Etiket arşivi: Mustafa Fehmi Kubilay

MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİ HER KOŞULDA KUBİLAY OLARAK 100 YILDIR VARLAR, AYAKTALAR

Sefa Yürükel,” Ermeniler tarafından yapılan soykırımların peşi bırakılmamalıdır!” – Brüksel Türk

Sefa Yürükel
Antropolg- Yazar

Adı, Mustafa Fehmi Kubilay olan bir yiğit devrimci öğretmen ve asker, Menemen’de, 92 yıl önce, 23 Aralık 1930 tarihinde, Cumhuriyeti ve devrimci idealleri savunduğu için katledildi.

Bugünün Türkiye’sinde ise şimdi iktidarda olan ve Kubilay’ı şehit eden ideolojiyi taşıyan bu mevcut gerici güce ve o günün gericilerine karşı çıkarken ve o günün emperyalizminin desteklediği bugünkü iktidarın seleflerince katledilen devrimci öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay‘ı şükranla anarken, o gün Mustafa Kemal’in bu yiğit askerinin başına gelenler, bugün de yine aynı güçlerce 92 yıl sonra da olsa değişik biçimlerde ve yıllar sonra yine Mustafa Kemal’in askerlerinin başına aynı gerici amaçlar ve hedefler doğrultusunda ve yine emperyalizmden destekler alarak getirilmektedir.

Türkiye’de yine bugün de Mustafa Kemal’in askerlerine karşı harekete geçen o günkü gericilerin halefi olan bugünkü gerici iktidar tarafından, yine emperyalizmin istekleri ve onların destekleri  doğrultusunda yürütülen ve sürdürülen bu gerici süreç, Mustafa Kemal’in askerlerini:

103 Amiral davasında olduğu gibi, mahkemelerle ve davalarla korkutmaya çalışarak, sindirmeye çalışarak, gözaltına alarak, emperyalizmin örgütü FETÖ tarafından planlanıp icraa edilen 28 Şubat kumpas davasında olduğu gibi Em. Org. Çetin Doğan ve silah arkadaşlarını hapislere atarak, Em. Korg. Vural Avar örneği cezaevinde ölmesinin koşullarını yaratarak ve Cumhuriyete ve Mustafa Kemal’e bağlı olan bu yiğit askerlere rütbe sökümleri ve ağır cezalar adı altında gözdağı vererek ve aynı zamanda bu yiğit askerlere karşı düşman hukuku uygulanıp onları hapislerde çürütmek için tutsak ederek, tutuklayarak, çeşitli doğal, toplumsal ve hukuksal olanaklardan yoksun bırakarak ve Em. Jnd. Krm. Alb. Aziz Ergen gibi orduevlerine girmesi yasaklanarak sürdürülmektedir.

Görüldüğü gibi, bu tip gerici hamleleri korkudan katmerli bir kin ve nefretle Mustafa Kemal’in askerlerine karşı vicdansızca yapanlarca hala bu gerici süreç, iktidar odaklı olarak sürdürülmekte ve bu son süreçte yaşanan olaylardan çıkarıldığı gibi, emperyalizme bağlı aynı Ortaçağ ideolojisinin 92 yıl öncesinde olduğu gibi ve bugünkü selef – halef ilişkisince yine Türkiye‘de Mustafa Kemal’in askerlerine karşı yinelenmektedir.

Kısaca  Mustafa Kemal’in askerlerine karşı bugün de pervasızca yapılan bu saldırılar, emperyalizme bağımlı aynı gerici ideolojinin 92 yıl sonra da o günün gerici seleflerinin bugünkü haleflerince, bugün yine Türkiye’de iktidar kaynaklı olarak, değişik kategorilerde ve katmerli bir biçimde gerçekleştirilmektedir.

O gün, emperyalizme bağlı olan bu gericileri Atatürk’ün bizzat devrimci emriyle milli devlet, bunları dünya aleme ibret olsun diye hak, adalet, birlik ve dirlik için Millet adına ezmişti. Çünkü  o gün iktidarda devrimci ve anti-emperyalist bir Atatürk ve devrimi yapmış kadrolar ve devrimci bir millet vardı. Şimdi ise karşı devrimci ve emperyalizm tarafından iktidara getirilmiş bir gerici iktidar, karşı devrimci kadrolar ve belli bir düzeyde edilgen kılınmış bir Millet var.

Fakat  “bu iş“ daha bitmedi. Gericiler ve  emperyalizm hiç de erken sevinmesinler.
Bu gericiler ve onların bağlı olduğu emperyalistler 92 yıl önce olduğu gibi yine yenilecekler.  Çünkü hala binlerce Mustafa Kemal’in Askeri tüm Türkiye sathında, sözleri ve eylemiyle diri ve direnen olarak var.

Ama tek sorunları var; o da Kuvvayi Milliye gibi çok örgütlü değiller, icracı değiller.
Ve bu yüzden de ortak olarak ulusal ve Kemalist bir eyleme geçemiyorlar.
Ama bugün iktidardakiler, bu milli askerlerin çok örgütlü olmadığı bu hallerinden bile korkuyorlar. Her saldırılarında korkunun ürettiği icraatları içinde ise her gün kendi zaafiyetlerini üretiyorlar. Yani her saniye “bir şey mi olacak??” diye panik (ürkü) içindeler.
“Enselerine “ bakarak yürüyorlar.

Dün bu gerici iktidara karşı, Jön Türk komutan Vural Avar’ın cenazesinde yer alan binlerce Mustafa Kemal’in askeri, net tutumlarını onurlu bir biçimde gösterdiler. Dün Başkent, onların Cumhuriyete ve Devrimlere ve gerçek silah arkadaşlığına bağlılık haykırışlarıyla yankılandı.
Ve aynı devrimci Kemalist ruh, bu Milletin içinde Kuvvayi Milliye ruhunu taşıyan siyasal, sosyal ve kültürel gruplar olarak da var. Ve ölmedi.

Bunlar, dün Mustafa Kemal’in askeri Vural Avar’ın cenazesinde olduğu gibi, Millet içinde aynı ruhla yarın söz ve eylemlerinde Cumhuriyete ve Atatürk ideallerine bağlılığı yine aynı biçimde haykıracaklar. İşte bunlardan, bu devrimci ruhu taşıyan Mustafa Kemalcilerden bugünkü Menemen’in gerici halefleri iktidarda olsalar bile çok korkuyorlar. “Yarın ne olabilir??” diye çok korkuyorlar. Aman ne korkuyorlar. Korksunlar. Korkacaklar. Korkuları onların hapishanesi olacak ve onların korkudan kaynaklanan zaafları olan bugünkü Kubilaylara karşı düşmanca  ve çağdışı baskıları onların yıkımını ve sonunu getirecek. Yani meydan boş değil. İyi ki değil.

Her zaman olduğu gibi bağımsızlıkçılar:

Atatürk ile kalın
Cumhuriyetle kalın
Bilimle kalın
Akılla kalın
Hoşçakalın

Kubilay’ın kesik başı ve günümüz siyasal İslamı

OSMAN SELİM KOCAHANOĞLU
ARAŞTIRMACI – YAZAR

Cumhuriyet, 23 Aralık 2021


***
Not : Geçen yıl bu gün yayımladığımız bu önemli yazıyı yineliyoruz.
23 Aralık 2022, Dr. A. Saltık
***

Tarihte sahte peygamberler, sahte Mesih ve Mehdiler, başı kesilen şeyhler görülmüş ama böylesi bir olay yaşanmamıştı. Kabakçı Mustafa isyanında Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın cesedi yerlerde sürünmüş ama başı kesilmemişti. 31 Mart’ta Asar-ı Tevfik zırhlısı süvarisi Binbaşı Ali Kabuli, Abdülhamit’in gözleri önünde linç edilmiş ama başı kesilmemişti. 

23 Aralık 1930 Salı günü, insanlık tarihinin en hunhar cinayetlerinden biri Menemen’de işlendi. Sekiz sene önce Yunan işgalinden kurtulan Menemen’de öğretmen ve Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay başı kesilerek şehit edildi. Kubilay da başını kesen Derviş Mehmet de Girit göçmeni, yoksul aile çocuklarıydı. Kubilay 24, Derviş Mehmet 34 yaşındaydı. Birbirini tanımazlardı. Derviş Mehmet köylerde bağ bahçe işlerinde amelelik yapardı. Çatışmada öldürüldüğü için bir fotoğrafı bile yok. Sadece yakasına iğnelenmiş Şeyh Hafız Ahmet’in üç köşeli “Mehdiye kurşun işlemez” muskası bulunmuştu. Derviş Mehmet’i bu yola sürükleyen, hurma kültürünün Mehdilik hezeyanlarıydı…

İKİ AYRI SEMBOL

Kubilay Cumhuriyet ülküsünün, Derviş Mehmet Mehdilik hezeyanının sembolüydü. Baş kesmek, yol kesmek, kol kesmek, kurban kesmek, ağaç kesmek, bir kılıç darbesiyle kırk kelle uçurmak Anadolu kültürünün Battalgazi destanında okuduklarıydı. Şimdi de bir kesikbaş efsanesi Menemen’de yaşanıyordu.

Kubilay Girit’ten İzmir’e göçen yoksul bir aile çocuğu idi (1906), adını Mustafa Fehmi koymuşlardı. Bursa Muallim Mektebi’ni bitirip (1926) öğretmen olmuştu. Türk ocaklıydı, Kubilay adını kendi almıştı. Menemen’de yedek subaydı.

Aralık 1930 Salı. Derviş Mehmet ve üç yoldaşı Bozalan köyünde esrarla motive olmuşlardı. Mübarek Şaban ayının üçüncü günüydü. Derviş Mehmet, dört yoldaşıyla Menemen’de bir Mehdilik gösterisi planlamıştı. Müftü Camii’nde az sayıda cemaat vardı.

Derviş Mehmet, “Aziz cemaat ben Mehdi’yim, dinimizi korumak için buraya geldim” diyerek, mihrabın yanındaki sancağı alıp dışarı çıktı… Tekbir sesleriyle cemaati ve orada toplanan kalabalığı sancağın altına davet ediyordu…

Menemen’deki alay komutanı, bunları dağıtmak için Kubilay’ı görevlendirmiş, o da bir manga askerle meydana gelmişti. Mangasını bir yana koyarak tekbir getiren Derviş Mehmet’in yakasına yapıştı.

– Siz kimsiniz? Haydi dağılın bakalım!..

– Ben Mehdi Mehmet’im be adam, sen kim oluyorsun?

Kalabalıktan açılan ateşle yaralanıp yere düşen Kubilay sürüne sürüne Müftü Camisi önündeki merdivenlere gelebildi. Avının yerde çırpındığını gören Derviş Mehmet, torbasından çıkardığı tırtırlı bağ bıçağıyla Kubilay’ın boğazını bir koyun gibi keserek başını gövdeden ayırdı. Avının kesik başını, caminin önündeki şimşir taşa vurarak kanını silkeledi. Kesik başı yeşil sancağa takarak tekbir getirmeye başladılar…

Menemen olayını anlamak için Derviş Mehmet ve beş meczup arasından suçlu aramak yetmez; onları Mehdilik hezeyanına sürükleyen zihinsel serüven okunmalıdır. Saltanat kaldırılmış, Cumhuriyet ilan edilmiş, hilafet kalkmış, 1925’te tarikatlar kapatılmıştı. Medrese ve tarikatlar desteksiz ve işlevsiz kalmıştı. Şirke bulaşmış bu yapılar Cumhuriyete nefret kusuyordu.

15 Haziran 1926’da İzmir’de Atatürk’e bir suikast girişimi olmuş, 19 kişi asılmıştı (13 Temmuz 1926). Bu suikasttan dört sene sonra da bu facia ortaya çıkmıştı. Hakimiyeti Milliye olayın arkasında olanları işaret ediyordu:

  • “Tekkeleri kapadık fakat dervişler yaşıyor!
  • Medreseleri kapadık, halifeliği kovduk fakat saltanatın nimetleri hâlâ zihinlerinde…
  • Şapkayı giydirdik fakat hâlâ bizi tekfir ediyorlar…”

AYNI İRTİCA KURUTULMALI

Hilmi Ziya Ülken, Yunus Nadi ve Hamdullah Suphi olayı milli bir Kerbela görüyor, Necip Fazıl Hakimiyeti Milliye’de yeşil irticanın kanını kurutmalı diyordu. Şöyle:

“…Dünya kuruldu kurulalı bu kadar küçük bir hadise, bu kadar büyük bir baş doğurmadı. Ne 31 Mart ne Şeyh Sait isyanı, mahiyet ve ruh olarak Menemen hadisesiyle boy ölçüşemez… Mesul Derviş Mehmet ve avenesi değildir. İrtica buz dağları gibi suyun yüzüne sivri bir uç çıkardı. Mesul bu uç değil, buz dağının heyet-i mecmuasıdır. Bu ucu tepelemekle, hiçbir nişane bırakmamakla dağı kaldırmış olmayız. O dağı tuzla buz etmek lazım. Mesuller, suyun yüzüne çıkmayanlar, o birkaç kişiye sinsi sinsi omuz verenlerdir. ”

Necip Fazıl’ın cümlesi şöyle bitiyordu: “…Gözüme görünen şeyi açıkça, tertipsiz ve imansız söylüyorum. Eğer inkılabı zayıf tutarsan, eğer inkılabın yüreğini, hassasiyetini ve sinirlerini temsil etmezsen, bıçağın ters tarafı ile yirmi dakikada kesilen Kubilay’ın kafasında sana tevcih edilen akıbeti seyredebilirsin…”  (Hakimiyeti Milliye, 5 Ocak 1930)

Bu satırların sahibi Necip Fazıl yıllar sonra Atatürk ve Cumhuriyet havariliğinden vazgeçip, kimlik ve kişiliğini inkâr ederek Süper Mürşit olunca irticanın koynuna bizzat kendisi sığınacak, bu yazılarını da çöp sepetine atacaktır.

Abdülbaki Gölpınarlı ise tarikat taassubunun irrasyonel yüzünü Nakşilerde görüyordu:

“… Tarikat yobazı, her şeyi Tanrı tecellisi görür fakat kendine uymayanları Yezit diye dışlar. Şeriat yobazına göre Müslüman yalnız kendisidir; kendine uymayanlar dinsizdir. Başını ustura ile kestirmeyen, sakalını çembervari bırakmayan, başına bere giymeyeni gavur sayar; her yeniliğe düşmandır…”

Tarikatlar kapatıldığı tarihte (1925) İstanbul’da 16 tarikat ve 438 tekke faaldi. Sadece İstanbul’ da Nakşiliğin 60’dan fazla tekkesi vardı. Olguları hipnotize edip hurafeye güncellik veren bu yapılarda Kurtuluş Savaşı şöyle yorumlanırdı:

“…Büyük Zafer, Yunan hezimeti diyorlar… Bunların hepsi uydurmadır… Onların yaptığı nedir bilir misiniz? Avlunuza bir köpek gelmiş, siz de hoşt deyip kovalamışsınız, hepsi bundan ibaret…”

Hurma kültüründen beslenen tarikatlar Kubilay’ın kesik başını hiç üzerlerine almazlar. Halbuki sinsi irtica yılanı Menemen’de bir öğretmenin başını keserek intikam almıştı. Derviş Mehmet, kavradığı taassup bıçağıyla tekbir getire getire avına saldırırken Cumhuriyetin de boğazına sarılyordu

AYNI ZİHNİYET

Menemen olayının ardından bir divanı harp kurulup bir soruşturma başlatıldı. Manisa’daki emekli imam Rizeli Laz İbrahim’in, Erbilli Esat’ın bölge halifesi ve bazı müritlerin Esad Efendi’nin köşkünde misafir edildiği ortaya çıktı.

Yargılanan 105 sanıktan çoğu beraat etti, 37 kişiye idam kararı verildi. Esat Efendi dahil 6 kişinin cezası yaş haddinden hapse çevrildi. TBMM tarafından 31 idam kararı onaylanarak 4 Şubat 1931 günü Menemen’de infaz edildi.

  • Cumhuriyetin yasakladığı tarikatler, günümüz iktidarı tarafından serbest bırakılmıştır.

Medrese ve tarikatların karşı çıkmadığı, tek bir yenilik yoktur. Batı kilisesi kendi alanına çekildiği halde bunlar ortaçağ çukurundalar.

Tarikat ve medrese kültürünün, sosyal hayata düzen verme, ileriyi geride arama, gerekirse kan dökme anlayışı değişmiş sayılmaz.

Menemen’den 63 yıl sonra (2 Temmuz 1993) Madımak Oteli’nde, 33 aydının benzin dökülüp yakılması, Kerbela’dan farksızdır.

Otel yakılırken yükselen “Allahuekber” sesleriyle, Tanrı katından destek arandığı açıktır.

15 Temmuz FETÖ kalkışması da aynı kültürün devamıdır…

 

ADD İZMİT ŞUBESİ’nden UĞUR MUMCU BASIN AÇIKLAMASI


Dostlar,

ADD İzmit Şubesi Başkanı yılların kadim dostu Sn. Ahmet KAVAZ,
çok vurucu bir basın açıklaması metni hazırlamış..
Anlaşıldığına göre 24.1.14 günü
Uğur Mumcu‘yu anma töreninde okuyacak
ve basına dağıtacaklar..

Bu etkili metni paylaşmak isteriz..

Sevgi ve saygı ile.
23 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=================================

ADD İZMİT ŞUBESİ’nden UĞUR MUMCU BASIN AÇIKLAMASI

Ahmet_Kavaz_ADD_Izmit_Sb._Bsk

Uğur MUMCU, 21 yıl önce Emperyalizmin karanlık labirentlerinde alçakça planlanmış ve kandan, karanlıktan beslenen tetikçiler tarafından canice düzenlenmiş bir suikastın kurbanıdır.  

Uğur Mumcu’yu katledenler;

Bahriye Üçok’u,
Muammer Aksoy’u,
Ahmet Taner Kışlalı’yı,
Necip Hablemitoğlu’nu,
Çetin Emeç’i,
Bedrettin Cömert’i,
Bedri Karafakioğlu’nu,

Cavit Orhan Tütengil’i,
Onat Kutlar’ı,
Turan Dursun’u,
Savcı Doğan Öz’ü,

Sendikacı Kemal Türkler’i,
Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul…. ve Gaffar Okkan’ı

Jand. Gn. Komutanı Org. Eşref Bitlis’i de
…..
katledenlerdir.

Türk Ulusu’nun bu yiğit ve onurlu evlatlarını aramızdan alanlar;
Bahçelievler, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi… katliamlarını da tertipleyenlerdir.

Temeli bilim ve kültür olan Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin
laik, demokratik hukuk devleti olmasından, bağımsız olmasından;
kadınlarının, emekçilerinin, yurtseverlerinin onurlu ve başları dik olmasından
rahatsızlık duyan karanlık güçlerdir onlar.

Arkadaşlar,

Uğur Mumcu da dahil, pek çok gazetecimizi, aydınımızı, bilim adamımızı ve daha nice yurtsever insanımızı acımasızca ve hunharca katleden caniler henüz yakalanmış değillerdir.

Oysa ölüm emirlerini verenlerin, bu pusuları ve kumpasları kuranların kim olduklarını
çok iyi bilmekteyiz. Onlar 1919’larda da vardı…1930’larda Mustafa Fehmi Kubilay’ı aramızdan alanlarda onlardı. Onlar, tarihsel – toplumsal belleğimizin bir kenarında silinmeyecek biçimde yazılıdırlar.

Arkadaşlar,

Uğur Mumcu ve öbür aydınlarımızın teker teker suikastlara kurban gitmeleri
bizleri yılgınlığa ve umutsuzluğa asla sürüklememiştir. Şu çok iyi bilinmelidir ki,
bizim için koşullar 1919’dan daha kötü değildir.
Mustafa Kemal ATATÜRK gibi başkomutanı olan bir Ulusun, tehlike nereden gelirse gelsin, her zaman ezip geçecek güce ve inanca sahip olduğu çok iyi bilinmelidir.

Arkadaşlar,

Atatürk ilke ve devrimlerinin yürekli savunucusu Uğur MUMCU
bir söyleşisinde şöyle demektedir :

  • “Hangi iktidar din sömürüsüne sığınmışsa, yıkılmıştır.”

Evet, bugün yaşadıklarımız O’nun bu saptamasının ve öngörüsünün gerçekleşmesinden başka bir şey değildir. Din maskesi altında kurulan saadet zincirleri, rüşvet, soygun, vurgun ve talan dayanışması çatırdamıştır.

Yıkılacaklardır!

Değerli arkadaşlarım,

Başta Uğur MUMCU olmak üzere,
Tüm devrim şehitlerini bir kez daha saygı ve minnetle anarken,
son söz olarak şunları söylemek isterim :

Bizler, bize bu ülkeyi canları ve kanları pahasına teslim edenler kadar namuslu, cesaretli ve kararlı olmak zorundayız. Bugün için en büyük tehlike dinci ve gerici yapılanmadır. Ülkemizi örümcek ağı gibi saran bu cemaat, tarikat ve bölücü ittifaka karşı uyanık olmak zorundayız. Bu ittifakı dağıtmak yok etmek asli görevimiz olmalıdır.

Özetle Uğur Mumcu’nun bizden istediği de buydu.

Saygılarımızla.
24 Ocak 2014

Ahmet KAVAZ  
ADD İZMİT ŞUBE BAŞKANI

83 Yıl Sonra Kubilay’ı Anmak…


83 Yıl Sonra Kubilay’ı Anmak…
 

Evet dostlar,

23 Aralık 1930’da, günümüzden 83 yıl önce, Memenen’de ayaklanan kanlı irtica,
genç öğretmen asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay‘ın boğazını bağ bıçağı ile keserek
şehit etmişti… Katil Derviş Mehmet şürekası robotlaştırdığı müritleri ile
bununla da yetinmeyip Kubilay’ın kafasını gövdesinden ayırarak bir sopaya geçirmiş
ve Menemen sokaklarında yeşil irtica bayrağı ile dolaştırmışlardı.

1374 yıl önce de Kerbela‘da da Muhammet Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’in başını kesen Yezit’in askerleri, çölde O’nun başı ile ayak topu oynamışlardı!
(Alevilerin bir bölümü, bu nedenle futbola sıcak bakmaz..)

Mustafa Kemal Paşa Kırklareli’nden Edirne’ye geçtiğinde Menemen’deki acı olayı öğrenmiş ve duyduğu tarifsiz acı ile, Başbakan İsmet Paşa‘ya Menemen’in yerle bir edilmesi buyruğunu vermişti. İsmet Paşa çooook deneyimli bir devlet adamıydı..
Dava ve silah arkadaşını çoook yakından tanıyor, yüreğindeki yangını derin empati ile
kavrıyordu.. Buyruğu birkaç gün askıya almış ve Cumhurbaşkaı Kemal Paşa‘yı yatıştırmıştı.

İstiklal Mahkemesi kuruldu ve 1 aya varmadan yargılamayı bitirerek 30’a yakın
katil sürüsü (28 kişi) olay yerinde idam edildi.. Devrim, meşru savunmada idi..

*****

Bu elleri kanlı sefil katillerin torunları günümüzde milletin vekili  görevindeler..

Sivas katliamında insanları Madımak otelde tasarlayarak yakarken (2 Temmuz 1993)

  • “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu; burada yıkılacak!”

diye nara atarak seyredenlerin avukatlığını üstlenen kimilerinin Bakan olması gibi..

Acaba İNSANLIĞA KARŞI İŞLENEN SUÇLARDA da -üstelik tasarlayarak
35 insanı yakanlar için de- savunmanlık üstlenmek avukatlık meslek etik kurallarında
var mı? Yoksa Baro, kutsal savunma hakkı adına zoraki görevlendirdiğinde
zorunluluk nedeniyle mi üstlenilir böylesi bir görev?

Bugün AKP kabinesinde Bakan olan zat, nasıl üstlenmiştir katillerin savunmanlığını??

ADD, önceki yıllarda olduğu gibi, bu yıl da Devrim Şehidi öğretmen asteğmen
Mustafa Fehmi Kubilay’ı ve şehit bekçiler Şevket ve Hasan’ı yerinde anacak
tören düzenliyor..

Program aşağıda..

menemen2013

Derdimiz acıları ve toplumsal travmayı tazelemek değil..

Tersine, meslektaşımız Dr. Erich Fromm’dan bu yana çölün suya özlemi gibi nedenlerini arayageldiğimiz insanın içinde hemcinsine karşı yer alan
sevginin de şiddetin de bilimsel kaynaklarını anlamak ve yönetmek..

Erich_Fromm_Sevginin_ve_Siddetin_Kaynagi
İkinci olarak tarih bilinci geliştirmek.. Kin ve intikam dürtülerini dışlayıp denetleyerek dünü öğrenmek ve bugünü irdeleyebilmek; ardından da geleceği yordayabilmek..

Başbakan R.T. Erdoğan’ın dediği gibi “dininizi ve kininiz eksik etmeyin! asla değil..

Bu söylem, dar anlamda yasalara karşı ayrımcılık ve insanları düşmanlığa sevk etme suçu!

Geniş anlamda ise bir başka insanlık suçu.. Her türlü akıl ve izandan yoksun
çok sakıncalı bir söz.. Aklı başında hiç kimsenin ağzından çıkmaması gerekir..
Ne yazık ki öznesinin dokunulmazlığı var..
Dileriz ileride bu çook tehlikeli söyleminin de hukuksal hesabını verir..

Geçen yıl bugünlerde Kubilay için birkaç dosya koymuştuk web sitemize..

Bakılması uygun olur.. Adları ve erişkeleri (linkleri) aşağıda..

1. KUBİLAY’dan GÜNÜMÜZE DEVRİM ŞEHİTLERİMİZ
http://ahmetsaltik.net/2012/12/23/kubilaydan-gunumuze-devrim-sehitlerimiz/

2. 82. YILINDA KUBİLAY OLAYI ve DERVİŞ MEHMET’İN ARABASI
http://ahmetsaltik.net/2012/12/23/82-yilinda-kubilay-olayi-ve-dervis-mehmetin-arabasi/

3. MENEMEN OLAYI ve ŞEHİT ASTEĞMEN KUBİLAY
http://ahmetsaltik.net/2012/12/23/menemen-olayi-ve-sehit-astegmen-kubilay/

Sevgi ve saygı ile.
23 Aralık 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net