10 Aralık İnsan Hakları Günü
Bütün insan hakları gibi “sağlıklı yaşama hakkı” da hiçbir şekilde devredilemez, vazgeçilemez ve ertelenemez özelliklere sahiptir.
1948 yılında Dünya Sağlık Örgütü Tüzüğünde sağlık “Sağlık sadece hastalık ve engelliliğin olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik durumudur” biçiminde tanımlanmıştır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 25. maddesine göre; “(1)
- Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır.
Herkes, işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda güvenlik hakkına sahiptir. (2) Anaların ve çocukların özel bakım ve
yardım görme hakları vardır. Bütün çocuklar, evlilik içi veya evlilik dışı doğmuş olsunlar, aynı
sosyal güvenceden yararlanırlar.”
T.C. Anayasası’nın Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması başlıklı 56. maddesinde
- “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde
tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden
planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve
sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin
yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” denilmektedir.
Uluslararası ve ulusal yasalar aracılığı ile sağlıklı çevrede yaşama hakkı, sağlıklı yaşama hakkı
kabul edilmesine karşın, günümüzde sağlıkta eşitsizlikler en çok konuşulan konulardan biridir.
Çevre kirliliği, iklim değişikliği, sağlıklı ve yeterli beslenememe, sağlık hizmetlerinden gereksinim duyduğu düzey ve kalitede yararlanamama gibi durumlardan sosyal ve ekonomik olarak kırılgan durumda bulunan insanların daha çok etkilendiği bilinmektedir.
Sağlıktaki özelleştirme ve prime dayalı sigortacılık sistemleri insanların sağlık hizmetlerinden
yararlanma düzeylerini olumsuz etkilemektedir. Çevresel Etki Değerlendirmelerinin ve Sağlık Etki Değerlendirmelerinin çevreyi kirletme potansiyeli bulunan işletmeler kurulurken yeterli
düzeyde yapılmadığı eleştirileri sıkça dile getirilmektedir.
Bunlarla birlikte, daha güncel olarak; Bağışıklama başta olmak üzere sağlıkla ilgili bilimsel
kaynağı olmayan bilgi üretmek ve sunmanın, bunun yayılmasına aracılık etmenin, yeni termik
santral açmak gibi çevre ve insan sağlığını tehdit eden uygulamalardan vazgeçilmemesinin,
toplumsal cinsiyet eşitsizliğini körükleyen bilgi ve davranışların medya aracılı denetimsiz
dağıtımının İnsan Haklarını ihlal edeceğini biliyoruz.
Halk Sağlığı Profesyonellerinin, örneğin yeni termik santral kurulması, termik santrallere filtre
takılmaması gibi insan sağlığını tehdit eden durumların, sağlık hizmetlerinden eşit, yeterli
düzey ve nitelikte yararlanmanın insan hakkı olduğunun, bütün insanların sağlıklı beslenme,
sağlıklı çevrede yaşama haklarının olduğunun farkında olma ve eylemlerinin de bu hakları
sağlama yönünde olma sorumluluğu bulunmaktadır.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününde;
Güzel ülkemizde ve dünyada, İnsan/Çevre Haklarının korunmasına hizmet eden nice güzel
haberler duymak dileğiyle, HASUDER olarak bu hizmete aracılık etmeye devam edeceğimizi
bildirmek istiyoruz.
*HASUDER adına Uzm. Dr. Mehmet Gülay tarafından hazırlanmıştır.