Etiket arşivi: Can Atalay

Merdan Yanardağ, Barış Pehlivan ve Gezi tutuklularından mesaj: Bu kumpas da bozulacak

CHP’li Utku Çakırözer’in ziyaret ettiği TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, gazeteci Barış Pehlivan ile Gezi davası tutukluları cezaevinden mesaj yolladı. Yanardağ bu kumpasın da bozulacağını söyledi.

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, İstanbul Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde bir dizi ziyaret gerçekleştirdi. Gezi Parkı davası tutukluları yaklaşık 6 yıldır cezaevinde tutulan Osman Kavala ve 500 gündür cezaevinde bulunan Ali Hakan Altınay, Tayfun Kahraman ve TİP Hatay Milletvekili Can Atalay ile gazeteciler Merdan Yanardağ ve Barış Pehlivan’la görüşen Çakırözer, ziyareti sonrasında cezaevi önünde ANKA Haber Ajansı’na konuştu.

‘BÜYÜK HUKUKSUZLUK’

Ziyaret ettiği isimlerin cezaevinde kalıyor olmasının; Türkiye’nin demokrasisinin, Türkiye’de hukuk devletinin, adaletsizliğin ölçüsünü göstermekte olduğunu belirten Çakırözer, şunları söyledi:

“Gazeteci Barış Pehlivan 3 haftadır burada; hem de bu cezaevinden, yani açık cezaevinden sürekli insanlar tahliye olurken. Hangi insanlar, hükümlüler; uyuşturucu, tecavüz, çocuk tacizi, mafya gibi suçlardan hüküm giymiş insanlar erken tahliye olurlarken İnfaz Yasası’nda yapılan düzenlemeyle, Barış Pehlivan içeriye girmek zorunda kaldı ve daha da yaklaşık 8 ay burada, açık cezaevinde yatmak zorunda bırakılıyor, Hakkında kesinleşmiş bir hüküm olmamasına karşın infaz düzenlemesinden faydalandırılmayarak. Kendisinin mesajı da var. Onları da okuyacağım. Öte yandan, kapalı cezaevinde Osman Kavala yaklaşık kasım ayı başında eğer burada tutulmaya devam ederse 6’ncı yılını cezaevinde doldurmuş olacak. Hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin haksız tutukluluk uygulandığına dair bir kararı var. Kendi mahkemelerimizin beraat kararları, tahliye kararları var. Buna rağmen 6 yıldır cezaevinde tutuluyor büyük bir hukuksuzluk ile.

‘TÜRKİYE’NİN AYIBI’

Yine konuştuğum Can Atalay, Hakan Altınay ve Tayfun Kahraman, 7 Eylül’de 500’üncü günleri olacak, 500 gündür içeride olacaklar. Baktığınızda henüz davaları Yargıtay’da, kesinleşmemiş durumda. Haklarındaki karar kesinleşmemiş durumdayken ve iddianameleri bomboşken maalesef burada tutulmaktalar. Gazeteci Merdan Yanardağ da yine kapalı cezaevinde haksız, hukuksuz tutulmakta. Türkiye’nin büyük ayıbı. İşte iki gazeteci, işte bir milletvekili, seçilmiş milletvekili olmasına karşın, seçimlerin üzerinden mayıstan bu yana 4 aya yakın bir süre geçmiş olmasına karşın cezaevinde tutuluyor. Türkiye’nin en iyi şehir plancılarından, yine Türkiye’nin en iyi düşünürlerinden, isimlerinden Tayfun Kahraman, Hakan Altınay cezaevinde. Türkiye’nin ayıbı, demokrasinin ayıbı ve adalet ve hukuk devleti noktasındaki eksiğimizi en iyi gösteren durum. Onların mesajları var. Onları bir bir okumak istiyorum aracılığınızla.”

YANARDAĞ: TÜRKİYE’NİN BİRİKİMİ BU KUMPASI BOZACAK

Merdan Yanardağ, Çakırözer aracılığıyla ilettiği mesajında Avrupa şampiyonu olan Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı’nı kutladı. Yanardağ, Çakırözer aracılığıyla şu görüşlerini dile getirdi:

“Kadın voleybolcularımızın şampiyonluğuna gösterilen gerici tepki bile Cumhuriyetimizin kazanımlarının bu ülke insanları için ne büyük bir erdem olduğunu ortaya koydu. Voleybol takımımızın başarısı Cumhuriyet’in bir zaferidir. Cumhuriyet kazanımları ve ilerici birikimi olmasa böyle kadın bir voleybol takımına sahip olamayacaktık. Aynısı adalet sistemimiz ve basın özgürlüğü için de geçerlidir. Türkiye, Cumhuriyetin 100’üncü yılında onun hedeflediği özgürlük ve demokrasiden her gün daha fazla uzaklaşarak karanlık, totaliter bir rejime sürükleniyor; basın ve ifade özgürlüğünün yok edildiği, adeta Nazi hukukunun uygulandığı bir ülke hâline geliyor.

Anayasa’nın güvence altına aldığı, hak ve özgürlüklerin ihlal edilerek benim hukuk dışı yöntemlerle tutuklanmam, hakkı olmasına karşın Barış Pehlivan’ın infaz indiriminden yararlandırılmaması, yine seçilmiş milletvekili Can Atalay’ın hâlâ hapiste tutulması, işaret ettiğim gerici, faşizan, totaliter rejimin önemli göstergeleridir.

  • Türkiye’nin ve bu toprakların aydınlanma ve demokratik birikimi bu ablukayı kıracak, bu kumpası da bozacaktır.
  • Demokratik ve cumhuriyetçi güçlerin birliği bunun için gereklidir,
    olmazsa olmazdır.

Basın ve ifade özgürlüğünün kararlı bir şekilde savunulması bunun ilk adımını oluşturacaktır.

  • Türkiye’nin, hukukun üstünlüğüne inanan cumhuriyetçi güçleri
    kendi evlatlarına sahip çıkmalıdır. Benim de buna inancım tamdır.”

PEHLİVAN: TECAVÜZCÜLER, ÇOCUK İSTİSMARCILARI HER GÜN ÇIKIYORLAR

Barış Pehlivan, Çakırözer aracılığıyla ilettiği mesajında şunları kaydetti:

“Ben bu cezaevinde düzenli olarak her akşam sayımdayım ve bu sayımda her gün birkaç kişinin firar ettiğini öğreniyorum. Ben, hiçbir şekilde bunu aklımdan bile geçirmeden, yani oradan firar ederim vesaireyi aklımdan geçirmeden teslim oldum. Tecavüzcüler, çocuk istismarcıları çıkıyorlar, çıkarmışlar, hâlâ her gün çıkıyorlar ancak ben hakkım olan bir yasadan faydalanmak için hâlâ infaz hakiminin karar vermesini bekliyorum. Yani haklılığımın, bana karşı yapılan hukuksuzluğun bitmesi, haklılığımın onaylanması için, hakkım olan yasadan faydalanmak için infaz hakiminin karar vermesini bekliyorum. Meclis’te çıkan bir yasadan ben faydalanamıyorum ama işte tecavüzcüler, tacizciler çıkıyor. Onlara tanınan bu hakkın bana tanınmıyor olması bu ülkenin bir ayıbıdır.”

KAHRAMAN: BU ÜLKENİN İNSANLARININ VİCDANLARINA GÜVENİYORUZ

Tayfun Kahraman da yaklaşık 500 gündür cezaevinde olduklarına dikkat çekerek “500 gündür bu hukuksuzlukla yaşıyor olsak da umudumuzu asla yitirmedik. Bu ülkenin insanlarının vicdanlarına güveniyoruz. Bizleri 500 gündür hukuksuz bir şekilde burada tutanlara karşı en güçlü ses olacaklarına insanlarımızın inanıyoruz, biliyoruz. Güzel günler çok yakında” mesajını iletti.

ALTINAY: ADALETSİZLİĞE TOPLUM KARŞI AMA…

Utku Çakırözer, Hakan Altınay’ın da sözlerini ise şöyle aktardı:

“Gezi davasında kendilerine yapılan adaletsizliğe, hukuksuzluğa aslında toplumun büyük çoğunluğunun, % 60’tan çoğunun karşı olduğunun bilindiğini ama bu adaletsizlikte ısrar edildiğini söyledi. ‘Adaletsizliğe toplum karşı ama adaletsizlikte maalesef ısrar ediyorlar’ dedi. Bu hatadan ne kadar çabuk dönülürse o kadar aslında Türkiye’nin ve kendi milletimizin yararına, çıkarına olduğunu söyledi. İddianamede haklarında hiçbir delil olmadığını bir kez daha ifade etti ve Yargıtay’dan bir an önce haklarındaki bu ilk derece mahkemesinin verdiği kararın bozulması kararını beklediklerini ifade etti.”

ATALAY: HATAY’DAKİ SU İHTİYACININ GİDERİLMESİNE YOĞUNLAŞILMALI

TİP Hatay milletvekili Can Atalay’ın mesajıyla ilgili de Çakırözer, şöyle konuştu:

“Benden önce İYİ Parti Milletvekili (Selçuk Türkoğlu) kendisini ziyaret etmişti. Öncelikle Meclis’te temsil edilen diğer partilerin de kendisine yönelik bu haksızlığa, bu hukuksuzluğa karşı olduğunu görmekten memnuniyetini ifade etti. Yani bu konunun, dayanışmanın belki de bu adaletsizliklerin aşılmasında en önemli öge olacağını söyledi. Kendisi Hatay Milletvekili, 4 aydır kendisini seçen Hataylılarla kavuşamamış durumda ama Hatay’daki gelişmeleri yakından izliyor. O yüzden de iki mesajından birincisi Hatay’la ilgili. Hatay’da başta su olmak üzere temel ihtiyaçların karşılanmasında, karşılanamıyor olmasında sıkıntı gördüğünü ve bu konunun, yani bu ihtiyaçların giderilmesine yoğunlaşılması gerektiğini ifade etti. Seçim hesaplarıyla hızlıca yapılanların ya da yapılıyor görülenlerin maalesef Hataylıların acil sorunlarına çare olamadığını ifade etti.

‘ERİNÇ SAĞKAN’I SELAMLIYORUM’

Adli yıl açılışını ve orada verilen mesajları yakından izlediğini söyledi. Birinci konuşma olan avukatları ve onları temsilen Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın yaptığı konuşma için Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan’a selamlarını iletti. 2022’de başlayan ve maalesef 2023’te de süren Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın adaletsizlik krizine ilişkin sözlerinin sansürlenmesini yanlış bulduğunu, kınadığını ifade etti ve şu mesajı verdi.

‘Değil yeni Anayasa; asgari, hukuki tartışma için bile bir demokratik tartışma zemini olması gerekir Türkiye’de. Bu koşullarda bile görüşlerini, eleştirilerini ifade eden avukat Erinç Sağkan’ı Silivri’den selamlıyorum’ dedi.”

Cezaevinde bulunanların mesajlarını okuduktan sonra Çakırözer,

“Ben size de ANKA’ya da ve sizin şahsınızda Türkiye’de demokrasi, hukuk devleti, tabii bunların başında yer alan basın özgürlüğü için mücadele veren tüm meslektaşlarımıza, basın kuruluşlarına, gazetecilere teşekkür ediyorum. Burada özgürlükleri kısıtlanan gazetecilerin, sivil toplum savunucularının, hak savunucularının, iş insanlarının, aktivistlerin hakkını savunduğunuz için sizlere teşekkür ediyorum” diyerek sözlerini tamamladı.

Kutsal Zalimlik ve İktidar II

58. gün…

Merdan Yanardağ
Siyaset 21.08.2023, BİRGÜN

Türkiye, popüler dilde ‘‘tek adam rejimi’’ de denilen yönetim anlayışı ile, kabile-aşiret düzenine iade edilmiş bulunuyor. Dolayısıyla din-tarım-tacir toplumlarına özgü bir kabile/aşiret kültürü ve asabiyesi (sosyo-psikolojisi) bürokratik düzen ve idari işleyiş üzerinde giderek etkili hale geliyor. Liyakatin yerini sadakat alıyor. Diplomasız olmak neredeyse avantaja dönüşüyor. Toplumsal ahlak, ortak etik değerler çöküyor. Toplum ‘‘ortak iyi’’yi yitiriyor.

İslamo-faşizmin en önemli gücü, işte bu siyasal dönüşümün kitle tabanını oluşturan kesimlerdir. Eziklik, dışlanmışlık, kenarda kalmışlık psikolojisini, kutsal değerler ve siyasallaşmış bir dincilik üzerinden hoyrat bir saldırganlığa ve kıyıcı bir intikamcılığa dönüştüren İslamcılar; bu gücü etkin iktidar aracına dönüştürür. Böylece ulusal zenginliklerin yağmasına dayalı bir talan ekonomisini ilkel sermaye birikimi modeli haline getiren iktidar, yarattığı İslamcı-muhafazakâr burjuvazi (buna ‘‘sermaye sınıfı demek sanırım daha doğru olacak) ile kurduğu düzeni garanti altına almaya çalışır.
***
Siyasal İslamcılık, yeni zenginler sınıfının ve muhafazakâr kodamanların sermaye birikim aracına dönüşür. Türkiye’de popüler olan ve ‘‘Beşli Çete’’ diye kodlanan iktidar yanlısı sermaye çevreleri, bu modelin ürünüdür. Bu sermaye çevreleri, ‘‘sıra bizde’’ saldırganlığı ve ilkelliğiyle servetten ve iktidardan daha fazla pay isteyen, doymak bilmez bir saldırganlık içindedir. Su akarken küplerini doldururlar; çünkü önlerinde hiçbir engel yoktur. Başyüceyi memnun etmek yeterlidir.

‘‘AKP’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile tanıdığı olağanüstü yetkiler nedeniyle parti ve devlet aygıtının, lider hizmetinde yönetilmesine ve -Osmanlı ve cumhuriyet idare tarihinin neredeyse hiçbir döneminde görülmeyen- bir güç yoğunlaşmasına neden oldu.’’ (Açıkel, 2023 s.47)

Siyasal İslamcılık ve saldırganlığın bir aşırı milliyetçilik ile ne kadar sentezlenmeye çalışılsa da ortaya eklektik bir yapı çıkar. Bu, içinde yer yer uyumsuzlukları da taşıyan bir yapılanmadır. Tam anlamıyla bir ‘‘sentez’’den söz edilemez. İslamcılar, milliyetçi kültürel havza ile ‘‘terörle mücadele ideolojisi’’ diyebileceğimiz güvenlikçi bir retorik üzerinden ilişki kuruyor. Muhafazakâr ve İslamcı havza, eziklik kompleksinden kutsal bir zalimliğe doğru biraz da retorik üzerinden kışkırtılır.

Bu anlayışa göre, ‘‘Vatan dış güçler ve onların uzantısı olan iç düşmanlar’’ tarafından kuşatılmıştır. Terörü de onlar beslemekte ve desteklemektedir. O halde bu kesimlere ‘‘düşman’’ muamelesi yapılmalı, savaş hukuku uygulanmalıdır. Yapılacak her zulüm meşrudur, mubahtır.

Böylece gerçek olmayan hayali düşmanlar üzerinden açığa çıkarılan ilkel öfke, toplumun en geri, eğitimsiz ve geleneksel değerlerin etkisi altındaki kesimlerine dayanır, onlardan beslenir. Cehaletin despotizmidir.

SİLİVRİ NOTLARI

Evet, Barış Pehlivan da Silivri’ye geldi. İslamcı oligarşinin, hastalıklı bir ruh hali içindeki iktidar trollerinin umarım başları göğe ermiştir! Barış Pehlivan, bu zulüm rejiminin simgesi haline gelen Silivri Cezaevi’ne konuldu diye, Türkiye daha demokratik, daha güvenli, daha kalkınmış, daha eğitimli, daha zengin bir ülke haline gelmedi. Daha güçlü olmadı. Tam tersine güç ve statü kaybetti. Demokrasi dışı totaliter rejimler kategorisine alındığı gibi bu skalada (ölçekte) daha geriye düştü.

Barış ile avukatlarımız aracılığıyla karşılıklı selamlarımızı ilettik birbirimize. İnsan böyle durumlarda ne diyeceğini bilemiyor, ‘‘Hoş geldin’’ desen olamayacak, ‘‘Geçmiş olsun’’ desen uymayacak, adli tutuklu ve hükümlüler gibi ‘‘Allah kurtarsın’’ demek yakışmayacak -buradaki FETÖ’cüler bile böyle demiyor artık- geriye, ‘‘Yanındayım kardeşim, omuz omuzayız’’ demek kalıyor; ‘‘Bu duvarları hep birlikte yıkacağız!’’

İki Barış (Pehlivan ve Terkoğlu) 2010’da buradayken, onları ziyaret için gelmiş fakat savcılıktan izin alamamıştım. Silivri Adliyesi’nde savcı ile neredeyse birbirimize girmiştik. Şimdi ise aynı kampüste (yerleşkede) ama ayrı ayrı cezaevindeyiz! Çünkü yerleşkede 10 ayrı cezaevi bir de duruşma salonlarının bulunduğu adliye kısmı var. Bunlardan 9’u kapalı, biri ise Barış Pehlivan’ın kaldığı açık cezaevi. Kampüsün ekmeği ve yemekleri de orada üretilip dağıtılıyor. İyi halli ve kıdemli mahkûmların kaldığı işçi koğuşları var.
***
Her cezaevi ayrı binalar ve avlulardan oluşuyor. Her birinin güvenliği ve personeli ayrı. Açık cezaevi koğuş sistemine sahip, hükümlüler sadece ortak alanlarda değil, her yerde görüşebiliyorlar. Koğuş kapıları açık ve farklı suçlardan yatan herkes birbiriyle görüşebiliyor. Fiziksel temasın önünde engel yok. Açık cezaevinde hafif suçlardan ceza almış hükümlüler ile cezasının büyük bölümünü yatmış iyi halli olduğu belgelenmiş (disiplin cezası olmayan) ve yatarı 5 yılın altına inen mahkûmlar kalıyor.

Benim kaldığım 9 No’lu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ise yüksek güvenlikli. Genellikle tek kişilik odalarda kalınıyor. Havalandırma avluları ayrı. Koğuşlar ise en fazla üç kişilik. Tutuklu ve hükümlüler arasında fiziki temas olanağı sıfır. Sadece pencerelerden, kapı altlarından ve bir de açık yapılan avukat görüşmeleri sırasında denk gelinirse fiziki temas olmaksızın uzaktan görüşüp sohbet edilebiliyor. Biz de öyle yapıyoruz. Can Atalay, Osman Kavala ve diğer “Gezi“ci arkadaşlar ile çeşitli sol örgütlerden siyasiler, 15 Temmuzcular bu bölümde kalıyor. Ağır suçlular, ‘‘terör örgütü’’ mensubu olmakla suçlananlar, suç örgütü liderleri de bizim bölümde. Personel eğitimli ve iyi, güvenlik yüksek. Ortak spor ve üç kişilik koğuşlarda kalmak için ‘‘hasım’’ ve ‘‘düşman’’, zıt örgütlere ya da görüşlere sahip olmamak gerekiyor.
***
Bu karşılaştırmayı, Barış Pehlivan’ın güvenli bir ortamda kalmadığını anlatabilmek için yaptım. Birbirinden çok farklı suçlar işlemiş kişilerin fiziki bir temasa imkân verecek şekilde bir arada olması, ortak alanların kullanımı, koğuşlar arasında gidiş-geliş serbestisi ciddi bir güvenlik sorunu yaratabilir. Bir duyum almış değilim, ciddi bir sorun çıkacağını da sanmıyorum. İdare yüksek bir dikkat göstereceği gibi Barış da kendi önlemlerini alacaktır. Ona destek olacak çok sayıda kişi çıkacağını düşünüyorum. Ancak bütün bunlar nihayet bir öngörü ve varsayımdan ibaret. Barış Pehlivan hakkında sosyal medyada yapılan saldırgan mesajlara açıkça suça azmettirici telkin ve kışkırtıcı yayınlar anımsanınca, önlem almak şart; çünkü hınç ve intikamcı bir hastalıklı ruh haliyle yapılan bu yayınlar, tam da irdelemeye çalıştığım ‘‘kutsal zalimlik’’ kavramının ifade ettiği durumuna denk düşüyor. İlgililerin ve kamuoyunun dikkatini ‘‘içeriden biri’’ olarak bir kez de ben çekeyim istedim. Mutlaka önlem alınmalı.
***
Bu hafta ziyaretime gelenler arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer de vardı. Çok mutlu oldum, İzmir’den kalkıp ziyaretime gelmesi büyük incelikti. Sayın Soyer, kültürel donanımı ve siyasal birikimi ile görgülü ve bilgili bir Belediye Başkanı. Bu yanıyla öne çıkan bir siyasetçi, Türkiye’nin geleceğinde önemli roller üstlenebilecek potansiyellere sahip bir aydın.

İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Başkanvekili ve ortak dostumuz Avukat Taner Kazancıoğlu ile gelen Soyer ile güzel bir sohbet yaptık. Benim davamı, TELE1’i, memleket sorunlarını konuştuk.

  • İhanete uğrayan cumhuriyeti, yarım bırakılan devrimi konuştuk.

Desteği, dostluğu ve TELE1 ile dayanışması için çok teşekkür ediyorum.

Adana Büyükşehir Belediyesi’nin değerli Başkanı Zeydan Karalar da selamlarını ve dayanışma mesajını iletmiş. Sevgilerimi iletiyorum.

Bu arada özellikle belirtmeliyim; bütün sosyalist ve devrimci partilere gösterdikleri destek ve dayanışma için çok teşekkür ediyorum. Benim için çok değerlidir. Hemen hemen tamamı avukat dostlarımızı göndererek yanımızda olduklarını bildirdiler, güç verdiler. Sevgiyle selamlıyorum.
***
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla, benim için milletvekillerinden oluşturulan özel komisyon daha ilk haftadan itibaren (başlayarak) beni yalnız bırakmadı. Bu nedenle Sayın Kılıçdaroğlu ve Parti yönetimine çok teşekkür ediyorum. Enis Berberoğlu, Utku Çakırözer, Evrim Korkmaz, Yüksel Mansur Kılınç ve Zeynel Emre’den oluşan komisyon üyeleri hem toplu olarak hem de ayrı ayrı ziyaretime geldiler. Komisyonun sözcüsü değerli meslektaşım Enis Berberoğlu her hafta geliyor. Zahmet verdiğim için mahcup oluyorum. Ayrıca, parti yönetiminde bulunanlar dahil çok sayıda CHP milletvekili de ziyaretime geldi ve gelmeyi sürdürüyor. Tümüne minnettarım isimlerini not aldım, yazacağım. HDP’den de Ömer Faruk Gergerlioğlu geldi, sağ olsunlar.

Oluşturulan komisyon şimdi Barış Pehlivan ile de ilgileniyor. Zaten her geldiklerinde Can Atalay ve diğer arkadaşlarla da görüşmeye özen gösteriyorlar. Eren Erdem de bu hafta geldi. Bu tablo Silivri’nin, siyasal bir mekân ve rejimin niteliğini ortaya koyan simge olarak ülke gündeminde daha sık yer alacağını gösteriyor. Bu durum, ülkenin nereye gittiğini gösteriyor.

Sonuç olarak; dayanışma güç veriyor, yaşamı Silivri’de bile güzelleştiriyor.
Bizim sevincimizdir. Teşekkür ediyorum.

Silivri’de de hayat sürüyor

Merdan Yanardağ

 

Silivri’de hayat kendine özgü ritmi, kuralları, sınırlılıkları ve her şeye karşın bütün canlılığı ile cıvıl cıvıl devam ediyor.

  • Haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir tutukluluğa karşı direniyoruz.

Günler geçiyor ve biz buradan bütün dikkatimizle dışarıdaki yaşamı izlemeye çalışıyoruz. Aklımızda ise sevdiklerimiz, yakınlarımız, dostlarımız ve yarım kalan işlerimiz var. Deyim uygunsa yaşamlarımıza ilişkin bir ana bilanço çıkarıyoruz ister istemez. Dışarıdaki mücadeleye ve yaşama katılmaya kendimizi yenileyerek hazırlamaya çalışıyoruz.

Burada zamanı en verimli şekilde geçirmek önem taşıyor. Örneğin sistemli şekilde okumak, spor yapmak ve sağlığını korumak gibi. Kimsenin ne okuduğunu ne okumadığını bilmiyorum; ama belki biz ‘’filozof’’ oluruz! Şaka bir yana, buradaki en değerli etkinlik okumak desem abartmış olmam. Kendini salmamak en yaşamsal tutumdur. Yazma ve üretmek de böyledir.

Avukatlarımız ile görüşürken -ki açık görüş yapıyorlar- bu iş için ayrılan bölümde buradaki dostlarımızla görüşme şansımız oluyor. Aramızda fiziksel bir uzaklık olsa da iletişim kurabiliyoruz. Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay ve diğer arkadaşlarımızla ayaküstü de olsa konuşuyoruz. Sağ olsunlar, buraya geldiğim günlerde -ki bayram tatiline denk geldiği için kantin kapalı ve bütün yetkililer izinliydi- en temel ihtiyaçlarımı onların desteğiyle giderdim. Önemlidir, teşekkür ediyorum.

Can Atalay, bildiğiniz gibi Soma’lı madencilerin hakkını savunurken nasılsa, kaçak tarikat Kuran kursu yatakhanesinde yanarak ölen yoksul çocuklara nasıl sahip çıktıysa, Çorlu tren faciasının sorumlularının yakasına nasıl yapıştıysa burada da uğradığı haksızlık ve hukuksuzluklara karşı aynı heyecanla mücadele ediyor. Diğer arkadaşlarımız da aynı tutumu sürdürüyor. Tutuklanmadan bir gün önce Tayfun Kahraman’ın cezaevinde, uzmanlık alanından hareketle yazdığı depreme karşı alınacak önlemler ve bu bağlamda iktidara yönelttiği eleştirilerden oluşan kitabını TELE1 ekranlarında tanıtmıştım. Buluşmak buraya kısmetmiş!

Can, çıkana dek -ki çıkacak- bizim milletvekilimiz. Hatay’lılar belki biraz bekleyecek ama Silivri milletvekilliği de önemlidir diye düşünmek gerek. Can’ı uzun süredir tanıyorum, birlikte birçok oluşumda yer aldık. TELE1’e sık sık davet ettik, görüşlerimizin zamanla birbirine yaklaşması, aynı saflarda olmak mutluluk verici. Öbürr dostlarımızla da öyle.
***
Silivri’de bir ayımı doldurmayı iple çekiyorum; çünkü bir ayı doldurunca buradaki halı sahada başka arkadaşlarla birlikte spor yapma, top oynama ve sohbet etme hakkını kazanacağım. Gerçi sporumu her sabah havalandırma avlusunda yapıyorum ama arkadaşlarla birlikte olmak görüşmek burada çok değerli. Özellikle tek kalanlar için. Bakalım, Canlar ve öbür Gezi‘ci arkadaşlarla birlikte spora çıkmak için dilekçe vereceğim. Umarım bir aksilik çıkmaz.

Bu arkadaşlar heyecanlı maçlar yapıyormuş, avukat arkadaşlarımızın söylediğine göre. Haftada bir de olsa keyifli bir durum. Osman Kavala sıkı top oynuyormuş. Hırslı ve sıkı… Eğer avukat arkadaşlarımız hoş bir ‘’dedikodu’’ yapmadılarsa -bu olasılık var- ne yalan söyleyeyim bu durum beni şaşırttı; çünkü adeta bir tevekkül, için için sessiz fakat kararlı ve soylu bir direniş sergileyen o sakin Osman Kavala’nın sıkı bir topçu olması güzel bir sürpriz. Ben böyle hırslı bir maç yapacak kişinin Can olabileceğini düşünürdüm. Haksız mıyım? Bakalım heyecanla halı sahada buluşacağımız günleri (birkaç gün kaldı) bekliyorum. Bir aksilik olmazsa göreceğiz kimin nasıl oynadığını.

Ayrıca Osman Kavala’nın bana avukatı aracılığıyla gönderdiği kitap hakkında da konuşabilmeyi umuyorum. Sebastian Haffner’in ‘’Hitler Üzerine Notlar’’ kitabı, alanındaki en önemli çalışma denilebilir (İletişim Yayınları, 4. Baskı, 2021).

‘’Görülmüştür’’ damgalı kitabı bitirmek üzereyim. Birkaç kitabı birlikte okuyunca biraz zaman alıyor. Benim dikkatimi ‘’Nazi Hukuku’’ konusuna çeken de Osman Kavala oldu. Yani suça değil, kişiye bakan (fiili değil, faili esas alan) hukuk anlayışı. Bu hukuk, suçun işlenip işlenmediğine bakmaz, kendisine muhalif olan, tehdit olarak gördüğü kişilere yönelir. Onları hedef alır. Suç bulamaz ise icat eder. Yoruma ve varsayıma dayalı suçlama yöneltir. Kumpas kurar. İktidarın FETÖ’den devraldığı ve fiilen uygulamaya çalıştığı faşist bir hukuk anlayışıdır. Hepimiz hakkında açılan davaların temelinde bu anlayış yatıyor. Osman Kavala savunmasında bu duruma çok haklı olarak işaret etmiş. Bana iletti, okudum. Önemli saptamadır.

Silivri’de maç günlerini heyecanla bekliyorum. Yıllardır, hatta on yılı aşkın süredir halı saha maçı yapmayan biri olarak kendime de şaşırıyorum. Maç bahane galiba.

TIKLAYIN | BU YAZI İLK OLARAK BİRGÜN’DE YAYINLANDI