Etiket arşivi: Kılıçdaroğlu

Yılmaz Özdil: Akp-Chp koalisyonu olur mu?


Akp-Chp koalisyonu olur mu?

portresi_kravatli

 

Yılmaz Özdil
SÖZCÜ,
27.6.2015

 

 

Karpuz alıyoruz.
Bildiğin kabak tadı.
Maliyet azalsın, ağır çeksin, geç bozulsun diye kabak aşısı yapıyorlar.
Kabuğu karpuz.
İçi kabak.

Güya taze taze yiyelim diye pazara gidiyoruz.
Ne çilek, çilek gibi kokuyor, ne şeftali, şeftali gibi kokuyor.
Ambalajlı market rafı gezmekle, açık pazar tezgahı gezmek arasında
fark kalmadı.
Sebzelerin hepsi tornadan çıkmış gibi, ebatları, renk tonları bile aynı.

Hıyarı Antalya’da kesiyorlar, 11 santim, kamyona yükleyip İstanbul’a getiriyorlar, 13 santim… Öyle hormon basıyorlar ki, hıyar yolda bile büyüyor!

GDO desen, ayrı kepazelik…
Dayanıklı olsun diye, balık genini domatese,
bakteriyi patatese monte ediyorlar.
Sonradan para ödeyip ilaçlama yapacağına,
haşere ilacını tohumlara kakalıyorlar.
Bu memleketin cumhurbaşkanı, adında “domuz” var diye, “domuz gribi aşısı” olmuyor, domuz genini soya fasulyesinde yediriyorlar,
cumhurun haberi olmuyor.
Genetiği değiştirilmiş mısırdan sıvı şeker üretiliyor, çikolatadan sakıza, meşrubattan ketçapa, bin küsur üründe var.
İneğe ve koyuna insan geni şırınga ettiler,
bebekler için anne sütü sağıyorlar.
Türkiye’de piyasaya sürülen mamalarda GDO saptandı.

Dünyanın en bereketli topraklarında yaşarken,
saman ithal etmeyi başarıyorsan…
Havuç diye maymun pipisi yedirmediklerine şükredeceksin.

Ve hal böyleyken, soruyorlar…
Akp-Chp koalisyonu olur mu?

Kılıçdaroğlu’na Tayyip Erdoğan’ın seyreltilmiş badem bıyığını takarsın, burnunu Zafer Çağlayan’ın burnuyla değiştirirsin, Egemen Bağış’ın
gıdısını monte edip, saçlarına da jöle sürdün müydü, mis gibi olur.
Niye olmasın?

Türban ilköğretimde; Kılıçdaroğlu ne kadar övünse azdır!


Türban ilköğretimde; Kılıçdaroğlu ne kadar övünse azdır!

portresi

 

İSMET ÖZÇELİK
AYDINLIK, 26.9.14

 

Açıklama Bülent Arınç’tan geldi. Üniversite, kamu derken türban ortaokul ve liseye kadar indi. İlk açıklamaya göre ilkokula kadar iniyordu. Ama sonra bir düzeltme yapıldı.

Hükümet IŞİD konusunda sıkışınca, IŞİD’e verilenler sorgulanmaya başlayınca gündem değiştirme ihtiyacı ortaya çıktı. Bu karambolda türbanda son noktaya gelindi. Bir taşla iki kuş vurma denemesi yapıldı.

IŞİD’le yapılan “diplomatik” görüşmede, “Türkiye’de türbanın ortaokul ve liselerde serbest bırakılması” da var mıydı bilmiyorum ama, ortada bir “katakulli” olduğu kesin!

ZAVALLI CHP

Yolu Kılıçdaroğlu açtı. Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen üniversitede türbana destek verdi. Hatta “Üniversitede türban sorununu biz çözdük..” bile dedi.
AKP kamuda türban konusunda geri çekilmişken Kılıçdaroğlu yeniden gündeme getirdi. AKP de fırsatı kaçırmadı, atılan pası gole çevirdi. Türban kamuda da serbestleşti. Türbanlı memurlarımız, hakimlerimiz, hatta öğretmenimiz oldu.

Şimdi de ortaokul ve liselerde türban serbest. Kılıçdaroğlu’ndan hiç ses yok. Beyefendi ne kadar övünse azdır. AKP’nin elindeki bir kozu daha aldı (!)
Artık AKP’nin elinde fazla bir koz kalmadı. Kılıçdaroğlu 2015 seçimlerine hazır!

CHP’NİN YASAKLARI

Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin yasakları var. Örneğin türbana karşı çıkmak yasak. Bir milletvekili bu konuda açıklama yapmaya kalkınca hemen uyarılıyor.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı hatırlatılınca da “Ama biliyorsun partinin bu konudaki tavrı belli…” diyerek susmasını isteniyor.

Açılım” konusunda da aynı. Yasak var. Anayasaya açıkça aykırı “Yeni PKK yasası”na karşı çıkmak bile adeta suç. Yasa anayasaya aykırı. Ama CHP yönetiminin politikalarına uygun. Tabi AKP de bu durumdan memnun.

AKP kulislerinde sık sık “Allah her iktidara CHP ve MHP gibi muhalefet nasip etsin” denmesi de her şeyi açıklıyor.

MİLLETVEKİLLERİNİN HALİ

CHP milletvekillerinin durumu içler acısı. 2015 seçimlerine kilitlenmiş durumdalar. Türkiye’nin içinde bulunduğu durum onların umurunda bile değil. “Ceylan derisi koltuk” uğruna “değerlerinden”(!) vazgeçenleri ibretle izliyoruz.

Düne kadar eleştirdikleri duruma bugün sessiz kalıyorlar. PKK’nın okul yakmasına bile “Bu işlere beni karıştırmayın” diyenler bulunuyor. “Türban 10 yaşına kadar düştü, ne diyorsun?” sorusu karşısında “Acaba genel başkanla ters düşer miyim?” endişesi yaşayanlar var.

Halk CHP’den umudunu kesiyor. Ama bunlar umutlu. CHP 2011 seçimlerinde 135 milletvekili çıkarmıştı. Şimdi 70-80 milletvekilini paylaşma derdine düşmüşler.
Yakında herkes birbirine düşerse sürpriz olmayacak.

Pastanın ciddi bir şekilde küçüleceğinin farkındalar. CHP’ye verilen “mecburi” ya da “kerhen oy”un sonuna gelindiğinin bilincindeler..!

İKİ TARAFIN DA PATRONU AYNI OLUNCA!

AKP ile CHP yönetimi arasındaki uyum dikkatlerden kaçmıyor. Bütün kritik konularda aynı tavrı sergiliyorlar. ABD taleplerinin yerine getirilmesinde birbirleriyle yarışıyorlar. MHP Genel Başkanı Bahçeli için de durum aynı. “Yandaş muhalefet” deyimi ilk kez Kılıçdaroğlu ve Bahçeli döneminde gündeme geldi.

CHP ve MHP seçmeni de gelişmeleri tartışıyor. Özellikle “ABD koalisyonuna hemen girelim” ve “ortaokul-lisede türban serbestisi” sonrasında CHP’de yönetim daha çok sorgulanır oldu. Yapılan dost toplantılarında CHP’lilerin boynu bükük. Ama öfkeleri büyük!

İktidarın da muhalefet yönetiminin de “patronu” aynı olunca fazla söze gerek kalmıyor.

“Gizli” görüşmeler partileri ne hale getiriyor!

===========================================

Dostlar,

İçimiz acıyarak paylaşıyoruz…

Laiklik_tehlikededir_diyemem

CHP’nin bir an önce kendine gelmesi gerek!..

CHP’nin kendisine getirilmesi gerek..

CHP’ye üye olup çalışmak ve partiyi KEMALİST rotaya yeniden oturtmak gerek..

Birşeyler yapmak gerek..

Birşeyler yapmak gerek..

Sevgi ve saygı ile.
29.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Ordu PKK ile birlikte IŞİD’a karşı mı savaşacak?


Ordu PKK ile birlikte IŞİD’a karşı mı savaşacak?

portresi

 

Bülent ESİNOĞLU
bulentesinoglu@gmailcom, 15.9.14

 

Öncelikle Amerika neden BOP Projesini yeniden güncellemek zorunda kaldı, buna açıklık getirelim.

Amerikan zenginleri zor durumda, Avrupa zenginleri zor durumda…

Dünya pazarlarında yitirdiklerini geri kazanmak istiyorlar.
Bunun için de ABD ve AB zenginlerinin güvenlik örgütü olan NATO’dan
çok şey bekliyorlar.

Bekliyorlar ki, NATO onlara yeni olanaklar açan savaşlar çıkarsın.

Amerikalılar buna, War is business diyorlar. Savaş kazanç getiren bir iştir.

Ukrayna, Ortadoğu, Afganistan, Somali bundandır.

Hatta Avrupa’da, sosyal kalkışmalar artmış, bölünme şarkıları almış başını gitmektedir. ABD’de, yeniden zenci meselesi hortlamıştır.

Amerika, müttefiklerini bir araya getirerek, yeni girişeceği savaşı meşrulaştırma peşindedir.

Asıl sorun, yarım bıraktığı Suriye işini tamamlamaktır.

  • IŞİD, bölgedeki milli devletleri parçalamak veya istikrarsızlaştırmak için,
    ABD tarafından kurulmuştur.

Esad, “Teröre destek verenler, terörle mücadele etmezler..” diyor.

Hem IŞİD terörü ile savaşıyoruz diyorlar, hem de Suriye, meşru devletine karşı terör yürüten, sözde ılımlı İslam’ı (ÖSO) destekliyorlar. Şimdi ılımlı olanlar da, silahı aldı mı radikalleşiyor.

Böyle baktığınız zaman sahte bir ortam ile karşı kaşıyayız.

Türkiye sınırlarından yapılan petrol kaçakçılığını da öne çıkararak,
Türkiye’yi Sünni Koalisyonuna zorluyorlar.

Ortadoğu’da, terörle savaş için koalisyon kuruyorlar,
İran ve Suriye’yi Paris Konferansına davet etmiyorlar.

İnsanın aklına, 4 Haziran 1920’de, Osmanlıyı bölüşmek üzere kurulan
Paris Barış Antlaşması geliyor.

Şimdi de, Suriye ve Irak’ı mı paylaşacaklar?

WSJ Gazetesinin yorumlarına bakarsanız, Ankara artık ABD’nin müttefiki değildir. Anlayacağınız,şantajla, Türkiye’den daha fazla destek istiyorlar.

Yani Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına dâhil etmek istiyorlar.

Peki, biz ABD ile bu Sünni Koalisyonuna girersek, kiminle çarpışacağız?
Kimler bizim yanımızda olacak?

İşte burası çok önemli…

  • Türk Ordusu PKK, PYD (PKK’nın Suriye kolu) Barzani ile birlikte,
    IŞİD’a karşı savaşacaklar!

Daha açalım. Türk Ordusu ve PKK kol kola, arkadaş arkadaşa IŞİD ile savaşacak.
Belki bu durumu siyasal iktidar, Açılıma paralel bir iş diye düşünür ama…

Bu olacak iş değildir.

Bunun olmayacağını Türk Ordusu öteden beri ifade etmektedir.

Dolayısıyla Türk Ordusu’nun Suriye’ye / Irak’a girmemesi için birçok neden var.

  1. PKK ile aynı cephede çarpışan bir Ordu olmaz.
  2. Suriye’ye girilmesi halinde, Rusya ve İran’ın hangi vaziyeti alacağı şimdiden bellidir. İlk yapacakları iş; gazı ve petrolü kesecekler, bırakınız savaşmayı,
    günlük yaşam bile durur.
  3. İktidarda olan AKP’nin manevi evladı IŞİD ile savaşması olası değildir. Dolayısıyla, Sünni Koalisyonunda yer alması olanaksızdır.

Peki, Amerika’nın eli kolu Türkiye / Suriye sınırında bağlı mı kalacak?
Türkiye sınırlarından lojistik sağlayan IŞİD’ın giriş çıkışını kim denetleyecek? Tabii ABD gerçekten İŞİD ile savaşacaksa…

Amerika’nın Türkiye’ye güvenmediği ortada…

İşte zurnanın zırt dediği yer burasıdır.

Amerika güvendiği ülkelerden asker ve istihbarat görevlileri getirmek istiyor. Kanada, Avusturya, Polonya gibi…

Pazarlıkların püf noktasının burası olduğunu kestirebiliriz.

Anlaşılan odur ki, bu pazarlık epeyden beri yapılmaktadır.

Yeni iktidar için, plan ve projeler yapması da bundandır.

Yeni iktidar; Dersimli Kemal’in ve dinci açılım kadrosunun,
bir koalisyonla kritik yere taşınmasıdır.

Tabi plan tutarsa…

Bu planın tutması için, AKP’nin bölünmesi iki partiye dönüşmesi gerekir.

Bunun için de “ÜÇÜNCÜ DÖNEM” milletvekili olamayacak olanlar ve
Gül etmenini birleştirerek, bunu başaracaklar gibi görünüyor.

Yani Gül ile beraber, Dersimli Kemal’i yukarı taşımak.

Zaten bu sebepten, Kılıçdaroğlu, iki de bir, biz müttefiklerimiz ile beraberiz.
NATO ne yaparsa iyi yapar diye konuşuyor. CHP’nin son kongresinde,
dinci ve açılımcıların yönetime taşınmasına bile, bu gözle bakmak mümkün.

Bunların üzerine, sıcak para gelişindeki krizi de eklerseniz;
Proje tamamlanmış olur.

===============================

Dostlar,

Teşekkürler Bülent Essinoğlu’na..

CHP’de olagelenleri “dikkatle” izlemek, turnusol kağıdı gibi yol gösterici
bu aralar…

Sevgi ve saygı ile.
15.9.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

EGEMENLİĞİN SATILMASI


EGEMENLİĞİN SATILMASI

T.C. SATILMIŞ DENGİZ
24.4.14

Dün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızdı.
Egemenlik; bir milletin, sınırları belli bir coğrafyada bayrak dalgalandırıp,
adalet dağıtıp, düzen kurmak için güç ve irade göstermesidir.

Egemenlik için milletinizle birlikte gücünüz ve kuvvetli istenciniz olacak.
Kuvvetli istenciniz yani iradeniz yoksa millet sandığınız, kuru kalabalıktan öte bir şey değildir. İdeolojisi olmayan gurupların ürettikleri kurum ve organizasyonlar da son tahlilde çetedir.

  • Ulu önder Atatürk’ün kuruluş felsefesini verdiği T.C., plan ve mimari yapısıyla bütün dünyanın hayranlıkla izlediği ender bir eserdir.

23 Nisan 1920 BMM kuruluş kararlılığı, bize bir vatan bahşetmiştir.
Bu esere kıskançlık ve haset besleyenler daha başlangıcından bu yana sövmekte, çamur atmakta, iftira etmekte; dahası toplanıp “birlikte yıkalım” diye yakın buldukları devletlere çağrılar yapmaktadırlar.

Ülkemizin başbakanı, egemenliğimizin bayramında verdiği demeçle
Ermeni şantaj ve yalanlarına selam durmuştur. Olmayan bir suçu varmış gibi kabul etmiş ve sorumlu olarak da tehcir kararını göstermiştir. Ceddim diye övündüğü Osmanlıyı da bir çırpıda satışa getirmiştir. En etkili ve yetkilimiz,
kendi milletini neden sırtından hançerler?

Bunun tek nedeni koltuk sevdasıdır. Tayyip Bey aile iktidarının geleceğini ve garantisini Çankaya’da görmektedir. Aksi halde rüyanın birden kabusa döneceğini, sanık sandalyesinde ifade vereceğini çok iyi bilmektedir. ‘’Cumhurbaşkanlığı koltuğu çantada keklik değildir’..’ sözüne “Senin de kasetin var..” karşılığını vermiştir. Güç gösterisine azıcık halel getiren AYM kararlarına, anında S. Mirzabeyoğlu fotoğrafları sızıntısıyla yanıt gelmiştir.

Cumhurbaşkanı seçilirsem yetkilerim de olur” diyerek ve diasporaya
selam sarkıtarak dışarıya; “Güçlü bir Tayyip size çok daha iyi hizmetler sunar.” iletisi yollamıştır.

  • “Bu diyarda seçeneğim yok, benden vefalısını da bulamazsınız,
    Fethullah denen kılıcınızı tepemden çekin, kasetimi piyasaya sürmeyin..”
    çabasıdır anlatılmak istenen.
  • “Görmüyor musunuz nasıl sahne aldığımı? Gerek var mı kaset çıkarmaya? Muhalefetin Binnaz’ı bile bana hayran. Bahçeli’si ‘Bu millete bu kadar eziyet fazla.’ diyor, yutkunuyor ama gerisini getiremiyor. Kimse de ne söylemek istediğini bir türlü anlamıyor. Kılıçdaroğlu elçiyle yediği gizli yemekler sonunda enstrüman rolünün açığa çıkmasının şaşkınlığında.”
  • “İçeridekiler ve de dışarıdakiler şunu kafanıza iyice sokun;
    ‘Seçeneğim yok.’ MİT yasasını gücümü pekiştirmek için çıkardım, onaylamasınlar veya mahkemede bozsunlar da görelim.”
  • “Taksim’e kimseyi sokmayacağım, girsinler de görelim. Çankaya’ya da çıkıp başkan olacağım, kim engel olacakmış alnını karışlarım.
    İçeridekileri bana bırakın yeter ki, dışarıdan bir dirsek yemeyelim.”

Aziz milletim, Başbakanınızın sergilemekte olduğu günümüz politikası aynen yukarda açıklandığı gibidir.

“Ben modern padişah olmak istiyorum..” diyor ve devlet aygıtı da zoraki teslim alınmış durumdadır. Kanıtı 30 Mart 2014 yerel seçimleridir, baştan sona şaibedir. İleride yapılacak seçimlerde fare çeteleri işbaşı yapacaktır bilesiniz. Milletin önüne gezi direnişi benzeri bir seçenekten başka çıkar yol bırakılmıyor. Tam bağımsızlık ve birlik bütünlük için yeni bir irade koymanın zamanı gelip çatmıştır.

  • MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ! 

Rifat SERDAROĞLU : Ne çektin be Türkiyeli ?


Rifat SERDAROĞLU

portresi3

 

 

 

 

 

Ne çektin be Türkiyeli ?

Ne çektin be Türkiyeli şu Bakanlarından?
Çoğunu önce Belediyede işe aldın, adamlar para yüzü gördü.
Sonra Milletvekili yaptın, adamlar itibar gördüler.
En sonunda Bakan yaptın, adamlar Devlet gördüler.
Görmesine gördüler ama bir türlü istediğin kıvama gelemediler be Türkiyeli!

İşte bu demokrasi denen illet, böyle bir dert be Türkiyeli.
Adamı yoktan var edersin, mevki-makam-şöhret verirsin, adam gelir olmayacak yerde bir laf eder, düzelt düzeltebilirsen. Atsan atamazsın, satsan alan olmaz.
Hâlbuki Başkanlık veya Sultanlık gibi bir rejim olsa, adam bir gecede kaybolur,
bir daha kimse bulamaz, can korkusundan arayanı soranı da olmaz.

*BB (Bilinmeyen Bakan) (Bizce Bilinen!)
Hürriyet Gazetesinden Mehmet Y. Yılmaz kezlerce yazdı. Türkiyelinin görmemesi mümkün değil. Ama ne yalanlama ne de bir açıklama gelmiyor. Duvardan ses var, Müslüman Türkiyeliden yok!Kılıçdaroğlu’na akıl vermeye kalkan Swoboda’nın karısının üst düzey yöneticisi olduğu şirket ,1 milyar 400 milyon Dolar “RÜŞVET” dağıtmış ve şirketin Mali İşler Müdürü,
bir Türk Bakan ile bir akşam yemeği yemişti. İşin ilginç yanı, bu yemek tam da Türkiye’deki büyük bir ihale öncesi yenmişti. Şirketin eski finans direktörü,
Münih Savcılığına verdiği ifadesinde;

“Türkiye’de bir ihale almak için rüşvet verilmesi üst yönetimde kararlaştırılmıştı..
” dedi.

Sizce, Türkiyeli Eşbaşkan’ın haberi olmadan, bir Bakan böylesine büyük tutardaki
bir ihale öncesi yabancı şirket yöneticisi ile ne görüşebilir?Ne çektin be Türkiyeli, bu Bakanlardan? Ama ne yapacan, mecbur.
Adamlar çok şey biliyor! Üstelik cemaatte kaset de var!

*BB (Bakan Bozdağ)
Kabinenin en güzel sesli Bakanı, sanki hiç düşmanımız yokmuş gibi Hizbullah Terör Örgütünü de Türkiye’ye iyice düşman etti. “Hizbullah adını Hizbuşeytan” yapsın” dedi. Yaylanarak yürüyen Bakan Bozdağ, Hizbullah Lideri Nasrallah’ın, “Suriye bizim bel kemiğimizdir. Suriye’de Esad Kardeşimizin yanında savaşacağız” diye açıklama yapınca, eski İmam olan Bozdağ sinirlerine hâkim olamadı ve yukarıdaki sözleri söyledi.Hizbullah’tan yanıt gecikmedi; “Yakında Türkiye’de büyük eylemler yapacağız.”

Zaten başımızda El-Kaide var, El- Nusra Cephesi var, Özgür Suriyeciler var,
Çeçen Teröristler var, DHKP-C var, PKK var. Vizeler kalktıktan sonra, sınır tanımayan teröristler var. Adamlar birleşip Türkiye’yi “Bomba Manyağı” yapacaklar.
Bir de Hizbullah çıkardın be Bekir!
Ne çektin be Türkiyeli, bu Bakanlardan? Ama ne yapacan, mecbur. Adam İmam!

*BB (Bakan Bülent)
Kabinenin ağlayan kaşarı Bakan, Yuntdağ’a çıktı.
Yuntdağ yöresinin yarısı Manisa ilinde, öbür yarısı ise İzmir ili hudutları içindedir. Ege’nin rakımı yüksek yerlerindendir.
Çok sıcakkanlı, dürüst ve çalışkan insanlarımızın yaşadığı bir yerdir.
Bakan Bülent, oksijen bolluğundan olsa gerek, aniden efelenerek
şimdiye kadar kimsenin göremediği önemli bir konuya parmak bastı;Nasıl olur da Onuncu Yıl Marşı, Mehter Marşı‘nın önüne geçebilirdi!
Yoksa ülkede hala “Askeri Vesayet” mi devam ediyordu?
Ecdadından Derviş Memed’in yüzüne nasıl bakacaktı?
Osmanlı zamanında, Onuncu Yıl Marşı mı vardı?
Bu ne terbiyesizlikti? Bu konu derhal Bakanlar Kuruluna gelmeli ve gereken tedbir alınmalı idi. İleri demokraside, iki ileri bir geri gitmek varken,
Onuncu Yıl Marşı’nın ne işi vardı?

Ne çektin be Türkiyeli, bu Bakanlardan? Ama ne yapacan, mecbur.
Adama abi dedin bir kere! Üstelik cemaatin elindekileri de alamadı!

Daha sırada;– birbirlerine haklarını helal etmeyen,
İran Devrim Muhafızı gibi dolaşan,
– içki yasağına rağmen zil-zurna sarhoş olan,
– sekreterine imam nikâhı kıyıp ayrı ev açan… 
                     delikanlı(!) Bakanların var.
Anlaşıldı sen bunlardan daha çok çekecen be Türkiyeli.
(29.5.13)