Döviz kurları konusunda haklı çıkmaktan yorulduk!
(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Baskın seçim kararının alınmasında en önemli faktörün ekonomi cephesindeki sorunlar ile ilgili olduğu görüşü genel kabul görüyor. Fakat nedir bu sorunlar dendiğinde, herkes ayrı telden çalıyor ve 24 Haziran sonrasına ilişkin olası eğilimler pek konuşulmuyor. Meclis çatısı altında temsil edilen siyasi partilerin, Batı’ya selam vermekten öteye bu önemli konu ile ilgilenmediği dikkat çekiyor. Can derdindeki iş dünyası ve finansal kesim de, sorunların sonuçlarını alalamaya çalışmaktan başka bir şey yapamıyor.
Uzunca bir süredir Türk lirası dalgalı bir şekilde değer kaybediyor; bu duruma paralel olarak artan enflasyon baskıları, hem faizleri yükseltiyor ve hem de beklentileri olumsuzlaştırarak riskten kaçınma eğilimini güçlendiriyor. Kaybedecek çok şeyi olanlar, bu olumsuzlukların kökenine inmek yerine sonuçları ile uğraşarak kalan enerjilerini tüketiyorlar. 2001 yılından bu yana ülkemizde uygulanan dalgalı kur sisteminin, iflas etme aşamasında olduğunu ve sorunları ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramadığını kimse dile getirmiyor!
KİRLİ DALGALANMALAR
Dalgalı kur sisteminde faizleri, araç kullanımında tam özerk olması gereken para otoritesi belirler; döviz kurları ise arz ve talep koşullarına göre piyasada oluşur. Ülkemizdeki uygulama bu kapsama giriyor ve kirli dalgalanma olarak tanımlanıyor. Kirli dalgalanmada faizler ekonominin koşullarına göre değil, döviz kurlarını ihtiyaç duyulan şekilde yönlendirmek için kullanılıyor. Döviz kurları gerileyip Türk lirası değerlendikçe, enflasyon baskıları da azaldığı için faizler hızla gerileyebiliyor; tam aksine döviz kurları yükselmeye başladığında ise, bu eğilimi ve yaratacağı olumsuzlukları engellemek adına faizlerin artırılması gerekiyor.
Bu hafta içinde toplanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, Türk lirasındaki yıpranma eğilimini terse çevirmek ve maliyet kökenli enflasyon baskılarının artmasını engellemek adına Geç Borçlanma Penceresi faiz oranını %0.75 oranında yükseltti. Fakat umulan sonuç ortaya çıkmadı! Dahası son 4 yıldır faizlerde yapılan yukarı yönde ayarlamalar, döviz kurlarının yükselmesini ve sorunların ağırlaşmasını önleyemiyor! Finansal yapı, yeterli faiz artışı konusunda açık artırmaya çıkıyor ve kısa vadeli düşünme zaafı nedeniyle bindiği dalların kesildiğini göremiyor!
BAŞARI ŞANSI YOK!
Giderek olumsuzlaşan küresel koşullar da, sonucun olumsuz olmasında belirleyici oluyor. Riskten kaçınma eğilimi dalgalı bir şekilde etkinliğini sürdürdüğü için, hiç istenmeyen durumlarla karşılaşmak kaçınılmaz hale geliyor. Çaresizlik nedeniyle, başarısızlığı giderek büyüyen kirli dalgalanmaya alternatif üretilemiyor. Siyasi irade ve iş dünyası ile finansal kesim arasındaki uzlaşmazlıklar derinleşiyor. Sorunlar ağırlaştıkça fiyat istikrarı hedefinden uzaklaşılıyor. Gerçekçi olabilenler, döviz kurları ve faizlerin yükselmeye devam edeceğini söylemekten ve haklı çıkmaktan yoruluyor. Başarısızlığı faizlerdeki yukarı yöndeki ayarlamaların yetersizliğinde arayanlar veya faizlerin gerilemesini umanlar kaybetmeye devam ediyor.
Giderek olumsuzlaşan küresel koşullara rağmen, kirli dalgalanma uygulamasının başarı şansı yok! Seçimlerden sonra işbaşına gelenlerin bu gerçeği ne ölçüde dikkate alacaklarını bilmiyoruz! Yanlışlarda ısrar edilmeye devam edilmesi durumunda, gelişmelerin kontrolden çıkması ve zincirleme iflaslar nedeniyle etkisi uzun sürecek bir bunalıma girilmesi olasılığı artıyor. Enflasyon ve işsizlik seri bir şekilde artarken, ekonomik daralma kaçınılmaz hale gelebilir; gerek kamunun ve gerekse mali sektörün durumu 2001 yılını bile aratacak açmazlara sürüklenebilir.
- Son 15 yıl genelinde hesapsızca alınan riskler çok ciddi bir karabasana dönüşebilir.
YABANCILAR FARKINDA
Bu durumun kısmen farkında olan yabancı yatırımcılar, seçimler öncesinde risklerini olabildiğince azaltmaya çalışıyor. Ülkemizi yönetmeye talip olanlar ise ne olup bittiğini tam anlamadan gelişmeleri seyrediyor ve kesinlikle güven veremiyor; Batı yanlısı yaklaşımlar ile durumu düzeltebilecekleri izlenimi yaratarak vatandaşı aldatmaya çalışıyorlar!
Kambiyo rejiminde kapsamlı değişiklikler yapmadan ve Batı’nın tavsiyeleri ile bu açmazdan çıkma şansımız kalmadı!
Kemerleri bağlayarak zor günlere şimdiden hazırlanmak, ülkeyi yönetmeye talip olanları bu konularda sıkıştırarak gereken ayarı vermek ve doğru sandıkları yanlışlardan vazgeçmeye zorlamak daha yararlı olabilir!
======================================
Dostlar,
24 Haziran 2018 Seçimlerine Koşar Adım..
Ekonominin içine sürüklendiği ağır tablodan çok kaygılıyız..
Artık her şeyi açık açık konuşmanın zamanı..
Son 15-16 yılda Türkiye tam anlamıyla talan edildi.
Har vurup harman savruldu.
Kamusal israflar, lüks, debdebe, gösteri, ayyuka çıktı.
İktidar bu sorumsuzluğu “..itibardan tasarruf olmaz..” diye saçmalayarak geçiştirdi.
Yolsuzluklar.. soruşturulamadı ve belimizi büktü.. Deniz Feneri, 17-25 Aralık, Zarrab!
Örtülü ödenek Başbakan dışında anayasal olarak hala “sorumsuz” Cumhurbaşkanına da verildi ve katlanarak büyüdü..
3,5-4 milyon Suriye – Irak’lı sığınmacının muazzam yükü ekonomiye yüklendi ve harcamalar son birkaç yılda 30 milyar doları aştı..
Yurt dışında pek çok yere “..ensar olacağız..” yardımları bol keseden yollandı.. TİKA uçtu!
Yap – İşlet – Devret politikasıyla yandaşlar ve çocukları – torunları servete boğulurken dış borçlar ve bütçe açıkları büyüdü; yoksuldan – varsıla kurgulu gelir aktarımı yapılarak gelir dağılımı daha da adaletsizleştirildi.. AKP’nin yaratığı Dolar milyarderleri 21 milyon haneden 16 milyon haneyi yoksullaştırdı!
Devasa – gereksiz – hovarda projeler popülistçe ve yerli – yabancı sermayeye rant sunma zorunluğu / misyonu nedeniyle sürdürüldü : 3. Havaalanı, Avrasya Tuneli, 3. Boğaz köprüsü, Körfez köprüsü, Çanakkale köprüsü, Akkuyu ve Sinop Nükleer Güç Santralleri..
Dış ve iç güvenlik operasyonları..
Artan OHAL giderleri..
ŞEHİR HASTANELERİ TALANI! SGK açıkları çığ gibi..
Satılmadık kamu malı – Cumhuriyet mirası kalmadı.. Sıra şeker fabrikalarına, ormanlara hatta yeraltı sularına geldi..
Varlık Fonunda 200 milyar doları aşkın ulusal varlık ipotek – rehin konumunda.
Kamunun toplam borcu 900 milyar TL’ye dayanarak bütçeyi geçti.
Toplam dış borç 450 milyar Dolara dayandı. Ülkenin toplam borcu ulusal gelirini aşacak!
Ulusal gelir Dolar olarak toplamda ve dolayısıyla kişi başına son 4-5 yıldır sürekli düşüyor!
İşsizlik, enflasyon, faizler 2 basamaklı ve oralarda demirledi..
Saymakla tüketmek çok güç..
İstense idi bile böylesi bir İFLAS – MORATORYUM tablosunu yaratmak kolay değildi.
Şimdilerde bu tablonun demokratik bir toplumda hukuk devleti ile toparlanması olanaksız’!
Baskı rejimine, katı, kadir-i mutlak tek adam despotizmine, otoriter – totaliter yönetime hatta faşizme mahkum oldu iktidar partisi. Bu mahkumluk ivedileşti üstelik ve 16 ay öncesinden baskın – tuzak seçim dayatmasına dönüştü.
Hiç kuşku yok, iktidar için ciddi bir kumardır bu karar.
Hep yazdık, “sürdüremezsiniz bu yaptıklarınızı..” dedik; “.. politikalarınız sürdürülebilir değil..” dedik. “..Yaşamın gerçeğine aykırı davranıyorsunuz..” diye uyardık.
Son zamanlarda ise “…ülkeyi enkaza çevirdiniz, yeniden iktidar olsanız bile altında kalacaksınız..” diye çığlık attık.. Eğitim sistemini, TSK’yı.. her şeyi, her şeyi çökerttiniz..
Geldiğimiz yer tam da burası. Siz de altında kaldınız kaçınılmaz olarak.
- “.. Hiç olmazsa Cumhurbaşkanlığını alalım, Partimiz az farkla AKP anamuhalefete düşse bile bu enkazı kaldırmak CHP ve koalisyon ortaklarına kalır.. Ortalığı biraz toparlarlar, bu arada da yıpranırlar.. Anayasa değiştirecek çoğunlukları olmazsa AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dokunamazlar; ekonomideki yangın biraz dinince gene bir erken seçimle AKP’yi yeniden iktidar yaparız..”
AKP = RTE‘nin bir senaryosu da bu olabilir mi?
Aç tavuk rüyasında kendisini darı ambarında görürmüş..
CHP öncülüğünde geniş -şiddeti bırakacak HDP elbette dahil- muhalefet bloku önemli hata yapmazsa AKP = RTE artık bitmiştir.
Artık yeter! On milyonlarca insan burnundan soluyor. Ülke dünyaya maskara edildi!
Yalnız ekonomimizi değil, iç ve dış barışımızı, ulusal değerlerimizi, saygınlığımızı yitirdik. Umudumuz, neşemiz, yaşam sevincimiz yok edilmek isteniyor..
15-16 yıldır bir adam her gün tüm TV’lerde bağıra – çağıra ve öfkeyle konuşuyor, çok ve yersiz – gereksiz – boş konuşuyor. Sıklıkla halka doğruları söylemiyor, ulusu bölüp – düşmanlaştırıyor, azarlıyor, tehdit ediyor, hakaret ediyor, aşağılıyor, hatta ülke dışına kovuyor.. Yabancı ülkelere çatıyor, ikide bir “aldatıldım” diyerek halkı kandırmaya çalışıyor!
Olabildiğine din – iman – inanç sömürüsü yapıyor; Cumhuriyet’e düşmanlığını sakla(ya)mıyor!
Bunlar olacak ve kabul edilebilecek ve artık daha fazla katlanılabilecek şeyler değil.
Biz bu Cumhuriyeti sokakta bulmadık, kan ve irfanla kurduk;
bir narsisistin ölçüsüz ve akıl dışı, ülkeyi parçalayacak ihtiraslarına feda edecek değiliz..
2. turda örneğin Abdüllatif Şener gibi uygun bir CB adayı, tüm rakiplerini ezip geçebilir..
Sevgi ve saygı ile. 28 Nisan 2018, Ankara
Dr. Ahmet SALTIK
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net profsaltik@gmail.com