Etiket arşivi: Anadolu Federe İslam Devleti

OSMANLICA DAYATMASI GÜNDEM OYUNU da AKP – RTE’yi Kurtarmaya Yetmeyecek..

OSMANLICA DAYATMASI GÜNDEM OYUNU da
AKP – RTE’yi Kurtarmaya Yetmeyecek..

Dostlar,

Osmanlıca dayatması gündeme oturtuldu tam da kurgulandığı üzere..

AKP cenahı, kendi gündemini hızla ve kararlılıkla yürütürken,
kamuoyunun algı yönetimini de ne acı ki ustalıkla yürütmekte eşanlı olarak.

Kaçak AK-SARAY‘ı,
– yakıcı yaşam pahalılığı ve işsizliği,
– memur – işçi ücretleri komik zammını,
– kırk yamalı ucube ve açıklı Bütçeyi,
– yaklaşan yıl sonu verilerini (düşük büyüme ve yüksek enflasyon ve cari açık – dış ticaret açığı)
– kaçıncı kez paralı askerliği ve kanatılan kamu vicdanını
– polis devleti getiren geçen yılki düzenlemelerin tam tersini..
– Milli Eğitim Kurultayı’nda RTE’nin söylediği yenilir – yutulur olmayan sözleri ve Cumhuriyet’e  –
laikliğe cepheden saldırısını…….

Hangisini, hangisini..

Nasıl savuşturacak ve Haziran 2015’e dek soluksuz kalmadan genel seçimlere erişecek?

Bir yandan da AKP’yi iktidara getiren ve orada tutan stratejik – yaşamsal önemde % 10 barajının AYM’nce iptali olasılığı varken..

AB – ABD – Rusya ilşkiler dengesi, Güneyde Irak – Suriye ile süregenleştirilen ağır sorunlar
veee ille de AÇILIM – SAÇILIM AKP’nin başını fena halde ağrıtmakta..

İktidarlarının 13. yılında üretime dönük elle tutulur hemen hemen hiçbir yatırım yapmadılar! Borç – sıcak para ile tüketim üstünden büyüme ve sorunları hep ileriye öteleme..
Taa ki 2023 örtük ve de artıl apaçık gündemi gerçekleştirile..

Anadolu Federe İslam Devleti, Misak-ı Milli sınırları parçalanarak gerçekleştirile
ve Bay RTE Halife Sultan ola!?

Ham hayal elbete ancak ülkeye faturası ağır.
By RTE, Gezi eylemleri öncesi (31 Mayıs 2013) ülkede gerilimi tepeye sıçratan eylemlerde bulunmuştu. Atatürk ve İnönü için vicdansızca ve asılsız bir suçlama ile hakaret etmiş ve
“2 ayyaş” nitelemesini kullanmıştı!?

Ayrıca Taksim’e kışla ve cami dayatmasını son kerteye taşımıştı ve halkın sabrını taşırmıştı.. Tabii “darbe girişimi” diyerek kamuoyu yanıltılmaya çabalandı ve fatura çok kanlı oldu.. Bu faturanın bedeli daha ödenmedi.

17 – 15 Aralık devasa yolsuzluklarının yıldönümü gelirken yeni gündem oyunları gerek.. Şimdi CB makamını işgal eden Bay RTE, geçmişten hiç ders almadan, güç sarhoşluğu içinde
aynı tehlikeli oyuncağı gene eline almış görünüyor.. Aynı dayatma söylemi :

İsteseler de istemeseler de OSMANLICA öğrenilecek ve öğretilecek!

Bu davanış apaçık ve koyu bir faşizm dayatmasıdır.
Hatta insanlığa karşı suçtur!
Türk toplumu bu çirkin saldırıyı da defetmesini bilecektir ancak ateşle dansa kalkışanların
son tangoya hızla sürüklendiklerini saptamak zorundayız.

Çanlar, ülkemizin RTE – AKP kabusu için çalıyor..
Kurtuluş hiç de uzak olmasa gerektir.
Yasal hesabın sorulacağı günlerin de..
Fetret devrinin sonuna gelinmiştir.

Muhalefet muhalefet olsa ve Türkiye’yi ayağa kaldırsa, 2 sıkı sallama ile gitti gider AKP
ve sonra da RTE..

Sevgi ve saygı ile.
05:43, 14.12.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Onur Öymen : Türkiye’yi neden dinliyorlar?


Onur Öymen : Türkiye’yi neden dinliyorlar?

portresi2

 

 

 

 

Almanya’dan sonra Amerika’nın da Türkiye’yi dinlediği iddiaları hakkında Melih Aşık‘ın bugünkü Milliyet‘te (2.9.14) yayınlanan ve benim de görüşlerime yer veren yazısını aşağıda sunuyorum:

Saygılar, sevgiler.
Onur Öymen

***********************

portresi

Melih AŞIK
NEDEN SIZDIRILIR??
http://www.milliyet.com.tr/neden-sizdirilir-/gundem/ydetay/1934180/default.htm


Önce Almanya tarafından dinlendiğimizi öğrendik, ardından ABD tarafından.
Üstelik ABD dinlemekle yetinmemiş, dinlemelerini İngiltere, Yeni Zelanda, Kanada ve Avusturya ile de paylaşmış. Kısacası “BBG evi”ne dönmüşüz.


ylesine “dinlemeye açık ülke” haline gelmemizdeki, vahamet bir tarafa…
Dinlemelerin böyle peş peşe faş edilmesi tesadüf mü?
Yoksa bir amaca, hedefe mi yönelik? Öyle ise o amaç, hedef ne?
Eski Almanya Büyükelçimiz ve eski CHP Milletvekili Onur Öymen diyor ki:
– Burada sorulması gereken esas soru dinlemelerin neden sızdırıldığıdır.– Sizce neden sızdırıldı?

– Demek ki dinlemelerde öğrendikleri bazı şeyler sıkıntı yaratmış dinleyenlerde. Orada konuşulanların, yaparız, ederiz denilen şeylerin yapılmasını, edilmesini önlemek istiyorlar. Dinlemeleri sızdırarak, bakın, biz her şeyin farkındayız,
her şeyi biliyoruz, ayağınızı denk alın, macera aramayın mesajı veriyorlar.

– Bu dediklerinizi biraz somutlaştırsak…

– Mesela Dışişleri Bakanı iken Ahmet Davutoğlu’nun odasında yapılan ve bir provokasyon sonucu Suriye’ye savaş açılabileceği yönünde ortaya konan niyet dikkatlerini çekmiş olmalıdır. Batılılar bizim onları bir oldu bitiyle savaşa sokmak isteyeceğimizden kuşkulanıyor olabilirler. Suriye’deki El Kaide uzantısı bazı silahlı gruplara destek verilmesi de rahatsız ediyordur.
Ayrıca İsrail politikamızı kuşkuyla izlediklerini biliyoruz.

– Sizce bu işin sonu nereye varabilir?

– Avrupa’dan zaten dışlandık.
Bu gidişle NATO üyeliğimizi de sorgulamaya başlayabilirler.

=============================================

Dostlar,

AKP iktidarı ülkemizin bugününü ve geleceğini ciddi biçimde tehdit eden
politikalarını ısrarla sürdürüyor.. Bu dış politikaların mimarı son 5 yılın (2009-14) Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise 28.8.14’ten bu yana dümenci başı..

Suriye’ye bir MİT provokayonuyla savaş ilan etme planları, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun odasındaki 4’lü görüşme de sızdırılmıştı ve biz konuyu web sitemizde işlemiştik.. (AKP’nin SURİYE İLE SAVAŞ ÇIKARMA OYUNLARI, 29.3.12014,
http://ahmetsaltik.net/2014/03/29/akpnin-suriye-ile-savas-cikarma-oyunlari/)

Batı dünyasıyla ilişkilerimizi “bilerek” sabote ediyor..

Türkiye’yi nereye sürüklemek istiyorlar??

“Hedef 2023” ün gizli kodu ne??

“ANADOLU FEDERE İSLAM DEVLETİ” olmasın??

Sevgi ve saygıyla.
3.9.2014, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

PKK’nın 30. Yılı ve İlk ŞEHİT JANDARMA ER SÜLEYMAN AYDIN…

PKK’nın 30. Yılı ve İlk ŞEHİT JANDARMA ER SÜLEYMAN AYDIN…

Şehit Jandarma Er Süleyman Aydın

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dostlar,

Batı Emperyalizminin taşeron bölücü terör örgütü PKK, 30 yıl önce bu gün Eruh ve Şemdinli’de kendince “baskın” girişiminde bulunarak, diplomatik deyimi ile “prémier” ini (intifada’sını) yaparak politik arenada “ben de varım” demişti.

Türkiye 30 yıldır bu yakıcı ve yıkıcı sorunu çözemedi.

AKP iktidarı ile birlikte “terör yaratarak ülkemizi bölme” aracı emperyalist maşası PKK ile “savaşım” (mücadele) yerine “görüşme” (müzakere, pazarlık) başlatıldı.

Batı’nın istediği de tam da buydu..

PKK aracılığıyla Türkiye’yi istikrarsızlaştırma (de-stabilize etme) politikalarını zaman zaman düşük hatta orta yoğunluklu sıcak çatışma düzeyine de tırmandırmışlardı.
TBMM Bakanı Cemil Çiçek, PKK’nın ardında 28 Avrupa ülkesinin var olduğunu belirterek çok çarpıcı bir gerçeğe vurgu yapmıştı.

Trajik (stratejik?!)müttefik ABD, Çekiç Güç eliyle PKK’ya doğrudan lojistik destek atarken helikopterleri Cudi dağlarında suç üstü yakalandı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, TV’lerde bu çıplak gerçeği itiraf etmek zorunda kaldı. Olaya tanık olan Ordu ve Kolordu komutanları da.. ABD ise “basit bir koordinat hatası” olarak kendini savundu! Yani apaçık Türkiye ile dalga geçti..

Ama Türkiye bu ihaneti masaya koyarak ABD ve AB ile yüzleşmeye cesaret edemedi.

ABD, 2002 sonundan bu yana, programını bile kendilerinin yazdığı, kurdurduğu ve türlü yollarla iktidara getirerek orada 12 yıldır tuttuğu siyasal kadrolar eliyle Türkiye’yi yönlendiriyor ve özlediği sonuca erişilmek üzere. Öyle ki, RTE 12. CB / Yarı Başkan seçilerek kritik bir köşeyi dönmesine karşın, Başbakan Yrd. alelacele “açılımın aksamadan yürütüleceğini ve Eylül’de istenen bir sonuca ulaşacağını” açıklamak durumunda kalıyor.. ABD ve AB’yi karşısına almamak, dahası sürgit desteğini almak ve asıl olarak da kendisine yüklediklerimisyonu yerine getirmek üzere bağlılığını doğrulamakiçin.. Ki; iktidarda kalabilsinler, tüm nimetlerinden ölçüsüz yararlanmayı sürdürsünler ve de “HEDEF 2023” bağlamında örtük gündemi gerçekleştirmek üzere güç ellerinde olsun, Türkiye bir ANADOLU FEDERE İSLAM DEVLETİ‘ne dönüştürülebilsin..

Obama’nın nezaket telefonuna can simidi gibi sarılıyorlar.. Konuşmanın süresini bile özellikle öne çıkarıyorlar.. 40 dakikayı önce 2’ye bölersek taraflar 10’ar dk. kullanmış oluyor. Sonra bu 10’ar dakikayı da 2’ye bölmek gerek, RTE Türkçe söyleyecek, çevirmen İngilizce’ye aktaracak.. Bunun tersi de Obama için geçerli.. (Bu görüşmelerde eş zamanlı – simültane çeviri olmuyor..) Dolayısıyla RTE ve Obama gerçekte 5’er dakika konuşmuş oluyorlar ki, bu sürede hal hatır sorma ve diplomatik nezaket içinde kutlama tümceleri kurma ötesinde bir şey sığdırılamaz.. Az eğitimli halka dönük PR – algı yönetimi çırpınışıdır.

****

  • Türkiye bu 30 yılda 50 bin dolayında insanını ve yüzlerce milyar dolar servetini yitirdi.

Halkın morali bozuldu..
Onulmaz yaralar açıldı.
Gerçekte PKK üzerinden emperyalizm amaçlarına fazlasıyla ulaştı.
Çok şükür iç savaş çıkarılamadı; Türk – Kürt boğazlaşması tüm çabalara karşın olmadı.
Şimdi sıra BOP kapsamında Yeni Sevr’i fiilen coğrafya düzleminde uygulamaya geçmek.. RTE de BOP’un = Türkiye’yi bölmenin EŞBAŞKANI olduğunu “bu görevi yaptığını” TV’lerde kezlerce söylemedi mi?

*****

Türkiye’de yurtsever – ulusalcı güçlerin politikalarını bu bağlamda belirlemeleri gerekiyor.

Kürt yurttaşlarımız kardeşlerimizdir.

Anadolu’da çooooook uzun yüzyıllardır birlikte yaşıyoruz.
2 milyonu aşkın Türk – Kürt evliliği söz konusudur ve bizim ailemizde de olmuştur..
Kürt yurttaşlarımız Ülkemizin 1. sınıf yurttaşlarıdır..
Hepimiz, etnik köken – inanç vb. ayrımlar gözetmeden T.C.’nin eşit ve 1. sınıf yurttaşlarıyız.
ULUS DEVLET ilkeleri dışında bir etnisiteye ya da inanç kümesine ayrıcalık tanımak, azınlık yaratmak… demokratik değildir; insan hakları kuramına da aykırı düşer, hatta ayrımcılıktır ve de BÖLÜNME getirir. Bu da yalnızca emperyalizmin işine yarar.

Bu bakımdan, ÜLKE VE ULUS BÜTÜNLÜĞÜNÜ koruyacak biçimde
demokratik standartlarımızı, ekonomik gönencimizi artırmak ortak hedefimiz olmalıdır.

Emperyalizmin bildik alçakça oyunlarına gelmeyelim..

Bunların başında DIVIDA ET IMPERA (BÖL VE YÖNET!) geliyor..

Kürt kardeşlerimizin PKK’nın yüz kızartan emperyalist taşeronu kanlı eylemlerini dışlamasını ve yalıtmasını beklemek hakkımızdır.

Hep sorduğumuz 2 soru var :

1. Emperyalizmin tarihte hangi halka özgürlük getirdiği görülmüştür??
Bu beklenti (ham hayal!) gerçekçi olmadığına göre, trihte örneği olmadığına ve
emperyalimin özüne ters olduğu halde PKK’ya destek niyedir ki?

2. Emperyalizm ile işbirliği yaparak anavatan Türkiye’ye karşı özgürlük savaşımı vermek
gibi korkunç bir çelişki – açmaz, hatta İHANET Kürt kardeşlerimize yakışır mı??

Sonuç olarak; büyük ATATÜRK‘ün ünlü söylemini anımsamak ve anahtar olarak kullanmak yetecektir :

* “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına / Türkiye ahalisine TÜRK MİLLETİ denir…”

Dışarıda kalan var mı?
Bu tanım ırkçı – biyolojik değil; ama tarihsel – sosyolojik – gerçekçi ve biricik!

Her şeye karşın, yine de, tüm insancıllığımızla, bu kanlı kardeş kavgasında yitirdiğimiz
tüm insanlarımızı anmak ve tarafların acılarını paylaşmak istiyoruz.

Sevgi ve saygıyla.
15.8.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

 

 

 

 

 

 

AKP’nin Suriye ile savaş çıkarma oyunları : AYDINLIK-8.4.14


Dostlar,

AYDINLIK‘ta bu gün (08 Nisan 2014). 2. sayfada yayımlanan makalemizi
sizinle paylaşmak istiyoruz. Daha önce sitemizde yayımladığımız bu makaleye
(http://ahmetsaltik.net/2014/03/29/akpnin-suriye-ile-savas-cikarma-oyunlari/)
ADD web sitesinde de yer verilmişti (28.3.14). Aradan geçen 10 gün dolayında süre
ne yazık ki yazdıklarımızı pekiştirmekte..

Suriye’deki kimyasal silah saldırısında Erdoğan’ın parmağı olduğu basında yer aldı.. ABD’li kimi yetililer de de benzer suçlamalarda bulundu. Çok kaygı verici bir durum..

  • Türkiye, Suriye’de emperyalizmin çıkardığı iğrenç iç savaştan
    kesinkes
    uzak durmalıdır.

Emperyalizmin amaçlarına taşeronluk yapmak, Atatürk Türkiyesi için
utanç vericidir.
Hele bir de yandaş bir şeriatçı rejim kurdurmak için Suriye’de
rejim karşıtı emperyalizm maşaları ile ortak davranmak asla kabul edilemez..

Sevgi ve saygı ile.
8 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================

AKP’nin Suriye ile savaş çıkarma oyunları

AYDINLIK
08 Nisan 2014
http://www.aydinlikgazete.com/guendem/37603-akpnin-suriye-ile-savas-cikarma-oyunlari.html

2akpsavas

Komşusuyla kör gözüm parmağına savaşa sürüklenen güzel ülkemiz…
Eli kanlı El Kaide, El Nusra, Hamas, Müsülüman Kardeşler örgütlerine verilen destekler.

Tekbir sesleriyle insanları canice boğazlayan katil sürüleri,
psikopatlara açılan kapılar, korumalar, kollamalar.

Tapelerde itiraf edilen 2000 (iki bin) TIR dolusu savaş mühimmatı yollamalar..

1 general ve 1000 (bin) askeri sıcak çatışmaya göndermeler..

Hepsi hepsi;

– Suriye’de iç savaş çıkarmak,

– Suriye’de emperyalizmin çıkarttığı iç savaşa taraf ve maşa olmak,

Laik Esat rejimini devirip Müslüman Kardeşler – El Nusra – El Kaide tipi
ilkel bir yandaş şeriat rejimi kurdurmak
ve

– Suriye’yi bölüp kuzeyinde PYD (PKK’nın Suriye kolu) öncülüğünde,
Kuzey Irak’ta olduğu gibi bölgesel özerk Kürt devleti kurdurmak için..

Evet… AKP iktidarı bu politikaların AB-ABD adına taşeronluğunu yaparak bir yandan Batı’nın desteğini almak için BOP Eşbaşkanlığına = Türkiye’yi bölme planına görevli atanırken, bir yandan da örtük gündemine hizmet etmekte.. Bölünmüş ve şeriatın kucağına düşürülmüş, Başkanlık rejimi ile diktaya teslim edilmiş bir Anadolu Federe İslam Devleti. Ana hedef bu..

13-14 Mart 2014 günü devletin tepelerinde Dışişleri Bakanı, Dışişleri Müsteşarı,
MİT Müsteşarı ve Genelkurmay 2. Başkanı’nın katıldığı toplantıda yapılan konuşmalar sızdırıldı. Buna Cemaat’in tek başına gücünün yetmeyeceği açık… 2 seçenek var.
Ya içerde köstebek arayacaksınız ya da uluslararası büyük istihbarat örgütleri…

Peki niçin?

Çanlar kimin için çalıyor?

Onu da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP, artık kendine sorsun.
Tükenmiş bedeni ve incelmiş sesi ile Diyarbakır ve Van’daki mitingde bu dinlemeyi yapanlara 40 tane hakaret sıfatı takarken bir de durup “Acaba neden?” demek
aklına gelmez mi?

Dışişleri Bakanı Davutoğlu da, Erdoğan da konuşmaların içeriğini yalanla(ya)madı.. “Ulusal Güvenlik” gerekçesi ile zorlama biçimde Youtube’dan görüntülü kayıtlara halkımızın erişimini engelleme kararı aldılar. Ama dünya alem izliyor..

Temel soru şudur        :

Siz o engellediğiniz görüntülü kayıtlardaki konuşmaları – planları niçin yaptınız?

Yeryüzü ve de insanlık tarihi bu denli mide bulandıran “siyaset” (!?) görmedi!

Bunun sonu felaketin de felaketidir!

Yarın BM Güvenlik Konseyi’nde Türkiye savaş suçlusu ilan edilebilir.

O zaman gelsin askeri – ekonomik – diplomatik – ticari.. ambargolar..

Bedelini bu garip – yoksul halk ve batırdığınız ülke ekonomisi ödesin..

Bu arada Başbakan Erdoğan da savaş suçlusu ilan edilsin ve
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmak istensin..

Güneydoğuda bölücü taşeron örgütle savaşan kahraman komutanlara kurulan kumpas sizin başınıza çöksün..

Çanlar kimin çalıyor dersiniz?

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@mail.com

Kadim Anadolu’da asayiş berkemal : 2013 Ekim’inin 17’sinde Bir Kurban Bayramının 3. Günü..


Kadim Anadolu topraklarında asayiş berkemal !?
2013 Senesi Ekim Ayının 17’sinde Bir Kurban Bayramının 3. Günü..

Balyoz davası temyiz kararlarını (09.10.13) içimize sindirme olanağımız yok..

Ama caaanım Türkiye, aziiiz mübarek kurban bayramlarından bir tanesini daha,
“birlik ve beraberlik içinde, huzurla” (!?) idrak etmekte..

Necip (Soylu) milletimiz AKP’li belediyelerin ücretsiz – yarı ücretli belediye otobüsleri ile birbirlerine ve de dince kutsal mekânlara ziyaretler eda etmekte ücretsiz otoyollarda ve

“Allah Tayyip’ten razı olsun” buyurmaktalar Tanrı’ya;
dünyanın en pahalı akaryakıtıyla..

Köleleştirildiklerinin ayrında olmaktan çooook uzaklarda..

“Allah Devlete – Millete zeval vermesin” bin yılların duası,
postmodern galata yenik düşmüş görünüyor ne hazin ki..
(http://ahmetsaltik.net/2012/05/03/postmodern-bilim-karabasani-nasil-basetmeli/, 3.5.12)

Cumhuriyetin sosyal politikalarının yoksulluğu yok etme hedefli,
Cumhuriyeti bilhassa kimsesizlerin kimsesi kılma aşkı,
Devletçilik – Halkçılık, “6 Ok” tan birlikte tasfiyede..

Kimi vakıflar kurbanları, derilerini, geri kalanını resmi plakalı araçlarla toplamakta,
sadaka kültürüne bağladıkları müritlere dağıtmakta..

Devlet böyyüklerimiz “bayram iletilerinde” yukarıdaki beylik sözleri etmekteler
hiiiç utanıp sıkılmadan :

  • “birlik ve beraberlik içinde, huzurla” (!?) mübarek bir Kurban Bayramı daha idrak etmekteymişiz.. Bizdeki algı körlüğü neyin nesi, şizofrenik topluma ramak mı kaldı?

Atatürk’ün koltuğunu işgal eden 1 numara ise devletin uçağı ile Hacda..
Suudi Kral’ın daveti gerekçe / gerçek ise (?), bir de uçak yollasaydı bari..
Cumhuriyetimize bu yıl, 90. yılında en ağır darbeler adeta yığıldı?! Rastlantı mı acaba?

“Hedef 2023”.. Artık şifre çözülmüştür..

1923 -38 arası 15 altın yılın rövanşı 2002-17 arasında 15 yılda,
AKP bir seçim daha alırsa tamamlanmış olacaktır hayırlısı ile!

Arta kalan 5-6 yıl ise, kazanılan muazzam ivme ve özgüven ile

ANADOLU FEDERE İSLAM DEVLETİ‘ni inşa etmeye ve
29 Ekim 2023 günü ilan etmeye yetecektir.. Ne büyük keyif!?

Tayyibistan Kralı Recep Tayyip Erdoğanın 70. yaşına yetiştirilmek üzere;
istikamet nurlu, yemyeşil ufuklaradır..

  • Kadim Anadolu topraklarında asayiş berkemal görünmektedir.

Bir yol kazası olmasın diye çooook geniş bir mıntıka temizliği yapılmış,
olası mayınlar Balyozlarla, Ergenekon’dan getirilen ergitilmiş demirlerle temizlenmiştir.

2023′ün nurlu ufukları, Mardin dağının tepesinden Mezopotamya ovaları gibi dümdüz
ve baştan çıkarıcı edasıyla ayaklar altındadır.. Fatih’ini beklemektedir kollarını açmış..

Tarih baba son anda bir aksilik çıkarmazsa..

Göreceğiz!

Sevgi ve saygı ile.
17.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

Vicdan Sustuğunda, Adalet Çoktan Gitmiştir…

Dostlar,

Balyoz davası temyiz kararlarını (09.10.13) içimize sindirme olanağımız yok..

Ama caaanım Türkiye, aziiiz mübarek kurban bayramlarından bir tanesini daha,
“birlik ve beraberlik içinde huzurla” (!?) idrak etmekte..

Necip (Soylu) milletimiz AKP’li belediyelerin ücretsiz – yarı ücretli belediye otobüsleri ile birbirlerine ve de dince kutsal mekanlara ziyaret eda etmekte ve

“Allah Tayyip’ten razı olsun” buyurmaktalar Tanrı’ya,
köleleştirildiklerinin ayrında olmaktan çooook uzaklarda..
“Allah Devlete Millete zeval vermesin” bin yılların duası,
postmodern galata yenik düşmüştür ne hazin ki..

Cumhuriyetin sosyal politikalarının yoksulluğu yok etme hedefli,
Cumhuriyeti bilhassa kimsesizlerin kimsesi kılma aşkı,
Devletçilik – Halkçılık, 6 Ok’tan birlikte tasfiyede..

Kimi vakıflar kurbanları, derilerini, geri kalanını resmi plakalı araçlarla toplamakta, sadaka kültürüne bağladıkları müritlere dağıtmaktadırlar.

Devlet böyyüklerimiz “bayram iletilerinde” bu beylik sözleri etmekteler hiiiç utanıp sıkılmadan..

1 numara ise devletin uçağı ile Hacda..
Suudi Kral’ın daveti gerekçe ise (?), bir de uçak yollasaydı bari..
Cumhuriyetimiz bu yıl 90. yılında ve en ağır darbeler adeta bu yıla yığıldı?!
Hedef 2023.. Artık şifre çözülmüştür..

1923 -38 arası 15 altın yılın rövanşı 2002-17 arasında 15 yılda ,
AKP bir seçim daha kazanırsa tamamlanmış olacaktır hayırlısı ile!

Arta kalan 5-6 yıl ise, kazanılan muazzam ivme ve özgüven ile

ANADOLU FEDERE İSLAM DEVLETİ‘ni inşa etmeye ve
29 Ekim 2023 günü ilan etmeye yetecektir..

Tayyibistan Kralı Recep Tayyip Erdoğan‘ın 70. yaşına yetiştirilmek üzere..
İstikamet nurlu yeşil ufuklardır..

  • Kadim Anadolu topraklarında asayiş berkemal görünmektedir.

Bir yol kazası olmasın diye çooook geniş bir mıntıka temizliği yapılmış,
olası mayınlar temizlenmiştir.

2023’ün nurlu ufukları, Mardin dağının tepesinden Mezopotamya ovaları gibi dümdüz ve baştan çıkarıcı biçimde ayaklar altındadır..

Tarih baba son anda bir aksilik çıkarmazsa..

Göreceğiz!

Sevgi ve saygı ile.
17.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

====================================

Vicdan Sustuğunda, Adalet Çoktan Gitmiştir…

Basin_one_egilmesinBekir COŞKUN

Balyoz kararları açıklandığı gün, Genelkurmay Başkanı Özel Paşa gittiği yurtdışında cami gezdi…

“Kubbeler miğfer, camiler kışla, minareler süngü” olunca…
Askeri ziyaret sayılır… Teçhizatı kuşan çık…

Balyoz kararı açıklandı aynı gün… “Darbedir” dediler…

2003 yılında darbe planladılarsa…
2004, 2005, 2006…
Darbeden ses yok…
2007, 2008, 2009…
(………)
2010 yılında imamlar farkına vardı…
Darbecileri toparlayıp hapishaneye kapattılar, mahkeme de “özel” idi, karar verdi:
Darbe bu… Kimse darbecilere sormadı bile:
“Yedi sene ne yaptınız, salak mısınız?..”

Sıra geldi Yargıtay aşamasına… Davaya bakan daire de “özel” idi…
Tümü AKP’nin “Yargının yeniden yapılandırılması” operasyonu ile
oraya getirilen üyelerden… Tarafsızlar yani…
Apo’ya “Sayın Öcalan” denilmesinin suç olmadığına karar verenler…
Türk ordusunun subayları evlerinden toplatılırken,
bir kararla Hizbullah terör örgütünün katillerini serbest bırakan daire…
Ve kararı onayladılar…

Atatürk ordusunun tasfiyesidir...
İnanmıyorsan, eş zamanda olanlara bak:

Okullarda andın kaldırılıp,
Devlete türbanın sokulduğu güne denk gelir…


“İğne ile işler gibi işledik, bugüne kadar getirdik, taşı gediğine koyana kadar korkmadan gideceğiz.”
 dediği gündür aynı zamanda… Yine aynı gündür;
yurtdışına gitmiş, camiye bakıyor özel olarak, iyi yapmışlar mı?..

Ve aynı gündü yine…
Küçük kız, Yargıtay ile Genelkurmay arasındaki kaldırımlarda yere düşmüş annesinin elini bırakmış, Genelkurmay’ın demir parmaklıklarına koşup sarılmıştı…
Yanaklarında yaşlar, eksik minik dişi ile bağırdı…
“Baba…”
Duydun mu Türkiye?..

Duyamazsın…
Vicdan bittiğinde…
Adalet çoktan gitmiştir…

(Cumhuriyet, 11.10.13)

KADÜKLEŞEN “YENİ ANAYASA” TASARIMI ÜZERİNE SAPTAMA ve ANIMSATMALAR


KADÜKLEŞEN “YENİ ANAYASA” TASARIMI ÜZERİNE

SAPTAMA ve ANIMSATMALAR

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
ADD Bilim-Danışma Kurulu Yazmanı
Ankara Üniv. Tıp Fak.
www.ahmetsaltik.net 

“Elsiz ayaksız bir yeşil yılan,
yaptıklarını yıkıyor Kemal!”
Attila İlhan

Anayasalar, klasik olarak “Toplumsal Sözleşme” biçiminde tanımlanır

(JJ Rousseau; Du Contrat Social ou Principes du droit politique, 1762).

Sözleşmede tarafların özgür istençleriyle yer almaları vazgeçilmezdir.
Tersi durumda sözleşme yok hükmündedir.

Anayasa “yapılırken” taraflar kimlerdir? Devlet ve toplumdur.

Tarafların temsilcileri kimlerdir?
Devleti Hükümetin, halkı da TBMM’nin temsil ettiği söylenir.

Première édition, Amsterdam, 1762.

Ancak AKP Hükümetinin, TBMM üzerinde belirgin bir denetimi, yönlendirmesi açıktır.
Dahası, Prof. Ayman’a göre “TBMM, AKP Usulü Darbeyle Askıya Alınmıştır!”
(http://ahmetsaltik.net/tbmm-akp-usulu-darbeyle-askiya-alinmistir/, 8.7.13)

Yürürlükteki Anayasanın temel aldığı Güçler Ayrılığı ilkesi ayaklar altındadır. Başbakan RT Erdoğan, güçler ayrılığının kendisine “ayak bağı” olduğu kanısındadır (18.12.12, basın).

Öte yandan halkımızın TBMM’de adil temsili de söz konusu değildir!

“Geçerli” oyların % 49,83’ünü (toplam oyların ise yalnızca %40’ını) alan iktidar partisi AKP, Meclis’te 327 / 550 = % 60 temsil ağırlıklıdır. 10 oydan 4’ünü almış ama TBMM’de 10 sandalyeden 6’sını ele geçirmiştir. 3 Kasım 2002’de ise toplam 42,4 milyon seçmenden 10,808 milyon oy alarak, % 25,5 oranında oy yani 1/4 oy ile TBMM’de 363 / 550 vekille, %66 ya da 1/3 oranında temsil edilmiştir.

Bu durum, ağır temsil adaletsizliği üzerinden son derece sakıncalı bir meşruiyet sorunu doğurmaktadır. Platon‘dan bu yana geçen yaklaşık 2400 yılda (MÖ 427 –
MÖ 347) demokrasinin hala “doğrudan demokrasi“ye geçemeyişi bir yana,
temsili demokraside bile bu denli sorunlu oluşunun sürmesi acı bir ironidir.

Söz konusu sayısal tablo ile AKP, hiçbir uzlaşmaya girmeden, halkoylaması ile dilediği gibi Anayasal düzenleme yapabilecek durumdadır. Anayasa’nın 175. maddesi,
anayasa değişikliklerinin nasıl yapılacağını düzenlemektedir. Buna göre 3/5 oy,
-330 kabul- halk oylamasında da onanmak koşulu ile anayasa değişikliği için yeterlidir. AKP’nin 4 oy eksiği vardır ki, bu durum pek sorun olacağa benzememektedir.

Oysa bırakalım kökten “yeni Anayasa” yapmayı, sınırlı değişiklik için de meşru zemin yoktur. Basın susturulmuş, öncü aydınlar ve askerler yaygın olarak gözaltına alınmıştır. 4-6 yılı da aşan tutukluluk süresi (!) peşin cezaya dönüştürülmüştür. Bu insanlarımız “rehin, tutsak” alınmış, adeta canlı kalkan olarak tutulmaktadırlar. İkiyüzlü Batı, bunca insan hakları çiğnemine (ihlaline) suskundur. Ne hikmettir ki, 3 adet yargı paketi çıkarılmış ama azılı katiller sebest kaldıkları halde yurtsever asker – sivil aydınlar hala tutukludur. TBMM, ucube “özel yetkili mahkemelerin” bu tutsakları tutuksuz yargılamasını sağlayacak netlikte yasal düzenleme yapmaktan aciz midir?
(Son olarak Temmuz 2013 başında Anayasa Mahkemesi’nin yargılamada terör suçları için 10 yıllık tutukluluk süresini Anayasaya aykırı bulup iptal etmesi bile, 4-6 yıldır tutuklu yargılanan sanıkların serbest bırakılmasını ne hikmetse sağlayamamıştır!?)

AKP iktidarının Türkiye’yi içine sürüklediği açık dinci faşist iklim; özgürce, demokratik ortamda bir anayasa değişikliği yapılmasına asla ve asla elverişli değildir.

Bu asimetrik küresel oyuna gelinmemelidir.

Partiler Arası Uzlaşma Komisyonu’na eşit üye verilmesi aldatıcıdır. Bu Komisyon’da oybirliği yöntemi getirilmesi tuzaktır. Anayasa değişiklikleri kapsamı bakımından bir sınırlama yoktur. Dolayısıyla Komisyon’da uzlaşılamayan konular, asıl Komisyon olan Anayasa Komisyonu’nda, AKP’li üyelerin oylarıyla dikte edilebilecektir. Acı örnekleri yaşanmıştır.. Son olarak 4+4+4 ucube yasa teklifi ilgili TBMM Komisyonunda görüşülürken Başkan Nabi Avcı (şimdi Milli Eğitim Bakanı!) muhalefet milletvekilleri
fiilen salonda yok sayılarak, konuşturulmayarak, dahası kaba güçle salondan çıkarılarak, hatta darp edilerek geçirilmiştir!

Ayrıca, hükümetin Genel Kurul’da ezici bir çoğunluğu olduğundan, bu aşamada da
son söz pratik olarak AKP’nindir. 330 oy, halkoylamasına sunulmak koşuluyla
Anayasayı değiştirmeye yetmektedir.

Federasyon, yerel özerklik, vatandaşlık tanımı konularında BDP vd. ile pazarlık temelli açık / örtük işbirliği yapılabilecektir. Nitekim BDP, önceki tümcede değinilen istemleri karşılanırsa Başkanlık rejimi için AKP’ye destek verebileceğini açıklamıştır.
Bu partinin TBMM’de 30 üyesi vardır (+5 vekil de tutuklu).

Bu durumda, gizli oylamada MHP ve CHP’den örtük desteklerle 367 eşiği bile geçilebilir ve Cumhurbaşkanı götürmezse, halk oylamasına bile gidilmeksizin Anayasa,
dış merkezlerin de istediği ve hatta dayattığı yönde, kritik biçimde değiştirilebilir.

  • Ülkenin yazgısı asla tehlikeye atılamaz! 

12 Eylül Anayasası, 1982’den bu yana 3 onyılda Türkiye’yi küresel ekonomiye dönüşümsüz biçimde eklemlemiştir. Gerekli “yumuşatma” ekonomik – politik – düşünsel eksenlerde başarılmıştır.

Ulusal mevziler yeterince dövülmüştür. Artık tabanda (altyapıda) yabanıl (vahşi) piyasa ekonomisi, tepede ise (üstyapıda) yer yer kısık tonda bile olsa sosyal devletten
söz eden bir Anayasaya tahammül yok! Toptancı biçimde hem alt – üstyapı uyumu sağlanacak hem de BOP kapsamında Türkiye tekil – ulus devletten koparılacak, özerk bölge – federasyon üzerinden bölünmeye hazırlanacaktır. Muhalefet edebilecek asker – sivil güçler zindanlarda tutsak – rehindir yıllardır! Balyoz’da 16 -20 yıl ve yaşamboyu hapis cezaları yağdırılmıştır; Ergenekon’da ise karar duruşması 5 Ağustos’a 1 ay kala çıkan ve 1 haftadır hüküm doğurmamış olan yukarıda değindiğimiz Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı düşündürücüdür..

Bu bağlamda muhalefet partilerinin Uzlaşma Komisyonu’na üye vermeleri, demokratik ve hukuksal meşruiyeti olmayan Anayasa değişikliği sürecini meşrulaştırmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. CHP ve MHP masadan kalkan taraf olmayacaklarını kezlerce açıklamışlardır. BDP ise açık pazarlık içinde kritik dengelerde maksimum avantaj peşindedir. İstediği ödünler bellidir :

  •  Öcalan’a af, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi hatta özerklik,
    yeni vatandaşlık tanımı, 2. resmi dil ve giderek Kürdistan kurarak federasyona gitme ve Büyük Kürdisan ile de ülkemizden kopma..

AKP’nin de BOP Eşbaşkanlığı kapsamında benzer misyonlara atandığı apaçıktır.
MHP ve CHP, AKP’nin Başkanlık isteminden vazgeçmesini, Anayasa Değişkikliği Partilerarası Komisyonu’nun sürmesi için yeterli bulmaktadırlar. Peki BDP istekleri
ne olacaktır? Onlara bir itirazları yok mudur? Aşağıdaki BOP haritası günümüze dek yalanlanmamıştır, anlamı nedir?

BOP_haritasi

İdeolojisiz Anayasa ne demektir? Yeryüzünde böyle bir anaysa var mıdır?
Açıkçası ATATÜRK’ün ve ideolojisi 6 Ok’un ilkelerinin yadsınması mıdır?
Böyle bir Anayasa’ya CHP ve MHP “evet” diyecekler midir?

1982 Anayasası 17 kez değişiklik geçirmiş ve neredeyse 2/3’ü değiştirilmiştir. Dolayısıyla, “Darbe Anayasası” polemiğine artık yer yoktur. Kaldı ki, asıl anayasal darbe, 12 Eylül 2010 halkoylaması ile yapılmış, 26 madde değiştirilerek yargı bağımsızlığı yok edilmiş ve 3 ana erkten biri olan yargı, büyük ölçüde siyasal iktidarın yönlendirmesine açılmıştır. Öte yandan İktidarın başı, geçen yıl değiştirilen
26 maddeye “dokundurtmayacağını” belirtmektedir. Elde 1’dir.

Bu durumda girişimin “yeni anayasa” değil, “anayasa değişikliği” olacağı da netleşmiştir.

İktidarın niyeti bellidir; AB-ABD’ye verilen sözler, açık-gizli anlaşmalar doğrultusunda ülkemizin tekil (üniter) yapısı federasyona dönüştürülerek Başkanlık / Yarı Başkanlık rejimine geçilmesi, yurttaşlık tanımının değiştirilmesi, ilk 3 maddenin yeniden düzenlenmesi ile de Cumhuriyet’imizin değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek
temel niteliklerinin dokunulmazlığının kaldırılması,

AB Parlamentosu’nun kezlerce dayattığı üzere Atatürk’süz (ideolojisiz!?) bir anayasa yapılması (!).. (Yeryüzünde ideolojisi olmayan tek bir anayasa varmış gibi!?..)
AKP’nin başlıca görevlerdir. Batı’nın AKP’ye, BDP’ye havucu – sopası ise
Anadolu Federe İslam Devletidir.

Yeni anayasa yapılması ise “asli kurucu iktidar” gücü ve meşruiyeti gerektirmektedir.
Bu açık, yalın ve kesin siyasal ve hukuksal zorunluk karşısında herhangi bir ödün verilmesi düşünülemez. Kaldı ki, yukarıda da belirtildiği üzere AKP zaten 12 Eylül 2010 değişikliklerine “Dokundurtmam!” demektedir. Şimdilik, toptancı bir girişimle “yeni bir anayasa” yapılması gündemde değildir. Rejimi parça parça başkalaştırma,
izlenen başlıca yol olarak gözükmektedir.

A Planı, bize göre, AKP ile masaya oturmamaktı. Bu taktik hata yapılmıştır.
Ancak yine de, dokunulmaz ilk 4 madde, bölünme riski doğuracak maddeler,
yerel özerklik, federasyon, başkanlık rejimi, tek resmi dil, vatandaşlık tanımı, laiklik, Devrim Yasaları gibi maddeler gündeme getirildiğinde, muhalefet partilerinin masadan kalkması kesin zorunluktur.

Fakat bunlar yapılmayacaksa, geri kalan da AKP – BDP – BOP süreci için asla “doyurucu” olmayacaktır. Dolayısıyla muhalefetin, Uzlaşma Komisyonu’na katılmasının hiçbir tutarlı yanı bulunmamaktadır.

Yine de yukarıda sayılan, Atatürk Türkiye’sinin sonu anlamına gelebilecek içeriklerin dayatılması durumunda muhalefetin gecikmeksizin durumu kamuoyu ile paylaşarak görüşmelerden tümüyle çekilmesi ve halkımızla birlikte meşru direnme hattı örmesi kaçınılmaz olacaktır.

AKP’nin kimi “oltalama” tuzaklarına kesinkes düşülmemelidir. Sıkı durulması durumunda, asıl örtük niyetini gerçekleştiremeyeceğini gören iktidar partisinin
yüz geri çekilmesi bile olasıdır!

B planı bağlamında, büyük iyi niyetle (açıkçası ham hayalcilikle!) 1982 Anayasası’nda 12 Eylül’ün izlerini silme ve daha çağdaş bir içerik yaratma olanağı yakalanabilirse -ki bunun ilk koşulu, 12 Eylül 2010 değişikliği ile yok edilen
yargı bağımsızlığı başta olmak üzere yitirilenlerin geri alınmasıdır-  kimi temel önermelerde bulunulabilir.

Örn. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, “akla ve bilime dayalı” bir devlet olarak da tanımlanarak yeni bir nitem (sıfat) daha kazandırılabilir. Dahası; Yasama, Yürütme, Yargı’ya ek olarak 4. bir erk olarak “Bilimsel akılcılık” gündeme getirilebilir. Anımsayalım, Büyük Atatürk bize tinsel (manevi) kalıt (miras) olarak akıl ve bilimi bırakmıştı.

Ayrıca tüm yurttaşlara insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayacak siyasal – sosyal – ekonomik – kültürel hakları güvenceleme gündeme getirilebilir. Somut örnek vermek gerekirse, sağlık-sosyal güvenlik-eğitim hizmetleri herkese hak; Devlete yüküm olarak tanımlanabilir ve Sağlık Bakanlığı bütçesinin merkezi yönetim bütçesinin 1/10’undan
az olamayacağı kurallaştırılabilir (DSÖ önerisi).

AKP iktidarının “Hedef 2023” sloganının içeriği nedir, çok dikkatle sorgulanmalıdır…
TBMM’de bu konuda Başbakan RT Erdoğan’a soru önergesi verilerek, “bağlayıcı” açıklama istenmelidir.

Türkiye’nin yakıcı ve son derece kritik, potansiyel tehlike ve tehditler içeren bir gündemi vardır. Ekonomik bunalım; ulusal gelirin %10’unu bulan çok tehlikeli cari açık,
süregen ve yüksek oranlı işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımı uçurumu,
derin bölgesel kalkınma ayrımları, ayrılıkçı Kürt isyan hareketi, 23 Ekim 2011’den bu yana Van depremi sorunu.. AKP 2002 Kasım’ında hükümet olduğunda cari açık yalnızca 0,6 milyar $ idi (<1Bn $!) ; 2013 başında 100 (yüz!) katına ulaşarak 60 milyar $’ı aşmıştır! Toplam borçlar 221 milyar $ iken 700 milyar $’a dayanmıştır. IMF borcunun ödendiği safsatası ile nereye varılabilir? IMF borçları yabancı bankalardan alınan yeni döviz borçlarıyla kapatılmıştır. AKP 2005’te IMF’den 10 (on) milyar $ kendisi borçlanmıştır.

Dış politikada emperyalizme uyduluk, taşeronluk yapılarak, Ülkemiz, kadim komşularıyla savaşa sürüklenmektedir.

Tarihte sayısız örneği vardır; iç sorunlarla baş edemeyen iktidarlar gündem oyunlarına başvurmakta, faşizme kaymakta, hatta ülkeyi savaşa sürüklemektedirler. AKP de benzer yoldadır iktidarının 11. yılında. Öte yandan AB ve ABD eski gücünde değildir, ciddi sorunlarla boğuşmaktadırlar. Bu durumları bizim için hem lehte hem de aleyhte sonuçlar doğurabilir.

AKP’yi sürgit kullanma olanakları ve güçleri kalmamıştır. Duvara dayanılmıştır.
Sıra yaşamsal ödünlere gelmiştir. Bunlar da sözde Anayasa değişiklikleri ile
“ileri demokrasi” sanrıları (hezeyanları) içinde toplumu kandırarak  ve / veya dayatma ile kotarılmak istenmektedir.

BOP eşbaşkanı sadakat ve vefa borcunu eda edecek, Ortadoğu’da-Kuzey Afrika’da sınırları değişerek küçülen ülkelerden biri de Türkiye olacaktır. Çırılçıplak söyleyelim :

Vatan ve ulus bölücülüğü misyonu yerine getirilecektir. Ödülü (!), ANADOLU FEDERE İSLAM DEVLETİ olacaktır. Bu konjektür de iyi değerlendirilerek, içeride yükselen
halk muhalefeti akıllıca örülmeli ve yaratılacak sinerji  ile

  • AKP hükümeti erken seçime / istifaya zorlanmalıdır.

Son kamuoyu yoklamalarında AKP iktidarının oyları azınlık hükümeti düzeyine inmiştir.
Politik terminolojide geçtiği üzere RT Erdoğan “topal ördek” tir (lame duck).

Milyonlarca insan 40 gündür sokaklardadır ve “Hükümet istifa!” diye haykırmaktadır.
İktidarı geçelim, muhalefet 3 maymunları oynamayı daha ne denli sürdürebilir?

Muhalefetin, 27 Mayıs’tan bu yana çok ağır bedeller ödenmesine karşın 40. gününe giren halk isyanını gereğince değerlendir(e)memesi çok ama çok düşündürücüdür.

İyi saatte olsunlar, bir yerlerden “sinyal” mi beklenmektedir?? Nereden ve ne??

Anayasa değiştirilecekse; ilk 4 madde, devrim yasaları (174. md.), laiklik (24. md.) ve vatandaşlık tanımı (Anayasa md. 66 : Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.) gibi Cumhuriyet’in vazgeçilmez temel niteliklerine dokunmamak koşuluyla bir anayasa yapmak üzere kamuoyundan yetki istenerek bu amaçla seçime gidilebilir ve temsil adaletine dayalı olarak %5’ten küçük seçim barajı, siyasal partilerde iç demokrasi, seçim ittifakı olanağı, sağlıklı seçmen kütükleri, oyların elle güvenilir sayımı.. sağlanarak oluşturulacak yeni TBMM
bunu yapabilir.

  • Gerçekte Türkiye, 2023’e, 100 yaşına varmadan bitirilip
    teslim alınmak istenmektedir.
  • Hedef Lozan’ın rövanşı ile yeni Sevr’in yaşama geçirilmesidir.

Etnik ve inanç temelli ayrışma çatışma toplumda tohumlanmaktadır ve fay hatları
kritik düzeyde derinleşmiştir. Türkiye hızla bir derlenme – toparlanma – rehabilitasyon sürecine girmek zorundadır.

Bu bağlamda tüm ulusalcı güçlerin bir büyük siyasal koalisyonu zorunludur.

Ülke ve ulus bütünlüğünü, iç ve dış barışı korumak en ivedi gündemdir.
Bunun dışında, Anayasa değişikliği / yeni anayasa yapımı,
Türkiye’yi bilerek oyalamaktan başka bir işlev görmez.

Sonuç                                    :

Anayasa değişikliği / yapımı güncel sorun değil, net bir gündem oyunudur.
Bu çok tehlikeli gidiş, AKP’nin ateşle dansı halkımıza yaygın olarak açıklıkla anlatılmalı ve bir ulusal muhalefet, güçbirliği hareketi yükseltilmelidir.
Yakıcı ve acil olan gündem ve gereksinim budur, gerisi sanaldır, oyalamadır,
gaflet (aymazlık) ve dalalettir (sapkınlık) ve hatta ihanettir..

MİLLİ MERKEZ olanağı,
ATATÜRK’te BİRLEŞTİK sloganı eşliğinde çok iyi değerlendirrilmelidir.

  • Atatürk’ün partisi CHP ve Türkeş’in partisi MHP, bu bağışlanmaz cürüme ortak olamaz, olmamalıdır! Bölücü anayasa tuzağına düşmemeli;
    dahası ülkemizi ve ulusumuzu bu görünür yıkımdam korumalıdır!

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
ADD Bilim-Danışma Kurulu Yazmanı
Ankara Üniv. Tıp Fak.
www.ahmetsaltik.net

ADD İSPARTA ŞUBESİ’nden BASIN AÇIKLAMASI


ADD İSPARTA ŞUBESİ’nden BASIN AÇIKLAMASI

Türklüğü; adsız ve kimliksiz bir topluluğa dönüştürmek ihanettir.
Tarih bu ihaneti mutlaka yazacaktır.

Türkiye, Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana hiç olmadığı kadar dış tehditlere açık
ve böylesi teslimiyetçi ve savunmasız duruma düşmemiştir

Başbakan Tayyip Erdoğan, Türklüğü, Türk kimliğini ret ve inkâr eden söylemini yineledi.

Her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız.
Bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlükle çıkmasın, kimse bizim karşımıza Türklükle de çıkmasın…”
  diyerek Türk’ü, Türklüğü bir millet adı, bir millet kavramı olmaktan çıkarttı.

Türk adından, Türk kimliğinden ve Türklüğü anımsatan her olgu ve olaydan, şeytan görmüşçesine rahatsız olan bu zihniyetin, TÜRKİYE VATANDAŞLIĞI”  uydurması,  küresel yağmacı çetenin, yüz yıllık planlarının gerçekleşmesi, kimliği ile birlikte
Türk Ulusu’nun Anadolu’dan atılması hayallerine ulaşma sevdasıdır.

Emperyalizmin Ortadoğu’daki temel projesi, 19. yüzyıldan beri neredeyse
hiç değişmemiştir. Bu proje Sevr’i, Türkiye’nin bölünerek Türkiye-İran-Irak-Suriye eksenli Kürt devletinin kurulmasını, İsrail’in varlığını sürdürmesini ve Ermenistan’ın
yine Türkiye aleyhine genişlemesini hedeflemektedir. Böylece, Türkiye, İran ve Suriye’nin sömürgeleştirilmesi sağlanacak, ardından da ABD tüm Ortadoğu ve
Orta Asya’ya rahatça egemen olacaktır

Bu nedenle, tekil (üniter) yapı bozulup, parlamenter sistemin yerine Başkanlık sistemi dayatması yapılarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir Amerikan projesi olan
Ilımlı İslam” modelinde Anadolu Federe İslam Devleti ne dönüştürüp, oradan da Yugoslavya örneğinde olduğu gibi küçük etnik devletçiklere ayrılması planlanmaktadır.

Türk Milliyetçiliği dışında; Arap, Kürt, Ermeni,  Amerikan.. milliyetçiliğini yücelten
bu teslimiyetçi zihniyet, Türk milliyetçiliğini ayaklar altına (!) almaya kalkışmaktadır.

  • Türk Ulusu’nun varlığı, adı, kimliği
    kendi anayasasından çıkartılmak istenmektedir.

Böylece birleştirici adından ve kimliğinden yoksun kalan halk içindeki etnik ayrımcılık körüklenerek, yeni çatışmalara zemin hazırlanacaktır.

Cumhuriyet’ten intikam almaya yeminli AKP-BDP ittifakı,
olası bir Anayasa referandumunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ögesi olan
“TÜRK  KİMLİĞİ” ni, Türklük kavramını oylamaya sunarak, yüzyıllık emperyal proje olan, Türkiye’yi bölme, Kürdistan’ın kuruluşunu tamamlama hesabını yapmaktadır.

Öncelikle anımsatalım ki; Türklük, Türk kimliği, Türk Ulusu’na birileri tarafından sunulan bir ad değil; Batılı yağmacılara karşı, savaş meydanlarında kan ve ateşle kazanılmış, Bağımsızlık savaşı sonunda kurulan Cumhuriyetin adıdır.

Yani “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkı” na “Türk Milleti” denilmiştir.
Türk adını, Türk kimliğini tarihten silme dalalet ve ihanetinin çığırtkanları bir an için bile
bu gerçeği unutmamalıdırlar.

Tarihin hiçbir döneminde başka ulusların ayakları altına düşmemiş bu millet,
birkaç “inkârcı çığırtkana” teslim olmayacaktır.

Türklüğü, Türk kimliğini inkâr ederek, Türk Ulusu’na ihanet eden, Dürrizade Abdullahların, Nemrut Mustafaların,  Artin Kemallerin, Damat Feritlerin, Şeyh Saidlerin, İskilipli Atıfların hazin ve acı sonlarını nasıl görmüşsek; bugün “Türk Kimliğini ayaklar altına aldığını”  (!?) söyleyerek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ihanet edenlerin hazin sonlarını da mutlaka göreceğiz.

Nasıl ki 1920’li yıllardaki ihanet erbabı Zafer’den sonra işbirliği içinde oldukları kimi Yunan ordusunun, kimi İngiliz, Fransız ordularının peşine takılıp, ihanet ettikleri vatanı terk etmek zorunda kalmışlarsa; bugünün inkârcıları da uşaklığını yaptıkları küresel yağmacılara sığınmak zorunda kalacaklardır. (20 Şubat 2013)

Yönetim Kurulu Adına
O. Mümtaz ÇAPÇI
ADD İSPARTA ŞUBE BAŞKANI