Etiket arşivi: Org. Necip Torumtay

Birkaç şehit…

Birkaç şehit…

talat kırış

Talat Kırış
talatkrs@gmail.com
https://t24.com.tr/yazarlar/talat-kiris

(AS: Bizim kapsamlı irdelememiz yazının altındadır..)

Sayın Cumhurbaşkanı, şehitler tepesi boş kalsın. Ülkenin en yetkili, çok yetkili, çok güçlü kişisi olarak şehitler tepesinin dolmasından söz etmeyiniz. Bu ülkede kaç kişi siz böyle söyledikçe dehşete düşüyor, karabasanlar görüyor biliyor musunuz?

Siz hiçbir evlat ya da kardeş kaybettiniz mi? Ben kaybettim. 11 yaşındaydım, ilkokulun son günü bir sınıf arkadaşım yanıma geldi. Trafik kazası olmuş, ablan ölmüş dedi. Sonra ilkokul öğretmenim gözyaşları içinde beni alıp bir yerlere götürdü. Babam oğlum ağlama dedi, sen ağlarsan annen daha çok üzülür. Ben yıllarca ağlayamadım. Şimdilerde gözlerim çabuk doluyor, belki yıllarca ağlayamadığımdandır. Babam uzun zaman çalışamadı, annemin yüzüne yerleşen hüzün hiç kalkmadı. Ben anamın güzel gözlerine baktığımda o hüznü hep görüyorum. Ortaokul, lise yıllarımdan hatırlayamadığım o kadar çok şey var ki. Büyük kara boşluklar belleğimde. Ölenle ölünmüyor diye bir söz vardır. O söz doğru değil, ölenle ölünüyor. Bir yanınız ölüyor, belki felç geçirmiyorsunuz, belki kolunuz bacağınız tutuyor ama ruhunuzda bir yerler ölüyor, ruhunuz felç geçiriyor, ruhunuzun bir parçası yitip gidiyor ve kalan yaşamınızı hep eksik yaşıyorsunuz.

Sayın Cumhurbaşkanı,

  • “Birkaç şehidimiz var, şehitler tepesi boş kalmayacak”

cümlesi o kadar kolay söylenecek, bir otoyol açılışında öyle geçerken ediliverecek bir laf değil. Bu çocuklar ne için öldüler, adları nedir, Türkiye’nin hangi kentinden, hangi kasabasından , hangi köyünden çıkıp Libya çöllerine gönderildiler, orada ne zaman öldüler? Neden sizin lejyonerler diye tanımladığınız paralı askerlerin, işi adam öldürmek olan, bu konuda uzmanlaşmış katiller sürüsünün karşısına bizim çocuklarımızı gönderiyorsunuz?

  • Sayın Cumhurbaşkanı şehitler tepesi boş kalsın!

Ülkenin en yetkili, çok yetkili, çok güçlü kişisi olarak şehitler tepesinin dolmasından söz etmeyiniz. Bu ülkede kaç kişi siz böyle söyledikçe dehşete düşüyor, karabasanlar görüyor biliyor musunuz?

Siz hiçbir insanın canını kurtardınız mı? Ben kurtardım, çok insanın canını kurtardım. Bir insanın canını kurtarmak için, 6 yıl okudum, 6 yıl ihtisas, 1 yıl üst ihtisas yaptım. Yıllarla herkes saat beşten sonra evine giderken, arkadaşlarıyla, dostlarıyla vakit geçirirken ben ya hastaneden çıkamamış oldum ya da eve gitmişken tekrar hastanenin yolunu tuttum. Bir insanın canını kurtarabilmek için, sabah başladığım bir ameliyatta aç susuz, tuvalete bile gitmeden, 5 saat, 10 saat, 20 saat bir mikroskobun arkasında, 1-2 cm’lik bir delikten beynin derinliklerinde yerleşmiş o insanın yaşamına mal olacak bir tümörü, bir damar yumağını sürekli kanama altında ameliyat etmek, zaman zaman kalbinizin sıkışması, zaman zaman tepenizden aşağı bir sıcaklık yayılması, ama yorulmaya, soğukkanlılığınızı yitirmeye hakkınızın olmadığını bilerek, siz yorulduğunuzda o insanın yaşamının riske gireceğini bilerek sırtınızdaki, boynunuzdaki ağrıya aldırmadan, parmaklarınızın uyuşmasına aldırmadan çalıştınız mı? Ve ameliyat ettiğiniz insan uyanana kadar geçen süre kalbiniz çarparak, acaba bir yerinde bir sakatlık olur mu? Ameliyat iyi geçti ama hesapta olmayan ani bir tansiyon yükselmesiyle bir kanama oluşur mu diye beklediniz mi? Ve ertesi günü yeniden ve sonraki gün yeniden aynı şekilde yıllarca. Bir insanın yaşamını kurtarmak o kadar kolay değil.

Sayın Cumhurbaşkanı,

Birkaç şehidimiz var, şehitler tepesi boş kalmayacak” cümlesi o kadar kolay söylenecek, bir otoyol açılışında öyle geçerken ediliverecek bir laf değil. Siz ve sizi destekleyenler farklı düşünüyor olabilir. Şehitlik edebiyatı yapanlar, şehitleri kutsayanlar, sanki şehitlik iyi bir şeymiş gibi konuşanlar, yazanlar oluyor. Şehitlik bir insanın, gepgenç bir yaşında yaşamdan koparılmasıdır. O insanın hayallerinin, umutlarının, yaşayacağı yıllarının elinden alınmasıdır. Şehitlik bir evladın babasız kalmasıdır bir ömür. Şehitlik bir sevgilinin düşlerinin solmasıdır, karanlıkta kaybolmasıdır. Şehitlik bir babanın, bir annenin, bir kardeşin bir parçasının ölmesidir. Şehitlik insanın can dostunun sahibini son gördüğü yerde bekleyip durmasıdır.

  • Bu ülkenin genç insanları Libya çöllerinde, Suriye topraklarında ölüp durmasın.

Mücadele mi gerek, çok iyi yetişmiş diplomatlarımız var. Ülke çıkarlarını mı koruyacağız, bizim ülkemize kimse saldırmamışken, ülkemizi işgale kalkışan yokken çoçuklarımızı eli kanlı katillerin önüne atmadan bunu yapmanın bir yolu elbette vardır. Eğer biz güçlü ülkeysek evlatlarımız ölmeden de bunu başarabiliriz, başarmalıyız.

Birkaç tane değil, bir tane bile şehidimiz olmasın.

  • Şehitler tepesi ilelebet boş kalsın.

Büyük devlet adamlığı, büyük liderlik genç insanlarımızı yabancı topraklara ölmeye göndermek değil, her birini kendi evladımız gibi görüp korumaktır.
=====================================
Dostlar,

AKP = ERDOĞAN’ın ÇILDIRTAN SÖZLERİ :

Birkaç şehidimiz var, şehitler tepesi boş kalmayacak” 

Meslektaşımız (Beyin ve sinir cerrahisi profesörü) sevgili Dr. Talat KIRIŞ’ı bu insancıl ve olağanüstü sabırlı yazısı nedeniyle kutluyoruz..

AKP = Erdoğan’ın bu sözleri, “Birkaç şehidimiz var, şehitler tepesi boş kalmayacak

sözleri, üstelik gırtlağını yırtarcasına hamaset yüklü haykırışı bizi tek sözcükle ÇILDIRTIYOR!

Bize olağanüstü saçma ve acımasız geliyor..

Ne demektir “ŞEHİTLER TEPESİ” ??
Nerededir bu tepe??!!
Niçin boş kalmayacaktır??!!
Bu tepe neden şehitlerle doldurulacaktır??!!
Kimler şehit verilecektir bu akıl – vicdan – insaf – insanlık dışı politikalarla??!!
……………
Soruları uzatabiliriz..
Her soru beynimizin içinde zonkluyor ve kalleş bir balyoz gibi bizi adeta eziyor..
****

  • Birkaç şehidimiz var, şehitler tepesi boş kalmayacak

saçmalığının akıl hocası kimlerdir? Hangi imaj / basın / politik / diplomatik… danışmanı yumurtlamıştır?? Çok mu uğraşılmıştır bu söylemi bulmak için halka dönük ölçüsüz algı yönetimi amaçlı??

Bu sözleri AKP = Erdoğan‘a kim(ler) söyletmiştir?
Dış kaynaklar mı?? Kim, kim, kimler??

Tarih ve insanlık asla bağışlamayacaktır bu çok ağır insanlık suçunu!
Gencecik masum yurttaşlarımız / askerlerimiz uğruna şehit olunacak hangi yurt değerlerini (!) savunmaktadır uzak diyarlarda??

Libya’da, askeri birliklerin komutanı Tuğgeneralimizin şehit edildiğini dış kaynaklardan öğreniyoruz. Keza bir albayımızın da.. Sayısını, yerini – yurdunu, adını – rütbesini, evli – bekar olup olmadığını, geride yetim – öksüz çocuklar, boyun bükük eşler, yavuklular, anababalar…. bırakıp bırakmadığını…. bilmediğimiz yurt evlatlarımız..

Doğru mudur AKP = Erdoğan ??
Neden halktan gerçekleri saklıyorsunuz? Açıklamaktan neden korkuyorsunuz?
Gerekçeleriniz haklı ve meşru ise halka anlatınız ve ulusu ikna ediniz..
Ulusal ve Uluslararası hukuka uygun girişimler içinde iseniz TBMM’ye getiriniz önerinizi ve izin – yetki alınız.
Anayasa md. 92 açıkça TBMM’yi yetkili kılıyor yurt dışına askeri birlik yollamak için.

Libya’da şehit olan general, albay ve öbür şehitlerin devlet töreni neden yapılmamıştır?
Bunun telafisi var mıdır? Yoksa cenazeleri de getirilememiş midir bu aziz şehitlerin yurda??
Naaşlar getirilip hiç utanıp – sıkılmadan törensiz, gizlice gömüldü ise, yürekleri dağlanan aileleri nasıl susturdunuz? Ne tür ve hangi ölçü ve araçlarla inanılmaz baskılar yaptınız ki bu insanların sesi çıkmadı, çıkamadı? Ya da basını mı sansürlediniz, interneti mi yasakladınız? YENİÇAĞ‘dan 2 gazeteciye yapılanlar nedir Allah aşkına? Sanal hesaplarına el koymalar, iletilerini ortamdan silmeler??
****
İktidar hırsı bunca mı kör eder insanları?
Ülke ve insanlarımız böylesine mi ateşe atılır?
Bu meşru bir savaş ve savunma değildir!
Ulusal, uluslararası hukuka ve insan haklarına açıkça aykırıdır, İNSANLIK SUÇUDUR
Hiç kuşku yok, yasal – hukuksal – politik bedeli de o ölçüde çoooook ağır olacaktır.

Anayasa’nın 137. ve 92. maddeleri açıkça çiğnenerek suç işlenmektedir!
İşlenen suç, en azından / hafifinden TCK m. 309’da tanımlanan ANAYASAYI İHLAL suçudur.
TSK’ya verilen askeri emirler ulusal ve uluslararası hukuka açıkça aykırıdır ve yerine getirenleri kaçınılmaz sorumluluk altına sokmaktadır.

Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün “zabit ve kumandan“ları çok ağır ve tarihsel bir yükümlülükle karşı karşıyadırlar.
Bu suça asla ve kat’a ortak olmamalıdırlar.
Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde Irak’a askeri operasyonu ulusal – uluslararası hukuk ve ülke çıkarlarına aykırı görerek reddeden ve görevini onuruyla bırakan bir Genelkurmay Başkanımız vardı, unuttuk mu o kahraman komutanı??

Hayır, hayır, asla unutmayalım o yiğit insanı ve onurlu çıkışını..
O komutan, merhum, (E) Org. Necip Torumtay idi.. (Kendisiyle söyleşimizi web sitemizde yayınladık..) Kimbilir hangi ağır – kanlı faturalardan yurdumuzu esirgedi aziiiiz Torumtay…
***
Bir de (E) Org. Işık Koşaner Genelkurmay Başkanımız ve Kuvvet Komutanlarımız vardı değil mi? Onlar da TSK’ya kurulan kumpasları dağıtmak için Silivri FETÖ mahkemelerinde (!) Tanık olmak istemişlerdi. Mahkeme salonunun kapısına dek gitmişlerdi sivil giyinerek.. Gözü dönmüş yargıç kılıklı FETÖ militanları onların tanıklığını bile reddetmişti. Bu onurlu Paşalar suça ortak olmayı reddedip istifa etmişlerdi ve tarihte, Ulusumuzun bağrında hak ettikleri saygın yeri aldılar, gönüllere yerleştiler..
****
Son olarak                                      ;

AKP’nin yöneticileri, Milletvekilleri, seçmenleri,,, hepiniz akıl tutulmasına mı uğradınız? Saray sözcüsü, neden gerçek olmayan açıklamaların sözcülüğünü sürdürüyor? Danışmanlar, Başdanışmanlar, Bakanlar, Yüksek İstişare Kurulu üyeleri, AKP = Erdoğan‘ı yetiştiren hocaları, gerçek İslam ulemaları….. neden susup oturuyorsunuz????

Artık masum vatan evlatları ölüyor, şehit oluyor hiç gerekmezken!
Büyük ATATÜRK çooook haklı ve yerinde olarak uyarmamış mıydı?:

  • Ulusum yaşamı tehlikeye düşmedikçe savaş bir cinayettir!

AKP = Erdoğan, “savaş” sözcüğünü kullanıyor fütursuzca.. Böyle bir yetkisi yok! Bu yetki, Ulusun temsilcisi TBMM’nindir.. Anayasa hukuku profesörü TBMM Başkanı ve Ulusun Vekilleri bu yetki gaspına suskun kalamaz, kalmamlıdır!

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, apaçık hukuksuzlık – Anayasa çiğnemi (ihlali)karşısında AKP’yi bugünlerde uyarmayacak da ne zaman ve niçin uyaracaktır?

  • Ülkenin bütün kaleleri zaptedilmiş, tüm tersaneleri ele geçirilmiş, Vatan bilfiil işgal mi edilmiştir yerli ve yabancı bedhah müstevlilerce ??

    Eğer öyle ise; bunun da tanısı daha fazla gecikmeden konacak ve batı karanın maderini kurtaracak yiğitleri bu Ulus bir kez daha mutlaka ama mutlaka doğuracaktır vakti – saati geldiğinde..

    Sevgi, saygı ve ÖLÇÜSÜZ ACI ile. 25 Şubat 2020, Ankara

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
    Hekim, Kamu Yönetimi – Siyaset Bilimci (SBF)
    Sağlık Hukukçusu
      www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Bir koyup üç almak (Üç Koyup Bir Almak)

Bir koyup üç almak
(Üç Koyup Bir Almak)

portresi_kucuk
Naci BEŞTEPE
E. Tümg. 

ABD diyor ki;

”Musul ve Rakka’da birlikte hareket edelim. Musul’u senin himayene bırakalım. Sen de Suriye’nin kuzeyinde PYD’yi kabul et.”

Bu öneri Rakka’da PYD (PKK) ile birlikte hareket etmeyi de kapsıyor.
Öneri hiç yabancı gelmiyor kulağımıza.

ELMA ŞEKERİ

ABD, elindeki elma şekerini Türkiye’yi yönetenlere göre boyayıp ucunu gösterir.
İkinci Irak Savaşı öncesi Özal’a uzatmıştı.
ABD güneyden ilerlerken Türk ordusu kuzeyden Irak’a girecekti.
Saddam gücünü yitirmişti. TSK elini kolunu sallaya sallaya Musul-Kerkük dahil Irak kuzeyini ele geçirecek, bölgeyi ve Kürtleri kontrolüne alacak, hem büyüyecek hem zenginleşecekti.
Özal şekere tav oldu. “BİR KOYUP ÜÇ ALACAKTI”. Büyük lider olacaktı.
Ancak, TSK’nın başında elma şekerinin içindeki sapı görecek sağduyulu, makamının hakkını veren bir komutan, Org. Necip Torumtay vardı.

TSK’yı hayal uğruna batağa sokmamak için istifa etti. Gerekçesini kamuoyuna açıkladı. Özal’ın hevesi kursağında kaldı.
Irak kuzeyini alamadı ama Barzanistan’ın oluşumuna destek vererek misyonunu yerine getirdi.

YENİ SAZAN

ABD önerisi, aynı elma şekeri oyununun yeni sahnesi.
Şekeri olduğundan tatlı göstermek için ek numaralar katılmış. Kumpas, darbe girişimi, ekonomik tehdit
Irak Başika’daki TSK varlığını işgalci ilan edip sonra yalanlama.
Irak’a Türk işgali gösterip Türkiye’nin karşısına dikme. Böylece bölgesel ittifakın önüne geçme. Elma şekerini gören
RTE yeni sazan olur mu? Eğer frenlenmezse olur.
“Lozan’ı zafer diye bize yutturmuşlar diyerek yoklamasını yaptı.
Lozan’da Atatürk’ün yapamadığını yapmak, ülkeyi büyütmek ve zenginleştirmek, daha büyük lider olmak ve tarihe geçmek…Tatlı hayal.
Hükümet emir eri, muhalefet yok, Torumtay’ın yeri de boş. Olmaz olmaz.

YEDİRMEZLER

Aklı başında herkes bilir ki Musul’u yedirmezler, petrolünü içirtmezler.

  • Musul’daki pirince (petrole) giderken Diyarbakır’daki bulgur da (devletin bütünlüğü)  elden gider.

Kürt (ABD-İsrail) koridoru tamamlanır. PYD-PKK birleşir. Kürdistan kuruluverir.
Onun için Türkiye adımlarını doğru atmalı.
24 Temmuz 2015’te başlatılan mücadele ve 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin önlenmesi ile kazanılan birlik ivmesi yok edilmemeli.

  • Suriye ve Irak’ın bütünlüğü için merkezi iktidarlarla, Rusya ve İran ile işbirliği en akılcı yoldur.

Aklı başında herkes bas bas bunu bağırırken hala Esedsiz Suriye; Suriye’ye Sünni ordu kurma; Sünni Musul inatlarından vazgeçilmelidir.

Komşuların içişlerine karışmak ve mezhepçilik kadar yanlış dış politika olamaz.
Akıllar başa. Ayaklar yere.
*****
PAZARTESİ İĞNELERİ

DARBE : MSB ve Gnkur. Bşk.” ikinci kez darbe olmaz” demişler.
Birincide ne demişlerdi?..

RÜZGAR : Sinan Çetin’in oğlu içkili araç kullanıp polisi öldürdü, 8 ayda tahliye edildi.
“Rüzgar gibi geçti” ne filimdi ama!…

NİĞDE : Niğde Üniversitesi’ne demokrasi şehidi astsubayımızın adı verilirken Atatürk’ün fotoğrafı kaldırıldı. Şehitle aldatma…

REKTÖR : MSB Üniversitesi’ne Fetocu Bugün’ün yazarı rektör atandı. (11.10.2016)
=========================================

Çoo teşekkürker değerli komutanımız E. Tümg. Naci Beştepe dostumuz..
Kaleminize, yüreğinize ve zekanıza sağlık ve bereket..

Sevgi ve saygı ile.
22 Ekim 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Suriye ile Savaş Çıkartma Kumpasını Planlayan “4’lü” nün Konuşma Tutanağı Üzerine..


Suriye ile Savaş Çıkartma Kumpasını Planlayan
“4’lü” nün Konuşma Tutanağı Üzerine..

Dostlar,

Yerel (genel!) seçim öyle ya da böyle geride kaldı.
Gündemde kimi yaşamsal maddelerin unutturulmaması gerek.

– İlki, korkunç boyutlardaki yolsuzluğun hesabı sorulmalı; seçimle aklanma olmaz!
– İkincisi Balyoz vb. tertip davalarda tutsak alınanların salıverilmesi; sözde paralel yapının tasfiyesi,
– 3. sü gümbür gümbür geliyorun diyen “ağır ekonomik bunalım”a etkin önlem  alınması
– Ve 4. sü de Dışişleri Bakanlığı makamında Suriye ile savaş çıkartma iğrenç planlarının sorgulanması.

*****

13 Mart 2014 günü Dışişleri Bakanı’nın makam odasında geçen çok tehlikeli konuşmalar sorunu, gündem oyunları içinde gözden kaçırılmamalıdır.
(Aydınlık; 28.03.2014, http://aydinlikgazete.com/ mansetler/36682-savas-baronlari-turkiyeye-8-fuze-attiririz-iste-o-ses-kaydi.html)

Bu konuşmaları basit bir plan egzersizi olarak kabul etmek olanaklı değildir. Zaten Dışişleri Bakanı Davutoğlu da, Başbakan da içeriği kabullendi!
Balyoz kumpasında 1. Ordu’nun rutin plan semineri “Hükümete darbe girişimi” olarak tanımlanarak yüzlerce subay “Darbecilikle” suçlanmış; yıllarca hatta bir bölümü yaşam boyu hapis cezasına çarptırılmışlardır. Fatih camisinin bombalanacağı suçlaması
temel dayanak alınmıştır. Şimdi ise MİT Müsteşarı Süleyman Şah Türbesi’nin
bizzat MİT tarafından kundaklanarak Suriye’nin sorumlu tutulmasını önermektedir.
Hatta ülkemiz Suriye’den füze ile bombalanarak Suriye’ye savaş ilan edilecektir!
Bunlar en azından “iftira” suçudur ve çatışmalarda yitirilecek insanların  –
Mehmetçiğin de kurban edilmesi senaryosudur, katil planıdır!

Balyoz vd. Tertip davalarda hiçbir somut kanıt bulunamamış, onlarca – yüzlercesi sanal ortamda uydurulmuştur. CD ve sabit disklerde suç yaratma, bilirkişi raporlarıyla kezlerce kanıtlanmasına karşın, yargıda lehte olarak değerlendirilmemiş;
çürütülen sözde, üretilmiş kanıtlara dayalı ağır ceza hükümleri kurulmuştur.
Ergenekon cezalarının gerekçesi bile 8 ayda yazıl(a)mamıştır!?

Bu 4’lünün lanetli planı ise bir düşünsel egzersiz olmayıp, ciddi ciddi tasarlanmıştır.
Düşünsel olarak egzersiz düzeyinde dillendirilmesi bile, insanlığa karşı suç tasarımıdır.

Hiçbir hukuksal sonucu olmayacak mıdır bu ciddi ciddi savaş çıkarma ve
katil planlamasının?

En azından “teşebbüs aşamasında suç” olarak değerlendirilmeyecek midir??
Olay apaçık suçüstüdür, uluslararası ve iç hukuka karşı suçtur, Anayasa çiğnemidir!

Başbakan, bu dinlemeyi “ahlaksızlık” olarak nitelemiştir. Ya planlanan savaş senaryosu; ahlak içi midir??

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının derhal olaya el koyması gerekir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın inceleme başlatması salt dinlemeyi yapanlarla
sınırlı tutulabilir mi? Ya bu planları yapanlar ??

Siyasal sorumluluk açısından TBMM’de Meclis Araştırması – Soruşturması
hatta gensoru gündeme getirilmelidir.

  • Ülkenin güvenliğini sağlayamayan hükümet istifa etmelidir.

Basın, ciddi biçimde bu mide bulandıran tehlikeli, sorumsuz, hukuk dışı siyaseti sorgulamalıdır.

Muhalefet mutlaka TBMM’ye taşımalıdır..

*****

Bu konuşma kayıtlarının dökümünü bir kez daha paylaşmak istiyoruz :

http://aydinlikgazete.com/mansetler/36682-savas-baronlari-turkiyeye-8-fuze-attiririz-iste-o-ses-kaydi.html

Türkiye’de Twitter’i ve Youtube’u yasakladınız,
bir bölüm halk bu konuşmaları izleyemedi..  Ya dünya kamuouyu??
Dünya alem ve yurt dışındaki 5 milyona yakın yurttaşımız izledi, arşivledi..
Dünya aleme ülkemiz rezil edildi.. Dileriz Türkiye “Terörist ülke” ilan edilmez
ve Başbakan RTE de savaş suçlusu olarak Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmak istenmez..

Ülkemiz ekonomik – ticari – diplomatik – askeri.. ambargolarla yıkıma uğratılmaz, saygınlığı yıkılmaz!

AKP hükümeti, Türkiye ve Dünya kamuoyuna, Suriye halkı ve hükümetine doyurucu bir açıklama yaparak –zırva tevil götürmez ama!– apaçık özür dilemeli ve uluslararası hukuka bağlı kalacağına ilişkin güvence vermelidir. 2 müsteşar hemen görevden alınmalıdır. Gn. Kurmay 2. Başkanı da istifa et(tiril)meli, TSK da Türkiye kamuoyundan özür dilemelidir. İktidarın bu tür politik oyunlarına asla alet olmamalıdır. Eski Genel Kurmay Başkanı rahmetli Org. Necip Torumtay’ın, dönemin Cumhurbaşkanı
Turgut Özal’a direnerek Irak’a kanlı serüven savaşını engellemesi örnek alınmalıdır. (Bkz. “Onurlu Komutan Necip Torumtay Paşa” başlıklı makalemiz. (30.8.2011,
http://www.odatv.com/n.php?n=onurlu-komutan-necip-torumtay-pasa-3008111200)

Türkiye, ATATÜRK‘ün kurduğu bir ülke olarak
YURTTA BARIŞ – DÜNYADA BARIŞ!” ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmalıdır.

Türkiye, yine büyük komutan Gazi Mustafa Kemal Paşa‘nın şu uyarı ve öğüdünü de
aklından hiç ama hiç çıkarmadan uygulamalıdır :

  • Ulusun yaşamı tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir!

Türkiye Cumhuriyeti asla bir “haydut devlet” değildir!

Mevcut yönetim, ne yazık ki ülkemiz için uluslararası toplum ve uluslararası hukuk katında böylesi tehlikeli bir izlenim doğurmaktadır. Bu yüz kızartıcı suçlamayı
masum Türk halkının ezici çoğunluğu hak etmemektedir. Sorun salt ülkemizin
içişleri olmaktan çıkmıştır. AKP hükümeti, Ortadoğu’da ciddi sıcak çatışmalara
yol açabilecek gelişmelere yol açabilecek kertede kumar oynayarak gözü kara politikalar sürdürmektedir. Kimsenin içişlerimize karışmasını istemeyiz ancak
bu sorunun, uluslararsı hukuk çerçevesinde salt Türkiye’nin iç işi olup olmadığını da
uluslararası kamuoyuna sormak isteriz..

Sevgi ve saygı ile.
31 Mart 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net