Etiket arşivi: Kamu yönetiminde liyakat

Seçimler-6: Gündemdeki CHP’nin gündemi

Ülke gündeminde CHP var. Ya CHP’nin gündemi? Türkiye’yi değiştirme savı ile yola çıkan CHP, şimdi kendini değiştirme yolunda.

14 ve 28 Mayıs seçim sonuçları, TBMM’de grubu bulunan partiler sıralamasını değiştirmedi: AKP, CHP, YSP (HDP), MHP ve İYİP. Ne var ki, CHP, tartışmaların ilk sırasında.

Kurucu ilkelere dönüşten Devrime kadar birçok öneri yapılıyor, içeriden ve dışarıdan: dönüş (fabrika ayarlarına), değişim (yönetim kadroları ve tüzük), dönüşüm (tabandan tavana), devrim (tümden yenilenme).

‘D’ler zinciri kulağa hoş gelse de kurallar, ilkeler ve değerler ölçüt alınmadıkça ‘D’ler havada kalır.

Yüz yıllık kurumsal yapı olan örgüt için kuralların başında Tüzük, SPK ve Anayasa geliyor; ilke ve değerler ise, örgüt ve kurallar çerçevesinde biçimlenen ideoloji.

ÖRGÜTTEN ANAYASA’YA

6 OK, önce anayasallaştı (1937/md.2), sonra aynı madde Cumhuriyet’in nitelikleri olarak düzenlendi (1961) ve bu gelenek sürdürüldü (1982).

Üç Anayasa dönemi:

  • Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve İnkilapçıdır. (1937).
  • “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve ‘Başlangıç’ta belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.(1961)
  • “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir. (1982)

Gözlemler:

-1937’de CHP ilkeleri, Anayasa’ya kondu. ‘İnkılap’, 1945’te ‘devrim’ oldu.

-1961’de yeniden yazılan madde, 1937 ilkelerini genişleterek hukukileştirdi ve çağdaşlaştırdı: –Atatürk Devrimlerine bağlılığı vurgulayan- Başlangıç ilkeleri metne katıldı.

-1982’de ise, Cumhuriyetin nitelikleri hukuki olmayan ögelerle hem genişletildi hem de daraltıldı: Atatürk, Başlangıç kısmı yerine maddeye yazıldı; ama ‘Devrimleri’ değil, ‘milliyetçiliği’ deyimiyle. Dahası, Cumhuriyet, ‘insan haklarına saygılı Devlet’ olarak tanımlandı. (Başlangıç, 1995 ve 2001 değişikliklerinde ırkçı ögelerden kısmen ayıklandı; ‘İnsan haklarına dayanan Cumhuriyet’, yeniden anayasallaştırıldı, md.14).

CUMHURİYET’İN NİTELİKLERİ

Üç Anayasa da, CHP ilkelerinin çağdaş ve evrimci okuyuşuna olanak tanımakta: 1937 metni, CHP’yi “cumhuriyetçi” olarak tanımlıyor; 1961 ve 82 ise, Cumhuriyet’in niteliklerini genişletiyor.

Aslında her iki Anayasa, 6 Ok’u, açılımlarıyla Anayasa bütününe yayıyor. Bu nedenle tıpkı madde 2 gibi 6 Ok da bu bağlamda okunmalı. Anayasal kural, -‘sol’ dahil- ilke ve değerler, hak ve özgürlükler bütünü ışığında 2012’de parti tüzüğüne de aktarıldı.

Anayasa ve Parti tarihi örtüşmesi, güncel de: Anayasa Mahkemesi yoluyla anayasal güvence düzeneğini işleten CHP, yalnızca  27. Yasama döneminde 200’ü aşkın norm denetim başvurusu yaptı.

Bütün bunlar, CHP’de değişimin yönünü açıkça ortaya koyar: 

  • Hukuk, demokrasi, insan hakları, eşitlik, laiklik.

TARTIŞMA EKSENLERİ

Parti içinde ‘ideoloji ve hukuk yoluyla demokrasi’ tartışması yapılabildiği ve ‘emek / uzmanlık / liyakat’ saygı gördüğü ölçüde, ülke için eşitlik / özgürlük / yurttaşlık ekseninde kamucu / katılımcı / toplumcu politikalar geliştirilebilir.

Eğer mikro-demokrasi (parti içi) yoksa makro demokrasi vaadi inandırıcı olamaz.

Yerel yönetimler için güçlü biçimde savunulamayan demokrasi, ulusal ölçekte ilerletilemez.

Parti içinde emek, uzmanlık ve liyakat saygı görmüyor ise, kamu yönetiminde liyakat isteği inandırıcı olmaz.

Eğer hukuk devleti ereğinde erkler ayrılığı ve yasama özerkliği savunulamıyor ve sahiplenilemiyorsa, sol ideoloji için normatif temel olan sosyal devlet istemi etkili olmaz.

Değinilen zaaflar kamucu / katılımcı / toplumcu politikaların geliştirilmesini frenlediği gibi, emek (sınıf) ve çevre (ülke) savunusunun, etkili bir muhalefetle dünyevi norm gerekleri doğrultusunda yapılmasını engelledi.

Nitelikli yasama için TBMM’de “azınlık bilinci” oluşturamayan, ama Parti yönetiminde örgüt içi müzakere yerine azınlık iradesiyle ‘gündemdeki CHP’ aktörleri, şimdi “değişim”! yanlısı.

Parti tartışması yapamayanlar, siyasal rejim / sistem tartışması yapabilir mi?

Anayasa dünyevidir

Anayasal kamuoyu, 2015’ten bu yana sıkça kullandığım bir kavram. Çünkü, “parlamenter rejimi bekleme odasına aldık” açıklaması, “anayasasızlaştırma süreci” ile örtüşüyordu. Bu söz, Cumhurbaşkanı’na aitti. “Parlamenter rejim”, 27 Mayıs ve 12 Eylül askeri darbeleri ile bekleme odasına alınmıştı. Bu nedenle, “Anayasa’nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözet”mekle yükümlü olan, üstelik halkın doğrudan oyu ile seçilmiş kişinin TBMM’yi kilitleme iradesi, sivil “anayasal darbe” idi.

ORTAK SECDE…

TBMM’yi dışlama, 2011’de kanun hükmünde kararnameler (KHK) yoluyla merkezileşme süreci ile başlamıştı. TBMM, Kürt sorunu çözümüne yönelik söylem ve eylemlerde de devre dışı bırakılmıştı. Kamu yönetiminde liyakat yerine ‘secdeye baş koyma’ ortak eylemini öne çıkaran AKP-FETÖ ittifakı, Anayasa’yı da devre dışı bırakmıştı. Özetle,

  • Anayasa ve uygulayıcısı TBMM, Yürütme organınca dışlandıkça,
  • yargı da, AKP-FETÖ ittifakınca biçimlendiriliyordu.

KİRLETİCİ KAHRAMAN

Parlamenter rejimi bekleme odasına alma iradesinin dışavurumunu izleyen haftalarda, Parlamento başkanı, laiklik ilkesinin Anayasa’dan çıkarılmasını istedi (25 Nisan 2016).

Oysa, “TBMM’ye karşı Cumhurbaşkanı ve laikliğe karşı TBMM Başkanı” için ortak payda, Anayasa andı idi:

  • Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalma üzerine namus ve şeref andı.

Daha genel olarak, ‘liyakat ve hukuk yokluğu’, 15 Temmuz öncesi Türkiye resmi idi. Laiklik ilkesinin Anayasa’dan çıkarılmasında ısrar eden TBMM eski başkanı ve CB Yüksek İstişare Kurulu Başkan vekili, işi daha ileriye taşıdı (4.10.21):

• Değişmez maddeler anayasaya konmamalıdır.

• Parlamenter sistem demokrasiyle bağdaşmaz.

• Sözlerini düzeltmeye çalışarak, “ben laiklik anayasadan çıkarılsın dedim” diyor (5 Ekim). Ne fark eder?

“Parlamenter sistem demokrasiyle bağdaşmaz” beyanı, demokrasiyi; “Anayasa dinsel olmalı” sözleri, anayasanın dünyevi özelliğini yadsımak demek.

Laikliği Anayasa’dan 85 yıl sonra çıkarmak, “laiklik/ e şitlik / yurttaşlık”
sacayağına dayanan Cumhuriyet’in temel taşını dinamitlemektir.

Bilgi kirliliği yaratılarak sergilenen bu karşıtlık, Anayasa yerine konulmak istenen düzen üzerine yeterince fikir veriyor. Dünyevi metin düşmanı bir kişi, ilahi kitaba inançta ne ölçüde içten olabilir? Laiklik ilkesi doğrultusunda, “bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kal”makla yükümlü Diyanet İşleri Başkanı ise, bu emredici Anayasa hükmünü, söylem ve eylemleriyle ihlalde kararlı. Elinde kılıçla Ayasofya’da namaz kıldırmaktan, Devlet protokolü ilk sıralarına kadar -denizaşırı ülke etkinlikleri dahil- bulunmadığı yer yok. Toplumsal yaşamın her alanını yönlendirmeyi amaçlayan sözleri ise, niyeti de teşhir ediyor; yani istenç + söylem + eylem tutarlılığı açık.

İNANÇ VE DÜŞÜNCE

“İnancın başladığı yerde düşünce biter” der Britanyalılar.

İlahi kitaplar, “mutlak hakikati”, inanç temelinde ortaya koyar; düşünce özgürlüğü ise, anayasalarca güvence altına alınır.

İlahi kitap, inanç alanını “mutlak hakikat” ile biçimlendirir; bu nedenle, inanç özgürlüğü bile çizilen alanla sınırlı. Buna karşılık, dünyevi nitelik taşıyan anayasa, “insan haklarına dayanan demokratik hukuk devleti” ekseninde bütün inanç ve düşünce özgürlüklerini güvenceler

Tıpkı AKP-FETÖ ittifakı döneminde olduğu gibi, Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBYDBY) döneminde de, dini politikaya alet ederek din özgürlüğünü istismar hamleleri karşısında, anayasanın, dünyevi kitap niteliğiyle her ilahi kitabın güvencesi olma özelliği açıkça dillendirilmeli. Eğer doğru bilgilenme yoluyla anayasal kamuoyu oluşturulamaz ise, yarın, bilgi edinme, kanaat oluşturma ve ifade özgürlüğü için çok geç olabilir.

Kirletme ve kılıç eşliğinde yürütülen demokratik ve laik Cumhuriyeti yıkma faaliyeti karşısında seyirci kalmak, Anadolu’da Taliban iştahının kabarmasına örtülü destek vermek anlamına gelir.

Bu nedenle, doğru bilgiye dayalı uyanık kamuoyu ve dayanışma ağlarının örülmesi, ivedi ve yaşamsaldır.