Etiket arşivi: DÜNYA NÜFUSU

TÜRKİYE’NİN ÇAĞDAŞ DÜNYADAKİ YERİ

Prof. Dr. rer.nat. D. Ali ERCAN
(Çekirdek Fiziği / Nükleer Fizik)
ADD Bilim Kurulu Başkanı

Dünya nüfusu 8 milyarı aştı; 2050’de 10 milyara doğru koşuyor. Gerçi Türkiye’de doğurganlık 1,7’ye düştü, yani T.C. yurttaşlarının “nüfus artış hızı” azalıyor; hatta 2025’ten sonra nüfus sabit kalacak görünüyor. 2030’dan sonra azalmaya da başlayacak belki …

T.C. yurttaşlarının nüfusu böyle durağanlığa yönelirken, Dünya genelinde “sosyal-siyasal-ekonomik” nedenlerden kaynaklanan ve 1960’tan bu yana giderek büyümekte olan sınır ötesi göçler sorunundan Türkiye de payını fazlasıyla alıyor. Nitekim Dünya nüfusunun %1,1’ini oluşturan Türkiye, Dünyadaki 300 milyonu aşkın göçmenin %3’ünü barındırıyor.

  • Ülkemizde her 90 kişiden 10’u yabancı (göçmen, sığınıcı vb..)

***
Endüstri Devriminden sonra dünyaya egemen olan Kapitalist sistemin;

– anlamsız, ölçüsüz ÜRETİM,
– haksız, adaletsiz PAYLAŞIM ve
– savurgan TÜKETİM sarmalındaki gezegenimiz,

Holosen çağdan yeni bir çağa evriliyor.

Doğa ile uyumlu yaşamak becerisi gösteremeyen insanın yaşam biçiminden kaynaklanan olumsuz iklim/ekoloji değişimiyle Antroposen çağına!

Salgınlar, savaşlar, isyanlar, göçler, terör, ekonomik çöküntüler, yoksullaşma, işsizlik …

  • Gezegenimizin genelde çok kötü yönetildiği acı bir gerçek!

İnsanlık tarihi boyunca oluşturulmuş “irrasyonal kültürlerin” (ussal olmayan ekinlerin) öğretisiyle insan kendini “eşref-i mahlûk” yani “yaratılmışların(?) en şereflisi, en üstünü” görmek (!) yanılgısına kapıldı. Doğayı hep “alt edilmesi gereken bir düşman/rakip” olarak gördü ama sonunda, geç de olsa anladı ki; Doğa insana değil, insan doğaya muhtaç!. (AS: İnsan yeryüzünde zorunlu parazit!)

Tarih boyunca (Kabile şefi, Derebeyi, Kral , Padişah, İmparator, diktatör….) despot tek adamrejimlerinin sonu geldi, geliyor… Bilim ve teknoloji ilerledikçe, doğal gerçekler kavranıp  anlaşıldıkça,  kültürlerarası etkileşim yoğunlaştıkça, “en adil, en kolay” uygulanabilir bir yönetim biçimine, “Halkın özyönetimi“ne gelindi; buna DEMOKRASİ deniyor!

  • Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiyle; HALKÇILIK, Cumhuriyet!

***
Dünyada ülkelerin büyük çoğunluğu demokratik rejim görüntüsünde, ama demokrasinin pürüzsüz işleyişi için gerekli asgari (en az) koşulları oluşturabilmiş değiller.

“Eğitimsiz ve yoksul” toplumlarda demokrasinin iyi işlemediği çok açık anlaşılır bir gerçek!

Özetle söylemek gerekirse; bugün Dünya nüfusunun ~ %80’i gelir dağılım adaletini ve fırsat eşitliğini gözeten çoğulcu – katılımcı – çağdaş demokratik yönetimden oldukça uzakta ve ne yazık ki, Türkiye de bu şanssız ülkeler arasında.

Her yıl 60 belirteç üzerinden hesaplanan puanlarla, ülkelerin demokrasi indeksi yayınlanıyor. 2022 sıralamasında Norveç 100 üzerinden 98 puanla 1. oldu. Türkiye 43 puanla 103. durumda; oysa 2012’de puanı 58’di. Gittikçe iyileşecek yerde, tersine otoriter/dikta rejime yöneliyor… Dünya genelinde demokrasi indeksi ortalaması 33 ile en düşük ülkeler Ortadoğu ve kuzey Afrika ülkeleri, İslam coğrafyası.

  • İslam demokrasiyle barışamıyor nedense, sonuncu Afganistan!

Gelir dağılım adaletinin ölçütü Gini katsayısıdemokratik gelişmişliğin en önemli ölçütlerinden biri. Türkiye, Gini katsayısı sıralamasında da 0,42 ile Dünyada son 50 ülke arasında ne yazık ki…

2022’de demokrasi indeksi + Gini sayısı en yüksek olan ilk 15 ülke, Gezegenin A takımı diyebileceğimiz en gelişkin 15 ülke şunlar :

Japonya 125, Almanya 81, G. Kore 51,  Kanada 40, Avustralya 27,  Tayvan  23, Hollanda 18, İsveç 11,  Avusturya 9, İsviçre 9, Danimarka 6, Norveç 6, Finlandiya 6, Y. Zelanda 5, İrlanda 5.

Listeyi nüfus büyüklüğüne göre sıraladım çünkü ülke nüfusu büyüdükçe ve doğal olarak uyuşmazlık olasılığı arttıkça gelir dağılım adaletini gözeten çağdaş demokratik yönetimlerin işi zorlaşıyor. Bu nedenle nüfusu en büyük iki ülke Japonya ve Almanya ayrı bir övgüyü hak ediyorlar bence!

Sosyal-ekonomik-demokratik gelişkinlik skalasında (ölçeğinde) Türkiye, 200 ülke arasında ne yazık ki, ortalamanın altında,  D sınıfı (4. sınıf) ülkeler içinde yer alıyor. Kuruluşunun 100. yılını kutlayacak bir ülke için çok acı!..

Oysa bu ülkenin kurucusu büyük Atatürk Cumhuriyetin 10. yılında neler neler hayal etmişti :

  • “…Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı (gelişimi) ile, âtinin (geleceğin) yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır….”

DÜNYA NÜFUSU

Dostlar,
Dünya ve Türkiye Nüfusu hakkında Sn. Prof. Dr. D. Ali Ercan hocamızdan
nefis bir derleme daha..Özenle okunması ve gereklerinin yerine getirilmesi dileğiyle..

Sn. Ercan’a da kafa yorduğu, çoook nitelikli emeğini paylaştığı için şükranla..Sevgi ve saygı ile.
1.12.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=======================================

  • Bu yazı, en az 3 çocuk isteyen politikacılara ithaf olunur. æ
DÜNYA NÜFUSU

Portresi_gulumseyen

 

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

 

 

Değerli arkadaşlar,

Dünya Nüfusu beklenenden çok daha hızlı artıyor!
Bu gidişle 2050’de 10 milyar sınırına (Türkiye nüfusu 115 milyona) dayanacak. 

Dünyada Ortalama İnsan ömrü de son elli yılda 48’den, 68’e çıktı; 2050’ye dek 75’e ve hattâ 2100’de 85’e çıkabileceği kestiriliyor.

Bugünkü Dünya nüfus artış hızı binde 11 (% 1,1) dolayında, yani günde 210 bin kişi artıyor Dünyadaki insan sayısı. (Türkiye’deki artış günde ~3 bin, yıllık artış ~1 milyon; ortalama yaşam süresi 66 yıl.)

Nüfus artışını dizginlemek konusunda hiçbir ciddi girişim yok!

Dünya Devlet yöneticilerinde sanki “elle gelen düğün bayram” yaklaşımı egemen.

Bu dizginlenemeyen nüfus ve tüketim ve çevre yıkımı, bu pervasız gidiş 2050-2100 arasında önlenemez afetler zincirini harekete geçirecek, sonuçta Dünya nüfusunu
10 milyardan 2 milyar düzeyine indirgeyecektir…

50 yıl gibi kısa bir sürede 8 milyar insanın yeryüzünden silinişi demek, açlık, susuzluk, salgın hastalıklar, terör vb. nedenlerle her gün ortalama 440 bin kişinin ölümü demektir. Bu kıyımda Türkiye’nin de payına günde ortalama 5 bin ölüm düşecektir (şimdiki ölüm sayısının 3 katı veya ölüm oranının 2 katı!)

Son 200 milyon yıllık evrede, yani sıcakkanlı canlıların yaşama geçtiği dönemde atmosferdeki CO2 derişimi 300 ppm (% 0,03) düzeyini ve ortalama sıcaklık 17 C dereceyi hiç aşmamıştı. Bilinçli(?) sandığımız İnsanoğlu bu kırmızı çizgiyi aşmayı becerdi. Şu anda CO2 derişimi 400 ppm oldu; ortalama sıcaklık 16 dereceye doğru tırmanıyor. 2100 yılına dek 2 derecelik bir artış geriye dönüşü olanaklı olmayan bir
sera etkisini tetikleyebilir ve Dünyamız uzun erimde Venüs gibi “Yaşam düşmanı bir Gezegen”e dönüşebilir.

Milyonlarca yıl önce ortalama yüzey sıcaklığı ~60 derece olduğu ve sera etkisi sarmalına girdiği düşünülen Venüs’ün yüzeyinde, bugün kurşun, kalay, çinko gibi madenleri bile eritecek yükseklikte (460 derece) sıcaklık var; yani mutlak yaşam düşmanı bir ortam.

İnsansı atalarımızın evrimi her ne denli 2 milyon yıl önceye gitse de, gerçek atalarımız, taksonomik adıyla Homo Sapienslerin, yani ateşi denetleyen, alet yapan akıllı insanların sahneye çıkışı 200 bin yıl önceye dayanıyor. Son 200 bin yılda toplam 120 milyar insanın bu gezegen üzerinde yaşamış olabileceğini hesaplıyoruz. Takvim başlangıcı olarak alınan Milat noktasında (İsa’nın Doğumu) Dünya nüfusu yaklaşık 100 milyon yordanıyor. 1 milyon sınırı da herhalde MÖ 5000’lerde aşılmıştır. Başlangıçta
belki birkaç yüz bin olan Homo sapienslerin 200 bin yılda ancak 100 milyon rakamına erişebilmesi ortalama yıllık nüfus artış hızının “neredeyse sıfır” (milattan önceki son
5 bin yılda ~ binde 0,9)
 olduğunu gösteriyor.

Bir başka anlatım ile insanlar on binlerce yıl boyunca çok zor koşullar altında,
adeta bıçak sırtında yaşayarak, türün sürmesini sağlayabilmiştir. Ortalama yaşam süresinin 30 yıl dolayında olduğu bu uzun dönemlerde kadın başına ortalama çocuk sayısı herhalde 2,1’i geçememiştir (Doğan çocukların belki yarısı 1 yaşına gelmeden ölüyordu!) Bu bakımdan, Dinlerin olabildiğince çok çocuk doğurmayı öğütlemesi, kutsallaştırması, türün sürmesi bakımından yerinde (makul) bir davranıştı;
ama çağımızda “2’den çok çocuk” geçerliliğini çoktan yitirmiş,
üstelik İnsan yaşamını tehlikeye sokacak bir davranış biçimi olmaya başlamıştır.

DUNYA_NUFUSU

Son 2 bin yıl içinde Dünyada yaşamış toplam insan sayısını da yaklaşık 20 milyar olarak hesaplıyoruz. Önceki dönemlere kıyasla, 20 kez daha yüksek oranda bir nüfusun varlığı, yaşam koşullarının insan yararına çok değişmiş olduğunu gösteriyor.
Bu dönemde ortalama yaşam süresi de 30 yıldan 40’a doğru yükselmiştir. Gerçekten de ateşin kullanımı (besinlerin pişirilmesi), hayvanların (köpek, at, koyun, sığır…) ehlileştirilmesi, tarım, tekerlekli arabalar kullanılarak uzak noktalara erişim (kitlelerin birbirinden uzakta bulunuşu, salgın hastalıklarda bir kezde büyük ölçekli kıyımı önlemiştir) olanağı, sabunun bulunması, güvenli barınaklar, vs. vs. yaşam koşullarını iyileştirmiş, dolayısıyla nüfusun belirgin artışına neden olmuştur. Milat’ta ~100 milyon olan nüfus, 1800’lerde 1 milyar sınırını aştı. Ortalama yaşam süresinin yaklaşık 40 yıl olduğu bu dönemde yıllık nüfus artış hızı binde 1-2 oldu; çok yüksek değil, ama yine de Milat öncesine kıyasla oldukça yüksek bir rakam sayılır.

14. yüzyıldaki büyük veba salgını Anadolu’da ve Avrupa’da önemli bir kırım
yarattıysa da, nüfus gelişimi sürebildi. 1800’ler sonrası “Endüstri Çağı” denen bir furya dönemine girdi insanlık ve nüfusta “patlama” başladı…1800-1950 arası
yıllık nüfus artış hızı binde 6 ve “Elektronik Çağ” denen 1950-2000 arasında da ortalama binde 19 oldu. 2000 sonrası Nüfus artış hızında bir azalma olduğu görülüyor. Bugün için “Robotik Çağda” Dünya Nüfus artış hızı binde 11’e doğru gerilemiş durumda.

Nufus_artis_hizi

Türkiye genelinde yıllık nüfus artış hızı, 2013’te binde 13 ama Doğu Anadolu’da yaşayan belli bir halk kesiminde hâlâ binde 20’lerde bir nüfus artış hızı sürüyor. Bu bölgede
k
adın başına çocuk sayısı 3’ten büyük. Öte yandan Türkiye’nin orta ve batı bölgelerindeki nüfus artış hızı binde 11, yani Dünya ortalamasına eşittir. (%22×20+%78×11=13) 

Bugün Dünya nüfusu 7,2 milyarı aşmış durumda; yani Gezegen üzerinde 200 bin yıldan bu yana yaşamış olan tüm insanların % 6’sı (16’da biri) şu an yaşıyor durumda.
Ancak Gezegenimize etki derecesine bakacak olursak, şimdiki insan, kaynakları tüketmek ve çevreyi yıkıma uğratk bakımından, 50 yıl önceki insana göre 2 kat,
100 yıl önceki insana göre 4 kat, 200 yıl önceki insana göre 8 kat ve hatta 2 bin yıl önceki insana göre 16 kat daha ağırlıklıdır. 2 bin yıl önceki yaşam koşullarıyla 120 milyar insan yaşıyormuş gibi, sanki bu gezegen üzerinde gelmiş geçmiş tüm insanlar
hâlâ yaşıyorlarmış gibi, onların geçmişteki ağırlıklarını bugün sürdürüyoruz.

Dünya buna çok dayanamayacak ve er ya da geç sırtındaki yükü atacaktır.

22. yüzyılı yaşayanların anılarında, “öngörüleri yanlış çıkmış olmak” dileğimle
ve Sevgilerimle. æ (1.12.13)

Dünya Ortalama Nüfus artış hızı (binde):

MÖ 5000 – M…0,9

M -1800………..1,3

1800 -1950……6,0

1950 – 2000..19,0

2000 – 2013…15,0

2013 – 2050… 9,0

2050 – 2100… -32  (büyük kıyım!?)