Etiket arşivi: Gezi Parkı

Suay Karaman : ÇAPULCU


ÇAPULCU!

portresi2

 

 

Suay Karaman

 

 

29 Mayıs 2013 Çarşamba günü Başbakan 3. Boğaz Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu’nun temel atma töreninde yaptığı konuşmada şunları söylemişti:

  • ”Ne yaparsanız yapın, biz kararı verdik. Taksim Topçu Kışlası’nı yeniden
    inşa edeceğiz. Eğer tarihe saygınız varsa, önce o Gezi Parkı denilen yerin tarihi nedir? Onu araştır bak. Biz orada tarihi yeniden ihya edeceğiz.”

Laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla onaylanan AKP iktidarı, kanlı 31 Mart ayaklanmasının simgesi olan irticanın karargahı Taksim Topçu Kışlası’nı, yeniden yapmak istiyor. Bunun yanında Taksim Gezi Parkı’na da
yeni alışveriş merkezi yapılarak, ağaçların kesilmesine karar veren AKP zihniyeti, toplumun büyük direnciyle karşılaşmıştır. Günlerdir süren bu coşkulu ve büyük dirence üç ağaç değil, sadece bir kültür neden olmuştur.

Büyük önderimiz Atatürk’e ve silah arkadaşlarına “ayyaş” diyenler, Atatürk ilke ve devrimlerine ve cumhuriyet kurumlarına dil uzatanlar, bağımsızlığımızın simgesi olan bayrağımızı ve T.C. harflerini kısıtlayanlar, ulusal bayramlarımızı yasaklayanlar,
laiklik ilkesini yok etmek isteyenler, yargı bağımsızlığını ortadan kaldıranlar, yurtsever aydınları, komutanları, bilim insanlarını sahte kanıtlarla Silivri’ye gönderenler,
ülkemizin ulusal değerlerini emperyalizme peşkeş çekenler, ülkemizin bölünmesi için emperyalist oyunlara maşa olanlar, Suriye konusunda olduğu gibi emperyalizmden yana tavır koyanlar, kısaca yaşadığımız topraklara ihanet edenler, bu büyük ve coşkulu direnişin ardında yatan nedenlerdir.

Yakın tarihimizdeki en güçlü halk direnişi olarak 31 Mayıs tarihinde başlayan
bu toplumsal hareket, Türk ulusunun yeni bir dönüm noktası olacaktır. Bundan sonra
hiçbir şey 31 Mayıs’tan önceki gibi olmayacaktır. Artık emperyalist güçlerle bütünleşerek, Türk halkına zorbalık yapmak mümkün olmayacaktır. Bu direniş sonunda muhalefetin, hükümet hakkında gensoru vermesi, hükümetin istifa etmesi, seçim ve siyasi partiler yasası değiştirilerek, erken seçim yapılması zorunluluğu gündeme gelmelidir.

Bu halk direnişinde CHP ve MHP gibi muhalefet partileri yine sınıfta kalmışlardır. Kullanım süresi dolduğu için deliğe süpürülmesi gereken başbakan yerine emperyalizm, Abdullah Gül’ü etkin konuma getirmek istemektedir.
Yurtsever geçinenler de bunu desteklemektedir.

Eğer CHP Genel Başkanı halka inansaydı, halkın yanındaki kitlelere önderlik ederek, kendi iktidarının yolunu açabilirdi. Ancak halka inanmak yerine, Soros düzenine inandığı için, siyasi iktidarın noteri Abdullah Gül’e çare aramak için gitmiştir.

  • Yeni CHP yönetimi Gül’cülük yaparken,
    CHP tabanı meydanları doldurmaktaydı.

Milliyetçiliği, sol düşmanlığı ve irtica dostluğu olarak gören MHP Genel Başkanı da, emperyalizmden ve şeriat düzeninden yana tavır aldı ve eylemleri desteklemedi.
Ancak MHP tabanı da meydanlarda yerini aldı. CHP ve MHP’nin, sadece salı günleri grup toplantılarıyla muhalefet yapılamayacağını, meydanlara inilmesi gerektiğini
bütün bu olanlara karşı anlayamamış olmaları, gerçekten düşündürücüdür.

Tüm ülkede milyonlarca insanın kararlı, bilinçli, düzeyli, yaratıcı, sevgi dolu ve özveriyle, canlarını tehlikeye atarak giriştikleri bu uzun soluklu direnişin ülkemize aydınlık getirmesini isteyen milletvekillerinin, genel başkanlarının sözlerinden çıkarak,
Meclisi boşaltmaları ve halka dönmeleri gerekmektedir. Bunun için bu direnişlerle hükümet istifaya zorlanmalı ve erken seçim yapılması gündeme getirilmelidir.
Artık ihanete karşı, yurtsever olma zamanıdır.

Kastamonu’nun İnebolu ilçesi AKP Gençlik Kolları Başkanı’nın;

  • “Taksim Gezi Parkı’ndan sonra Anıtkabir’i de yıkarız!”

söylemine sessiz kalan başbakan, düşünceyi ifade etme özgürlüğü kapsamında gösteri yapan yurtseverler insanlarımızı “çapulcu” olarak nitelemiştir. Çapulcunun anlamı, yağma ya da talan yoluyla başkasının malını alandır. Bu anlama bakıldığında, çapulcunun kimler olduğu çok açıktır, bellidir. Başbakanın çapulcu dediği insanlara, güvenlik güçlerinin çok sert müdahalede bulunması ise, özürle geçiştirilemeyecek kadar büyük bir vahşettir ve mutlaka bunu yapanlardan, yaptıranlardan hesabı sorulmalıdır.

Günlerdir süren bu direnişin gerçek önderi Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Atatürk’ün gençleri, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmak için meydanlarda yerlerini alarak, emperyalizme ‘dur’ demek için

  • Yeniden Mustafa Kemal Atatürk!

demektedirler. Atatürk ile başaracağına inandığımız Türk Gençliği’ne, millet olarak güvenimiz tamdır..

İlk Kurşun Gazetesi, 10 Haziran 2013.

Biber Gazı: İnsan Hakları İhlali

Rıza TÜRMEN
CHP Milletvekili
Eski AİHM Yargıcı

portresi_riza_turmen

Biber Gazı: İnsan Hakları İhlaliBiber gazına maruz kalan vatandaşların önce derhal hastaneden bir rapor alarak savcılığa suç duyurusunda bulunmaları, ondan sonra da savcının takipsizlik kararından başlayarak bir ay içinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmaları olanağı var. Anayasa Mahkemesi başvuruyu reddederse, 6 ay içinde AİHM’ye başvurabilirler ve manevi tazminat talep edebilirler.

Taksim olayları gösteriyor ki, insan haklarına önem veren devletimizde ve polisimizde, biber gazının güzel koku saçan bir sprey gibi serbestçe ve gelişigüzel bir biçimde kullanılabileceği, silahsız, barışçı gösteri yapan insanların yüzüne sıkılabileceği gibi yaygın bir kanı var.

AİHM’nin Ali Güneş (10.04.2012) kararı ve Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi raporları bunun böyle olmadığını söylüyor.

Ali Güneş davası

Ali Güneş bir öğretmen. 2004 yılında Mecidiyeköy’de bir grup arkadaşı ile birlikte oturarak barışçı bir protesto eylemi yapıyor. “Dağılın” uyarısına karşın eylemi sürdürünce, polis göstericilere biber gazı sıkıyor ve güç kullanıyor. Arkasından
Ali Güneş polis merkezine götürülüyor. 11 saat sonra serbest bırakılıyor.
Ali Güneş serbest bırakıldıktan sonra, Haseki Hastanesi’nden doktor raporu alıyor.

  • AİHM biber gazının, solunum yolu sorunlarına, kusma, göz rahatsızlıkları,
    göğüs ağrısı, alerji, deri hastalıklarına yol açabileceğini;
    yüksek dozda kullanılırsa solunum ve sindirim yollarında hücre hasarı ve akciğerde sıvı toplanmasına, iç kanamaya neden olabileceğini belirtiyor.

Biber gazının sağlık açısından doğurabileceği bu sakıncaları göz önünde tutarak başvurucunun yüzüne biber gazı sıkılmasının ve bundan kaynaklanan fiziksel ve zihinsel acının kötü muamele oluşturduğu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3 maddesini ihlal ettiği sonucuna varıyor.

AİHM ayrıca, başvurucunun, savcının soruşturma yapmadan 48 saat içinde
takipsizlik kararı vermesine ilişkin yakınmasını inceliyor. Takipsizlik kararının devletin etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğüne aykırı olduğuna, dolayısıyla Sözleşme’nin 3. maddesinin bir de bu nedenle ihlal edildiğine karar veriyor.
Sonuçta devleti 10 bin Avro manevi tazminata mahkûm ediyor.

AİHM’nin de kararında gönderme yaptığı Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (İÖK) raporunda, biber gazının tehlikeli bir madde olduğuna ve özellikle kapalı yerlerde kullanılmaması gerektiğine önemle işaret ediyor. Oysa son olaylarda, polis CHP’nin Ankara İl Merkezi ve başka kapalı yerlerde bol miktarda biber gazı kullanmaktan çekinmedi.

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (İÖK) tavsiyeleri

İÖK raporunda, açık yerlerde de biber gazının çok istisnai durumlarda kullanılması gerektiğini, kullanıldığı zaman da sağlığa verilecek zararı giderecek önlemlerin alınmasını, örneğin biber gazına maruz kalanların derhal doktora ulaşmasının sağlanmasını ve etkilerini ortadan kaldıracak ilaç verilmesini tavsiye ediyor.

İÖK’nin tavsiyeleri arasında şu hususlar da yer alıyor:

1. Biber gazının hangi durumlarda kullanılacağı hakkında güvenlik güçlerine
açık talimat verilmeli ve bu talimat mutlaka kapalı yerlerde kullanılmasını yasaklamalı.

2. Biber gazının kullanılması konusunda güvenlik güçleri özel bir eğitime tabi tutulmalı.

Gezi Parkı olaylarından, Türk makamlarının ne AİHM’nin kararını, ne de
İÖK’nin tavsiyelerini okumadıkları, okuduysalar da kulak asmadıkları anlaşılmakta.
Nasıl ki Başbakan bile güvenlik güçlerinin biber gazını orantılı bir biçimde kullanmayı bilmediğini kabul etti.

Ancak bu kabul, güvenlik güçlerinin biber gazı kullanma yöntemlerini değiştirmedi.

Vatandaş ne yapabilir ??

Biber gazına maruz kalan vatandaşların önce derhal hastaneden bir rapor alarak savcılığa suç duyurusunda bulunmaları, ondan sonra da savcının takipsizlik kararından başlayarak bir ay içinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmaları olanağı var. Anayasa Mahkemesi başvuruyu reddederse, 6 ay içinde AİHM’ye başvurabilirler ve manevi tazminat talep edebilirler.

Bu arada belki de ilgili makamlar AİHM kararına ve İÖK’nin tavsiyelerine uyarlar
ve demokratik toplumlarda barışçı gösterilerin karşılığının biber gazı değil
“halkın sesini” dinlemek olduğunu kabul ederler.

Bekir Coşkun : ŞAŞIRACAKSIN..

ŞAŞIRACAKIN..

portresi_gulumseyen

 

 

 

 

Bekir COŞKUN

Gördün…

Sürprizlerle doludur bu ülke…
Ormanları yok ettin, ses çıkmadı…
Ama bir ağaç dalından gidersin…
*
Genelkurmay Başkanı’nı kapatırsın içeri
Ordu komutanlarını, kuvvet komutanlarını hapse atarsın…
Kartondan ordu yaparsın
Tam zafer sarhoşluğundayken sen…
Gezi Parkı’nda, annesi altını değiştirirken bir bebek gözükür,
milyonlar bir anda ordu ordu düşer peşine…
Şaşırırsın…

*
Hukuku yıkarsın…
Yargıyı bitirirsin…
Savcı sen olursun…
Yargıcın yerine oturursun…
Ama gözyaşlarını sile sile balkonlarına çıkan o insanların yüreklerinde bir büyük mahkeme kurulur…
Mahkûm olursun…
*
Valin…
Emniyet müdürün…
Tomaların, panzerlerin, gaz bombaların, bölük bölük polisin…
Ama su şişesini yarım kesip mendili ile burnuna bağlamış genç kız
yumruğunu salladı mı?..
Çuvallarsın…
*
İstediğin kadar gazetelere el koy…
Televizyonlara yalakaları oturt…
Patronu korkut…
Kendi kafana göre bir medya yarat…
Ama 30 milyon muhabiri, 30 milyon yazarı, 30 milyon kameramanı, 30 milyon editörü, 30 milyon genel yayın müdürü olan sosyal medya yayına geçti mi…
Çuvallarsın…
*
İstediğin kadar böl milleti…
Bir anda sarılır birbirine; Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı…
MHP’li, CHP’li, BDP’li, İP’li…
Ülkücü, solcu, sağcı, milli görüşçü, komünist, muhafazakâr…
Renklerini, farklılıklarını, kimliklerini bir kenara bırakıp el ele verdiler mi…
Afallarsın…
*
Bak…
Cumhuriyetin kurumlarını yıkabilirsin…
İlkelerine tekme atabilirsin…
Önderlerimizi aşağılayabilirsin…
Ama gaz bombaları altındaki o gençlerimizin yüreklerindeki ışığı söküp alamazsın… Yurdun dört bir yanında bir anda başlarını güneşe çevirdiklerinde…
Şaşırırsın…

Cumhuriyet, 2.6.13