Rifat SERDAROĞLU
Operasyon Ümmet
- Türkiye, bilimsel bir deyişle bir eriyiktir, mozaik değil. Mozaiğe vurdun mu darmadağın olur. Hâlbuki eriyik aynen kalır. Daha hoş bir ifadeyle,
çağdaş anlamıyla Türklük, aşure gibidir. En ufak parçası eksilirse
tadı bozulur. Bu memlekette altmışın üzerinde etnik kimlik, daha da fazla
dinî unsur var ve bu aziz memleketi omuz omuza savaşarak kurduk. Kimliğimiz de belliydi: Türklük. (Prof. Dr. M. Kerem Doksat)
Türkiye Cumhuriyeti, öncelikle “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesini ilan ederek
şunu diyordu;
- “Ey Dünya, ben bazılarınız gibi istilacı ve sömürgeci değilim. Kimsenin bir karış toprağında gözümüz yok. Bizim bir karış toprağımıza göz koyanla da
ölümüne savaşırız .”
Cumhuriyeti kuranlar, bir daha cahiliye devrinin karanlıklarına düşmemek için
“Lâiklik” ilkesini ilan ettiler. Devlet herkesin inanışına saygı duyacak ve
onun güvencesi olacaktı. Fakat din üzerinden insanların sömürülmesine,
toplumun geri götürülmesine karşı çıkılacaktı. Nitekim öyle oldu.
Türklerin “Ümmet- Ahali-Sürü” olmaktan kurtulup “Millet” olması,
adına Şıh-Tarikat ve Cemaat Piri denen adamların kulluğundan kurtulup
“Vatandaş” olmaları bugünkü “Bademlerin dedelerini” çok rahatsız etti.
Osmanlı zamanında bunlar ayrıcalıklı sınıf idiler. Bunlar hiç çalışmazlar,
halktan aldıklarıyla çok zengin bir yaşam sürerlerdi. Adeta devlet içinde devlet gibiydiler. Anadolu gençleri Kafkas- Yemen-Balkan Cephelerinde savaşıp
şehit olurlarken, tarikat müritleri askerlik yapmıyorlardı!Bunların çoğunluğu savaş zamanı, işgalcilerle işbirliği yaptılar, vatanı sattılar.
Allah’tan korkmadan, kuldan utanmadan yıllarca yalan söyleyerek
Büyük Atatürk’ü din düşmanı diye karaladılar. Her geçen gün, Atatürk’e olan “kinlerini” büyüttüler. Kendi mevkileri ve üç kuruşluk menfaatleri uğruna,
Türk Milletine bilerek ihanet ettiler.
Gerekçeleri de hazırdı; Türkiye bir İslam Devleti değildi. Dar-ul harp’tı.
Yani Türkiye’de İslam Devleti kurulana kadar, çalmak-soymak-düşmanla işbirliği yapmak günah değildi!
Yıllarca kinlerini büyüttüler. Cumhuriyet ilanından bu güne kadar,
Kürtçü-Bölücüler ve İslam Devleti isteyenler birleşip, T.C. Devletine
tam 28 kez isyan ettiler. Hiçbirinde muvaffak olamadılar. İşte son olarak,
dış destekli operasyonu 2002 yılından önce uygulamaya karar verdiler.
Bunun için 22 Ülkenin sınırlarının değişeceği, emperyalistlerin Müslümanları
yok edeceği bir plana “Eşbaşkan” oldular.
Bakın neler yaptılar?-AKP İktidara getirildiğinde, PKK Narko-Terör Örgütünün
silahlı gücü büyük ölçüde bitirilmişti. Örgütün önderi, Suriye’den çıkartılmış ve paketlenerek Türkiye’ye teslim edilmişti.-AKP çıkardığı yasalarla ve Başbakan Erdoğan’ın Cumhuriyeti kuranları aşağılayan konuşmalarıyla, Bölücü örgüte ve taraflarına moral verdi.
-Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde askeri kışlasına, polisi karakoluna çektiler.
Terör örgütü takipten kurtuldu. Güvenlik güçleri çekilince, bölge halkı terör örgütünün silahlı militanlarına bırakılmış oldu.
-Sınır ötesi operasyonlar durduruldu.
Kandil yeniden PKK’nın toplanma merkezi oldu.
-PKK’ya bir de Barzani koruması sağlandı. Barzani, Türkiye üzerinden yaptığı
ticaret nedeniyle çok zengin edildi. Barzani ile ortak yatırımlara girildi.
Yetmedi, ellerinde Türk gençlerinin kanı olan bu eşkıya, AKP Büyük Kongresinde
“Onur Konuğu” ilan edildi.
–Büyükşehirler Kürtçü Mafyanın eline bırakıldı. 11 yıldır bir tane Kürtçü Mafyası çökertilmedi. Kürt kökenli İçişleri Bakanları sokakları bile bunlara teslim ettiler.
İstanbul sokakları bugün bile birinin oğlundan, diğerinin kardeşlerinden sorulur.
–PKK bu dönemde, Türkiye üzerinden elini kolunu sallayarak
uyuşturucu ticareti yaptı.
-Habur’da Türk Devletinin Yargıçları-Savcıları, terör örgütünün önünde yem yapıldı. Habur olayı örgüte, “Gördünüz mü, devletin Yargıcı-Savcısı bile
bizim emrimizde. Bizi nasıl saldılar.” deme olanağını sağladı.
-Oslo’da Türk Devletini, PKK Narko-Terör örgütünün önünde çöktürdüler.
T.C. Devletinin memurları, Başbakan Erdoğan adına yaptıkları bu görüşmede,
“Sizinle savaşan Ordu şimdi içerde.” diyecek kadar ihanet içinde oldular.
-Türk Ordusu’nun kahramanları, Cemaat-AKP-ABD işbirliğinde, sahte dijital deliller üretilerek zindanlara atıldılar. Türk Ordusu’nun komuta heyetinin neredeyse yarısını içeri atıp, Ordu’nun direnme gücünü kırdılar. Cemaat yetiştirmesi,
satılmış bir-iki komutan bozuntusu da bunlara dörtayak durdu.
–Herkesi dinlediler, herkesi fişlediler. İşadamlarını, Gazete Patronlarını
tehdit ettiler, herkesi korkuttular. “Başbakan benim velinimetimdir.
O ne isterse o yazılacak..” diyen lavuk patronlara gazeteler satın aldırdılar.
–PKK asker-polis öldürdü, “Provokasyon var, Ergenekoncular yaptırdı” dediler.
-Türk Milleti demek, Türk’üm demek ırkçılık-ayrımcılık oldu.
-PKK Narko-Terör örgütünün liderini, Anayasa için talimat verecek,
kandildeki çakalı da “Ya diz çökersiniz ya da savaşırsınız” diyecek hale getirdiler.
-Kanlı terör örgütünün Kandildeki başı ile PKK bayrağı ve Öcalan resmi önünde
poz verdiler. Bu fotoğraf ile Kürdistan’ın bayrağı-lideri işaret ediliyor ve
Kürdistan’ın kuruluşu ilan ediliyordu.
Tüm bunlar, adım-adım şunları diyebilmek için yapıldı.“Kanın dinmesini istemiyor musunuz?
Analar ağlamaya devam mı etsin?
Kandan-ölümden mi besleniyorsunuz?
Yaptığımız terörü sona erdirmek içindir!”
Gerçek ise, BDP-PKK ile anlaşıp, yeni hazırlayacakları Anayasa’yı referanduma sunmak, hileli seçim sistemi sayesinde Türk Milletine kabul ettirip,
Federe İslam Devleti‘ni ve Büyük Kürdistan’ı kurmak!İstenen bu, yapılan da bu..
Ne yaparlarsa yapsınlar, ellerinden geleni arkalarına koymasınlar.
Sonunda gelecekleri yer Türk Milleti’nin önü olacaktır. Türk Milleti o gün
bu badem takımına da, Kürtçü-Bölücü takımına da, Barzani’nin adamlarına da kahredici şamarını indirecektir.
İşte o zaman benim işim “Barış sürecini destekliyoruz” diyen safları
Türk Milletine teşhir etmek olacaktır.
|