ülkemizin ve ulusal paramızın egemenlik hakkı tartışmaya açılır.
  • Ülkenin ve paranın itibarı (saygınlığı) rejim sorunu durumuna gelir.

AKP’nin BİTMEYEN MASALLARI ARTIK BİTMELİ

AKP’nin BİTMEYEN MASALLARI ARTIK BİTMELİ


‘Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına gireceğiz’

IMF, DB (Dünya Bankası) ve BM (Birleşmiş Milletler) verilerine göre Türkiye, AKP’nin hükümet olduğu 2002’den 2011 yılı sonuna dek dünyanın 18. büyük ekonomisi sırasındaydı.  AKP’nin 2011 genel seçimleri öncesinde yayımladığı seçim vaatlerinde ‘Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına gireceğiz’ deniliyordu. Ancak verilere göre Türkiye bugün sıralamada ilk 20’de bile yer alamıyor. Bu duruda G-20 ülkeleri dışında kalacak.. 2018 sonunda GSMH 700 milyar Doların da altında hesaplanınca (AKP hesap oyunları yapmazsa gene!) 22. sıradan gerilere düşeceğiz..

İşsizlik oranı

AKP’nin 2011 seçim vaatlerinde yer alan bir başka madde işsizlik oranının %5’e indirileceğiydi. Ancak 2018’in Haziran verilerine göre işsizlik oranı %10,1! TÜİK’in bütün makyajlarına karşın!

2018 dolar kuru 1.97 olacaktı!? 

Yeni plana göre Dolar 5 yılda 10 kuruş artacaktı!?

2018’de 1.3 trilyon Dolarlık GSYH ve 16 bin Dolarlık kişi başına gelir hedefi,
Doların beş yılın sonunda 1.97 lira olacağı varsayımına dayanıyordu.
(https://www.dunya.com/sektorler/teknoloji/yeni-plana-gore-dolar-5-yilda-10-kurus-artacak-haberi-214925)

Oysa 5 yıl sonra, 2013’te hedeflenenin yarısına indik.. 2018 sonunda GSMH, AKP’nin hayallerine göre 1,3 Trilyon Doar olacakken, yarısı olabilirse ne ala.. Kişi başına gelir de doğallıkla, geçiniz 16 bin Dolar’ı, yarısı bile o-la-may-cak-tır! (AKP yeni bir hesap oyunu yapmazsa!)

2013’te AKP’nin TBMM’ye sunduğu 10. Beş Yıllık Kalkınma Programı’na göre 2018 $ kuru 1.97 TL olacaktı. Eylül 2018 sonunda dolar 6 TL’nin üzerinde! 3 katı!

Bravo AKP, yaşasın Reis Erdoğan!

  • Tapınmaya devam AKP’nin rantiye müritleri..

Ama artık deniz bitti, AKP, “sadık” (!?) milyonlarca mürite eskisi gibi bol kepçe makarna – kömür…. yardımı yapamıyor.. Yapamayacak.. Sadakat karşılıksız sürebilecek mi acaba?? Siyasetbilimi bu soruya “hayır” diyor netlikle..

Enflasyon tek basamağa inecekti!?

Enflasyonu tek basamağa indirme vaadi AKP tarafından çok sık dile getirildi. AKP’li CB Erdoğan, geçen yıl ekonominin hızlı bir toparlanma temposu içinde olduğunu belirterek, “Enflasyon her ne kadar Ağustos’ta çift haneye çıktıysa da önümüzdeki aylarda inanıyorum ki yeniden tek haneye inecektir” buyurmuştu..

Enflasyon hedefleri yükseltildi

Ağustos 2018’de yıllık enflasyonun %17,90 olarak açıklanmasının ardından, geçe hafta açıklanan Yeni Ekonomik Program (YEP) kapsamında 2018 ve 2019 yıllarına ilişkin büyüme hedefleri düşürülürken, enflasyon kestirimleri yükseltildi.

Buna göre Eylül 2107’de açıklanan Orta Vadeli Program’da 2018, 2019 ve 2020 yılları için %5,5 olan büyüme hedefleri sırasıyla %3,8, %2,3 ve %3,5’e çekildi. Yine aynı yıllarda sırasıyla %7, %6 ve %5 olarak öngörülen enflasyon oranları aynı sırayla %20,8, %15,9 ve %9,8’e indirildi ve iki yıl içinde yeniden %10 psikolojik sınırının altına inme hedefi tanımlandı.

****
AKP kadroları tüm kredilerini tüketmişlerdir.
Bütün güvenilirliklerini yitirmişlerdir.
Kendilerine olan güvenlerini de..
Bir siyasal kadro bunca yanılabilir mi??
O yüzden (?!) olmalı ki, sıkı para – maliye politikalarının gözetim ve denetimini “AKP’nin vazgeçilmez stratejik müttefiki” (!?) ABD’nin McKinsey şirketine ihale etmiş olmalılar. Devletin tüm mali sırları yabancıların eline geçecek öyle mi?? Kozmik Oda gibi!?

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Amerikan şirketi McKinsey’le yapılan anlaşmayla ilgili açıklama yaptı. Albayrak, ‘Danışmanlığın hiçbir icra fonksiyonu olmayacak‘ dedi. Pes yani, bir de o mu olsaydı.. Devletin tüm harcama bilgileri, bütçe, maliye, vergi, borç.. verileri önüne konacak ki, “danışmanlık” hizmeti versin.. SAYIŞTAY ne güne duruyor? Bu bakanlığın yüzlerce – binlerce çalışanı süs mü? Üniversitelerde çok sayıda akademisyeni neden görmezden gelir, yadsır, yok sayarsınız? Yandaşlar da yetersiz galiba; umut Atlantik ötesi “stratejik düşman” da.. Pardon, Erdoğan’ın sık sık üstüne basa basa söylediği üzere “stratejik müttefik” mi demeliydik??

CHP’nin İktisat hocası Selin Sayek Böke uyardı (twitter hesabından) :

Ekonominin anahtarını, ABD’li McKinsey‘e teslim etme kararı ne demek?

1- Başkanlık sisteminin daha 3 ay içinde çöktüğünün göstergesi.
2- IMF adı geçmeden bir IMF programı yapmanın yan yolunu bulmak.
3- Devlete ait en gizli bilgilerin bir ABD’li şirkete teslim edilmesi
4- Türkiye’de “devlet yönetiminin şirketleşmesinde” bir üst noktaya geçiş.
5- Devleti yönetmek için dünya yüküyle ve “Dolar”la ABD’li bir şirkete para ödenmesi

Oysa, yerle bir ettikleri güven böyle parayla satın alınmaz! Daha önce başardık, yine yapabiliriz. Düyun-u Umumiyeyi, ekonomiyi halkın yapacak adımları atacak bir siyasetle aşabiliriz, aşmalıyız.
*****

AKP’nin bu vaadinin ardından birkaç kez yazmıştık :

10 yıl boyunca kesintisiz %19-20 hızla büyümesi gerekiyordu Türkiye’nin başkaca her şey sabit sayıldığında (iktisatta ceteris paribus varsayımı) ..
Hindistan %7 büyümeyi sürdürecek ve Türkiye Hindistan’ı yakalayıp onun yerine geçecek..
Son birkaç yıldır bırakalım %19-20 büyümeyi %5’i bulabildik mi?
Haberiniz olsun; bu kez dipten gelen kocaman bir dalga ekonomideki yıkım..
Korkarız katıp önüne götürecek her bir şeyi..
*****
Yukarıdakileri 19 Ağustos 2013’te, 5 yıl önce yazmışız..
Durum böyle iken, akademik yıl açılışında Saray’da toplanan cübbeli Rektör – Dekanlar, Erdoğan 1 kez daha bu temelsiz vaadini yaparken alkışlıyorlardı..
Yandaş basın da elbette elbette iş başındaydı..
*****
Vah Türkiye’m vah! Vah ki vah..
Ne demeli? Toplumsal illüzyon mu?
Kim yaptı, nasıl yaptı? Nasıl sürdürülebiliyor??
Sürdürülememeli bunca aldatma, sömürü, Cumhuriyet yıkıcılığı
*****

Büyük ATATÜRK 29 Ekim 1933’te, Cumhuriyetimizin 10. yılında verdiği ünlü
“10. Yıl Söylevi”nde ne demişti :

  • “Büyük Türk milleti, on beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde başarı vadeden çok sözlerimi duydunuz. Mutluyum ki, bu sözlerimin hiçbirinde milletimin, hakkımdaki güvenini sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.”
    İnsan azıcık utanır değil mi bunca yanılma – kandırılma- saçmalama karşısında!

    Muhalefetin Türkiye’yi ayağa kaldırması gerek…
    Mitingler başta..
    Kağıt üstünde OHAL de yok..


    Halkın tepkisi – öfkesi akıllı yönetilmeli başta CHP tarafından
    ..

    Yerel seçimler yaklaşıyor ve AKP en zayıf döneminde belki de!

Sevgi ve saygı ile. 29 Eylül 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BS
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Yeni Ekonomi Programı

Yeni Ekonomi Programı

Prof. Dr. Oğuz OYAN
www.sol.org.tr, 25.09.2018

Yeni Ekonomi Programı (YEP) geçtiğimiz Perşembe günü yani 20 Eylül’de açıklandı. Tumturaklı adı yanıltmasın; bu, üç yıllık Orta Vadeli Program’dan (OVP) başka bir şey değil. Dolayısıyla, adından başka yeni bir tarafı yok. Her yıl Eylül’ün ilk haftası sonuna kadar açıklanması gereken bir program bu. 5018 sayılı yasanın öngördüğü kesin tarihlere bu yıl da uyulmadığını görüyoruz. Üstelik OVP’nin kimin tarafından hazırlanacağına ilişkin kurumsal kargaşa ve yasadışılıklar ayrı bir sorun alanı; Damat’ın bakanlığı burada da yetki genişliğine saparak davranabiliyor. Hukuk devleti bitirilince, kanun devleti bile ayakta duramıyor. Değerli meslektaşım Aziz Konukman bir süredir konuyu ayrıntılarıyla işliyor; dün de Birgün’deki yazısında YEP veya yeni OVP’nin mali hukuktaki yeni konumunu saptıyor ve yasamanın bütçe hakkının son uygulamayla bir kez daha yerlebir olduğunu vurguluyordu.

Bu programı açıklandığı gün TELE 1’e yorumlamıştım. Bu, beş gün önceydi; gündem o kadar hızlı ilerliyor ki sanki aradan aylar geçmiş gibi. Bu arada benim dile getirdiklerimi de içeren çok sayıda yorum ertesi günlerde yayımlandığı için, sanki eskimiş bir konuyu ele alıyor gibiyim. Bazı saptamaları gene de paylaşmak isterim.

Bu girişin de gösterdiği gibi ortada krize karşı tasarlanmış özel bir program yok. Ama bir kriz süreci içinden geçildiği için kaçınılmaz olarak krizin varlığı -sayıların arkasına gizlenmiş biçimde de olsa- dikkate alınmakta.

RTE’nin “kriz yok” yaklaşımıyla resmi / gayriresmi tüm kurumsal örgütlenmeler üzerine koyduğu fiili “krizi tartıştırmama” yasağının, açıklanan bu OVP ile gene fiilen delindiğine tanık olundu. OVP, 2018 gerçekleşme tahminleri ve 2019 öngörüleriyle bir krizin içinden geçildiğini adeta haykırmaktaydı. Bunu aile içi veya yeni tür yönetim içi bir işbölümü olarak da değerlendirmek mümkündü:  Kayınpeder, sokaktaki taraftarının ağzına laf veriyor ve eleştirileri frenlemeye çalışıyordu; damat ise iç ve dış sermaye çevrelerine “durumun farkındayız, merak etmeyin” mesajı yolluyordu.

Ama OVP’nin bugünkü “güçlükleri” oluşturan koşullara ilişkin saptaması da Saray’ınkinden farklı değildi: Damat Albayrak’ın programı açıklarken altını çizmeye büyük özen gösterdiği bölüm, 2013’e kadar nasıl da ekonominin tıkırında gittiği, ama sonrasında Türkiye ekonomisine operasyonlar yapıldığıydı. Operasyon / manüplasyon “kanıtları” Gezi’den başlayıp 15 Temmuz darbe girişimine kadar gidiyor, bugün için de Suriye ve Rahip temaları ima ediliyordu. (Sahi bu Rahip’in kurlar üzerindeki etkisinin devasa faiz artırımı kararlarından daha güçlü olması da hayra alamet değildir!).

Daha önceden gelen birikimli sorunların, 2013 Mayıs ayında (yani Gezi öncesinde) FED’in artık faiz artırımına gideceğini açıklamasıyla birlikte hızla TL’nin değerini etkilemesini ve diğer göstergelere de sıçramaya başlamasının bir türlü doğru algılanamadığını biliyorduk. Ama şimdi, 2013 öncesinden gelen ve 2013-18 arasında iyice yığılan yapısal bozuklukları yalnızca dış kaynaklı operasyonlar üzerinden açıklama çabasına girilmesini, “iktidardaki heyetin süreci anlamaya yönelik yapısal / bilişsel engelleri mi var?” naifliği üzerinden değerlendiremeyiz. 2002’de sorumluluğu tümüyle Ecevit Hükümeti’ne yapışan bir ekonomik kriz süreci sonunda iktidara taşınan bir siyasi hareketin, benzer çapta bir ekonomik krizin sorumluluğunu üzerinden atmak için yapmayacağı şey, başvurmayacağı aldatmaca yoktur.

Açıklanan OVP/YEP, 2018 ve 2019 için öngördüğü yıllık büyüme oranları bakımından bu yılın son çeyreği ile önümüzdeki yılın ilk iki çeyreği bakımından ekonomik küçülme imaları içermektedir. Öbür göstergeler bakımından da olumsuzluğa gidiş tescillenmektedir. Bizde OVP’lerin öngörü gücü çok düşüktür. Kriz dönemlerinde iyice düşer. Dolayısıyla 2020 ve 2021 hedeflerini ciddiye alıp üzerinde tartışmaya değmez. Ama düşük büyüme oranının 2020’de de devam edeceğinin öngörülmesi, ekonomik büyümeyi en büyük siyasi malzemesi yapan bir iktidar açısından, krizin etkilerinin uzun süreceğine ilişkin kayda değer bir olumsuzluk göstergesidir.

Krizi tartışmaya ambargo konulmasından bunalan sermaye çevreleri ile ekonomi yazarlarının bu programı çok “gerçekçi” bulmaları anlaşılır bir şeydir. Ama bu tespit bizi yanıltmamalıdır; program, birçok hedefi bakımından aşırı iyimser gözükmektedir:

-Büyüme oranı,
– işsizlik oranı,
– bütçe açığı / GSYH oranı,
– cari açık,
– ihracat artış oranı,
– enflasyon oranı,
– döviz kuru seviyeleri… 

Bu arada hedefler/öngörüler arasındaki bazı başlangıç tutarsızlıkları da dikkat çekicidir: Program süresince, yani kriz döneminde, iki milyon kişiye yeni istihdam olanağı sağlanması programlanırken bunun nasıl olacağı açıklanmadığı gibi, sabit sermaye yatırımlarındaki 2018-2019’daki toplamda negatif değerin (ve kamu sabit sermaye yatırımlarında 2019’da %-36,1’lik devasa azalışın) karşılığı olabilecek istihdam kayıplarının öngörülere tam yansıtılmış olduğu da kuşkuludur. 2019’da %2,3 düzeyine gerileyen bir GSYH artışına karşılık gelen cari açığın %-3,3 düzeyinde olması ile 2021’de %5’lik bir büyümenin %-2,6’lık bir cari açıkla başarılabilmesi gerçekten şaşırtıcıdır. Meğer ki bu denli kısa bir dönemde ithal ikameci politikalarda imkânsızı başarmak gibi mucize ilerlemeler kaydedilmiş olsun!

İyimser döviz kuru ortalamaları nedeniyle GSYH’nın Dolar olarak gerilemesinin iki yılla (2018-19) sınırlı kalarak atlatılacağı öngörülmüş. Bu yıllarda GSYH 800 milyar Doların altına düştüğü için kişi başına milli gelir de 10 bin Doların altına çekilmiş. Yeniden 2007 seviyesinin altını görmek anlamına gelen bu KBMG düzeyinin, kur kestirimlerinin -büyük olasılıkla- tutmaması sonucunda çok daha dramatik gerilemelere sahne olması beklenmelidir.

OVP / YEP bir anti-kriz program değildir; ama kriz koşullarının programıdır ve bu nedenle de krizin yükünün dağıtımında ister istemez etkileri olacaktır. Bu etkilerin ayrıntılarını şimdiye dek sunulan belgelerde göremiyoruz. Muhtemelen kitlelere taşıtılacak yükün ayrıntılarına bundan sonra da hiçbir resmi belgede yer verilmeyecektir. Ama şimdiden enflasyon vergisi bir yandan, TL’nin değer yitirmesi öbür yandan, başka hiçbir olumsuzluk -işini yitirme, nominal ücret azalması, karşılıksız mesai artışları, sosyal haklardaki gerilemeler– yaşanmasa bile bunların emekçilerin geçim düzeyinde çarpıcı gerilemeler ortaya çıkaracağı öngörülebilir. İşveren kesimi ise, işten çıkarmaların yükünü üzerinden atabilmek veya ücret ödemelerinden kurtulabilmek için şimdiden İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında bir kolaylık olarak düzenlenmiş bulunan “Kısa Çalışma Ödeneği” uygulamasını 2009’da olduğu gibi canlandırmanın peşine düşmüştür. Sendikalar, bu ödeneğin işini yitirme eşiğindeki emekçiler için bir hak olarak çalıştırılmasını sağlamakla yükümlüdürler.
***
Konukman’ın önerdiği gibi milletvekillerinin OVP’yi yalnızca sayısal analizi bakımından değil, bütçe hakkını korumaya yönelik bir girişim başlatarak da eleştirinin merkezine yerleştirmeleri gerekir. Yasama organının işlevsizleştirilmiş olmasının ve yeni İçtüzük dayatmasıyla daha da işlevsizleştirilecek olmasının bir gerekçe olarak öne sürülmesi, herhalde en son milletvekillerinin hakkı olmalıdır; zira bu tür bahaneleri olanların o koltukları hemen boşaltmaları gerekecektir. (Bu, topluca yapıldığında ayrı bir siyasi anlam taşır kuşkusuz).

CHP içinden OVP/YEP’e sayısal boyutları üzerinden eleştiriler yöneltilmedi değil. Bunların haklı eleştiriler olması, bir emek mücadelesi eksenine oturmadıkça pek de anlamlı sayılmamalı. Bu arada, hakkını yemeyelim, CHP Genel Sekreteri OVP’lerin rakamlardan ibaret programlar olmasına tepki gösterip, “önerim, demokrasi ve özgürlükler konusunun OVP’de 3 yıllık hedef olarak belirlenmesidir” demiş (20 Eylül 2018 tarihli Cumhuriyet).

  • Otokratik bir teokratik düzen inşası peşinde olduğunu artık saklamaya bile gerek duymayan bir siyasi hareketten birazcık demokrasi ve özgürlük ricasında bulunmanın ne mahsuru var diyebilirsiniz.

Onun yorumunu da artık size bırakalım.

2018 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ve KAMU MALİYESİNE GENEL BAKIŞ

Mahmut Esen
Em. Mülkiye Başmüfettişi
mahmutesen@gmail.com

2018 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ ve KAMU MALİYESİNE GENEL BAKIŞ

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)
“Sayamadığınız, ölçemediğiniz hesaplayamadığınız olayları tanıyamazsınız.”
Galileo Galilei

 IGİRİŞ

23.12.2017 gün ve 7066 sayılı 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 31.12.2017 gün ve 30287 sayılı (M) R.G. yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Orta Vadeli Program ve Orta Vadeli Mali Planda (2018-2020) belirlenmiş politika, hedef/ önceliklere göre ve özel mevzuatına göre hazırlanmış olan 2018 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının, TBMM yapılan görüşmeler sonucunda da kayda değer bir değişikliğe uğramadan aynen kabul edildiği görülmüştür. Ülke ve ulus sorunların tespiti ve alınması gereken önlemler açısından; kamunun gelirlerinin toplanması, giderlerin gerçekleştirilmesi, açıkların finansmanı, kamunun varlık ve borçları ile diğer yükümlülüklerinin yönetimini kapsayan kamu maliyesinin durumunun iyi bilinmesi ve gelişmelerin yakından izlenmesi özel bir önem taşımaktadır. Bu bağlamda merkezi yönetim bütçesi kanunları, tasarı/gerekçeleri  ve ekleriyle birlikte  güncel nitelikli, önemli bilgileri içermektedir.

Bu yüzden yazımızda 2018 yılı merkezi yönetim bütçesinin gelir, gider ve denkleştirmesi ele alınmakta, bütçe rakamlarının değerlendirilmesi yapılmakta;  kamu maliyesini ilgilendiren konularda fikir açıklamasında bulunulmadan önce bilinmesi ve el altında tutulması gerektiği düşünülen, en önemli/ somut bilgi notlarına dikkat edilmesi amaçlanmaktadır.

II-2018 YILINA AİT TEMEL  EKONOMİK GÖSTERGELER  (HEDEFLER)

Orta Vadeli Programla (2018-2020) belirlenmiş olan bazı makro ekonomik göstergelerdeki 2017 yılındaki gerçekleşme ve 2018 yılı tahminleri Tablo:1’de gösterilmiştir

Tablo 1: 2017 ve 2018 Yıllarına ait Temel  Ekonomik Göstergeler.    

2017 Gerç. Tahmini 2018 Programı
GYİH ( Milyar TL) 3.035 3.446
Kişi Başına Gelir (GSYH, ABD Doları) 10.579 11.409
GSYH Büyümesi (%)   5,5 5,5
İşsizlik Oranı (%) 10,5 9,9
İTHALAT (CIF)  (Milyar ABD Doları) 243,1 273,2
İHRACAT  (FOB) (Milyar ABD Doları ) 175,8 201,4
DIŞ TİCARET DENGESİ  (Milyar ABD Doları) -67,2 -71,8
CARİ DENGE (Milyar ABD Doları) -39,2, -40
DEFLATÖR (%)(GSYH’da Sabit Fiyatlarla Artış Oranı)   10,3 7,6
TÜFE (Yıl Sonu  %) 9,5 7,0

Kaynak: Orta Vadeli Program (2018-2020)

III- 2018 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ

A-Bütçe Giderleri
a)-Ekonomik Sınıflandırmaya Göre Giderler

Merkezi yönetim bütçelerindeki 2017 ve 2018 yılı giderlerinin ekonomik sınıflandırmaya göre dağılımları; 2017 yılı giderlerindeki gerçekleşmeler ve 2018/2017 gider tahminlerindeki değişim oranlarına Tablo 2’de yer verilmiştir.

Tablo 2: Ekonomik Sınıflandırmaya Göre 2018 Yılı M.Y. Bütçe Giderleri (Milyar TL)                                                                                

      Ekonomik Sınıflandırmaya Göre Giderler 2017 YILI BÜTÇESİ 2018 YILI BÜTÇESİ
Tahmin Gerçekleşme Gerç.Or . (%) Tahmin Artış (%) 2018/2017
1-Faiz Hariç Giderler 587,6 621 105,6 691 17,6
Personel 162,6 162,1 99,7 183,1 12,6
SGK Devlet Primleri 27,1 27,2 0,3 30,8 13,6
Mal ve Hizmet Alımları 52,1 63,5 122 66 27
Cari Transferler (Sağlık, emeklilik ve sosyal yardımlar, mahalli idare payları, tarımsal destekler vb.) 249,7 271 108,5 299,4 20
Sermaye  (Yatırım) Giderleri 66,2 70,5 106,5 68,8 4
Sermaye Transferler (Mahalli idareler v.b. kuruluşlara yapılan) 10,5 12,9 123 15,3 45,7
Borç verme 12,9 13,3 103 20,2 56,6
Yedek Ödenekler 6,4 0 0 7,3 14
2- Faiz Giderleri 57,5 56,7 98,6 71,7 24,7
GİDER BÜTÇESİ TOPLAMI 645,1 677,7 105 762,7 18,2

Not: 1-Küsuratlar yuvarlatılmıştır.
Kaynak: 2018 Yılı MYBK Tasarısı/ Gerekçesi; Muhasebat Gn. Md. MYB İstatistikleri.

2017 yılı merkezi yönetim bütçesi  giderleri 32,6 milyar TL (%5) artışla 677,7 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 2018 yılı bütçe giderleri; (2017 yılı tahminlerine göre) 117,6 milyar TL (%18,2) artırılmıştır.

Cari Transferler

Cari transfer giderleri ve faiz ödemelerindeki (ortalamanın üzerindeki) artış oranları özellikle dikkat çekmektedir. Cari transfer giderlerine yönelik tahminde, bütçe gerçekleşme oranlarını etkileyecek boyutta hata yapıldığı görülmektedir.

2018 yılı bütçe giderleri içinde en büyük pay; 299,4 milyar TL ile ( %39 oranıyla) cari transferlere ayrılmıştır. Cari transfer giderlerini,  (% 24 oranı ile) personel giderleri izlemektedir. Gider büyüklükleri sıralamasında 3. sırayı 71,7 milyar TL (% 9,4 oranı ile) faiz ödemeleri almaktadır. 68,8 milyar TL yatırım giderlerinin ise  (% 9 oranıyla) dördüncü sırada yer alabildiği görülmektedir.

Bilindiği üzere transfer ödemeleri, sermaye birikimi hedeflemeyen ve cari nitelikli mal ve hizmet alımını finanse etmek amacıyla yapılan karşılıksız ödemeleri kapsamaktadır. Nitelikleri ve bütçedeki payının büyüklüğü nedeniyle kamu maliyesi hakkında daha somut bilgiler elde edilebilmesi için cari transfer giderlerinin ayrıca incelenmesinde yarar bulunmaktadır. Bu bağlamda özlü bir inceleme için 2017 yılında cari transfer harcamalarındaki gerçekleşmeler baz alınmıştır. 2017 yılı merkezi yönetim bütçesi giderlerindeki birikimli (kümülatif) gerçekleşmelere göre giderlerin 271 Milyar TL (%40’ını) cari transfer giderleri oluşturmuştur. 2017 yılı MYB cari transfer giderleri gerçekleşmeleri Tablo 3’te yer verilmiştir.

 Tablo 3 : 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Cari Transfer Harcamaları Kümülatif Gerçekleşmeleri (Milyar TL)

S. No           05-CARİ TRANSFERLER 271
1 Görev Zararları 63,9
-KİT’ler, TCZB/ T.Halk B., SYDTF vb. yapılan ödemeler.

– SGK  (Sigorta prim vb. destekler)

6,8

57,1

2 Hazine Yardımları 87
-SGK’ya Yapılan Yardımlar

-Mahalli İdarelere Yapılan  Hazine yardımları  (Denkleştirme ödeneği, İl Özel İdare görevli eski Köy. Hiz. Md. per. üc. ödemeleri,  cadde ve sokak aydınlatma hizmetleri )

-Diğer Hazine Y68,8 milyar TL yatırımdımları (DFİF/İşsizlik Fonu,
Gençlik Spor İl Md. vb.)

76,4

 

1,7

8,9

3 Kar Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yardım (Siyasi partiler, dernekler,
Ulusal Fon vb.)
3,4
4 Hane Halkına Yapılan Transferler (Okutulan öğrencilere burs, eğitim/sağlık/yiyecek/barınma amaçlı giderler) 41,4
5 Tarımsal Destekleme Ödemeleri 12,7
6- Hane Halkına yapılan Diğer Transferler    (Ekonomi Bakanlığı teşvik ödemeleri, KOBİ desteği, doğal afetten zarar gören çiftçilere yardım, bireysel emekliliğe Devlet katkısı vb.) 7,6
7 Sosyal Amaçlı Transferler (SHÇEK, 2022 sayılı Kanun Aylık Ödemeleri ve diğer sosyal amaçlı yardımlar) 12,2
8 Yurtdışına Yapılan Transferler ( Kıbrıs/ Uluslar arası kuruluşlara katılım payları) 2,7
9 Gelirden Ayrılan Paylar 72,6
– Mahalli idareler payları

-Fon payları (SSDF/SYDTF vb.)

-Gelirden Ayrılan Diğer Paylar  (TOKİ/TBB/TOBB/TSEK vb.)

60,7

11,6

0,3

Küsuratlar yuvarlatılmıştır. Kaynak: Muhasebat Gn. Md. Merkezi Yönetim Bütçe İstatistikleri.

Tablo incelenmesinden de anlaşılacağı üzere cari transfer giderlerinin yaklaşık %50’si (133,5 milyar TL) tek başına SGK’ya yapılmıştır. Bu rakam aynı zamanda merkezi yönetim gider bütçesinin % 20’sine karşılık gelmektedir. Merkezi yönetim bütçesi açısından en büyük “kara deliğin” SGK olduğu görülmektedir. (Muhasebat, 2017) Sosyal Güvenlik Kurumunun giderlerinin hatırlatması/konunun somutlaştırılması ve bütün olarak değerlendirilmesi bağlamında SGK’nın 2016 yılı  gider bütçesi rakamları Tablo: 4’ de gösterilmiştir.

 Tablo 4: 2016 Yılı SGK Gider Bütçesi (Milyar TL)

 S.No       GİDERLER TOPLAMI 276,5
1- SGK’dan Hane Halkına Yapılan Fayda Ödemeleri

 Emekli Aylık Ödemeleri (Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Aylıkları ,% 4 Ek Ödemeler, İkramiyeler, 2022 s.k. göre bağlanmış aylıklar vb.)

Sağlık Giderleri (Tedavi, ilaç ve sağlık malzemesi giderleri)

201,4

 

68

2-   Diğer Giderler (Yönetim, yatırım) 7

Küsuratlar yuvarlatılmıştır. Kaynak: SGK 2016 Yılı Faaliyet Raporu.

2016 yılı gider bütçesi toplamı 276,5 milyar TL olan ve giderlerinin büyük bölümü cari transferlerden oluşan, gelirleri ile giderlerini karşılayamadığı ve 20,6 milyar açık verdiği görülen SGK’ya, aynı yılın merkezi yönetim bütçesinden görev zararları ve Hazine yardımları kapsamında toplam 108 milyar TL ödenek transferi yapılmıştır. (SGK Faaliyet, 2016)

(2016 yılı merkezi yönetim bütçesi gider toplamı 584 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Merkezi yönetim bütçesinden SGK yapılmış Hazine yardımı elimine edildiğinde; SGK 2016 yılı gider bütçesinin, merkezi yönetim gider bütçesinin % 58’i oranında büyüklüğe eriştiği anlaşılmaktadır.)

Mal ve Hizmet Alımları

2017 yılında mal ve hizmet alımları ödeneğinde gerçekleşme; MSB, EGM ve J. Gn. K. savunma/ güvenlik amaçlı giderlerin de etkisi ile toplam % 22 artışla 63,5 milyar TL olmuştur. 2018 yılında ise mal ve hizmet alım ödeneklerinde geçen yılki gerçekleşmeye göre sadece % 4 oranında artış yapılmıştır.

Sermaye (Yatırım) Giderleri               

Sermaye giderleri için 2018 yılı bütçesinde, bir önceki yıl gerçekleşmiş olan (70,5 milyar TL)  giderin de altında kalan (68,8 milyar TL) ödenek ayrılmıştır. Yatırım ödeneklerinin yarısı; ulaştırma-haberleşme ile diğer kamu hizmetleri (iktisadi/sosyal) sektörü arasında eşit olarak paylaştırılmıştır. Yatırımlar için eğitime (%20), tarıma (%14), sağlık için (% 10,7) oranında ödenek ayrılmıştır. Öbür sektörlerin (imalat, madencilik, enerji, turizm, konut) tümü için ayrılabilmiş ödeneklerin toplamı 3,4 milyar TL olup yatırım ödeneklerinin yalnızca (%5’i) oranındadır.

Öte yandan, yatırım ödeneklerin merkezi yönetim kapsamındaki 217’yi aşkın  kuruluşlara göre dağılımının incelenmesinde; 68,8 milyar ödeneğin 3/4’ünün 13 kuruluş arasında paylaştırıldığı görülmektedir. Bu kuruluşlar için asgari 1, azami 9,7 milyar TL olacak ödenek ayrılmıştır. Yatırım ödeneklerinin büyüklüğü ile öne çıkan bu kuruluşlar, (ödenek miktarlarına göre yapılmış bir sıralamaya göre) KGM, DSİ, MEB, Ulaştırma/Sağlık/ EGM/Adalet/ Gıda ve Tarım/Yurtkur Gn. Md./ TÜBİTAK, İçişleri/MİT’ten oluşmaktadır.

Öte yandan AKP hükümetlerinin prestijli projelerinden olan Köylerin Alt yapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) için  900 milyon TL, ayrıca Belediyelerin Su Kanalizasyon ve Altyapı Projesi için de 719,2 milyon TL ödenek ayrılmıştır. (Yatırım Programı, 2018)

Faiz Giderleri

2017 yılında 56,7 milyar TL olarak gerçekleşen faiz giderleri için 2018 yılı bütçesinde (%25,7 artış oranıyla) 71,7 milyar TL ödenek konulmuştur. Olası ekonomik nedenlerden de bağımsız olarak, 2018 yılında faiz giderlerinde artış olması beklenmektedir. Zira merkezi yönetimin 2016 yılındaki brüt iç/dış borç stoku, 2017 yılı sonunda (%15 oranında artışla) 876,4 milyar TL ulaşmıştır. (Hazine İstatistikler, 2017) 

Personel Giderleri

Personel giderleri ve SGK Devlet primi ödemelerinde 2017 yılı bütçe gerçekleşmesi %100’e yakın. 2018 yılında personel giderlerinde %12 oranında artış öngörülmüştür. Bütçe giderlerin % 24’ünü (SGK prim ödemeleri hariç) personel giderleri oluşturmaktadır. Önemi nedeniyle kamu idarelerinde istihdam edilen kamu personelinin sayıları ve statüleri hakkında özlü bilgiler aşağıya çıkarılmıştır.

30.06.2017 itibarıyla kamu sektöründe toplam 3.589.817 kişi istihdam edilmiştir. İstihdam edilenlerin sayısı bir yıl öncesine göre 32.333 kişi azalmıştır. 2017 yılı itibarıyla istihdam edilen personelden, bütçe türlerine göre, 3.071.531 kişi merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idarelerinde; 323.722 kişi il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşlarda; 194.564 kişi de (KİT’ler vb.) diğer kamu idarelerinde görev yapmaktadırKamu sektöründe görevli 3.589.817 personelin, % 79’u kadrolu (memur), %6 sözleşmeli, %10’u işçi ve  % 4’ü geçici/diğer personel statüsünde istihdam edilmektedir.

Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde  kullanılabilir kadro/pozisyonlara (boş olanlar dahil) sahip olmak bakımından ilk sırayı 1.125.087 rakamı ile MEB almaktadır. MEB’nı 364.181 kadro rakamı ile (mülga) Kamu Hastaneleri Kurumu, 327.557 rakamı ile EGM, 185.561 rakamı ile Adalet Bakanlığı ve 150.957 rakamı ile Diyanet İşleri Başkanlığının izlediği görülmektedir
Cumhurbaşkanlığında ise 479 kadrolu, 787 sözleşmeli olmak üzere toplam 1266 personel kadro/pozisyonu bulunmaktadır. (Gerekçe, 2018)

Örtülü Ödenek

2017 yılında örtülü ödenek giderleri olarak gizli hizmet ile diğer sermaye giderleri tertibinden (1,997 +1,051) toplam olarak 3 milyar TL sarfedilmiştir. (Muhasebat, 2017)

b)-Fonksiyonel Sınıflandırmaya Göre Giderler

2017 yılı bütçe gerçekleşme rakamlarına göre 2018 yılı bütçe giderleri tahminlerinde ortalama %12 oranında artış öngörülmüştür. Savunma hizmetlerindeki (%36) ve genel kamu hizmetlerindeki (25,5) oranındaki artışlar dikkat çekmektedir. Fonksiyonel sınıflandırmaya göre 2017 ve 2018 yılları bütçe giderleri ve toplam giderler içindeki oranları Tablo: 5’de gösterilmiştir.

   Tablo 5: 2018 M.Y. Bütçe Giderlerinin Fonksiyonel Sınıflandırması (Milyar TL)

  2017 BÜTÇESİ 2018 BÜTÇESİ Artış  % 2018/2017
Hizmetin Türü Gerçekleşme Dağılım % Tahmin Dağılım (%)
Genel Kamu 170,5 25 214 28 25,5
Savunma 30,8 4,5 41,9 5,5 36
Kamu Düzeni ve Güvenlik 53,4 7,9 58,5 7,7 9,5
Ekonomik İşler 91 13,4 97,8 12,8 7,4
Çevre Koruma 0,61 0,60 -1,6
İskan ve Toplum Refahı 9,1 1.3 7,1 1 -21,9
Sağlık 35,2 5,2 40,6 5,3 15,3
Dinlenme, Kültür ve Din 13,8 2 13,1 1,7 -5
Eğitim 113,6 16,8 124,3 16,3 9,4
Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım 159,5 23,5 164,8 21,6 3,3
TOPLAM 677,7 100,0 762,7 100,0 12,5

Not: Küsuratlar yuvarlanmıştır. Kaynak: 2018 Yılı MYBK Tasarısı; Muhasebat MYB İstatistikleri.

Fonksiyonel sınıflandırmaya göre 2018 bütçe giderlerinde en büyük pay, genel kamu hizmetlerine ayrılmıştır. Genel kamu hizmetleri payından sonra sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetler giderleri, 3.sırada da eğitim giderleri payları gelmektedir.

Eğitim hizmetleri için toplam giderlerin % 16,3’ü ayrılmış olmakla birlikte bu payın büyük bir bölümünün personel giderlerine ait olduğu bilinmektedir. Nitekim 124,3 milyar TL eğitim sektörü ödeneğinden, yatırımlara (%11 oranında) 14 milyar TL ayrılmıştır. Diğer yandan kamu idarelerindeki toplam personelin %27’si MEB çalışmaktadır. Bu yüzden MEB personel giderlerinin toplam giderlere oranı diğer kamu idarelerine göre oldukça yüksektir. (Örneğin 2016 yılında MEB’da 896.584’ü EÖHS olmak üzere, toplam 977.893 personel görev yapmıştır. Aynı yıl SGK prim ödemeleri ile birlikte personel giderleri için toplam 60,3 milyar TL  ödeme yapılmıştır. Gerçekleştirilmiş personel giderleri MEB toplam giderlerin % 82’sine karşılık gelmektedir.) (MEB 2016, Faaliyet)

Tablo 6: Ekonomik Sınıflandırmaya Göre 2018 Yılı M.Y. Bütçe Gelirleri (Milyar TL)

  2017  YILI BÜTÇESİ 2018 BÜTÇESİ
Tahmin Gerçekleşme Ger.Oranı (%) Tahmin Artış (%) 2018/2017
1-Vergi Gelirleri 511 536 104,9 599,4 17,2
Gelir 108,9 112,4 103,2 112,7 3,5
Kurumlar 46,2 52,9 114,5 65,8 42,4
Özel Tüketim 136,4 138,3 101,4 146,5 7,4
Dahilden Alınan KDV 57 55,6 97,5 66,0 15,8
İthalden Alınan KDV 83,7 99,6 119 107,8 28,8
MTV 11,3 10,8 95,6 13,6 20
BSMV 13 13,3 102,3 15,2 17
Damga 15,2 15,6 102,6 17,8 17
Harçlar 19,8 19,2 96,7 23,3 17,7
Diğer 19,5 18,3 93,8 20,7
2- Vergi Dışı Gelirler 73,2 71,2  97,3 81,9 11,9
  Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri (Mal/hizmet satışı, KİT ve kamu bankaları, kurumlar kârları, kira vb. gelirler) 17,1 19,7 115,2 20,1 6
Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 1,5 2,2 146,6 2,8 86
Diğer Gelirler (Faiz/para cezası, kişi ve kurumlardan alınan paylar vb.) 37,5 35,4 94,4 46,5 24
Sermaye Gelirleri
(Taşınır/taşınmaz/menkul kıymet/hisse satışı vb.)
15,4 11,7 76 12 -22
Alacaklardan Tahsilat 1,6 2,1 131 0,45 -41
3- Özel Bütçeli Kuruluşların Öz Gelirleri 9,8 18,9 193 10,8 10,2
4- Düz. Den. Kurum Gelirleri 4,1 4,2 102,4 4,7 14,6
GELİR BÜTÇESİ TOPLAMI                  598,3 630,3 105,4 696,8 16,5

Not: 1-Küsuratlar yuvarlanmıştır.
Kaynak: 2018 Yılı MYBK Tasarısı/Gerekçesi, Muhasebat Gn. Md. MYB İstatistikleri.

2018 yılı bütçe gelirlerinde geçen yılın bütçe tahminlerine göre  %16,5 oranında artış öngörülmüştür. İthalden alınan KDV, Kurumlar Vergisi, MTV, Damga Vergisi, Harçlar ile vergi dışı diğer gelirleri için ortalamanın üzerinde gelir artışı belirlenmiştir. Bu arada sermaye gelirlerinde (varlık satışlarında) azalma olacağı tahmin edilmiştir.

2018 yılı genel yönetim bütçe gelir tahminleri toplamı olan 681,3 TL’nin; % 88’ini vergi gelirleri, %12’sini de vergi dışı gelirler oluşturmaktadır. 2017 yılı bütçe gerçekleşmelerine göre vergi gelirlerinin sadece 176,8 milyar TL’si (% 33’ü) dolaysız (gelir ve servetler üzerinden alınan) vergilerdir (Hazine, 2017). Vergi gelirlerinin % 63 gibi büyük bir bölümünün dolaysız vergilerden elde edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere dolaysız vergiler zengin/fakir ayrımı yapmadan, “zorunlu tüketim maddelerini” de kapsayacak şekilde tahsil edildiği için haksız ve adaletsiz bir uygulamadır.

Nitekim 2018 yılı bütçesinde tahmin edilmiş KDV gelirleri bile, tek başına, Gelir ve Kurumlar vergilerinden tahsil edileceği umulan rakamlara denk gelmektedir. KDV’den sonra bütçe gelirleri içinde 2. sırada yine dolaylı bir vergi olan ÖTV yer almaktadır. Sosyal adalet, gelir dağılımı, vergi adaleti yönünden vergi gelirleri içindeki dolaysız vergilerin payının artırılması gerektiği açıktır.

C- Bütçe Dengesi

2017 yılı bütçesi 47,3 milyar TL net borçlanma ile denkleştirilmiştir.

2018 yılı bütçe ödenekleri ile tahmini gelirler arasındaki 65,9 milyar TL fark da net borçlanma ile karşılanacaktır. Bütçe gelirleri, giderleri karşılamaktan uzaktır.  2017 yılı bütçe gelirleri ile giderlerin %90,4’ü karşılanabilmiştir. 2018 yılında bu oranın % 91,3 olması beklenmektedir.

2017 yılı bütçesinde faiz dışı fazla  9,3 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. 2018 yılında faiz dışı fazlalık 5,8 milyar TL tahmin edilmiştir. Faiz dışı giderler artış eğilimi gösterdiğinden; faiz dışı fazlalığın son yıllarda giderek küçüldüğü, dolaysıyla borç asıllarından ödemelerin yavaşladığı anlaşılmaktadır.

D- Diğer Konular

Hizmet Bedellerinde Kuruşlu Ücretler

Kamu personeline ek olarak yaptırılacak bazı hizmetler karşılığında kamu personeline verilecek olan ve bütçe kanunlarıyla her yıl yeniden belirlenen ücretler yine sembolik kaldığı görülmektedir. Bu bağlamda;
– Ek ders vermekle görevlendirilen öğretim üyelerine 31,67 TL,
– Konferans vermekle görevlendirilenlere 27 TL aşmamak üzere,
– Fazla çalışma yapan memurlara saat başına 1,97 TL
– Devlet memurlarına  (24 saati geçen geçici görevleri için) kadro/ek göstergelerine göre
38,75 – 51,60 TL arasında gündelik ödenecektir.

Aylık/Harçlık Ödemelerinde Artış

65 yaşını doldurmuş muhtaç/güçsüz vatandaşlara yapılan aylık ödemelerinde kullanılan gösterge rakamlarında; ASPB bağlı merkezlerde bakım ve rehabilitasyonu yapılan yaşlı ve engellilere ödenecek harçlıklara ilişkin gösterge rakamlarında artış yapılarak ilgililerin aylıklarında (katsayı artışı dışında) kısmi iyileştirmeler yapılmıştır. Bu kesime Devletin atıfetinin esirgenmediği görülmektedir. (Tasarı, 2018) 

Kamu İdarelerin Ait Lojman/Sosyal Tesis ve Taşıt Sayıları

Genel bütçe kapsamında kamu idarelerine ait toplam 208.951 adet lojman/sosyal tesis bulunmaktadır. En çok lojman/sosyal tesise sahip kamu idareleri (sırası ile) MSB, EGM, MEB, Sağlık B. ve J. Gn. K. ve Adalet B. dır. Genel bütçe kapsamındaki öbür 38 kamu idaresinin sahip olduğu lojman/sosyal sayısı 24.105’tir.

Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinin muhtelif nitelikte 98.852 adet taşıtı vardır. Mevcut taşıtların 44.387’si (% 45 i ) EGM’ne ait olup, 6 personele bir taşıt düş mektedir. EGM’yi MSB ve Sağlık B. izlemektedir. (Gerekçe, 2018)

KAYNAKÇA

2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ve Bağlı Cetveller.
http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/10848,2018yilimybkanunutasarisipdf.pdf?
2018 Yılı Bütçe Kanunu Gerekçesi. http://www.bumko.gov.tr/TR,54/butce-gerekcesi.html
Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü Merkezi Yönetim Bütçe İstatistikleri.
https://www.muhasebat.gov.tr/content/genel-yonetim-mali-istatistik-detayi?tabId=1&pageId=2
2018 Yılı Yatırım Programı (15.01.2018 gün ve 30302 (M) sayılı R.G.)
2018-2020 Orta Vadeli Program.
http://www.bumko.gov.tr/Eklenti/10807,2018-2020-orta-vadeli-programpdf.pdf?
Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı İstatistikleri.
(https://www.hazine.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri)
ASPB 2016 Yılı Faaliyet Raporu. http://www.sgk.gov.tr/2016FaaliyetRaporu.pdf
MEB 2016 Yılı Faaliyet Raporu.
http://sgb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2017_03/07172222_2016idarefaaliyetraporu.pdf
Vatandaş Bütçe Rehberi. http://www.bumko.gov.tr/TR,8098/vatandas-butce-rehberi.html
=================================================
Dostlar,

Em. Mülkiye Başmüfettişi Sn. Mahmut Esen‘in büyük bir yetkinlikle ve emekle 2018 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi irdelemesini yukarıda sunduk. Sn. Esen’e çok nitelikli emeği ve paylaşımı için şükran doluyuz. Ülkemizin perişan hallerini üzülerek görüyoruz. Ancak siyaset kurumu – siyasetçiler her zamanki gibi güllük – gülistanlık tablolar çizmekte ve kendinden öncekileri adeta yerin dibine batırmaktadır.

Devlet memuruna 1 saat fazla mesai ücretinin 1,97 TL oluşu ibretlliktir.
Bütçe gelirlerinin % 88’i, 2/3’ü dolaylı – adaletsiz vergi kaynaklıdır. Devletin gelir getiren kamu işletmeleri özelleştirilerek elden çıkarılınca, başlıca gelir kaynağı vergi kalmaktadır. Başlıca sayısal verile aşağıdadır :

2018 bütçe gideri 763 (599’u-%88 vergi!), gelir 697, Açık 66, Faiz 71,6 (%26↑); yatırım 68,8; Sağlık Bak. 37,6; DİB 7,8 (151 bin pers.); SGK 133,5 (2016’da 108); Emn.+Jand. 40,1; Mrk. Yön. borcu 2017 sonu 871,6 milyar (%15↑) TL…

Yatırım giderlerini aşan FAİZ borcu görülmektedir. Faiz dışı fazla (borç ana para ödemesi) 2017’ye göre iyice azaltılmıştır; bu ürkütücüdür.

SGK’nın finansal dengesi bir başka ürkütücü durumdur. Dev bir kara deliktir söz konusu olan. Genel Sağlık Sigortası, ülkemizin ekonomik gücüyle üstesinden gelinemeyecek ölçüde son derece pahalı, verimsiz, bütçe açığı ve borçlanmaya neden olan bir dış dayatmadır ve SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİLDİR! Bu israfçı ve sektördeki sermayeyi zengin eden rant aktarımcı politikaların hızla terk edilmesi zamanı gelmiştir. Genel bütçe kaynaklı, kamu öncülüğünde ve MUTLAKA KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ ÖNCELİKLİ – AĞIRLIKLI sağlık sistemine dönmekten başka çare YOK – TUR!

Sevgi ve saygı ile. 25 Şubat 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com