Etiket arşivi: Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay

ÖĞRETMEN KUBİLAY

ÖĞRETMEN KUBİLAY🇹🇷🇹🇷
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi
Ebru Oğuzhan Yeter
Yazdı / OKUYALIM…
Yıl 1930, İzmir’in Menemen ilçesi, tarihe “Menemen Olayı” olarak geçen olayda;
Öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay katledildi.
O gün, Kubilay’a yardım etmek için koşan bekçiler, Hasan bey ve Şevki bey de şeriat isteyen gerici grup tarafından öldürüldüler.
Cumhuriyet tarihinin, en utanç veren, en üzücü olaylarından biridir.
Manisa’dan Nakşibendi tarikatının temsilcileri tarafından, gönderilen yobazlar, Menemen’de genç öğretmeni acımasızca katlettiler.
Katiller en ağır cezalara çarptırıldılar. (AS: Yargılanıp idam edildiler..)
Öğretmen Kubilay , Cumhuriyet değerlerini korurken, hem öğretmenlik görevini hem de askerliğini yaparken katledildi.
Menemen olayı, yalnızca Mustafa Fehmi Kubilay’a karşı değil,
  • Cumhuriyet ve Atatürk devrimlerine karşı yapılan acımasız ve gerici bir saldırıdır.
Tarih, bu gerici yobazları utançla yazarken, Mustafa Fehmi Kubilay gibi cesur yürekleri Devrim Şehidi olarak yazmıştır ve millet onları bağrına basmıştır.
Şehidimiz Kubilay ve arkadaşlarının, 90 yıl önce Cumhuriyete sahip çıkma kararlılıklarının bugünkü bekçileri bizleriz.
Ulusumuzun birliğini, vatanımızın bölünmez bütünlüğünü korumak için, bugün hala Devrim Şehitleri veriyoruz.
Ülkemizin aydınlık ve bağımsız yarınları için eğitim alanında mücadele eden, zorlu koşullarda canı pahasına görev yapan sayısız Kubilay var.
Bizler, Atatürk Devrimlerinin bekçileri olarak, Cumhuriyet ışığında, ülkemizin tam bağımsızlığı için mücadele eden Kubilay’lar olarak göreve hazırız.
Şehit Kubilay, Türk’ün cesur yüreğidir. Kubilay, Türkiye Cumhuriyetinin mücadele örneğidir.
Kubilay Türk Gençliğine, örnek olan bir devrim şehididir.
Cumhuriyetimiz ve Atatürk devrimleri için, tehlikeli olan Cemaat ve tarikatlar, hala görevleri başında.
Dinci ve gerici yapılanma, bugün en başta eğitim olmak üzere, toplumun her kesiminde etkisini göstermeye devam ediyor..
En çok kadınları ve çocukları hedef alıyorlar. Her gün giderek gerilimli açıklamalar yapmaktan vazgeçmiyorlar.
Geçmişten bu güne, topluma verdikleri zararları hep birlikte yaşayarak görüyoruz.
Cumhuriyet devrimlerini hala içine sindiremeyen, 90 yıl önceki yobaz ve gerici düşünceye sahip olan bir zihniyet örümcek ağı gibi toplumu sarmış durumdadır.
Kurtuluş savaşı öncesinde İngilizlerle işbirliği yapan Cemaatler, günümüzde emperyalistlerin ağa babası olan ABD ile yoluna devam etmektedir.

Biz bugün;

– Ulusal bağımsızlığımızı,
– Ülkemizin bölünmez bütünlüğünü,
– Laik ve çağdaş eğitimden yana olan kararlılığımızı

korumalı hedeflerimizi doğru belirlemeliyiz.

Unutmayalım !! 90 yıl önce bugün, Kubilay ve arkadaşları, Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni, Atatürk İlke ve Devrimlerini savunurken şehit edildiler.
90 yıl önce bu gün, Ülkesini canı pahasına koruyan Şehit Öğretmen-Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay ve arkadaşlarını, saygıyla, minnetle, rahmetle anıyoruz.
=====================

Dostlar,

🇹🇷90 yıl önce Demokrasi ve Laiklik düşmanı gericiler tarafından kafası kesilerek katledilen, çağdaşlaşma ve aydınlanma iradesini simgeleyen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı sonsuzluğa göçüşünün yıldönümünde rahmetle anıyoruz.Şehit Asteğmen Kubilay ve arkadaşları, M. Kemal Atatürk’ün belirttiği gibi,

  • Cumhuriyet’in hayatiyetini tazeleyen ve kuvvetlendiren” bir simge olarak milletimizin gönlünde ölümsüzleşmiştir.
Anısı ve mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz..

Sevgi ve saygı ile. 23 Aralık 2020, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik

İrticayı ve Kubilay’ın kesik başını unutmayın

İrticayı ve Kubilay’ın kesik başını unutmayın

Emin ÇÖLAŞAN
SÖZCÜ, 22.12.19
EMİN ÇÖLAŞAN.jpg
Sevgili okurlarım, bu gün yine aynı geleneksel Kubilay yazımla karşınızdayım. O’nun feci bir biçimde şehit edilmesini her yıl, olayın yıl dönümünde anmayı bir görev bilirim. Türkiye Cumhuriyeti bundan tam 89 yıl önce, 23 Aralık 1930 günü korkunç bir irtica olayına tanık olmuştu. O sabah İzmir’in Menemen ilçesinde tuhaf şeyler oluyordu. Sabahın erken saatlerinde dördü silahlı, altısı çember sakallı yobaz Menemen belediye meydanında tekbir getirerek dolaşmaya başladı.

Çember sakallıların başlarında sarık, sırtlarında cübbe vardı.
Atatürk dönemi idi. Devrimler yapılıyordu.

Bu altı kişi “Biz şeriat ordusuyuz” diyerek meydandaki Müftü Camisine girdiler. Elebaşıları olan Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini “Mehdi” olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik bir Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine dek şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini tebliğ etti.

Derviş Mehmet isimli sapık ve arkasındaki yobazlar, camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya taktılar. Yoldan geçen birine meydanda bir çukur kazdırıp bayrağı oraya diktiler. Yobazlar bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye ve zikir yapmaya başladılar. Bir yandan da bağırıyorlardı:

  • “Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir… Bize kurşun işlemez…”

İşin acı yanı, Menemen ahalisinden bazıları bunlara alkış tutmaya başlamıştı!
★★★
Olaylar ilçedeki askeri birliğe duyuruldu. Alay komutanı, emrindeki yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay’ı bir manga askerle birlikte oraya gönderdi. Silahlarında mermi yoktu. Süngü takıp olay yerine gittiler. Kubilay askerlerini meydan girişinde bıraktı ve yobazlara “Teslim olun” çağrısı yaptı. İşte o anda yobazlardan biri silahını çekip ateş etti ve asteğmen Kubilay yaralanıp yere düştü. Ayağa kalkıp cami avlusuna doğru kaçmaya çalıştı ama gücü tükenmişti. Orada tekrar yere düştü. Çevredeki kalabalık ise paniğe kapılmış, kaçıyordu.

Derviş Mehmet ve yobaz güruhu işte o anda Kubilay’ın başına çöktüler. Mehmet çantasını açıp testereli bağ bıçağını çıkardı… Ve yaralı yedek subay Kubilay’ın başını oracıkta kıtır kıtır kesip gövdesinden ayırdı.

Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay…

Saçlarından tuttuğu kesik baş, şimdi Derviş Mehmet’in elindeydi. Yeşil bayrağın sopasına kesik başı dikmeye çalıştılar ama bir türlü başaramadılar. Bunun üzerine birileri bunlara ip getirdi. Kesik baş yeşil bayrağın takılı olduğu sopaya iple bağlandı.

Bütün bunlar olurken yine tekbirler getiriliyor, “Ey ahali din elden gidiyor, şeriat isterük” sesleri Menemen’de yankılanıyordu.
★★★
Silah seslerini duyan mahalle bekçisi Hasan olay yerine yetişti, ateş edip yobazlardan birini yaraladı. Hemen ardından yobazlar ateş etti, Hasan şehit edildi. Arkadaşının yardımına koşan bekçi Şevki de açılan ateşle şehit düştü.

  • Menemen’de birkaç dakika içinde üç şehit verilmiş, bir baş kesilmişti.
    ★★★
    Bir süre sonra ilçedeki askeri birlik olay yerine yetişti. Manzara korkunçtu.  Kubilay’ın kesik başı yeşil bayrağın sopası üzerinde asılı durmakta, üç şehit yerde yatmaktaydı. Askeri birlik ateş etti. Yobazlardan bazıları yere serilirken, bazıları kaçtı. Daha sonra hepsi birden yakalandı.

(Mustafa Fehmi Kubilay 1906 doğumlu, Giritli bir ailenin çocuğu, Cumhuriyet öğretmeni idi. Menemen’de askerlik görevini yedek subay olarak yapıyordu. Olay günü 24 yaşındaydı.)
★★★
1930 Menemen irtica olayı, genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Kürtçü-şeriatçı Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır. Benzer olayları Milli Mücadele döneminde bile yaşammaıştık. Yunan ordusuna karşı savaşan Mehmetçiği arkadan vuran, düşmanla iş birliği yapıp Konya, Yozgat, Düzce, Gerede gibi yerlerde ordumuza karşı isyan eden hep onlardı. Kubilay olayında Türkiye’de “DEVLET” vardı. İrtica henüz iktidar olmamıştı ve bir gün olacağını da hiç kimse aklına bile getirmezdi!
★★★
Menemen’de derhal sıkıyönetim ilan edildi. General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Harp Divanı kuruldu. Olaya doğrudan ve dolaylı katılanlarla birlikte destek verenler de yargılandı.  18 gün süren mahkeme sonucunda 40 kişi sorumlu görülmediği için salıverildi, 27 sanık beraat etti, 41 sanık çeşitli hapis cezaları aldı. 36 kişiye idam cezası verildi. Ancak bazılarının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezası ağır hapse çevrildi. 28 yobaz ve destekçileri, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de, Kubilay’ın başını kestikleri yerde asılarak idam edildi. Adalet yerini bulmuştu. Asılanlar arasında bir de Musevi vatandaş, Hayim oğlu Josef vardı! Katilleri alkışlamış, onlara yardım etmiş ve bu yüzden canından olmuştu.
★★★
Atatürk, Menemen olayına çok kızdı. Söylendiğine göre Menemen’in haritadan silinmesini emretti. Daha sekiz yıl önce Yunan çizmesi altında inleyen bir ilçede yobazların bu yaptığı ve halktan bazıları tarafından onlara destek verilmesi, Atatürk’ü çileden çıkarmıştı. Sonra çevresi tarafından ikna edildi. Atatürk olay sonrasında açıklama yaptı:

  • “Büyük ordumuzun kahraman genç subayı ve Cumhuriyet’in idealist öğretmen kadrosunun kıymetli üyesi Kubilay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet’in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiştir.”
    ★★★
    Olayın ardından Menemen’de devrim şehitleri yedek subay asteğmen Kubilay, bekçi Hasan ve Şevki adına görkemli bir anıt dikildi. Üzerinde şöyle yazar:
  • “İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.”

Yarın (23 Aralık 2019), Menemen’de gerçekleşen irtica olayının 89. Yıl dönümü. İrtica yılanının başı, aradan geçen 89 yıla karşın henüz ezilemedi. Yılan pusuda bekliyor. Başını bazen gömülü olduğu yerden kaldırıp tıslıyor, bazen şöyle bir boy gösteriyor, bazen de Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetiyor!
★★★
İzmir ve Ege’nin Atatürkçü, laik, yurtsever insanları ve çok sayıda sivil toplum örgütü yarın Menemen’de devrim şehitlerini bir kez daha anacak, onların önünde saygı duruşunda bulunacak, “Hükümet kararıyla yok sayılan (!)” irticayı bir kez daha lanetleyecek. Devrim şehitlerimiz yedek subay Kubilay, bekçi Hasan ve Şevki’ye Allah rahmet eylesin. İyi ki bugünleri görmediler.
★★★
Emin Çölaşan’ın notu: Menemen’deki kanlı vahşetin tüm ayrıntılarını, olayın geçmişini, sanıkların duruşma aşamasını ve idam kararlarını iyice öğrenmek istiyorsanız, çok ilginç bilgi ve belgelere dayalı bir kitabı okumanızı öneririm. Sanıkları yargılayan Harp Divanı zabıtlarını, savcılık iddianamesini ve olayın perde arkasını Osman Selim Kocahanoğlu’nun kitabından öğrenebilirsiniz: “Menemen ve Kubilay Olayı. Cumhuriyet’in En Zor Devrimi Şapka. (Temel Yayınları. Tel: 0212 516 23 52)

82. YILINDA KUBİLAY OLAYI ve DERVİŞ MEHMET’İN ARABASI

E. Tümg Naci BEŞTEPE

82. YILINDA KUBİLAY OLAYI ve DERVİŞ MEHMET’İN ARABASI

ÖNCESİ

Şeyh Sait isyanından sonra, Cumhuriyet ve devrimlere karşı gerçekleştirilmiş
küçük çaplı ancak üzüntüyle anımsanacak bir olaydır.

Nakşibendi Tarikatı lideri Şeyh Esad’ın Manisa’da tarikatı yaymakla görevlendirdiği Laz İbrahim’in yönlendirdiği ve başında Derviş Mehmet’in bulunduğu bir grup tarafından gerçekleştirilmiştir.

Derviş Mehmet Giritlidir.

İşgal döneminde Girit valiliği yapıp sonra Yunanistan’a kaçarak Hristiyan olan
Giritli Hüsnü’nün yeğenidir.

Çerkez Ethem’in arkadaşı olup onunla beraber çalışmış, onunla birlikte Yunanistan’a kaçmış, 1930 öncesi geri dönmüştür.

OLUŞUMU

Manisa’dan gelen Derviş Mehmet ve cüppeli, sarıklı, çember sakallı altı arkadaşı,
23 ARALIK 1930’da, Menemen’de sabah namazı kıldıkları camiden yeşil bir sancak alarak Hükümet Meydanı’na dikerler.

Derviş Mehmet camide kendini MEHDİ olarak tanıtır.

Dini kurtarmaya geldiklerini, şapka giyenin kafir olduğunu, şeriatın yeniden geleceğini, 70 bin kişilik halife ordusunun şehri sardığını, yeşil sancağın altında toplanmayanların öldürüleceğini söyleyerek halkı korkuturlar.

Zikir yapmaya başlarlar.

Silah zoru ve korkudan etraflarında kalabalık oluşur.

Menemen’de konuşlu bulunan ve durumu öğrenen 43. Alay Komutanlığı,
Atğm. Mustafa Fehmi Kubilay komutasında bir manga asker gönderir.

Kubilay doğrudan elebaşıların yanına giderek teslim olmalarını ister.

Ateş ederek Kubilay’ı yaralarlar.

Askerlerde manevra mermisi vardır. Ateş ederler. Etki etmeyince, Derviş Mehmet,
”Bana kurşun işlemez” diyerek topluluğu daha da etkiler.

Askerler kaçar. Kubilay yaralı olarak camiye kadar gelir.

Derviş Mehmet, Kubilay’ın kafasını bıçakla keser.
Yeşil sancağa bağlayarak dolaştırmaya başlarlar.

 

Olay yerine gelen ve müdahale etmek isteyen iki bekçiyi de öldürürler.

Menemenliler müdahale etmez veya edemezler. Ancak alkışla destek verenler de olur.

Olayın büyüdüğünü öğrenen Alay Komutanlığı yeni birlik gönderir.
Derviş Mehmet öldürülür, diğerleri de yakalanır.

SONRASI

Bölgede sıkıyönetim ilan edilir.
General Mustafa MUĞLALI başkanlığında Divan-ı Harp kurulur.

29 Ocak 1931’de sonuçlanan mahkeme; biri zaten ölmüş olan 37 kişinin idamına,
40 kişinin salıverilmesine, 27 kişinin beratına, 41 kişinin de hapsine karar verir.

İdamlardan altısı (bunlar arasında Şeyh Esad da vardır) yaşları nedeniyle,
ikisi de TBMM kararıyla hapse çevrilir.

29 kişi, 3 Şubat 1930’da Menemen’in değişik yerlerinde asılarak idam edilir.

OLAYDAN GÜNÜMÜZE TARİKATLAR, GERİCİ AKIMLAR

Nakşibendi Tarikatı’nın o günkü amacı; şeriatı getirmek, tekke ve zaviyeleri açmak, şapka yerine fes giyilmesini sağlamaktı.

Geçen 80 yılda karşı devrimci gerici akımların amaçlarında önemli bir değişiklik olmamıştır.

Tek fark, siyasi otoritenin gücü ve kendilerine yaklaşımlarına göre gösterdikleri davranışta olmuştur.

Duruma göre; yer altına girmişler,  gözden kaybolmuşlar, iktidara yanaşmış veya
cephe almışlar ya da ortaya çıkıp isteklerini söylemişlerdir.

  • Derviş Mehmet’in 4 kuşak sonrasının devlet yönetimine geldiği
    iddia edilmekte, yalanlanmamaktadır.

Divan-ı Harp Mahkemesi’nin başkanı Org. Muğlalı, DP döneminde, Van/Özalp’taki kaçakçıların öldürülmesi olayı nedeniyle yargılanırken kahrından ölmüştür.

Özalp’taki kışlaya verilen adı Kasım 2011’de silinerek hem gerici yobazların
hem de bölücü ayrılıkçıların istekleri karşılanmıştır.

Bugün, devleti yönetenlerin ve üniversitelerimizdeki bilim adamlarının ağzından;
tekke ve zaviyelerin, türbelerin yeniden açılması, bu miskinlik ve gericilik yuvalarının bilim ve kültür yuvası olduğu, medrese sistemine dönülmesi gerektiği dillendirilmektedir.

  • Kılık kıyafet devrimi çiğnenmektedir.

Halk şapkayı benimsememiş olsaydı, fesin de türban gibi serbest bırakılması
olasılık dahilindedir.

  • Cemaat ve tarikatlar siyasi ve ekonomik güç odakları haline gelmiştir.

Gemileri, uçakları, cipleri, villaları, bankaları, gazete ve televizyonları, üniversiteleri, beyin yıkama kursları, vakıfları, dernekleri, dünyanın her yerinde okulları, valileri, belediye başkanları, siyasi partileri, bakanları sözün kısası her şeyleri vardır.

Laik cumhuriyetle, demokrasiyle, devrimlerle mücadeleyi daha güçlü olarak sürdürmektedirler.

Zaman zaman Derviş Mehmet ve 5-6 arkadaşının çok küçük bir grup oldukları,
isyan çıkarmalarının olanaksızlığı ve olayın abartıldığı gündeme getirilmektedir.

Bu savda doğruluk payı olabilir, ancak günümüzde hala sıkça tanık olduğumuz
bazı oluşumları, topluma kabul ettirilmek istenen fikirleri anımsatarak bu payın
ne kadar az veya çok olduğunu bir kez daha düşünelim;

–        Cüppeli Ahmet’in peşinde koşanlar,
–        Medyumlarda, falcılarda sıraya girenler,
–        Fatih’te kurtarılmış bölge yaratanlar, cinayeti bile örtbas edenler,
–        Adnan Hocacılar,
–        Fethullahçılar,
–        Türedi tarikatçılar,
–        Said-i Nursi’ye itibarını iadeye çalışanlar,
–        Atatürk’e idam fetvası veren İskilipli Atıf’ı göklere çıkaranlar,
–        Alevilerin katledilmesi gerektiğini söyleyen Ebussuud Efendi’yi
öve öve bitiremeyenler,
–        9 Yaşındaki kız çocuğu ile ve dört kadınla evlenmeyi uygun görenler,
–        Maya takvimine göre dünyanın sonunun geldiğine inanıp Şirince’ye
hücum edenler… ve daha niceleri.

SONUÇ

Bir anekdot ile bağlayalım sonucu.

Atatürk, 4 Ocak 1931’de, Bursa gezisinde Türk Ocağı’nı ziyaret eder ve
kırsal kesimdeki aydınlanma çalışmalarının nasıl gittiğini sorar

Ocak başkanı Dr.Rüştü Bey, yakın köylere gidildiğini ancak taşıma araçları olmadığı için uzak köylere ulaşamadıklarını söyler. Bunun üzerine Atatürk; “DERVİŞ MEHMET’İN ARABASI MI VARDI?” diye kırgın bir ses tonuyla sorar. (*)

Atatürkçülere düşen; tüm gerici çabalara karşı, O’nun ilke ve devrimlerine
sahip çıkmaktır.

  • Atatürkçülerin mazeretlere sığınma hakkı yoktur.

Kubilay başını bu yolda vermiştir.

82. yılında Devrim Şehidi Atğm. Kubilay’ı ve arkadaşlarını saygıyla anıyoruz.

Aydınlanmanın ışığı üzerlerinden eksik olmasın.

(*) Atatürk Bugün Olsaydı  – Cemal KUTAY

==========================================

Dostlar,

E. Tümg. Naci Beştepe’nin çok öğretici derlemesi yukarıda.

2 fotoğrafı biz ekledik sizin vev Sayın Beştepe’nin hoşgörüsüyle..

Devrim şehitlerinin kan ve canlarına yaraşır olmak zorundayız..

Bu da Türkiye Cumhuriyetini sonsuza dek onurlu, bağımsız, başı dik yaşatmaktır.

Sevgi ve saygı ile.
23.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

AYDINLIK Gazetesi 19 Aralık 2012 günlü sayısı ve yorumlarımız..

Dostlar,

AYDINLIK, Memenen çağrısı yapıyor :

  • Menemen’e sığmayacağız..

Pazar günüdür, katılmak uygun olur, gerekir hatta.. Ödevdir..

Unutmamışsınızdır; 23 Aralık 1930’da dinci yobazlar Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay‘ı, boynunu bağ testeresi ile keserek şehit etmişlerdi..

Edirne ziyaretinde bulunan Büyük Atatürk kahrolmuştu..

Kurulan mahkeme yargılamayı 1 ay içinde bitirmiş ve 30’a yakın cani idam edilmişti..

Kin ve nefret taşımadan tarih bilincini canlı tutmak ve yinelemeleri engellemek gerek..

Bir de Başbakan RT Erdoğan’ın 2500 – 3500 polis ile “ODTÜ Seferi” var..

Ve gençlere polis zulmü.. Biber gazı kovanı kafasına çarpan gencin kafatasının çatlaması ve beyin kanaması geçirmesi..

Klasik sorudur; Tayyip beye bir faydamız olsun, soralım :

Quo vadis Başbakan RT Erdoğan, quo vadis??

Sevgi ve saygı ile.
20.12.12, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net