Etiket arşivi: Dr. Ahmet SALTIK Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi www.ahmetsaltik.net

31 Adet KHK’nin Çözümlemeli Özeti ile GSS Sistemi Konusunda Bilgi Notu

31 Adet KHK’nin Çözümlemeli Özeti ile
GSS Sistemi Konusunda Bilgi Notu

Mahmut ESEN
E. Mülkiye Başmüfettişi
mahmutesen@gmail.com

 1-Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirlerin alınması, bazı kamu/özel kurum ve kuruluşlara dair düzenleme yapılması, bazı kanunlarda değişiklik yapılması vb. amaçlar için Anayasanın
121 inci maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nca 22.7.2016-8.01.2018 tarihleri arasında kararlaştırılmış olan 667- 697 sayılı (toplam 31 adet) KHK yayınlanmıştır. (Ayda ortalama 2 adet KHK yayınlandığı görülmektedir.)

Olağanüstü hal ilan ediliş nedenleri ve süresi ile de sınırlı olmayan çok sayıda/köklü değişikliklerin yapıldığı, bu bağlamda KHK aracılığıyla Devletin yeniden yapılandırılmak istendiği anlaşılmaktadır.

Nitekim KHK’ler ile özgün/yeni düzenlemelerin yanı sıra kişisel/toplumsal yaşamın tüm evrelerini kapsayan ve sayıları 370 adedi bulan muhtelif kanunlarda (bazıları mükerrer olmak üzere) ek/değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Mevzuat alanında toplam 1202 maddeye ulaşan düzenlemeler yapılmıştır.

Sözü edilen KHK’lerle getirilmiş ve AYM’nin yetkisizlik kararlarından sonra daha da yaşamsal önem kazanmış olan bu düzenlemeler; KHK’lerde izlenmiş sistematiğe uygun olarak birleştirilmiş, yer yer güncelleştirildikten sonra bölümler halinde analitik olarak özetlenmiş ve erişim kolaylığı için fihriste bağlanmıştır. Konunun daha iyi anlaşılması bakımından uygulama örnekleri verilmiş/kısa açıklamalarda bulunulmuştur.

Kamuoyunun sağlıklı bilgi sahibi olması, getirilmiş düzenlemeler hatırlatılması ve sonuçlarının gösterilmesi amacıyla hazırlanmış derleme nitelikli bu yazım; 

2-Ülke nüfusunun tümünü kapsaması gereken, 2012 yılından itibaren zorunlu hale gelen ve sağlık giderlerinin tek elden yapılmasını öngören genel sağlık sigortası (GSS) sisteminde ulaşılmış son aşama; milletvekilleri ile yüksek yargı organları başkan ve üyeleri için KHK ile getirilmiş istisnalar, GSS uygulamalarında resmi ve özel sağlık kurum/kuruluşları açısından tespit edilmiş aksaklıklar, GSS konusunda alınması gerekli görülen bazı tedbirlerin yer aldığı;

Emekli/deneyimli denetim elemanı gözü ile olabildiğince nesnel ölçütler içerisinde kamuoyunu ve yetkileri aydınlatmak amacıyla tarafımdan hazırlanmış, (GSS sistemi konusunda bilgi notu niteliğindeki) güncel bir raporun genişletilmiş özeti ekte bilgilerinize sunulmuştur.
=========================
Dostlar,

Sayın Mahmut Esen, yazının başında da belirtildiği üzere emekli Mülkiye Başmüfettişidir. Ancak emeklilik gerçekte yürürlükte değil, yasal formalite. Yaşamın gerçekliği hemen hemen hepimizi bu yıllarda da çalışmaya itiyor.

Sayın Esen, 18 ay öncesinden, 20 Temmuz 201’dan başladı ve ülkemizde OHAL ilanını izleyen OHAL KHK’lerini adım adım izledi, irdeledi, çözümledi. Kıdemli ve birikimli bir Mülkiyeli olarak nesnel sorumluluk ve serinkanlılıkla hep yol gösterdi. İktidarın uzmanları, danışmanları, vekillerinin de okumasını ne çok dilerdik..

Sayın Esen’in bu çalışmalarını sıklıkla web sitemizde yayımladık (Mülkiyeli dayanışması!). O’nun yazdıklarından hep öğrendik. Son olarak dün, GSS  sisteminde 696 s. OHAL KHK’sı ile yapılan kritik değişikliği yayımladık. İktidar, uygun gördüklerine, Anayasa’nın 10. maddesini çiğneyerek adeta imtiyaz tanıyor. Daha önce salt Milletvekilleri ve bağımlıları (bakmakla yükümlü oldukları) GSS dışında idi. Yani hiçbir sınırlama olmaksızın sağlık güvencesi sahibi idiler. Üstelik Vekillik görevi bitse de.. Yaşam boyu. 2 yıl Vekillik yapmak bu olağanüstü ayrıcalıkları (imtiyazı) kazanmak için yetiyor!

Daha sonra AYM üyeleri bu ayrıcalığa eklendi. Son olarak ise 696 s. OHAL KHK’sı ile Yargıtay ve Danıştay üyeleri ile bağımlıları da bu kıyak kapsamına alındı. İster istemez akla tatsız şeyler geliyor. AKP iktidarı yüksek yargıçlara bu iltiması neden yapar? Kapsamını neden genişletir? OHAL KHK’sının Anayasal yargıya taşınması da olanaksız.. TBMM düzeltir mi? Ham hayal! Üstelik AKP  bu kıyağı, TBMM Başkanlık Divanı’nın çıkaracağı yönetmeliğe bırakıyor. Yani havuç da sopa da yerli yerinde.. Herhalde AKP’nin yüksek politik zekâsı olsa gerek?!

1971’den bu yana Tıbbiyenin içinde olan çoook kıdemli bir hekim olarak biz, herhangi bir yüksek yargıcın – milletvekilinin ve de bağımlılarının sahip olduğu  olağanüstü – hayal bile edilemeyecek – özel sağlık sigortalarında bile olamayacak sınırsız güvencelere kavuşmaktan olsa olsa utanırdık. Üstelik bu hizmetleri iktidarın hukuk tanımaz biçimde imtiyazlı tanımladığı elit kişilere sunan sağlık bir çalışanı – hekim olarak. Sen çooook yaşa e mi AKP!

Sayın Esen’in bu son çalışması 21 sayfa.. Sitemizin mimarisi bakımından tümünü word dosyası gibi sunmak olanaklı değil. Bu bakımdan, dosyayı pdf olarak yüklüyoruz web sitemize.

Şöyle başlıyor değerli rapor :
**********

Özeti/Fihrist

I-GİRİŞ

II-KAMU PERSONELİNE / KURUM VE KURULUŞLARA YÖNELİK DÜZENLEMELER

 a)-Kamu Personeline Yönelik Genel Düzenlemeler
 b)-Yerel Yönetimlerle İlgili Düzenlemeler
c)- Milli Eğitim İle İlgili Düzenlemeler
d)-Sağlık Bakanlığı ile İlgili Düzenlemeler
e)-Kapatılan Kurum/Kuruluşlarla İlgili Düzenlemeler
f)-Medya Alanına İlişkin Düzenlemeler
g)-Çeşitli Konulara Yönelik Düzenlemeler
h)-Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulmasına İlişkin Düzenlemeler

III- YARGI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

a)-Soruşturma ve Kovuşturma İşlemlerine Yönelik düzenlemeler
b)-Adalet Bakanlığına Yönelik Düzenlemler
c)-Cezaların İnfazına Yönelik Düzenlemeler

IV-TSK/MİLLİ SAVUNMA İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

V-GÜVENLİK İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER

a)- Jandarma ile Sahil Güvenlik Komutanlığına İlişkin Düzenlemele
b)-MİT’e Yönelik Düzenlemeler
c)-Çeşitli Konulara Yönelik Düzenlemeler
d)-Genel Kolluk Disiplin Hükümlerine Yönelik Düzenlemeler
e)-Özel Güvenlikle İlgili Düzenlemeler
f)-Sosyal Güvenlikle İlgili Bazı Düzenlemeler

VI-KAMU İDARELERİNDE İSTİHDAM EDİLMEKTE OLAN GEÇİCİ PERSONELE (4/C liler); TAŞERON İŞÇİLERİN KADROYA GEÇİRİLMESİNE ile GEÇİCİ İŞÇİLERE YÖNELİK DÜZENLEMELER

Not: 696 sayılı KHK yapılmış ek/değişikler kırmızı renkli olarak gösterilmiştir.

 I-GİRİŞ

Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirlerin alınması, bazı kamu/özel kurum ve kuruluşlara dair düzenleme yapılması, bazı kanunlarda değişiklik yapılması vb. amaçlar için Anayasanın 121 inci maddesi ve 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 4 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nca 22.7.2016- 08.01.2018 tarihleri arasında kararlaştırılmış olan 667[i] – 697 sayılı (toplam 31 adet) KHK yayınlanmıştır.

(Ayda ortalama 2 adet KHK yayınlanmıştır.)

[i] 667-669,671 ve 674 sayılı KHK’ler; TBMM tarafından da kabul edilerek 6749, 6755-6758 sayıları ile yasalaştırılmıştır.
*********

Devamında bir tablo verilmekte :

S.No KHK Sayısı KHK Yayımlandığı R.G.  KHK İLE YAPILMIŞ DÜZENLEMENİN
Tarihi Sayısı Toplam Madde Sayısı Özgün Madde

Sayısı

Mevzuata (Yenilik /Farklılık Getirmiş Düzenlemelerin Madde Sayısı Doğrudan Ek/ Değ. Yapılmış Kanun/KHK Sayısı
1- 667 23.07.2016 29779 12 12 9
2- 668 27.07.2016 29783 40 3 37 5
3- 669 31.07.2016 29787 115 3 112 11
4- 670 17.08.2016 29804 11 3 8 3
5- 671 17.08.2016 29804 35 2 33 17
6- 672 01.09.2016 29818 4 3 1
7- 673 01.09.2106 29818 12 2 10 2
8- 674 01.09.2106 29804 53 2 51 25
9- 675 29.10.2016 29872 19 2 17 3
10- 676 29.10.2016 29872 92 2 90 38
11- 677 22.11.2016 29896 10 2 8
12- 678 22.11.2016 29896 39 2 37 25
13- 679 06.01.2017 29940 8 2 6 6
14- 680 06.01.2017 29940 87 2 85 38
15- 681 06.01.2017 29940 100 2 98 13
16- 682 23.01.2017 29957 39 39 37 4
17- 683 23.01.2015 29957 9 9 7
18- 684 23.01.2017 29957 13 2 11 9
19- 685 23.01.2017 29957 15 15 13 1
20- 686 07.02.2017 29972 6 2 4
21- 687 09.02.2017 29974 14 2 12 9
22- 688 29.03.3017 30022 3 2 1
23- 689 29.04.2017 30052 7 2 5 2
24- 690 29.04.2017 30052 77 2 75 34
25- 691 22.06.2017 30104 14 2 12 11
26- 692 14.07.2017 30124 8 3 6
27- 693 25.08.2017 30165 6 2 4
28- 694 25.08.2017 30165 204 3 201 57
29- 695 24.11.2017 30280 7 2 5
30- 696 24.11.2017 30280 137 3 77 57
31- 697 12.01.2018 30299 6 2 4
 GENEL TOPLAM 1.202 138 1.076 370

***************
Ve Sayın Esen’in raporu şöyle sonlanıyor :

VI-KAMU İDARELERİNDE İSTİHDAM EDİLMEKTE GEÇİCİ PERSONELE ve TAŞERON İŞÇİLERİN KADROYA GEÇİRİLMESİNE ve GEÇİCİ İŞÇİLERE YÖNELİK DÜZENLEMELER

58-Kamu idarelerinde istihdam edilmekte olan geçici personel, taşeron işçiler ve geçici işçileri yönelik düzenlemelerde çok yönlü değişikliklere gidilmiştir.

  • 657 sayılı DMK ek/değişiklikler yapılmıştır. Bir yıldan az süreli çalıştırılan ve işçi sayılmayan geçici personel ( 4/C-liler) sözleşmeli personel statüsüne (4/B) geçirilmektedir. 4/C fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
  • Kamu İhale Kanununda ek/değişiklikler yapılmış; kanun kapsamındaki kamu idarelerine (bağlısı şirketler dahil); danışmanlık, hastane bilgi ve çağrı merkezi hizmetleri dışında personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı yapma yasağı getirilmiştir.
  • Geçici iş pozisyonlarında ( mevsimlik/kampanya/orman yangınıyla mücadele işlerinde ) en fazla altı ay istihdam edilebilmekte olan geçici işçilerin, çalışma süreleri dört aya kadar uzatılabilecektir.
  • Genel yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idarelerinde (bağlısı şirketler dahil) çalıştırılan işçilerin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere (6356 sayılı Kanun kapsamında) kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolü imzalanacaktır. Kamu işveren sendikaları ile işçi sendikaları konfederasyonları arasında imzalanacak protokol hükümleri tarafları bağlayıcı olacaktır.
  • İl özel idareleri, belediyeler ile bağlı kuruluşlar personel istihdamına dayalı (özel güvenlik dahil) hizmetleri, doğrudan hizmet alımı suretiyle, mevcut şirketlerinden satın alacaklardır. Belirtilen niteliklere sahip şirketleri bulunmuyorsa bu amaçla bir şirket kurabileceklerdir. Bu bağlamdaki usul ve esaslar Bakanlar Kurulunca belirlenecektir.
  • Genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinde personel çalıştırmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında yükleniciler tarafından 4.12.2017 tarihi itibarıyla çalıştırılmakta olanlardan; 657 sayılı DMK 48 md. genel koşulları taşıyan; emekli/malullük aylığı almaya hak kazanmamış, açtıkları davalardan yazılı olarak feragat eden, alt işverenden (taşerondan) olan alacaklarından vazgeçtiğini yazılı olarak beyan edenler; on gün içinde başvuruda bulunmaları, katılacakları sınavda da başarılı olmaları halinde vize edilmiş sayılan sürekli işçi kadrolarına topluca geçirileceklerdir.

 (İl Özel İdareleri, belediye ve bağlısı idarelerdeki çalışanlar ise (kurulu/kurulacak olan) şirketlerde işçi statüsüne geçirilecektir.)

  • Bunlar daha önce yürüttükleri hizmetlerde istihdam edilecektir. Mali ve sosyal hakları, alt işveren işçilerini kapsayan Yüksek Hakem Kurulunca karara bağlanmış toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre belirlenecektir.Yüklenicilerle yapılmış olan hizmet alım ihaleleri feshedilecek; sözleşmelerin feshedilmiş olması veya fesihten ötürü iş miktarındaki azalma nedeniyle oluşacak zararlarını karşılamak üzere ( gerçekleşme durumlarına göre) sözleşme tutarı üzerinden yüklenicilere % 5 tazminat ödenecektir. Yükleniciler başka bir hak talep edemeyeceklerdir.
  • Çalışacak personel sayısının ihale dokümanında belirlendiği, personelin tümünün idare bünyesinde çalıştığı, yaklaşık maliyetin en az %70 inin işçilik giderlerinden oluştuğu, yıl boyu devam eden süreklilik arz eden işlere ilişkin hizmet alımları; personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı olarak kabul edilecektir. ( Belediyelerdeki yıl boyu devam eden, niteliği gereği süreklilik gösteren, haftalık çalışma saatlerinin tümüyle idare için kullanıldığı; park/bahçe bakım ve onarım, çöp toplama temizlik işlerine ilişkin alımlarda, personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı olarak kabul edilmektedir.)
  • Yüklenicinin hizmet sözleşmesi kapsamında kullandığı taşınırlar ile tüketim malzemelerinden ihtiyaç duyulanlar satın alınabilecek/kiralanabilecektir.
  • 2017 yılında, bir yıldan az süreli personel istihdamına dayalı hizmet alımlarında çalışanlar kamu idarelerinin geçici işçi pozisyonlarında istihdam edilebilecektir.

============================================

Mülkiyeli dostumuz Sayın Esen’i bir kez daha kutlar, paylaşımdaki cömertliği için de ayrıca teşekkür ederiz.

Raporun tümünü okumak için lütfen tıklayınız :
31 ADET KHK’ YE TOPLU BAKIŞ

Sevgi ve saygı ile. 22 Ocak 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

6  ? *

 

 

15 TEMMUZ ZAFERİ Mİ; 15 TEMMUZ UTANCI MI?

15-temmuz-kahramanlari15 TEMMUZ ZAFERİ Mİ; 15 TEMMUZ UTANCI MI?

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Garip bir 15 temmuz darbesi yaşadık. Önceki darbelerden hiç birine benzemiyordu. Şaşırtıcı sahneler sergilendi. Kimin darbeci kimin koruyucu olduğunu anlayamadığımız sahneler.

Meclis bombalanıyordu. Darbeyi TV’ lerden kaygılarla, sorgularla izleyen biz vatandaşlar bu darbenin hiçbir şansı olmadığını anlamıştık. Uykuya öyle gittik. Halk sokağa çıkmıştı. Ama ne yazık 249 yurttaşımızı kaybettik.

Fethullah Gülen’i yıllardır biliyorduk. TV’lerde bir psikiyatrik vaka gibi görüntü veriyordu. Peki iktidar dahil vatandaşlar üzerindeki etkisi nereden geliyordu? Hangi çekici niteliklere sahipti. Çok ama çok tuhaftı bizim için. Samanyolu TV’den kas hastalıklarını ve derneğimizi (AS: KASDER) anlatmak için çağrı almıştım. Bekleme odasında dört Atatürk fotoğrafı vardı. Stüdyoda topluca 16 Atatürk. Takiyyeyi iktidar yandaşlarından dolayı biliyorduk. İktidar, başkanları dahil bu garip hoca için methiyeler düzüyordu. Ona saygılı, özlemli selamlar yollanıyordu. AKP’nin din, islam hassasiyetlerini biliyorduk ama bu hoca neyi temsil ediyordu, büyük cazibesi nereden geliyordu?

  • İktidarla FETÖ’cüler yakın bir işbirliği içinde idiler.Binlerce hakimin ve Ordudaki asker, üstelik generallerin FETÖ’cü olacağını aklımız almıyordu. Ama Ordudaki Atatürkçülerin tutuklanması Ordunun adeta darmadağın edilmesiyle bu suç ortaklığının bir gerçek olduğu şüpheye yer bırakmıyordu.

Olaylar gelişmeler bu işbirliğini karşıtlıktan öteye düşmanlığa çevirdi. Yine de FETÖ’cülerin bir darbe yapabilecekleri aklımıza gelmiyordu. Hayretler ve şaşkınlıklar içinde Atatürkçülerin tasfiyesinden sonra FETÖ’cü generallerin Orduda üst makamlarını ele geçirdiklerini öğreniyorduk. FETÖ’cü generaller, profesörler, öğretmenler, binlerce hakim, bürokratlar, üst makam danışmanları bizim ihtimal verebileceğimiz şeyler değildi. Gerçeklerin dışında kalmıştık. Ama sanırım kuşku yok ki bu darbeyi CIA desteği ile FETÖ’cüler yapmıştır. Bu garip darbe önlendi. AKP ve özellikle Erdoğan bu darbe ve sonucunu “Allahın bir lütfu” olarak karşıladı. Onu dikkat çekici bir şekilde sık sık dile getiriyor. Zafer diye anılıyor 15 temmuz.

Peki önlenen bu darbenin

  • 6-7 Eylül gibi, Madımak gibi, Çorum Maraş katliamları gibi utanç verici bir tarafı yok mu? Bu insanları hangi toplum, hangi zemin, hangi toprak yetiştiriyor? Binlerce değil yüzbinlerce belki milyonlarca yurttaş bu sapkınlığa nasıl düşüyor? Generaller, bunca hakim, profesör… Dehşet verici değil mi? 15 Temmuz’u zafer diye anarken bunlar düşünülmeyecek mi?
    Gündeme gelmeyecek mi? Bu kadar sağlıksız, hasta bir toplum mu bu?

FETÖ gözaltıları, tutuklamaları devam ediyor. FETÖ’cü sayısı artıyor. Nasıl bir şey bu?.
Bu büyük kalabalık ne istiyordu? Neye ulaşacaklardı?

  • İslamın en gerici bir versiyonu olan bu cemaat nasıl bu kadar güçlendi?İktidar neden bunu göremedi, anlayamadı ve sadece bu yapı bize destek oluyor diye düşündü? 15 Temmuz’u anarken bu sorular mutlaka sorulmalı.
  • İktidar mutlaka bir özeleştiri yapmalı. Nasıl, niçin böylesine bir yanılgı içine düştüler, nasıl aldatıldılar. Orduya nasıl kıydılar? Bu kadar insan nasıl sonu darbeye kadar giden bu yola düştü? Bunu öğrenmek istiyoruz. Çünkü bu, ülkenin geleceği ile yakından ilgili.Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet, laik, çağdaş, sosyal hukuk devletini savunacak insanları nasıl yetiştirecek? (https://profcoskunozdemir.wordpress.com/2017/07/12/15-temmuz-zaferi-mi-15-temmuz-utanci-mi/)

Prof. Dr. Coşkun Özdemir
======================================
Dostlar,

Kronolojik yaşı 90’a yaklaşan saygın tıp bilimcisi Prof. Dr. Coşkun Özdemir, İstanbul Tıp Fakültesindeki öğrencilik yıllarımızda hocamızdı (1971-73 Hacettepe, 1973-77 İstanbul Tıp).
O dönemlerden de kendisini saygın, örnek, pırıl pırıl bir kişilik olarak anımsıyoruz.

Sonraki yıllarda birçok ortaklığımız oldu.. KASDER’de (Kas Hastalıkları Derneği) buluştuk..
Uğur Mumcu’nun öldürülmesinden sonra, Vakıf için, Sağlık Politikaları hazırlayan bir kümede idik. Silivri yollarında idik…

Urfa’dan çıkıp; Cumhuriyet sayesinde Harvard Tıp Fakültesine uzanan parlak bir kariyer..

Bu yazısında da soruları ne çok düşündürücü, gerçeği aramaya ve sorgulamaya çağırıcı
değil mi??

Tele1 TV‘de sık sık izliyoruz; Erdoğan’dan Başbakan Yıldırım’a, Adalet Bakanı B. Bozdağ’dan İçişleri Bakanı S. Soylu’ya dek FETÖ’ye övgüler – hayranlıklar – sadakat ve bağlılıklar… haykıran söylevler.. Kamera kayıtları.. Görüyor ve izliyoruz; ve bu siyasal kadro şimdi FETÖ temizliği yapıyor, FETÖ ile mücadele ediyor öyle mi??

  • Kim yazar kim oynar,
    bu uğursuz kanlı senaryoyu
    ki uğruna kimler şehit olur, gazi kalır
    eyyy halkım?
    Biraz düşünsen, sorgulasan,
    Niyazi olmasan, kurban edilmesen??

Sevgi ve saygı ile. 13 Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Hayasız – soysuz ve alçak!..

Hayasız – soysuz ve alçak!..

Ümit ZİLELİ
KORKUSUZ, 9 Mayıs 2017

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Büyük Devrimciye olan kin ve nefret dedelerinden yadigardır!..
O dedeleri ki, vicdanları en ufak şekilde sızlamadan, dinlerini, namuslarını, şereflerini satıp, İngiliz’in, Yunan’ın safında yer almış vatansız yobazlardı… İslam-Teali Cemiyeti‘ni kuran, Yunan ordusunu padişahın ordusu, İslam’ı kurtaracak ordu olarak selamlayan bu herif-i naşerifler hiç utanıp sıkılmadan Yunan Başbakan’ı Dimitrios Gunaris’e kendilerine yardım edilmesi yani altın verilmesi durumunda Bursa’da Yunan desteğinde bir devlet kurup, Kuvayı Millicilere karşı savaşma teklifinde dahi bulunmuşlardı…
-Tarihin görüp görebileceği en soysuz yobazlardı!..
İslam Teali Cemiyeti’nin kurucusu, Atatürk ve arkadaşları hakkında idam fermanında şeyhülislam olarak imzası bulunan, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra önce Yunanistan’a kaçıp çıkardığı gazetede Türklere kin kusan, “Türk olmaktan tiksinirim” diyen, sonra Mısır’da ölen hain Mustafa Sabri‘ydi… Yardımcısı ise kıyafet devrimi sırasında milleti Cumhuriyet’e karşı kışkırtmaya çalıştığı için idam edilen İskilipli Atıf isimli gerici yobazdı…
Yurtseverlerin kaybetmesi, Yunan ordusunun kazanması için ellerinden gelen her şeyi eksiksiz yaptılar; “Din elden gidiyor”, “Kuvayı Milliciler hayduttur, Bolşeviktir” yalanlarıyla Kurtuluş Savaşı’nı baltalamak için türlü hainlik ürettiler…
-Ancak başaramadılar!..
Aydın din adamları dahil, milletin her kesimiyle kucaklaşan Mustafa Kemal ve arkadaşları, bu soysuz ve hain güruhu tıpkı düşman ordusu gibi ezdi geçti!.. Kimi kaçtı, kimi aman diledi, kimi ise yeni hayınlıklar tasarlamak için yeraltına sığındı…
-Gerici hainlerin defteri uzunca bir süre için dürülmüştü!..
 

GÜNÜMÜZÜN MUSTAFA SABRİLERİ!..

Atatürk’ün ölümüyle yer altından çıkmaya başladılar…
Çok partili sisteme geçişle birlikte özellikle Aydınlanma Devrimi‘nin yeterince ulaşamadığı yerlerde örgütlendiler. Özellikle 1950’den itibaren (AS: başlayarak) güçlenmeye başladılar. Yaklaşık 20 yıl sağ partilerin kucağında palazlandıktan sonra bir bölümü kendi partisini kurdu.
30 yıllık bir süreç, biri post-modern diğer ikisi klasik darbe, istikrarsız bir süreç sonunda kendisine “Muhafazakar Demokrat” sıfatını yakıştıran ancak “İslamcı” çizgiye olan muhabbetini her fırsatta ortaya koyan bir parti iktidara geldi. Son 15 yıldır işte bu düşüncenin yönetiminde yaşıyor Türkiye…
Yıllar içinde “Yeni Türkiye” “Yeni Osmanlı” masallarından cesaret alan Mustafa Sabri ardılları tarihi ters yüz etmek, Kurtuluş Savaşı’nı ve Cumhuriyeti karalamak için en soysuz, en alçak yalanlarla sahne aldılar… Bunlardan birini tanıyorsunuz; kerameti kendinden menkul bir
“derin tarihçi!” Adı Mustafa Armağan… Geçmişine baktığınızda gerçekten derin bir Fetullah hayranlığı, çöp kadar değeri olmayan bir yığın dedikodu, iflah olmaz bir Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı görürsünüz…
Ahmet Hakan dün köşesinde bu herife “Yavşak” diyerek bence paye vermiş; benim tercihim “Çukur” sözcüğüdür… İşte bu çukur zat önce “Derin Tarih” isimli dergi formundaki paçavrasında “tarihe düşen bomba” üst başlığı ile şu kapağa imza attı:

  • Latife Hanım’ın 91 yıldır gizlenen mektubu: “Kemal Paşa çakma Napolyon’dur.” 

HAYASIZ RUHLAR!..

Şimdii, Atatürk ile kısa bir süre evli kalan, ayrıldıktan sonra 1975’te vefat ettiği ana kadar ilişkisi ile ilgili tek kötü söz etmeyen Latife Hanım’ın böyle bir mektubu var mıdır, dilimize girişi epey yeni olan “Çakma” gibi bir argo sözcüğü kullanır mı gibi soruları bir yana bırakarak şöyle bir bakalım:
-Büyük devrimcinin yaşamını didik didik ettiler, olmadık iftiralara yeltendiler olmadı…
-Paşa’yı Vahdettin Anadolu’ya memleketi kurtarsın diye gönderdi. Bin altın da yanına verdi dediler, Kurtuluş Savaşı’nın hangi koşullarda yapıldığını bilen millet kahkahayla güldü…

-Mustafa Kemal’in yaptığı emperyalizme karşı savaş değil, yalnızca bir Türk-Yunan savaşıdır iddiasını öne sürdüler, Yurdun dört yanının işgal altında olduğunu, İngilizlerin yediği haltları bilen millet suratlarına tükürdü, sadece rezil olmakla kaldılar…
Öne sürdükleri hiçbir iddia doğru çıkmadı, yalnızca küçüldüler, soysuzlaştılar… Öyle ki, akılları fikirleri ancak apış arasına çalışan bu alçaklar sonunda Atatürk‘ün manevi kızı Afet İnan‘a çamur atacak denli zıvanadan çıktılar; Afet Hanım’ın Gazi’nin manevi kızı değil, sevgilisi olduğunu öne sürdüler!..
TVNet ekranında geçen şu zavallı konuşmaya bakın; program sunucularından, Akit yazarı Yavuz Bahadıroğlu Afet Hanım ile ilgili soruyor: “Güzel miydi?” Diğer sunucu Mustafa Armağan yanıtlıyor: “Gençliğinde güzeldi ancak sonradan şişmanlıyor!” Şu pespayeliğe, şu şeref yoksunluğuna bakar mısınız?
Ellerinde belge var mı? Yok! Yalnızca tahminler, rivayetler üzerinden bu ülkenin kurucusuna olabilecek en haysiyetsiz en alçakça şekilde iftira furyası var!.. Bırakın dini, imanı…
-İnsan olan böylesine hayasız, böylesine soysuz olabilir mi?..
Yanıt tabii ki sorunun içinde!.
===================================
Dostlar,

KORKUSUZ Gazetesi yazarı Sn. Ümit Zileli‘ye bu yazısı için teşekkür borçluyuz.
Müslüman, Hıristiyan, Musevi….. her kim olursa olsun, İNSAN OLMA’nın belki de ilk koşulu DÜRÜST olmak değil midir? Bu takıntılı zavallı ATATÜRK düşmanları attıkları iğrenç iftiralar için hangi geçerli kanıtı ileri sürebilirler?? Kaynak Yayınlarınca çıkarılan değer biçilmez ATATÜRK’ün BÜTÜN ESERLERİ adlı 30 ciltlik muazzam belgesel ansiklopediye biraz göz atsalar, belki de vicdanları uyanacak, bakıp görmeyen gözleri açılacak.. Belki VEFA‘yı anımsayacaklar.. Zavallılar..
Ancak sorun MİLLİ EĞİTİM’de değil mi?
Ülkemizin yakın tarihini nesnel olarak öğretmiyor, öğretemiyoruz.
AKP de son 15 yıldır bu yaşamsal işlevi engelleyip tersini yapıyor.
Türkiye ektiğini biçiyor ve hızla yozlaşarak köklerine yabancılaşıyor.
Bu akıl dışı gidişe son verme zamanı geldi, geçiyor..
“HAYIR” bileşenleri ilk yerel – genel seçimde bu lanetli gidişi “DUR” demeli..

  • AKP – RTE bu olayı açıkça kınayıp, “bedelini ödeyecekler” diyebilir mi?
    Demezse – diyemezse nedendir acep??
  • Bu yazımızı Cumhuriyetin savcıları suç duyurusu olarak kabul etsinler istiyoruz.

    Erdoğan’ı birazcık eleştirenler gece yarısı evlerine baskın yapılıp kelepçelenerek götürülüyor ve günlerce kollukta tutulup sulh ceza yargıçlarınca (Mahkemelerince değil!?) tutuklanarak yargılanıyor, hapis ve para cezası, güvenlik tedbirleri yaptırımı görüyor. AİHM‘nin istikrar kazanmış içtihatları dikkate alınmadan, gerçekte “zımnen ilga” TCK md. 299 uygulanarak.. Bu gerçek dışı küstah ve sefil saldırı, 5816 sayılı ATATÜRK ALEYHİNE İŞLENEN SUÇLAR YASASI (RG: 7872, 31.07.1951) kapsamında ne yaptırım görmeli, anımsatalım :

Md. 1 : Atatürk‘ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır….
Md. 2 : Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumi veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasiyle işlenirse hükmolunacak ceza yarı nispetinde artırılır…. (Yasa toplam 5 madde..)

Yüce ATATÜRK ve AYDINLANMA devrimi bu topraklarda sonsuza dek yaşayacak.
Tüm yarasaları da aydınlatıp ısıtarak, insanlaştırarak; mazlumlara örnek ve umut olarak!

Sevgi ve saygı ile. 10 Mayıs 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Not : Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, “Atatürk’ün hatırasına hakaret etme” suçundan Süleyman Yeşilyurt ve Hasan Akar hakkında iki ayrı soruşturma başlattı. Yeşilyurt ve Akar hakkında gözaltı kararı verildi. TVNET’te yayımlanan “Derin Tarih” adlı programda Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili sözleri nedeniyle Süleyman Yeşilyurt’a Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca “Atatürk’ün hatırasına hakaret etme” suçundan soruşturma başlatıldı. Öte yandan savcılıkça Hasan Akar’ın Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım hakkında sosyal medyada paylaşılan bir videoda söylediği sözler nedeniyle yine aynı suç kapsamında ayrı bir soruşturma daha açıldı. Savcılıkça Yeşilyurt ve Akar’ın gözaltına alınmaları için Emniyet’e talimat da verildi. (Cumhuriyet, 10.5.17)

Yandaş kanalda skandal sözler: Atatürk’ün manevi kızını sevgilisi yaptılar

Merdan Yanardağ’dan Deniz Baykal’a: Bu kepazeliğe boyun eğmektir!

Merdan Yanardağ’dan Deniz Baykal’a:
Bu kepazeliğe boyun eğmektir!

Merdan Yanardağ'dan Deniz Baykal'a: Bu kepazeliğe boyun eğmektir!Merdan YANARDAĞ
ABC Gazetesi, 02.05.2017

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)

Merdan Yanardağ’la Emre Kongar’ın bugünkü ’18 Dakika’ daki gündemi,
Deniz Baykal’ın hileli sonuçları meşrulaştıran çıkışıydı.
İşte sosyal medyada da gündem yaratan programın tamamı…

ABC Haber Merkezi

CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal “Yeni bir durum var. Duruma ayak uydurmamız lazım” şeklinde bir açıklama yaparak referandumun hileli sonuçlarını kabullendiği sinyalini vermişti. Baykal’ın bu tavrını Prof. Dr. Emre Kongar‘la birlikte yaptığı
’18 Dakika’da sert bir dille eleştiren Tele1 Televizyonu ve ABC Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ,

“Şimdiden %49’un duyarlılıklarını temsil edecek bir adayı belirlemek ve çalışmak gerekir demek 16 Nisan kepazeliğine evet demektir, buna boyun eğmektedir.” diye konuştu.  Programın bu bölümü ve Merdan Yanardağ’ın eleştirileri kısa sürede sosyal medyanın gündemine oturdu. Videoları sosyal medyada paylaşılan programın tam kaydını okurlarımıza sunuyoruz…

Prof. Dr. Emre Kongar ve gazeteci Merdan Yanardağ, bugünkü ’18 Dakika’da Erdoğan’ın AKP’ye üyeliğini, CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın 2019’la ilgili çıkışını, İngiliz The Times gazetesinin ‘NATO’nun Türkiye’deki sesini yükseltmesi gerektiğini” belirten yazısını değerlendirdiler.

Baykal’ın “Yeni bir durum var. Duruma ayak uydurmamız lazım” ifadeleriyle yaptığı imayı ‘vahim’ olarak değerlendiren Merdan Yanardağ, “Deniz Baykal’ın ‘2019’a hazırlanmalıyız’ şeklindeki yaklaşımını hem politik, hem de stratejik bakımdan hatalı buluyorum. Her şeyden önce bu, 16 Nisan sahtekarlığını, hilesini, hırsızlığını, ulusal egemenliğin ihlal edilmesi girişimini, milli iradenin gasp edilmesini onaylamak anlamına geliyor” dedi.

Daha CHP’nin hukuki girişimleri bile tamamlanmamışken böyle bir çıkış yapılmasının “AKP’ye boyun eğmek” olacağını belirten Yanardağ, “Ortada bir rezalet var. Şimdiden aday belirlemeye başlamak gerekir demek 16 Nisan kepazeliğine evet demektir” diye konuştu.

İşte o programın tamamı:
blob:http://www.dailymotion.com/f85084a2-2176-427f-a9f7-234906f8a27c
===================================
Dostlar,

ABC gazetesine, Tele1 yayınına Sayın Merdan Yanardağ ve çooook özverili, başarılı çalışma arkadaşlarına, “18 Dakika” programına varlık veren saygın bilim – siyaset insanı – yazar…. Mülkiye’li büyüğümüz Prof. Dr. Emre Kongar’a çoook teşekkür borçluyuz..
Bu bilge kişi, kendisine hala, “50 yıllık Sosyoloji öğrencisi..” demekte!

Bu gazeteyi (ABC Gazetesi), bu TV’yi (Tele1) ve saygın yazarlarını – programcılarını izlemek ve izletmek gerek.. Türkiye’nin sisli – puslu AKP karanlığında bir liman feneri gibi aydınlık saçmaktalar.. Tıpkı Melih Cevdet Anday’ın görkemli “Sis Çanı” şiirinde olduğu gibi..
*****
Uyuyamayacaksın 
Memleketin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki…
Uyuyamayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Vakur, metin, sade
Çalacaksın..
*****
Bu arada, Sn. Baykal’ın siyaseten prematüre (erken) çıkışını anlayamadığımızı belirtelim. Hemen üzerine atladı bildik kişi ve çevreler.. Ahmet Hakan; işleye işleye, tez elden konuk etti Baykal’ı programına.. Sordu da sordu, anlamadı (!) bir daha sordu, onaylattı, doğrulattı..
AKP’de, “tarafsız” kalacağına Anayasa gereği yemin eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, fiilen AKP’nin başı iken, âlâ ile vâlâ ile resmen de üye oluyor; kıyamet kopmuyor ama CHP karışıyor, karıştırılıyor! Oh ne âlâ memleket ve siyaset..
Erdoğan artık Cumhur’un tarafsız başkanı değil; AKP’nin/AKP’linin Cumhurbaşkanıdır. “Status quo” değişmiştir, Gerçekte AİHM kararlarıyla zımnen ilga (dolaylı iptal) TCK m. 299 de facto geçersiz kılınmalı, davalar düşürülmelidir..

  • Efendiler; ülkenin tek kurumsal umudu CHP kalmıştır!
  • Gözünüzün bebeği gibi koruyup kollamak boynunuzun borcudur.
    Kendinize gelin ve ihtiraslarınızla boğulmayın..

YSK’ya göre cebren ve hile ile %49, gerçekte %60’a yakın yurttaş “HAYIR” demiştir faşizme ve bu saygın kitle mutlaka korunup 3 Kasım 2019 çifte seçimine hazırlanmalıdır.. (Eğer erken seçim yapılmaz ise..) Hem olası erken seçimde hem 3 Kasım 2019’da Cumhurbaşkanı seçimlerine ince ince (Muharrem İnce anlamında değil!) hazırlanmak, siyasetbilimin tüm birikimine, ilke ve deneyimine tam hürmet ve özenle.. Böylesi bir iklimi örmek için ülkemizde demokrasi isteyen her-kes ve her kurum ağır ve kritik bir sorum altındadır! Tam bir seferberlikle; denk AKP “silahıyla”;
DURMAK YOK, MÜCADELEYE DEVAM! 

Sevgi ve saygı ile. 03 Mayıs 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

RAKAMLARLA REFERANDUM…

RAKAMLARLA REFERANDUM…

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

Değerli arkadaşlar,

Her seçimde olduğu gibi, TÜİK verileri nüfus bilgileriyle YSK seçmen sayısı arasında uyumsuzluklar bu kezde devam etti. YSK resmi sonuçları henüz ilan etmedi; ama YSK verilerine atfen (AS: gönderme ile) Anadolu Ajansı’nın yayınladığı rakamlara göre kısa bir sayısal analiz yapalım.

  1. YSK 1 Kasım 2015 tarihindeki Seçimde  Yurt dışı ve Yurt içi toplam seçmen sayısını 56,949 milyon vermişti… Aradan geçen 533 gün (1,46 yıl içinde, biyolojik nüfus artış miktarı (1+c)t ve ortalama yaşam süresine (y) bağlı Seçmen katsayısındaki (Sy=1–18/y) değişim etkisi de
    göz önüne alınarak hesapladığımızda; 16 Nisan 2017’de beklenen seçmen sayısını

S = 1,0034 x 1,01231,46 x 56,949 = 58,172 milyon

buluyoruz. Oysa Referandumdaki toplam kayıtlı seçmen sayısı 195 bin fazlasıyla, 58,367 milyon olarak bildirildi (AA)…  Bu büyük fark için olası tek açıklama 1 Kasım 2015 sonrasında 195 bin Suriyelinin seçmen statüsüne (veya yaklaşık 300 bin Suriyeli sığınmacının T.C. Vatandaşlığına) alınmış olabileceğidir.

16 Nisan Referandum tablosu şöyledir             :

  • 58,367 milyon Yurt içi + Yurt dışı toplam kayıtlı Seçmen sayısı
  • 49,799 milyon Katılım (%85,3 katılım rekoru) 8,6 milyon katılamadı
  • 48,934 milyon Geçerli Oy (%1,7 geçersiz)
  • 25,157 milyon EVET    (% 51,4)
  • 23,777 milyon HAYIR  (% 48,6)

2. Ortalamalara bakacak olursak, Türkiye Nüfusunun %60’ından fazlasının yaşadığı 33 Vilayette Hayır %57, Evet %43 alırken; Nüfusun % 40 kadarının yaşadığı 48 Vilayette Evet % 64, Hayır %36 aldı ve böylece Türkiye genelinde EVET %2,8 farkla (1,38 milyon Oy farkıyla) öne geçti.

Referandum öncesi yapılan anket sonuçlarına dayanarak (AKP %39 + MHP %8 + Diğer %1) Evet için %48 ve Hayır için %52  öngörmüştüm;ve bu tahmin Türkiye’deki tüm Kürt seçmenlerin Hayır Oyu kullanacakları varsayımına dayanıyordu. Ancak Hayır oyları kestirimimizden 3,4 puvan eksik çıktı… Bu sonuçtan Kürt seçmenlerin en az %80’inin Hayır Oyu kullandığını çıkarabiliriz… Bir başka ifadeyle, tüm Hayır Oylarının üçte biri Kürt seçmenlerin oylarıdır.

3. Dikkat çeken bir başka ilginç nokta Güneydoğu’daki sonuçlardır. Yaklaşık 10 milyon nüfusu olan Doğu illerinde 1 Kasım 2015 seçiminde HDP Oyları %60 ve AKP Oyları %25 düzeyinde bulunurken, bu Referandumda Hayır Oyları %65 düzeyinde, Evet Oyları ise, AKP Oylarının ortalama 10 puvan üzerinde (%35) göründü. Bu 10 puvanlık fark (her türlü manüplasyonu
akla getiren) yaklaşık 600 bin Evet Oyuna karşılık geliyor…

Sevgilerimle… æ (20.04.2017)

Haritada Hayır oyları önde olan İller kırmızı, Evet oyları önde olan iller yeşil gösteriliyor.

Displaying image.png___________
Not : Bu Referandumda toplam oyların %5’ine karşılık gelen 2,5 milyon kadar mühürsüz oy pusulası YSK tarafından geçerli kabul edilmiştir! 167 bin Sandık Kurulu içinden %5’inin,
yani yaklaşık 8350 Kurulun (her kurulda 4 kişi var en azından) Oy pusulalarını mühürlemeyi hep birlikte unutma olasılığı sıfırdır (Bu olasılık, Temmuz güneşinde yıldırım çarpması olasılığından daha küçüktür). Nitekim benzer bir şey önceki seçimlerde hiç gözlenmedi.
Üstelik böyle bir “unutkanlık” olayının Ülke geneline dağılmayışı, belli bir Bölgede,
ağırlıklı olarak Güneydoğu’da meydana gelişi İstatistik bilimine çok ters düşüyor ! æ
==================================
Evet dostlar,

Sayın Prof. Dr. D. Ali Ercan, her zamanki gibi akıllı – bilimsel sorular ve temel matematik aracıyla halkoylamasındaki muazzam hile hakkında son derece değerli ipuçları elde diyor..
Ne yazık ki, bu utanılmaz hileleri yapanlar Ali Ercan hocamızın zekâsından elbette çoook uzaklar. Peki, bunca sefil hileyi örten ve kanıtlarıyla hileyi ortaya koyanların itirazlarını bastırarak reddedenlere ne demeli? Hele hele etekleri zil açan Erdoğan ve Bozdağ‘a?!

Yanlış hesap Bağdat’tan dönecektir.. Türkiye bunca sefilliklerin ülkesi olamaz, olmayacaktır.

YSK bu somut matematiksel veriler karşısında bir kez daha kararını gözden geçirmeli ve ülkemizi – kendisini dünya aleme rezil etmemelidir.

YSK’nın 10’a – 1 oyla halkoylamasının iptali istemini geri çevirmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne, ardından / ya da zaman kazanmak için daha akıllıcası eş zamanlı olarak AİHM’ne başvuracak olan CHP ve Vatan Partisi’nin Sn. Prof. Erca’ın matematiksel irdelemesinden yararlanmasını öneriyoruz.

Sevgi ve saygı ile. 21 Nisan 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Kız kardeşine tecavüz eden imam

Kız kardeşine tecavüz eden imam
hakkında karar açıklandı

Erzurum Ağır Ceza Mahkemesi, kız kardeşleri H.B.’ye (24) tecavüz eden imam A.B. (31) ile diğer kardeşi M.B.’yi (29) ‘nitelikli cinsel saldırı’ suçundan önce 10’ar yıl, ardından eylemin kardeşe karşı işlenmesi nedeniyle 15’er yıl hapis cezasına mahkum etti. Mahkeme,
son duruşmaya katılan iki kardeşin hükümle birlikte tutuklanmasına karar verdi.

Merkez Yakutiye ilçesinde oturan H.B., polise başvurarak iki ağabeyinin kendisine tecavüz ettiğini iddia etti. Annesi İ.B. ve babası A.B.’nin vefat ettiğini anlatan H.B., Kars’ın bir köyünde imam olan ağabeyi A.B.’den hamile kaldığını ve Ankara’da kürtaj olduğunu öne sürdü. Ağabeyi M.B.’nin şiddetine uğradığı için bir dönem Kadın Sığınma Evi’nde kaldığını anlatan
kız kardeş, buradayken N.U. adlı kadının aracılığı ile tanıştığı 2 kişinin de tecavüzüne uğradığını ileri sürdü. H.B.’nin ifadeleri doğrultusunda iki ağabeyi ile birlikte biri aracılık eden kadın olmak üzere toplam 5 kişi, 11 Kasım 2013’te tutuklanarak cezaevine kondu.

Savcılık ve sorgu hakimliğinde, iki ağabey kız kardeşleri ile ilişkiye girdiklerini kabul etti, ancak zor kullanmadıklarını, diğer iki erkek ise para karşılığı ilişki yaşadıklarını ileri sürdü.
2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk celsesinde, 2 ağabey dışındakiler tahliye edildi. H.B.’nin ağabeyleri A.B. ve M.B. ise 7 ay cezaevinde kaldıktan sonra her duruşmaya katılmak koşulu ile serbest bırakıldı. Ancak İmam A.B., Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından başlatılan idari soruşturma kapsamında görevden alındı. Duruşmalarda ağabeyler, suçlamaları kabul etmeyerek, kız kardeşleri H.B.’nin iftira attığını iddia ettiler. Kadın sığınma evinde kalan H.B. de mahkemeye gönderdiği mektupta ağabeylerine iftira attığını savundu.

Duruşma savcısı Fatih Yılmaz, geçen Eylül ayında sunduğu mütalaasında H.B.’nin gerek Emniyette, gerek soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısına ayrıntılı şekilde ifade verdiğini, sanıkların da ifadelerinde eylemleri kabul ettiklerini, aynı şekilde Sulh Ceza Mahkemesinde hakim huzurunda da bunu tekrar ettiklerini bildirdi. Mağdurenin sanıkları cezadan kurtarmak için yönlendirildiğini ve bu yüzden ifade değiştirdiğine işaret etti.

2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında A.B. ve M.B. hazır bulundu. Son sözleri sorulan iki kardeş suçlamaları yine kabul etmedi. Mahkeme heyeti, iki kardeşin ‘nitelikli cinsel saldırı’ suçunu işlediğini kabul ederek A.B. ve M.B.’yi önce 10’ar yıl hapis cezasına mahkum etti. Heyet, suçun kardeşe karşı işlenmesi nedeniyle iki kardeşin cezasını yarı oranında arttırarak 15’er yıla çıkardı. Mahkeme, diğer sanıklar iki erkeğin beratine karar verirken, N.U.’yu ‘fuhuşa aracılık etmek’ suçundan 3 yıl hapis cezasına çarptırdı. Duruşma salonunda bulunan iki kardeş hükmün açıklanmasıyla birlikte tutuklanarak cezaevine gönderildi.
(http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/706083/Kiz_kardesine_tecavuz_eden_imam_hakkinda_karar_aciklandi.html, 25.03.2017)
=====================================
Dostlar,

Tuzun koktuğu yer mi diyelim?? Bu 2 imam nerede okudu acaba?
Hangi İmam Hatip Lisesinde??
Bir zamanla merhum Demirel “Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz..” buyurmuştu.
AKP de benzer sözü İHL mezunları için söylemekte.. Dinine – diyanetine bağlı insanlar..
Bu kaçıncı oldu, çetelemesini tutmadık ama küçük bir arşiv taraması, basına baskı yapılıp arşivlerden çıkarılmadı ise, çok sayıda acı örnekleri ortaya koyacaktır.

Herkes aklını başına alıp;
– erdem sahibi,
– temel insani değerlerle donanmış,
– dürtü denetimini öğrenmiş,
– sosyalleşmiş,
– aklını kullanabilen,
– enine boyuna düşünerek davranan…….. 
insanlar yetiştirmek üzere Ulusal Eğitim Sistemimizi nasıl yeni baştan yapılandırmamız gerektiğine kafa yormalı ve bu devrim Türkiye’de daha çok gecikmeden başarılmalı..
İlk adım LAİK bir toplum ve SEKÜLER bir devlet düzeni..
AKP – RTE de bu gerçeği görmek zorunda, 15 ağır yıllık hatalarından ders alarak..

Sevgi ve saygı ile. 25 Mart 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Rifat Serdaroğlu : SAKLAYAMAZSINIZ!

SAKLAYAMAZSINIZ!

Rifat Serdaroğlu

(AS: Bizi katkımız yazının altındadır..)

Temel kahvede okey oynarken yellenmiş.
Sesi duyulmasın diye iskemlesini gıcırdatmış! Masadakilerden Dursun gülerek şunu söylemiş; “Uşağım, hadi sesini bastırdın, ya kokusunu ne yapacaksın?”

Bademlerin o kadar çok suçu, o kadar büyük ihanetleri var ki!
Örtülemez, gizlenemez ve asla saklanamaz! Ne kadar yasa çıkarırlarsa çıkarsınlar, isterlerse kırk tane referandum yapsınlar, işlenen suçları ve ihanetleri kimse saklayamaz…

Nerede AKP’nin dört kurucusundan üçü?
Nerede Gül, Arınç, Şener? Nerede Davutoğlu?
Nerede Prof. Mehmet Aydın-Ali Babacan-Yaşar Yakış-Nimet Çubukçu Baş-Nazım Ekren-Ertuğrul Günay-Nihat Güner? Nerede bunların tamamı?
Hepsi FETÖ’cu oldukları için mi uzaklaştırıldılar?
Hayır! Bunlar “Akçeli İşlere bulaşmak (Para ile ilgili)” istemedikleri için
Reis’in yanından uzaklaştırıldılar.
Bu kişiler özel sohbetlerde öyle şeyler anlatıyorlar ki;
“Sülün Osman” duysa “Hadi be! Bu kadar da olmaz ki” der!

Bazıları resmi kayıtlara girecek şekilde konuşmaya başladı;
Saray tarafından Fethullah Gülen’in adamı olmakla suçlanan

  • Davutoğlu; “Ben Başbakan Erdoğan’ın emri ile 17/25 olayları patlak vermeden 3 ay önce Fethullah Gülen’e gittim.” dedi!

    Eee bu ifade önüne gelen Yargıç şimdi ne diyecek?
    “Bu ifade doğru değil” dese olmaz çünkü yazılı bir ifade! İftira dese,
    dönemin Cumhurbaşkanı Gül olaya şahit! Ne diyecek, nasıl saklayacak?
    Yargıç, ister Reis’in mahpus yattığı Hapishanenin Savcısı olsun, ister Akbil davasında onu aklayan Yargıç olsun, isterse “Ben Said-i Kürdi’nin talebesiyim” diyen Yüksek Yargıç olsun, nasıl davranacak?
    Bu evrakları yırtıp atacak mı?
    Yarın Davutoğlu, Bülent Arınç, Ali Babacan bildiklerini anlatırlarsa ne olacak? Yoksa yeni bir 15 Temmuz yaratılıp, bunların hepsinin kelleleri mi alınacak?

Hangi biri susturulacak? Hangi ihanetin üzeri örtülecek?
Habur rezaletinin sorumlusu Başsavcı;
“Teröristlerin serbest bırakılması emrini Hükümet verdi” diyor!
-Ergenekon-Balyoz-KCK operasyonlarını yapan Polis Müdürü Yılmazer;
“Başbakan’ın (Erdoğan’ın) talimatı olmadan yaptığım hiçbir iş yoktur diyor!
-HSYK eski Başkan Vekili;
“Yargıtay ve Danıştay seçimlerinde FETÖ ile anlaşmamız için Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Bakan emretti” diyor ve toplantıya katılan kişilerin isimlerini, evlerin adreslerini veriyor!
-Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral;
“Kozmik odaya Başbakan’ın talimatıyla girildi diye ifade veriyor!

Hangisini susturabileceksiniz ki?
AKP’yi beraberce kurduğunuz, Başbakan Yardımcısı yaptığınız,
devletin Maliyesini ve Özelleştirme Yüksek Kurulunu teslim ettiğiniz
eski yol arkadaşınız Abdüllatif Şener bakın ne diyor?

  • Bir kişinin evinde (Reis’in) 1 Milyar ABD Doları nakdî varsa, o kişinin serveti en az 100 Milyar ABD Dolarıdır.
  • Dış basında Reis’in 127 Milyar ABD Doları serveti olduğu defalarca yazıldı ama tekzip edilmedi!
    Bugün böyle açık-açık konuşan Şener’in elinde bazı belgelerin olmadığını düşünmek biraz saflık olmaz mı?

Gelelim Saray’ın BAHÇELİ’sine;
Sayın Bahçeli,
Yeni Reisiniz için yazılan, söylenenlerin çok daha ağırlarını siz,
on binlerce kişinin-basının ve tarihin önünde defalarca söylediniz!
MHP size babanızdan miras kalan bir bakkal dükkânı mı ki,
istediğiniz gibi kullanıyorsunuz?
Türk Devletini-Türk Milletini-Türk Milliyetçilerini arkalarından hançerleyen biri durumuna düştüğünüzün farkında değil misiniz?
Allah aşkına söyler misiniz; Yaşadığınız 69 yılı, ömrünüzün sonunda Türk Milliyetçiliğine ihanet etmek için mi yaşadınız? Ne karşılığında bunu yaptınız? Bu defa hangi Nato Orgenerali sizi ikna etti?
Sizde bir parça cesaret varsa lütfen benimle yargı önünde hesaplaşınız.
Gelecek nesillere kimler saygı ile anılacak, kimlerin mezarına tükürülecek, mahkeme zabıtları ile bildirelim. Tamam mı?
Ha cesaret…

Türk Milletine bu günleri yaşatanlara sesleniyorum :
Her şey o kadar açık ki, hiçbir yolsuzluğu, hiçbir ihaneti saklayamayacaksınız.
Çok kararlıyız. Türk Milletinin gücü neymiş, sizlere bu referandumda göstereceğiz. İster olağanüstü halle gelin, isterseniz sıkıyönetimle gelin…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 23 Ocak 2017
=====================================
Dostlar,

Eski Sağlık Bakanı Sayın Rifat Serdaoğlu’na bu çok yürekli, yurtsever ve
değerli yazısı için çok teşekkür borçluyuz..

Evet… yolun sonu görünüyor..
Bir balonun en şişkin – görkemli anı aynı zamanda patlamaya en yakın durumu değil midir?
Yönetimlerin en sertleştiği, baskıcılaştığı hatta faşist zorbalık uyguladıkları dönemler suçluluklarının doruğa ulaşması nedeniyle bastırma telaşı ve korkusu değil midir??? Tarih bu vb. durumların örnekleri ile dolu.. Ne yazık ki hiçbiri geri dönmeyi akıl etmiyor / edemiyor, sağduyudan uzaklaşıyor ve kendisiyle birlikte ülkesini ve halkını da büyük yıkımlara sürüklüyor..

Türkiye’de bu tablonun yinelenmemesi (tarihin tekerrürü!) ya da tersinin olması için hiçbir ip ucu, umut, belirti, gelişme var mı?? Hep olsun diye uğraşıyoruz oysa ama siyaset hırsı galiba bağımlılıkların en güçlüsü?? Bir de köprüleri atmış olma sorunu var tabii.. Bulaşılan çok sayıda ağır suçtan yargılanmaktan nasıl kaçılacağı derdi.. Ve bu zıt olgular siyasal bir kısır döngü yaratarak kurbanını önünde sonunda, er ya da geç öğütüp yok ediyor..

Yüzlerce kez olmuştur yazıp uyardıklarımız.. Yazıp uyarmamaktansa varsın böyle yanılalım. Yeter ki AKP – Erdoğan gerçekleri görsün.. Örn. Sebahattin Önkibar’ın son kitabını toplatmak yerine iyice inceleyip aynaya baksın. Ağzını açanı dava edip hapse mi tıkacaksınız? Hapishaneleriniz buna yeter mi? Ülkeyi açıkhava hapishanesine çevirecekseniz buna gücünüz yeter mi, kaç vakte dek??

Padişahlık anayasası değişikliklerini AYM iptal etmezse,
ulusumuzun tokadı geliyor.. Sonun başlangıcı olacaktır..

Sevgi ve saygı ile.
24 Ocak 2017, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com