Etiket arşivi: iç isyanlara ayrılmıştır

Prof. Dr. Öztin AKGÜÇ : Seçim Sonucu Çözümlemesi


Seçim Sonucu Çözümlemesi

portresi
Prof. Dr. Öztin AKGÜÇ
Cumhuriyet, 6.4.14

 

Yerel seçim sonuçları farklı yorumlara, analizlere yol açtı. AKP’nin aldığı oy oranını ekometrik modelle açıklamaktan tutun, halkın ekonomik durumunun iyi olmasına, Sayın RTE’nin karizmatik liderliğine, muhalefetin seçim stratejisine, seçimi yönetmekteki başarısızlığına, halkın yolsuzluklara inanmadığına dek uzanan yorumlar, değerlendirmeler yapıldı.

Kişisel kestirimim, AKP’nin son genel seçimine göre oy yitireceği, oy oranının %40’a, hatta biraz altına gerileyeceği yönünde idi. Kestirimim iyimsermiş. AKP’nin oy oranı kestirimimin 4-5 puan üstünde gerçekleşti.

  • Niçin AKP vb. türden bir partinin oy oranı %40’ın altına, kısa dönemde belirgin biçimde inmez?

Açıklamaya çalışayım                    :

Benimsenmese, taraftar bulmasa da, hatalı görülse de benim görüşüm ortaya atılan modellerden, nedenlerden, çözümlemelerden farklı.

Türkiye’de temelde bir ayrışma var.

Cumhuriyeti benimseyenler bir taraf;
Cumhuriyete, bağımsızlık savaşına karşı, açık ya da gizli Atatürk düşmanları
demeye dilim varmıyor ama en azından aleyhtarları o bir taraf.
Bu ayrışmanın kökeni bağımsızlık savaşına değin uzanıyor.

Atatürk’ün ‘Nutku’nun önemli bir bölümü iç isyanlara ayrılmıştır.
Ankara Hükümeti, dış güçlerden çok iç isyanlarla uğraşmak zorunda kalmıştır.
Sayı konusunda yanılgım olabilir. Savaş sırasında 16, savaştan sonra da 2 büyük isyan. Nedeni? Savaş daha bitmemiş, yeni düzen kurulmamış ki, düzene karşı bir başkaldırı oldu diyelim. Ülkede bağımsızlık savaşına, Ankara Hükümeti’ne, Mustafa Kemal’e karşı olan bir kitlenin, silahlı eylemleri bunlar.

Savaş ertesi, Cumhuriyet Halk Fırkası kuruluyor, tek partili bir düzen olmaması için de 1924 yılında Mustafa Kemal’in arkadaşlarının katılımı, önderliklerinde
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası oluşturuluyor. Halkın önemli bir bölümü
bu karşıt görünümlü partiye yöneliyor. Burada önyargılı bir davranış var.
Cumhuriyet kurulalı bir yıl olmamış, icraatı konusunda iyi ya da kötü yargısına varılabilecek bir süre geçmemişken, bu davranış bir önyargıyı, bir karşıtlığı yansıtıyor. Çok partili siyasal yaşam, herhalde yeni kurulmakta olan Cumhuriyetin varlığı açısından tehlikeli görülüyor ki, bu denemeden kısa süre sonra vazgeçiliyor.
Bu kitle, argo deyimle araziye uyuyor.

Yıl 1930, dünya belki de tarihinin en derin ekonomik krizini yaşıyor.
Hitler düzeni güçleniyor, Avrupa’da nasyonel sosyalizm yaygınlaşıyor.
Türkiye böyle bir dönemde, çok partili siyasal yaşam denemesine bir kez daha girişiyor. Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından Fethi Okyar önderliğinde Serbest Fırka kuruluyor. Halkın önemli bir bölümü yine Serbest Fırka’ya yöneliyor.
O günkü dünya koşullarında bu deneme de sürdürülemiyor.

Yıl 1946, Demokrat Parti kuruluyor. Parti daha örgütlenmeden Cumhuriyete, Atatürk’e karşıt kitle DP’nin arkasında yerini alıyor. DP iktidarı ile birlikte Atatürk düşmanlığı dışavuruluyor. Büstlerine, heykellerine eylemli saldırılar başlıyor. DP’nin ilk çıkardığı yasalardan biri “Atatürk’ü Koruma Kanunu” oluyor1960 askeri darbesinden
sonra da bu kitle Adalet Partisi’ni destekleyerek iktidara taşıyor. Yıl 1970, Konya’dan bağımsız milletvekili seçilen, Prof. Dr. Necmettin Erbakan sağ partilere gizli koalisyon ortağı olmak, orta-sağ partilerin ardına saklanmak yerine, kendi partilerini kurmanın zamanı geldiği düşüncesiyle Milli Nizam Partisini kuruyor. Artık Cumhuriyete, devrimlere onun simgesi Atatürk karşıtları açıkça siyasal arenada yerini almıştır.
Kitle, 1980 sonrası ANAP kisvesi altında iktidar ortağıdır. ANAP her ne denli 4 eğilimi birleştirdiğini savunduysa da, omurgasını bu kitle oluşturmuştur. ANAP’ın dağılma sürecine girmesi üzerine Necmettin Erbakan bu kez Refah Partisi adı altında iktidar ortağıdır. 28 Şubat süreci (AS: 1997) ile kitle AKP şemsiyesi altında toplanır.
Artık Saadet Partisi yalnızca tabela partisidir. DP ve ANAP’ınsa isimleri yadigâr olarak kalmıştır.

Kişisel kanım, bu kitle, sayısal olarak Cumhuriyeti benimseyenlerden daha çoktur. %40’a yakındır. Geçmiş deneyimler gösteriyor ki, adı ne olursa olsun, lider kim olursa olsun, bu kitlenin politikada sayısal ağırlığı vardır. Kestirimler, yorumlar yapılırken
bu gerçek göz önünde tutulmalıdır.