Etiket arşivi: E. Org. Ergin SAYGUN’

AİHM : Ağır hastalığı olan tutukluların tahliye edilmemesi ayrımcılıktır


Dostlar
,

Türk Tabipleri Birliği, web sitesinde aşağıdaki değerlendirmeye yer verdi.

Bir kez daha;

Cezaevlerinde tutuklu – hükümlü ama sağlık durumu cezaevinde kalmaya uygun olmayan tüm hastaların en temel insalık hakkı olan YAŞAM HAKKINA saygı gösterilerek;

Hükümlü ise cezasının infazının iyileşene dek ertelenmesini,

Tutuklu ise salıverilerek tutuksuz yargılanmasının sağlanmasını 

Başta TBMM olmak üzere ilgili makamlardan ivedilikle bekliyoruz.
Kaldı ki, Ceza Muhakemeleri Yasası’nın 16/2 ve 16/3 maddeleri çok açıktır.
Bu sitede kezlerce yazdık.. Bu maddelere bir kez daha yer verelim..

  • Yetkililer artık suç işlemeyi durdurmalılar..
    Göz göre göre kimi tutuklu ve hükümlülerin ölüme terkedilmesi
    tasarlayarak (taammüden) cinayetle eşdeğerdir, insanlık suçudur.

Hapis cezası ve güvenlik önlemleri temel ilkelerini düzenleyen 13.12.2004 tarih 5275 sayılı CMK (Ceza Muhakemeleri Kanunu) md. 16/2’de, sanığın hastalığı nedeniyle uygulanacak süreç şöyledir:

  • “… öbür hastalıklarda cezanın infazına resmi sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı mahkûmun yaşamı için kesin bir tehlike oluşturuyorsa,
    cezasının infazı iyileşinceye dek geri bırakılır.”
    (E. Org. Ergin Saygun bu bağlamda tahliye edildi; Şubat 2013. Kaçtı mı,
    hangi kanıtları karartacak durumda? Tüm kanıtlar yıllardır hala toplanmadı mı?)
  • Madde 16/3, “Yukarıdaki fıkralarda belirtilen ‘geri bırakma’ kararı, Adli Tıp Kurumu’nca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığı’nca belirlenen tam donanımlı hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumu’nca onaylanan rapor üzerine infazın yapıldığı yerin Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir.”(Prof. Fatih Hilmioğlu hk. Adli Tıp Kurumu’nun raporu 2 yıl boyunca güncellenmedi. Sağlığı kritik derecede bozuldu.. Şubat 2013’te ÖY Mahkeme yeniden Adli Tıp’a yolladı..Fakat Fatih hoca hala tutuklu..?!)

Bu arada; ADLİ TIP KURUMU MUTLAKA ÖZERK OLMALIDIR…
Ancak böylelikle tam nesnel ve bilimsel çalılması, rapor üretmesi sağlanabilir.

Unutulmasın ki, tutuklu ve hükümlüler Devletin tutsağı değilerdir.

Devlete emanettirler.

Can güvenliklerinin – yaşam haklarının korunması ise Devletin asli ve 1. görevidir.

Yeterli “denetimli serbestlik” önlemleri yasal olarak da teknik olarak da olanaklıdır ve uygulanabilir..

Yeni acılar yaşamayalım, yeni davalar açılmasın AİHM’de ve Türkiye’miz
mahçup olmasın davaları yitirip mahkum olarak ve girerim (tazminat) ödeyerek.

Sevgi ve saygı ile.
13.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===================================

AİHM : Ağır hastalığı olan tutukluların tahliye edilmemesi ayrımcılıktır

alt

Avrupa İnsan hakları Mahkemesi (AİHM) tutukluyken yakalandığı kanser hastalığından 2011 yılında yaşamını yitiren Gülay Çetin’in hastalığına karşın
tahliye edilmemesini AİHS’nin çiğnemi (ihlali) olarak değerlendirdi.
Hasta olan hükümlülerin tahliye edilmesine ve affedilmesine olanak veren
yasal düzenlemelere dikkat çeken ve tutuklular aleyhindeki bir ayrımcılık bulunduğunu belirten AİHM, Çetin’in yakınlarına 20 bin Euro tutarında manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

AİHM, cezaevinde tedavisi uygun olmayan hükümlülerin salıverilmesinde olduğu gibi;  tutukluların sağlık durumlarına uygun tüm insani önlemlerin alınmasını, cezaevinde tedavisi tıbben uygun olmayan tutukluların ilgili yargıçlar ve Yargıtay tarafından salıverilmesini sağlayıcı açık ve belirli yasal düzenlemelerin Ceza Muhakemesi Yasası‘nda  yapılması gerektiğine işaret etmiştir.

Türk Tabipleri Birliği tarafından bir süre önce tutuklu hastaların sağlık sorunlarının çözümü için Yasa Teklifi Taslağı hazırlanmış, TBMM’de grubu bulunan tüm siyasal partilere iletilmiştir. Taslakta, hükümlülerin sahip olduğu haklardan tutukluların da yararlandırılması gerektiği, mevcut uygulamanın ayrımcılık olduğu vurgulanmıştır.

Sağlık herkesin hakkıdır” başlığıyla kamuoyuna duyurulan görüşe destek verilmesi için TTB heyeti TBMM’de görüşmeler yapmıştır
(http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/saglik-3541.html ).
Bu ziyaretlerde cezaevi koşullarında ağır hastalığı bulunan kişilerin yaşadıkları zorluklara ve tedavi koşullarına ilişkin bilgi vermişlerdir.

AİHM kararı ile de dikkat çekilen bu insanlık sorunun ivedi bir biçimde yapılacak
yasal düzenlemelerle çözülmesi için TBMM’ni bir kez daha göreve davet ediyoruz.

Saygılarımızla.
11 Mart 2013
TTB Merkez Konseyi

DARMADAĞIN


E. Tümg. Naci BEŞTEPE

Naci_Bestepe_portresi

DARMADAĞIN

Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılmış.

Sözde tabii.

Misyonunu tamamlayıncaya dek devam edecek.

Onların da bu yüzden acelesi yok.

İşleri zevkli. Türkiye onları konuşuyor. Şöhret üstüne şöhret oluyorlar.

Kimse kıllarına dokunamıyor.

Onlar, istediklerine istedikleri zaman dokunuyor.

Ne HSYK, ne TBMM umurlarında. Ne baro dinliyorlar ne CMK, ne usül, ne esas.

Hukuk da yargı sistemi de adalet de DARMADAĞIN.

“İddianame hazır” haberleri yayılırken üç dalga daha.

4+4+3 taktiği ile üç dalga hücum ile 11 emekli subay-general tutuklandı.

Genelkurmay’ın umurunda değil.

İlgililer takip etme zahmetine bile katlanmıyor.

Avukatlar ve basın, tutuklamaların Genelkurmay’ın verdiği yeni belgeler nedeniyle yapıldığını açıklıyor.

Genelkurmay ise “YENİ BELGE VERİLMEDİ” diye yalanlama yayımlıyor.

Aralık 2012’de verilen belgeleri eski kabul ediyor belli ki.

Yıl değişti çünkü.

Emekli subayların bir kısmı da farklı değil.

Kendisi yurt dışında yaşıyormuş gib,i karşılaştığı arkadaşlarına soruyor, “Bu hafta kimler tutuklandı?” diye.

Asker DARMADAĞIN.

Medya kanıksamış olayı.

İlk günkülerden sonra muhalif basın bile ön sayfalardan içerilere taşıyor haberi.

Hatta isimleri vermiyor bile.

Tutuklananlar asker nasıl olsa.

İçinde medya mensubu yok ya.

Yandaş, yalaka, taraf kesim zaten memnun.

Medya DARMADAĞIN.

Başbakan bir hafta önce yargıya verdi veriştirdi.

“ Uzatma, bitir işini, uzun tutuklama!” , “Gnkur. Bşk.na terörist denmesi
kabul edilemez” , “ Ordu’nun morali bozuluyor, terörle mücadeleye gönderecek komutan kalmıyor.”
 
dedi.

Yoğun bakımdan yeni çıkmış, her tarafında kordonlar bağlı, yaşam savaşı veren E. Org. Ergin SAYGUN’u ziyaret etti. Elini bile tuttu.

İnsanlık, şefkat, merhamet, olgunluk, büyüklük vb. tüm güzel duyguların adamı görüntüsü ile TSK’ya yapılanların yetip arttığını vurguladı sanki.

28 Şubat dalgaları sürerken başka biri gibi (daha doğrusu tam da kendi gibi) konuştu, “Yargı da görevini yapıyor, biz de” deyiverdi.

Kini mi bitmedi, askere olan güvensizliği mi kaşındırıyor, aciz numarası mı yapıyor yoksa Cemaate karşı gerçekten aciz mi, anlayan beri gelsin.

RTE gibi biri acizliği kabullenebilir mi?

Başbakan DARMADAĞIN

İktidar bin bir problem yaratmış ülkenin başına.

Muhalefet için bulunmaz durum.

Yararlansa ya işte.

Nerdeeee…

PKK’yla sarmaş dolaş olan mı ararsın,

Sorosçu çocuğu mu, yetmez ama evetçi mi, Feto müridi mi.

Genel başkan “ Türk vatandaşlığı partimizin ilkesidir” derken,
AİHM’de yargıçlık yapmış deneyimli hukukçu vekil

“Türklük genel kabul görmüyor anayasada yer almamalı.” der.

Ana muhalefet DARMADAĞIN.

Sözün özü ülke DARMADAĞIN.

Ben de öyle.

Naci BEŞTEPE
18.2.13

Genelkurmay Başkanlığı’nın Başbakan’a Sert Çıkışı Ve Başbakan’ın Oryantal Dansı

 

E. Tümg. Naci BEŞTEPE

Naci_Bestepe_portresi

Genelkurmay Başkanlığı’nın Başbakan’a Sert Çıkışı
Ve Başbakan’ın Oryantal Dansı

Başbakan RTE, kendi şekillendirip yarattığı yargıya bir mesaj verdi, geçen hafta.

Mesajın görünen iki amacı vardı;

İlki; kamuoyuna, yargının, yasama ve yürütmeyi tekelinde tutan Abdülhamit’in torununa tam biat içerisinde olmadığı,

İkincisi de; TSK’ya yapılan hukuksuzluğun karşısında olduğu görüntüsü vermekti.

Verebildi mi?
Çok saf, dünyadan habersiz, her şeye inanalar ve bir de beklenti içinde olanlar açısından evet, verdi.

Ancak mesajın içeriği amacını aştı. Nasıl mı? Şöyle;

“ Elinde kesin hükümler yok da sen yüzlerce subayı astsubayı örgüt elemanı olarak veya örgüt kuran olarak hele hele Genelkurmay Başkanı’nı kalkar da bu şekilde değerlendirirsen burası silahlı kuvvetlerin moral değerlerini alt üst eder.
O zaman terörle nasıl mücadele edecek bu insanlar. TSK’nın terörle mücadelesine darbe vuruyor. Oralara gönderecek subay kalmıyor.”

Ne kadar açık değil mi?

Söyleyen kim?

“ Ben bu davanın savcısıyım”
“ Çeteleri temizliyoruz.”
“ Vesayeti kaldırıyoruz” diyenle aynı kişi.

Genelkurmay da aptal değil ya. Mesajı okuyunca anladı. Yanıtı yapıştırdı. Özetle;

– TSK’da emir komuta zafiyeti olduğu iddiası gerçek dışıdır

.
Görevini yapmakta olanlara haksızlıktır.
– Yıkıcı mahiyetteki söylem ve yayınlar devletin gücü ve itibarına zarar verir.
Ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür, dedi.

Başbakan’a da “sana söylüyorum” demek nezakete aykırı olduğundan istifalarla ilgili yayınları adres gösterdi.
Askerler bu incelikleri iyi bilir.
Başbakan akıllı adam, ya da akıllı danışmanları var. Hemen konum değiştirdi.
Sanki o açıklamayı yapmamış gibi söylemlerle TSK sevgisi ve korumacılığını konuşturdu.
Oryantale başladı;

TSK’nın zaafa düşmesi gibi şeyler çok çirkin yaklaşımlardır. Sadece ortalığı karıştırmak isteyen art niyetlilerin, niyeti bozuk olanların ortaya attığı bir virüstür.”

Alın iki açıklamasını alt alta. Özellikle 2007’den beri TSK’ya söylediklerine ve yaptıklarına bakın. Karar verin.
Virüsü ortaya atan kimdir?
Elbette yargıya verdiği mesajın, sonradan “çevir imam kaz yanmasın” açıklamasının ve son olarak da E. Org. Ergin SAYGUN’a “Geçmiş olsun” telefonu ve ziyareti ile verdiği görüntünün asıl amacı da çok açıktır.
O’nu tanıyanlar yutmamıştır zokayı.

TSK sevgisi gibi bir duygu O’nun içinde barınamaz.

Mustafa Kemal’in askerine sıcak duygular besleyemez.
Çünkü onlar; ılımlı İslama, Şeriata dayalı rejime, ABD ve AB güdümlü yönetime, resmi dilin ikileşmesine,Türk ulusu kavramının yok edilmesine; özerk bölgeler,

Kürt-Türk federasyonu 

gibi ucubeler yaratılarak, Irak’ın ve Suriye’nin parçalanmasına yol açarak ülkemizin bölünmesine ve
Kürt devleti oluşturulması
na,
başkanlık sistemi ile dikta rejimine geçiş
e karşıdır.

Bunlara karşı olan bir kurumla RTE samimiyetle yan yana gelemez.
Hastanede ziyaretine gittiği Saygun Paşa için, TV ekranlarında,
“Birlikte seyahat ettiğimiz bir paşa, ses kayıtlarını dinleseniz neler söylüyor, neler!” diyerek yargının önüne atan kendisi değilmiş gibi.

MİT müsteşarını ifade vermeye bile gitmeden özel yasayla kurtarırken Gnkur. Bşk dahil hiçbir asker için kılını kıpırdatmayan ama dilini engerek gibi kullanan aynı kişi değilmiş gibi.

Gelelim işin diğer yönüne.
İstifaları gündeme getirerek TSK’ya ve ülkeye kötülük yapılmasına.
Kim bunu gündeme getirenler?
40 yıllık uçucu (argodaki palavra atıcı anlamında değil) bir orgeneral.
Sultanahmet Camisi imamı değil.
110 pilotun istifasını normal görmek veya göstermek mi gerekiyor,
yoksa onları istifaya zorlayan koşulların oluşmasını engellemek mi?
Deniz Kuvvetlerinin eski iki komutanı arka arkaya açıklamalar yaptılar.
Kuvvetteki personel kıyımını ve bunun kaç yıllara hatta savaş durumunda
ülkenin geleceğine mal olacağını söylediler.
Hadi tutuklu general ve amiraller kızgınlıkla söylüyorlar, iki kuvvet komutanı da mı Başbakan’a veya Gnkur. Bşk.na kızarak bu açıklamaları yaptılar?
Başbakan da, “Benim Genelkurmay Başkanımmm!” dediği Genelkurmay Başkanı da şapkalarını önlerine koyup birkaç dakika sakin sakin düşünürlerse iyi olur, söylenenleri daha sağlıklı değerlendirirler.

Oryantal dans iyidir de uzar giderse zevk vermez, sıkar.

Son satırlarım da Saygun Paşam’a :

Keşke yatağında doğrulmaya çalışmasaydı, sahte BALYOZ CD’lerini veren ve
tüm silah arkadaşlarıyla kendisine bu oyunu hazırlayan şahsın karşısında.
“Zahmet ettiniz, teşekkür ederim.” demeseydi.
Bu kadar nezaket , makama saygı o koşullarda fazla olmuş.
Hasta ziyareti insanidir ama hastayı o hale getirmede payın büyüğüne sahip biri için aynı şeyi söylemek de olası değildir.

Naci Beştepe
11 ŞUBAT 2013