Etiket arşivi: ICD 10

Mideyi üşütmek

Özdemir Aktan

Konuk Yazar

Özdemir Aktan
(Prof. Dr., Genel Cerrah)
-@t24.com.tr 30 Nisan 2023

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan canlı yayın sırasında fenalaştı, yayın kesildi ve bir süre sonra tekrar ekranda görünen Erdoğan “Yoğun kampanya çalışmaları vardı. Bu kampanya çalışmaları sebebiyle de midemi ciddi manada üşütmüşüm. Tabii bu yoğun mesai içinde biz de zaman zaman böylesi durumlarla karşılaşıyoruz. Sizlerden ve seyircilerimizden helallik diliyorum.” dedi.

Dedi ama yaşananlarla ilgili doyurucu bir açıklama gelmediğinden her kafadan bir ses, her köşeden ayrı bir hastalık tanısı, değişik komplo teorileri (kuramları) ile birlikte uçuşmaya başladı. Batı ülkelerinde bu gibi hallerde durum topluma resmi yollardan şeffaf (sayfam) bir şekilde açıklanır. Bizde ise tam bir gizlilik hakim (egemen) olur. Toplum bizi yönetenlerin sağlık durumu hakkında yeterince bilgilendirilmeli midir, yoksa kendisi de bir birey olan cumhurbaşkanının sağlık bilgileri de herkesin olduğu gibi gizli mi tutulmalıdır? Ancak bizi yönetenlerin durumu özel, zira bizim adımıza ve ülke adına önemli kararlar vermekteler ve bu kararlar da hepimizi etkilemekte. Bence bir açıklamayı hak ediyoruz.

Cumhurbaşkanımıza geçmiş olsun diyoruz elbette ama yayına geri döndüğünde neden helallik istediğini anlamış değilim. Anlamaya da çalışmıyorum ama şu “mide üşütme” durumu benim hep ilgimi çekmiştir. Yabancı haber kanallarının bu durumu diğer dillere çevirdiğinde okuyanlar Türklerin yeni bir hastalık tanımladığını düşüneceklerdir. Türkiye sınırları dışında böyle bir hastalık tanımlanmamış.

Damar damar üstüne binmesi, iç guatr gibi ülkemize has (özgü) tanılar var ama üşütmenin yeri bambaşkadır. Bu tanı ülkedeki tüm annelerin genetik koduna yerleştiği için tüm çocuklar doğdukları günden itibaren (başlayarak) her türlü hastalığın baş nedeninin üşütme olduğuna inandırılır. Üşütmenin en kötüsü ise ayakları üşütmektir ki tedavisi çok zordur. Bu tanı hekimlerin işini epeyce kolaylaştırır, çünkü “Neden oldu?” sorusuna verilen, kabul değeri yüksek bir cevaptır, “bilmiyorum” demekten daha iyidir. Örneğin, ameliyatlardan sonra işlerin iyi gitmediği durumlarda bile “üşütmüşsünüz” diyerek suçu hastaya yıkmak cerrahlar için kurtarıcı olabilmektedir. Hastanın suçu kabullenmekten başka yapacağı bir şey yoktur.

Gelelim mide üşütmesine. Vücudun öbür organları değil de “yalnızca mide nasıl üşür?” sorusu pek sorgulanmaz. Kişi çok dondurma mı yemiştir? Soğuk su mu içmiştir? Yoksa karnına buz mu konulmuştur? Hepsi olabilir veya hiçbiri olmayabilir. Yaygın olarak ishal ile seyreden durumlar için kullanılıyor. “Barsakları bozulmuş” da aynı anlamda ama “midesi üşümüş” daha aristokrat duruyor.

Sağlık bakanımız daha sonra bunun bir “gastroenterit” olduğunu ve enfeksiyonun gerilediğini açıkladı. Özetle cumhurbaşkanımızın barsakları bozulmuş. Bu açıklama da kimseyi tatmin etmedi. Her türlü konuda gerçek rakamları saklayarak güvenilirliğini çoktan yitirmiş olan politikacıların açıklamaları öncelikle kuşku ile karşılanıyor. Ayrıca binbir çeşit gastroenterit var. Cumhurbaşkanımızın hastalığı tifo veya kolera gibi bir enfeksiyon hastalığı mı, besin zehirlenmesinden kaynaklanan bir durum mu yoksa başka bir nedeni mi var belli değil.

Aynı belirsizlik 2011’de o dönemde başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın ameliyatında da yaşanmıştı. Başbakanın neden ameliyat olduğu herkesin ilgisini çekiyordu doğal olarak. Resmi açıklama olmayınca değişik söylentiler dolaşıyordu ortada. Konuyla ilgili olarak 28 Kasımda başbakanlıktan yapılan açıklamada: ”Sayın Başbakanımız 26 Kasım 2011 tarihinde laparoskopik yöntemle başarılı bir sindirim sistemi ameliyatı geçirmişlerdir. Ameliyat Sayın Başbakanımızın programının müsait olması nedeniyle 26 Kasım tarihinde gerçekleşmiştir.” Bu sözü edilen sindirim sistemi ameliyatının ne olduğu resmi olarak hiç açıklanmadı.

Sindirim sistemi ağızdan başlayıp, makatta biten uzun bir yol. Yemek borusu, mide, ince ve kalın barsaklar sindirim sisteminin parçaları. Bunlara pankreası bile ekleyebiliriz.

Son olayda yayına ara verildiğinde cumhurbaşkanı, yanında bulunan hekimlerine ekrana tekrar döndüğünde ne demesi gerektiğini sormuştur mutlaka. “Mide üşütmesi” tanısının da bu hekimler tarafından konulduğu varsayılabilir.

Cumhurbaşkanımızın hekimlerinden ve sağlık bakanından daha doyurucu bir açıklama beklemek, özellikle de seçime bu kadar kısa bir süre kala hepimizin hakkı. Bunu beklemek aşırı iyimserlik sayılabilir ama umutsuz da yaşanmaz ki.
==============================
Dostlar,

(Prof. Dr., Genel Cerrah)” eklemesini biz yaptık yazarın adının altına.
Geçtiğimiz günlerde de uzunca bir telefon söyleşimiz oldu kendisiyle..
Hacettepe Tıp’tan sınıf arkadaşımızla..
Son derece parlak bir hekimlik kariyeri ve TTB (Türk Tabipleri Birliği) tepe yöneticiliğine karşın… Özdemir hoca 2015’te, ortağı FETÖ‘nün kurgulu darbe girişiminin ardından, “AKP=RTE‘nin “Bu bize Allah’ın lütfu” sömürüsüyle (istismarıyla) ilan edilen OHAL döneminde RTE’nin bir OHAL KHK’sı ile Marmara Üniversitesindeki işinden atılan bir meslektaşımız.

“Mide üşütmesi” safsatasına ilişkin ustaca yazdığı ironik (alaysı) yazı kimilerini uyarır mı acaba?? Tıpta böyle bir tanı yok! Özdemir de ben de tıbbiyeyi bitireli 46 yıl bitmek üzere. Böyle bir tanı koymadık meslek yaşamımızda. Halen geçerli olan “ICD-10” kısa adıyla Hastalıkların – Travmaların – Ölüm Nedenlerinin Uluslararası Sınıflandırılması 10. gözden geçirme listesinde böyle bir başlık, tanı, klinik durum yer almıyor! (ICD-International Classification of Diseases)

Dolayısıyla Ulusa “gerçek” söylenmiyor! = Halk aldatılıyor!

Kim tarafından? Cumhur’un başındaki insan tarafından! Çok utanç verici ve kabul edilemez bir durum.. Türkiye’miz dünyaya rezil ediliyor..

Öte yandan, sınıf arkadaşım Özdemir hocaya “katılmadığımız” (!) bir yer var :
AKP=RTE‘nin sağlık durumu hakkında hekimlerinin bir açıklama yapma yetkisi yok, en azından Tıbbi Deontoloji Tüzüğü vd. nedeniyle.. Ancak yetkilendirilirlerse açıklama yapabilirler. Bu durumda Kaçak Saray oturanının (mukiminin) sözcüsünün “dürüst”, resmi, düzenli (en az yılda 1 kez) açıklama yapması gerekir. Bu beklenti, demokrasilerde ülkeyi yönetenlerin sağlık verilerinin “kişisel veri” olmadığı kabulüne dayalı köklü ve yerleşik bir gelenek ve yasal düzenleme temellidir.

Hiçbir veri açıklanmamışken, AKP=RTE‘nin canlı TV yayınında yaşadığı sağlık sıkıntısı hakkında spekülasyon yapmak istemeyiz. Ancak tam da o sırada soru soran gazetecinin ayağa kalkarak kısık sesle “eyvah eyvah” demesi gözlerden kaçmamıştır. AKP=RTE her tür dedikodunun dolaşmasını ve gerçekte kendilerine zarar vermesini istemiyorlarsa, dürüstçe gerçeği açıklamalıdır. Tersi durumda biz bile, klavyemize dökülmesini engelleyemediğimiz kimi olasılıkları paylaşmak isteriz… Epileptik atak, hipoglisemi (kan şekerinin düşmesi), koroner spazm, aşırı yorgunluğa bağlı kan basıncı düşmesi ve bayılma.. Bunlardan sonki, görece, öncekilerden daha hafif.. AKP=RTE de “mide üşütmesini” (!?) her nasılsa, buna bağladı sanki..

Öte yandan, canlı yayına 20 dakika dolayında aradan sonra AKP=RTE‘nin “helallik istemesi” niye ola ki? Anlaşılan RTE, öleceğinden çok korkmuş olmalı ve de hala ciddi biçimde korkmakta.

  • Umarız  çevresindekiler, “seçim uğruna” RTE’nin yaşamını tehlikeye atmıyorlardır!?

***
Demokrat, laik, saydam, dürüst, halka hesap veren, yaşam mutluluğumuzu – gönencimizi, iç ve dış güvenliğimizi pekiştirecek bir siyasal iktidar istiyoruz. AKP=RTE bunların tümünü halkımızdan çaldı, aldı. Dile kolay, tam 21 yıl.. Geçen yıl kamu borçlarının faizi anaparayı geçti, iflasa sürüklendik! Hala “cek-cak” edebiyatı yapılıyor. Üstelik ciddi sağlık sorunları olan biri ile..

Akşener’in dün Isparta’da Psikiyatristlere çağrısı hiç de boşuna değil..

Sevgi ve saygı ile. 30 Nisan 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter : @profsaltik

Bilişsel tutarsızlık: Önlenemez çöküş!

Bilişsel tutarsızlık: Önlenemez çöküş!
Emre Kongar
, 14.6.18, Cumhuriyet

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

“Bilişsel Tutarsızlık”, inançlar ile tutum ve davranışlar arasındaki çelişkiyi vurgulayan bir terimdir. İngilizcesi “Cognitive Dissonance” tır.

Erdoğan/AKP iktidarının önlenemez çöküşünün altında yatan temel mekanizmayı belirler!
***
“Bilişsel Tutarsızlık” iki yönlü çalışır:
1) İnançlarımız bağlamında, bunlarla çelişkili olan ufak tefek tutum ve davranışları görmeyiz.
2) İnançlarımıza aykırı tutum ve davranışlar, kritik bir birikime erişince, inançlarımızı etkiler!
İnançlarla, tutum ve davranışlar arasındaki tutarsızlığın bu iki yönlü etkisi, hem kendimiz hem de başkaları için geçerlidir.
1) İnançlarımıza aykırı küçük tutum ve davranışlarımıza izin veririz; mesela çok dürüst olduğumuza inanır ama ara sıra beyaz yalanlar söyleriz…
Başkaları hakkındaki duygularımız onların, bu duygularımıza ters düşen tutum ve davranışlarını kabul etmemize sebep olur; mesela sevdiğimiz insanların ufak tefek hatalarını görmezden gelir veya rasyonalize ederiz.
2) Ama gerek kendi tutum ve davranışlarımız, gerekse başkalarında gözlemlediğimiz tutum ve davranışlar, inançlarımıza çok aykırı olmaya başlar ve zaman içindeki birikimleri kritik bir noktaya erişirse, o zaman hem kendimiz hem de başkaları hakkındaki inançlarımızda değişiklik olur.
Dini inançlar böyle zayıflar, dostluklar böyle bozulur, parti tercihleri böyle değişir.;
***
Erdoğan/ AKP iktidarı, bugün, bugün olmazsa yarın, mutlaka gidecektir…
Gidiş süreci ne kadar uzun sürerse, toplum için maliyeti o kadar yüksek olacaktır:
Çünkü bireysel olarak da toplumsal olarak da seçmenlerde yarattığı “BilişselTutarsızlık”, başlangıçta olduğu gibi lehine değil, kritik birikim noktasını aştığı için, artık aleyhine işlemeye başlamıştır:
Yani seçmenin, başlangıçta, demokrasi adına ona duyduğu güven ile görmezden geldiği antidemokratik tutum ve davranışları o denli birikmiştir ki, artık onun “Demokrat olduğuna ilişkin inanç” yitirilmiştir.;
***
Muharrem İnce’nin başarısı da tam bu noktada ortaya çıkıyor:
İktidarın, Demokrasi inancına aykırı olan, bölme, düşmanlaştırma vekutuplaştırmaya dayalı olan baskıcı ve adaletsiz tutum ve davranışlarınınyarattığı “bilişsel tutarsızlığı”…
Bütün toplumu sevgi ile birleştirme, bütünleştirme ve herkesi adalet ve özgürlük içinde kucaklama stratejisi ile açığa çıkarmış…
Ve böylece, seçmende, Erdoğan/AKP yönetiminin antidemokratik tutum ve davranışlarından kaynaklanan “Bilişsel Tutarsızlığın” iktidara olan inancı sarstığı noktayı yakalamış, ayrıca bu sarsılmanın oy verme tutum ve davranışını etkileme potansiyelini harekete geçirmiştir.
***
HİÇ KİMSE, DEMAGOJİK BİR İKTİDARA, KENDİSİ KADAR ZARAR VEREMEZ:
DİREN DEMOKRASİ… SENİ GERİ GETİRİYORUZ!
=============================================

Dostlar,

ERDOĞAN’ın BİLİŞSEL DURUMU

“Bilişsel Tutarsızlık” (“Cognitive Dissonance”) durumunun 1 adım ötesi tıbbi terminolojide
“Bilişsel Bozukluk” (“Cognitive Disorder”) olarak bilinir.

ICD 10 olarak kısaca bilinen Uluslararası Hastalık Sınıflandırması‘nda özel bir kodu olan nöro-psikiyatrik sorundur. “Bozukluk” sözcüğü günlük dildeki anlamından farklı olarak bilimsel bir terimdir ve İngilizce “Disorder” sözcüğü karşılığı olarak üretilmiştir, yaygın kullanımdadır. Meslektaşımız Uzman Dr. Mustafa Altıoklar‘a, Erdoğan için “Narsisistik kişilik bozukluğu” nitelemesi nedeniyle hakaretten hapis cezası verilirken bu hataya (?!) düşülmüş ve salt  “bozukluk” dediği için ceza istenmiş, savcılık katılmış, mahkeme de ceza vermiştir. Oysa “Narsisistik kişilik bozukluğu” o psikiyatrik durumun tam tanımıdır ve ICD 10’da özgün kodu vardır. Konuyu o sıralar web sitemizde kapsamlı işlemiştik (http://ahmetsaltik.net/2015/03/19/narsistik-kisilik-bozuklugu-ve-erdogan/ ve http://ahmetsaltik.net/2015/03/19/erdoganin-akil-sagligi/).

Erdoğan‘ın son zamanlarda zaman – mekan – kişi – olay bağlamında ciddi ve yinelenen gafları oluyor.. Bunlar nasıl açıklanabilir?

Eğer halk yutarsa diye bilerek çarpıtma değil ise -ki bu da başlı başına ağır bir siyaset etiği / ahlakı sorunudur ve kabul edilemez!- aşırı yorgunluk, bir adım sonrası sürmenaj, onun da ötesi “tükenme sendromu” mudur? Ya da “bilişsel bozukluk” durumu mudur? Bilmiyoruz.. “Bilişsel bozukluk” da her hastalık gibi herkesin başına gelebilir. Hekim muayenesi ve “Kognitif bozukluk testi” denenen bir test ile tanı konabilir. Tabii derecesine göre de kişinin hukuksal hak ve fiil ehliyeti sınırlandırılabilir, vasi atanabilir, çalışma yaşamından / kamu görevinden çekilerek ya durumuna uygun iş verilir ya da engellilik (maluliyet) gerekçeli olarak emekli edilir.

Adli olaylarda sanıklar hakkında hüküm kurmadan, gerektiğinde bu teste dayalı adli tıp / hekim raporu istenir ve cezada indirim gerekçesi olarak kullanılabilir.

Ülkeyi yönetecek olanların yetki ve sorumlulukları çok geniş ve ağırdır. Bütün bir ülke ve milyonlarca insanın yaşamını yakından ve doğrudan ilgilendiren kararlar alabilecek yöneticilerin bedensel / bilişsel / ruhsal yönden tam sağlıklı olmaları gerekir.

Uygar ülkelerde bu tür tıbbi kurul raporları göreve gelmeden kamuoyuna sunulur, gerektiğinde uygun aralıklarla yinelenir. Böylesi bir  geleneğin hatta hukuk normunun ülkemizde de yerleşmesinde büyük yarar vardır.

Hiç kimse tek başına bir ülkeden / halktan daha önemli – öncelikli ve değerli değildir.

Sevgi ve saygı ile. 14 Haziran 2018, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com