Dostlar,
Türkiye Gündemini işgal ediyorlar bildik oyunlar ve manevralarla..
Hep yazıyoruz :
- Asker – sivil yurtseverlerimiz yıllardır zindanda tutuksuz yargılanıyor (!)….
Hâlâ!
Onları asla unutamayız, unutmamalıyız..
Bu bağlamda Sayın Dr. Müh. Ali Nejat Ölçen son derece önemli bir konuya
dikkat çekiyor.
“Kanal İstanbul” adlı 25 milyar $ portföylü fantastik proje,
gerçekte 1952 tarihli ve ABD’ye ait..
Ayrıca Montrö Boğazlar Sözleşmesi bakımından da ciddi,
kabul edilemez sakıncalar taşıyor..
Sayın Ölçen’e, bu çok önemli uyarısı için teşekkür borçluyuz. Makale aşağıda..
Sevgi ve saygı ile.
17.6.2013, Ankara
Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
=========================================
Boğaz’a Paralel Kanal İhaneti
Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak olan kanal tasarımının, ekonomik, çevresel ve de toplumsal iç göç sorununu tetikleyen olumsuz etkilerinin yanı sıra en büyük sakıncası, Montreux (Montrö) antlaşmasını yok sayan bir tasarım olmasıdır.
Lozan Antlaşması’nda Boğazlar sorununa çözüm getirilemediği içindir ki,
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bu konudaki egemenliği, dış kaynaklı kimi koşullarla sınırlanmıştı. Örneğin, Boğazların kullanımı ve bir komisyonun denetimine verilmişti. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, buna karşı çıkmanın ve çare bulmanın güçlüğü ancak
13 yıl sonra Montreux (Montrö) Antlaşmasıyla 23 Temmuz 1936 günü aşılabildi.
O Antlaşma ile “Boğazlar Komisyonu” kaldırıldı, yetkisi Devletimize tanındı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Devleti, Montrö Antlaşmasıyla Boğazlardaki deniz trafiğinin denetimini ve de “Savaşta ve barışta asker ve sivil deniz kuvvetlerinin Boğazlardan geçmesine izin vermesi ya da vermemesi yetkisini elde etmiş oldu.
Savaş durumunda eğer ülkemiz tarafsız kalırsa yalnızca tecimsel gemilerin geçmesine olanak sağlayabileceğimizi emperyal güçlere kabul ettirmiştik.
Özetle Montrö Antlaşmasıyla, Boğazlar üzerindeki egemenliğimizi
Mustafa Kemal Atatürk’ün Devleti, emperyal güçlere kabul ettirmeyi başarmıştı.
Ne yazık ki; 76 yıl sonra R.T. Erdoğan’ın Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak olan
kanal tasarımının, Montrö Antlaşması’nda Devletimizin edindiği egemenlik hakkını ortadan kaldıracağının
AKP iktidarı ya farkında değil ya da umursamıyor.
R.T. Erdoğan, o kanal projesinin kendi tasarımı olduğunu açıklarken, asıl gerçeğin
ne olduğunu ulusumuzdan gizlemiştir. Marmara’yı Karadeniz’e bağlayacak olan kanal aslında İhanet Projesidir. Çünkü Sn. İlhan Dülger’in internette iletime sunduğu bilgiler (bkz. ilhan_dulger@hotmail.com, 9.6.2013).
- Marmara’yı Karadeniz’e bağlayan kanal projesinin 1952’de ABD’de
Military Mission tarafından hazırlanmış olduğunu gösteriyor.
R.T. Erdoğan, BOP eşbaşkanı olarak ABD’nin Montrö Antlaşması‘nı yok sayan o projeyi kendi tasarımı olarak açıklamıştı. Oysa 1952’de ABD’de hazırlanan o kanal projesinin gerekçesinde “Komünist Rusya’nın olası saldırısına karşı Türkiye’ye yardım planı” olarak hazırlandığı belirtilmişti. Gerekçede yer alan tümcenin İngilizcesi şöyleydi :
- “Aid to Turkey reflect early cold war American expectation about
how the communist would attack Turkey.”
Oysa bugün kuzeyimizde Sovyet Sosyalist Birliği yok, yeni ve farklı bir Rusya var.
O devletin başkanı Putin, 2013 yılı Haziran’ın ilk günlerinde “Akdeniz’in kendi güvenlik alanı olduğu”nu dünya kamuoyuna açıklamıştı. Söz konusu çirkin kanal açıldığında
Türkiye’nin ABD ile Rusya arasında sıkışıp kalmayacağını ve ne tür felaketin içine sürüklenip sürüklenmeyeceğini kim ileri sürebilir? Çankaya’da ve de AKP iktidarında böylesi bir kaygının izlerine rastlayan var mı? Yok.
ABD’nin 1952’de hazırladığı o kanal projesi Sovyet Rusya’nın ülkemize olası saldırısına karşı ülkemize yardımda bulunacağını ileri sürerken, güdümündeki NATO sözleşmesinde (tam tersi) bir maddeyle Türkiye’yi savunma alanının dışında bırakmıştı.
- O kanal, ABD savaş Gemilerinin Karadeniz’e ülkemizin oluru olmaksızın girişini sağlayacak olan bir projedir ve Komünizmi bırakan yeni Rusya’nın buna nasıl tepki göstereceğini bugün hiç kimse bilemez.
Ve o ülkenin savaş gemileri de kanaldan geçerek Akdeniz’de girmek isteyecektir.
Söz konusu çirkin ihanet kanalında ABD ve Rusya’nın savaş gemileri birbirlerini selamlayarak mı geçecekler? AKP iktidarı ne düşünüyor; ne yapıyor iç kargaşayı körüklemenin dışında?
Marmara’yı Karadeniz’e bağlayacağı tasarlanan o ihanet kanalının ayrıntıda olan
kimi sakıncalarını da şöyle sıralayabiliriz:
1. 2012 yılı sonunda Libya’da Kaddafiye yönelik savaş gemilerini harekete geçirirken, NATO’nun Akdeniz’i kendi yetki alanı içine alması ve İzmir kentimizde NATO
Kara Kuvvetleri Karagahı’nın kurulması ve patriot füzelerinin ülkemizde konuşlanması
eğer işgal değilse bunun açıklanması nasıl yapılabilir?
2. O Patriot füzelerini gönderme yetkisini kendi Parlamentosundan alırken
Almanya, o patriotlar TBMM’nin kararı ve bilgisi olmadan topraklarımıza girebilmektedir.
Dünyanın hangi demokratik ülkesinde böyle bir parlamentoya ve böyle sorumsuz bir siyasal iktidara rastlanabilir?
3.Karadeniz’i Marmara’ya doğal olarak bağlayan Boğaz trafiği, aşırı ölçüde artışa uğradığı için mi yeni bir kanal bağlantısına gereksinim doğdu? Buna AKP iktidarında
hiç kimse olumlu yanıt veremez. O nedenle ekonomi dışı siyasal tutsaklık projesidir
o ve Türkiye’mizi Montrö Antlaşması’nın dışına itekleyecektir. Bitmedi:
4.Montrö konferansında tartışma konularından biri, antlaşmanın geçerlilik süresiyle ilgiliydi ve Sovyetler Birliği ile İngiltere bu konuda düşün birliğine varamamıştı.
Sovyetler Birliği, Montrö Antlaşması’nın 50 yıl için geçerli olmasını ileri sürerken, İngiltere delegesi sürenin 12 yıl olmasını önermekteydi. Söz konusu “çılgın kanal” aslında Montrö’nün geçerlilik süresini de ortadan kaldıracak mı?
5.Kanalın yapımını bir ABD firması üstlenir ve ABD kredisi devreye girerse,
Milli Gelirine yakınlaşan ağır dış borç yükü altındaki Türkiye, öylesi koşullara karşı çıkacak direnci gösteremeyecektir.
Yukarıda açıkladığımız 5 temel sakıncayı içinde taşıyan bu projeye karşı çıkmak
her yurtsever bireyin görevi olmalıdır.
T.C. Ali Nejat Ölçen