Etiket arşivi: ABD Başkanı Obama

Kandil Hava Harekatıyla Çok Ağır Şekilde Vuruldu

Kandil Hava Harekatıyla
Çok Ağır Şekilde Vuruldu

Kandil Hava Harekatıyla Çok Ağır Şekilde Vuruldu

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından düzenlenen hava operasyonuyla Kandil‘deki 44 hedef akıllı mühimmat kullanılarak tam isabetle imha edildi. Daha önce imha edilen PKK hedeflerinin yerine yenilerinin yapılmaya çalışıldığı fark edildi, bu nedenle operasyon düzenlendi.

44 HEDEF YERLE BİR EDİLDİ

Askeri kaynaklardan alınan bilgiye göre, Terörle Mücadele Harekatı kapsamında 14 Kasım 2015’te gece boyunca Havadan İhbar Kontrol (HİK) uçağı, Havadan Yakıt İkmali ve İnsansız Hava Araçlarının (İHA) desteklediği, F-4E 2020 ve F-16’lar ile yapılan sınır ötesi hava operasyonlarında Irak‘ın kuzeyindeki Kandil bölgesinde terör örgütüne ait sığınak ve barınaklardan oluşan 44 hedef akıllı mühimmat kullanılarak etkisiz hale getirildi.

ÖRGÜT, BARINAK VE DEPOLARI ONARMAYA BAŞLAMIŞ

Temmuz 2015 ayı sonunda başlatılan hava operasyonlarıyla çok büyük bir yıkıma uğrayan Kandil bölgesinde yeniden yapılanma çabaları çerçevesinde kimi tesislerin Örgüt tarafından barınak ve depoların onarılmaya, canlandırılmaya çalışıldığı öğrenildi.

Bu kapsamda 14 Kasım 2015’te gece yapılan hava saldırılarıyla hedefler tam isabetle vuruldu. (15 Kasım 2015)

======================================

Dostlar,

Şu hengamede bölücü örgüte karşı sürdürülen kararlı ve sonuç alnaya dönük TSK girişimleri görece bir güven ortamı yaratıyor. Mehmetçiğe her zamanki gibi şükran borçluyuz. Şehit ve gazilerimizi elbette sonsuz bir şükranla anıyoruz. Askeri güvenlik politikalarının bölücü örgütün kökten dağıtılmasına dönük olarak bütüncül biçimde sürdürülmesi gerekiyor. Bunların başında finans kaynaklarını kurutmak geliyor. Ancak AKP iktidarı, Cemaat’in üstüne bu bağlamda da giderken, PKK’nın yurtiçi – dışı hesaplarına ve bağlantılı kişi ve şirketlere dönük operasyonları basında izleyemiyoruz..

ABD yetkilileri Türkiye ile stratejik ortaklığın bittiğini açıkarken, Erdoğan’ın bu gün (15.11.2015) G-20 Doruğunda ABD Başkanı Obama‘ya “Sayın Barak” diye ilk adıyla seslenen gafına ek, hala “stratejik müttefik” likten söz etmesi hem komik hem de ülkemiz adına onur kırıcıdır. PKK böyle mi bitirilecektir? Yoksa örgüt bir süre sonra gene toparlanacak ve yitirdiğimiz canlar yanımıza mı kalacaktır?

Öte yandan, can yitiğinin 132’yi bulduğu Paris’e dönük (6 ayrı noktaya) kanlı saldırının ertesi günü Fransa’nın, bağımsız bir ülke olan Suriye’nin topraklarını bombalamasına ne demeli? Açıklamaya göre IŞİD karargahının merkezi vurulmuştur ve bu vuruşlar sürdürülecektir. Akla gelen çok soru var ama 2’sini soralım :

1. Düne dek, IŞİD’in karargahını koalisyon güçlerinin aylardır süren bombalamasına ve karadan da Peşmergelerin savaşmasına karşın hala vuramamış mıydınız??

2. Uluslararası hukuk katında BM’nin herhangi bir kararı olmaksızın egemen bir ülkenin toprakları bir başka ülke tarafından nasıl ve hangi gerekçeyle bombalanabilir? Fransa bu saldırganlığını BM Andlaşması‘nın hangi kurallarına dayandırmaktadır? Bu hususa değinmeye bile gerek duymamakta mıdır? BM -Genel Sekreteri- ne diyecektir bu emperyal şımarık saldırıya? Ya Çin ve Rusya ile öbürleri? Fransa, ulusal güvenliğini tehdit eden durum nedeniyle sınır ötesi sıcak izlem mi yapmıştır BM Andlaşması’nın 51. maddesine göre?? Yanıt “evet” ise ABD daha düne dek neden Türkiye’ye PKK’yı Irak!taki inlerinde vurma amaçlı sıcak izleme izin vermemiş, açıkça engel olmuştur? Bu sorun günümüzde nasıl aşılmştır da TSK Kandili’i vurabilmektedir??

Kamuoyunun tüm bu hususlarda aydınlatılması demokrasilerde zorunluktur. AKP hükümeti bir an önce kurulmalı ve TBMM’de iyi kötü bu konular görüşülmelidir. Ancak “Tek Adam” ülkenin Başbakanını kökten dışlamış, görüşme kurullarına müsteşar düzeyindekiler (MİT..) bile alınırken, Başbakan Davutoğlu göstermelik bir resepsiyona mahkum edilmiştir. Bu rejimin adı “melez – hibrit” rejimdir. Yurt dışı çevreler de bu nitemi kullanmaktadır. Hedef adım adım Başkanlık’tır. Davutoğlu’nun suları kaynıyor.. Eminiz ayrımındadır ve Parlamaenter rejimin savaşımını vermelidir bize göre.. Ufukta Sadrazamlık koltuğu gözükmüyor Davutoğlu için. Bu gün RTE’nin golf arabasını “süren” Binali Yıldırım‘ın da hiçbir güvencesi yok. Osmanlı’da 36 Padişah 216 sadrazam ile çalıştı. Ortalama 6 “kelle” düşüyor Padişah başına! Anımsatmış olalım..

Sevgi ve saygı ile.
15 Kasım 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Mr. KERRY; BOP EŞBAŞKANIN SIRTINI SIVAZLIYOR


Mr. KERRY; BOP EŞBAŞKANIN SIRTINI SIVAZLIYOR

Portresi_Ali_Nejat_Olcen 

Dr. Ali Nejat Ölçen

 

 

Bugünkü (13.9.2014) SÖZCÜ gazetesindeki Haddini bil Kerry başlıklı yazıyı
benim gibi yadırgayanlar çoktur sanırım.

Aslında ne ABD Başkanı Obama ve ne de Mr. Kerry, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı’nın sırtını sıvazlamış değiller.

Görev verdikleri BOP Eşbaşkanının sırtını sıvazladılar ve öylelikle BOP Eşbaşkanının IŞİD’e karşı eyleme geçmesinde başarılı olmasını arzuladıklarını belirtmiş oldular.

Durum budur ve Mr. Kerry haddini bilmek zorunda değildir,
aslında birinin haddini bilmesi gerekiyorsa, o sırtı sıvazlanan kişi olabilir.

Böyle biline, çare buluna.13.9.2014

Dr. Ölçen

=================================

Dostlar,

Cumhuriyetimizin ağabeyi (1922 doğumlu) bilge insan Dr. Ali Nejat ÖLÇEN‘den
kısa ve çarpıcı bir yorum..


(SÖZCÜ, 13.9.14)

Katılmamak olası mı??

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 12. Cumhurbaşkanı – Yarıbaşkan RTE,
bu vahim duruma artık derhal son vermelidir.. Yıllardır bunu yapmamaktadır.
Kendi ağzıyla da, kezlerce, böylesi bir görevi yaptığını, önce yadsımasına karşılık,
TV görüntüleri ortaya konunca kabul ve itiraf etmek zorunda kalmıştır.

Bu durum vahimden de ötedir; çünkü BOP apaçık Türkiye’yi bölme planıdır;
ABD Silahlı Kuvvetler Dergisinde resmen haritaları yayımlanmıştır.

BOP_haritasi

 

ABD ordusunun “Armed Forces Journal” adlı resmi dergisinde E. Alb. Ralph Peters’ın (Emekli ama Başkan danışmanı) makalesi özellikle dikkat çekicidir. (Haziran 2006)

Makalede, Ortadoğu’da istikrarsızlığın aşılması için sınırların, “azınlıkların durumu gözetilerek” yeniden çizilmesi öngörülmektedir. Kürtlere özellikle vurgu yapılmaktadır.
Türkiye, Suriye, İran ve Irak’ta yaşayan Kürtlerin bağımsız bir devlet sahibi olması gerektiğinin savlandığı yazı, Türkiye’nin beşte birini oluşturan doğusu ile güneydoğusunun “işgal edilmiş” bölge olarak kabulü gerektiği yargısına (!)
yer verilmektedir…

Etnik ve dinsel cemaat temelli yeni Ortadoğu haritasında, Türkiye topraklarının 1/5’inin, temeli Kuzey Irak’ta çatılan Kürt Devleti’ne terki planlanmaktadır! “Stratejik ortak” (?!?) ABD’nin, bu planı kaçınılmaz saydığı ve düşünü kurduğu Büyük Kürdistan‘ı
stratejik ortaklıkta Türkiye‘ye bölgede “seçenek” olarak dayatmayı kurguladığı anlaşılıyor. Kuzey Irak’ta PKK’ya kol kanat germesi, silah ve her türlü lojistik desteği, Türkiye’nin sınır ötesi kara harekatını engellemesi… hiç kuşku yok, bu yüzen..

Bu harita daha sonra İtalya’da NATO toplantısında da gösterilmiş ve Türk subayları toplantıyı terk etmiştir. Ortada komplo kuramı değil; acı gerçeğin ta kendisi vardır.

  • Türkiye’yi bölme, ondan toprak koparma amaçlı bir planın eşbaşkanı,
    yasalara göre, Türkiye’de değil Başbakan ve Devlet Başkanı,
    yurttaş bile olamaz.. Bu eylem çok ağır suçtur..

Yıllardır sürdürülen bu kabul edilemez duruma RTE artık bir son vermek zorundadır…

Eski deyimle 2 görev asla ve asla kabil-i telif değildir..

Bu sitede çok yazdık ama bir kez daha yazmış olalım..

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Genelkurmay Başkanını (Necdet Özel) görevi içinde kısa bir açıklama ile “PKK’ı yok edeceğiz.. Kürtçe eğitim uygun değil..” söylemini 2 yıl sonra her ne hikmetse soruşturma konusu edeceğine,
ortadaki apaçık suçu neden soruşturmaz ki ???

Hukuk bu mudur??

Sevgi ve saygıyla.
14.9.2014, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

Not : Sn. Nurullah AYDIN’ın HAİN, İŞBİRLİKÇİ, UTANMAZ KİM?” 
başlıklı yazımıza da bakılması dileğiyle.. (http://ahmetsaltik.net/2014/09/14/27210/)

 

Dünya Barış Günü Düşünceleri

Dünya Barış Günü Düşünceleri

Onur_Oymen_portresi_ofiste

Onur ÖYMEN

Dünya barış gününü içtenlikle kutluyor, bölgemizde ve dünyadaki silahlı çatışmaların sona ermesini bütün insanların barış, huzur ve güvenlik içinde yaşamalarını diliyorum.

Ne yazık ki, dünyanın gerçekleri bu konuda fazla iyimser olmaya olanak vermiyor. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyanın çeşitli bölgelerindeki çatışmalarda 18 milyondan çok insan yaşamını kaybetti. Bu çatışmaların önemli bir bölümü Orta Doğu’da yaşandı ve yaşanıyor. Dünya Barış Gününün bu yılki yıldönümünde Suriye’ye yönelik bir askeri operasyon niyeti ABD Başkanı Obama tarafından açıklandı. Bence her kezinde askeri seçenekleri düşünmek yerine bölgeye gerçek bir demokrasi getirilebilseydi belki şimdi yaşanan dramlar hiç yaşanmayacaktı.

Çünkü barışla demokrasi arasında yakın bir ilişki var.

Şimdiye kadar demokrasiyle yönetilen ülkeler arasında hiç savaş çıkmadı.

O nedenle Ora Doğu’ya barış getirmenin en etkili yollarından biri bölgeye gerçek bir demokrasi getirilmesine katkıda bulunmaktır.

Türkiye’nin böyle bir katkı sağlayabilmesi için hem demokrasi hem de güvenlik alanlarında eksiklerini gidermesi gerek. Oysa demokrasi alanındaki eksiklerimizin
yanı sıra dünya barış endeksinde de 162 ülke arasında 134. sırada geliyoruz.
Yani 133 ülkenin vatandaşları bizden daha huzurlu ve güvenli bir ortamda yaşıyor.
Bunun başlıca nedeni, 40,000’e yakın vatandaşımızın yaşamına mal olan terörist eylemlerdir. Bu eylemlerin sona erdirilip Türk vatandaşlarının barış ve güvenliğe kavuşturulmasının sağlanamamasının başlıca nedenlerinden biri de kimi Batı ülkelerinin Türkiye’nin terörün Kuzey İrak’taki kaynaklarını bertaraf etmesine engel olmalarıdır. Şimdi aynı ülkeler bütün Orta Doğu’yu daha büyük çatışmalara sürükleyebilecek bir müdahalenin hazırlığı içindedirler.

Yaşadığı acı deneyimlerden sonra Türiye’nin böyle bir müdahaleye katılmaya gönüllü olması bence ülkemizin güvenlik çıkarları açısından ciddi sakıncalar doğurabilir.
Masum insanların öldürülmesinden sorumlu tuttuklarını cezalandırmak için füze saldırısına hazırlananlar, bu saldırıların sonucunda da çok sayıda masum insanın yaşamını yitireceğini düşünmelidirler.

Onların Birleşmiş Milletleri devre dışı bırakarak, uzmanların raporunu bile beklemeden girişecekleri anlaşılan bu operasyona destek olanlar da bunun sorumluluğuna ortak olacaklardır. Bölgedeki kimyasal silahların ortadan kaldırılmasının yolu bu değildir.
Eğer gerçekten amaç kimyasal silahların bir daha kullanılmasına engel olmaksa,
bunun çaresi bölgenin bu silahlardan tümüyle arındırılmasıdır.
Kimyasal Silahların Yasaklanması Sözleşmesi bu olanağı vermektedir. Devletlerin bu konudaki tavırları gerçek niyetlerini de ortaya çıkartacaktır.

Onur Öymen

E. Amiral Türker ERTÜRK : BU TATBİKAT NEYİN NESİ?


E. Amiral Türker ERTÜRK

portresi_gulumseyen

BU TATBİKAT NEYİN NESİ?

Türkiye geçtiğimiz Pazartesi (6 Mayıs) İncirlik / Adana merkezli 10 gün süreli
bir tatbikat başlattı.

Tatbikatın hedefi Suriye ve bu ülkedeki gelişmeler / beklentiler.

Tatbikatta askerin hazırlık durumu ile seferde ve savaşta bakanlıklar, devlet kurumları ve Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki eşgüdüm ve işbirliği hususlarının deneneceği belirtiliyor.

Bu tatbikat Türk Silahlı Kuvvetleri’nin planlı faaliyetlerinden değil.

Belli ki böyle bir tatbikatın yapılması isteği ABD’den gelmiş.

Tatbikatın sevk ve idare edildiği merkezin Suriye sınırına yaklaşık 100 km uzaklıkta olan ABD üssünün bulunduğu yerde kurulması gerçekten anlamlı.

Tatbikat eğer ulusal endişelerle yapılmış olsaydı, yönetildiği merkez İncirlik yerine
2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı / Diyarbakır veya 2. Ordu Komutanlığı / Malatya’da bulunan harp karargahında kurulurdu.

Ama Suriye’ ye karşı Türkiye tarafından sürdürülen örtülü savaş (örtülü hali kaldıysa) gayri milli ve vekaleten olunca, bu savaşın açık ve yaygın hale getirilmesine yönelik tatbikat ve hazırlıkların yönetileceği yerin de vekaleti verenin karargahında yapılması çok normal oluyor.

Emperyalizmin bölge planlarına yönelik olarak Mart 2011’de Suriye’ye karşı başlatılan bu pis ve ahlaksız savaş 26. ayını doldurdu.

Daha ne denli süreceği de belli değil!
Savaş nedeniyle bugüne dek Suriye’de 70 bin insan yaşamını yitirdi ve
1,2 milyon insan sığınmacı (mülteci) olarak ülkesini terk etmek zorunda kaldı.

Elimizde sağlıklı bir rakam olmasa da, bu sığınmacıların 400 bininin
ülkemizde olduğu kestiriliyor.

AKP liderliğinde Türkiye başrol oyuncusudur

Karşıt (Muhalif) olarak adlandırılan fakat Batı kaynaklarına göre bile % 95’i yabancı olan ve kıtır kıtır adam kesen, eli kanlı cani teröristlerle Suriye’de yapılan bu savaşta
ne yazık ki AKP liderliğinde ülkemiz başrol oyuncusudur.

Suriye’nin dayanması, bölgede vizyona konan emperyalist planları
sekteye uğratmaktadır.

Bu nedenle ABD savaşa hız, işbirlikçileri olan İsrail ve AKP liderliğindeki Türkiye’ye
yol vermiştir.

ABD tarafından verilen bu destekle İsrail, geçtiğimiz günlerde ilki Cumartesi (3 Mayıs) olmak üzere uluslararası hukuku hiçe sayarak Suriye’ye iki kez saldırmıştır.
Bu tip bir saldırıyı geçtiğimiz Ocak ayı içinde de yapmıştı.

İsrail bu saldırılar için “Lübnan Hizbullahı‘na gönderilmek istenen silah ve cephaneyi“ bahane gösteriyor, “bu transfere müsaade etmeyeceğini“ söylüyor.

Sanırsınız ki, İsrail Lübnan’a silah ve cephane aktaran konvoyları vuruyor.
Gerçek tümüyle farklı!

İsrail, Şam’da bulunan askeri üsleri, silah depolarını ve özellikle 250 km menzile sahip Fatah – 110 füzelerinin saklandığı yerlere saldırıyor.

İsrail’in ABD’nin oluru ile gerçekleştirdiği bu saldırıların üç amacı var :

Birincisi Suriye’yi kışkırtmak, misilleme yapmaya zorlamak ve dolayısıyla ABD’nin de dahil olacağı müdahaleye zemin hazırlamak.

Suriye’nin kendini savunma dışında misilleme haklarını -sonraya- saklı tutarak
İsrail topraklarına karşı bir harekata girişmemesi çok doğru bir karar.
Çünkü İsrail’in isteği karşılık verilmesi ve savaşın çıkmasıdır!

  • AKP liderliğinde Türkiye’de savaş çıksın istiyor!

Anımsarsanız, geçen Ocak ayında yapılan saldırıda Suriye niye cevap vermiyor diye Davutoğlu çok kızmıştı.

Nedeni budur!

İkicisi, Suriye’nin yaptığı bu savaşta en çok gereksinimi olan şey silah ve cephanedir.
Bunların çoğu İran ve Rusya gibi ülkelerden gelmektedir.
İsrail bu saldırılarla teröristlere dolaylı hava desteği vermektedir.

Üçüncüsü, İsrail bu saldırılarla olası bir müdahale öncesi Suriye’nin hava savunma durumunu cari olarak test etmektedir.

Geçen yıl 22 Haziran’da iki pilotumuzun şehit olmasına neden olan olay da
bu tip bir görev nedeniyle olmuştu.

Şimdi bu gerçekler ortadayken son saldırı sonrası Erdoğan’ın
“Esad, İsrail’in her saldırı sonrası avuçlarını ovuşturuyor.“ iddiası doğru değildir.
Suçluluk duygusu içinde söylenmiş arkası boş sözlerdir.

  • Türkiye ve İsrail arasında eşgüdüm var!

Hal böyle iken İncirlik Amerikan Üssü merkezli tatbikatın amaçları Suriye’yi
kışkırtmak, yaptığı mücadelede dikkatini bölmek, kuvvet yoğunlşamasını bozmak ve İsrail ile birlikte kıskaca almak olarak özetlenebilir.

  • Hiç kuşku yok ki Suriye’ye karşı yapılan savaşta ;
    Türkiye ve İsrail arasında eşgüdüm vardır.

Saldırıların ve tatbikatın zamanlamaları bunun sayısız örneklerinden biridir.

Fakat İsrail’in yaptığı saldırılardan sonra Putin,

– “Başka bir saldırının asla hoş görülmeyeceğini, S-300 dahil en gelişmiş silahların Suriye verileceğini..“ açıklamıştır.

ABD bir yandan vekilleri aracılığı ile sürdürdüğü savaşa hız verirken,
bir yandan da gelişen durum ve karşılaşılan kuvvetli direnç nedeniyle seçenek plana da hazırlanmaktadır.

Geçtiğimiz Salı (7 Mayıs) ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov birlikte yaptıkları basın açıklamasında;

– “Suriye’de krizin çözümünü yardımcı olabilmek için en erken Mayıs sonunda olmak üzere bir uluslararası toplantı konusunda anlaştıklarını.. “ açıkladılar.

Görünen o ki, Suriye dayanmayı sürdürürse, ABD Beşar’lı bir geçiş dönemine
razı olacaktır.

Ya Türkiye ne olacak?

İşbirlikçi bir iktidar liderliğinde tüm yumurtalar gayri ahlaki ve gayri milli bir şekilde Beşar’ın hemen düşürüleceği seçeneğini içeren sepete konmuştu.

İşte bu ortamda Erdoğan, ABD Başkanı Obama’nın direktiflerini ve
kendisine vereceği yol haritasını almak için 16 Mayıs’ta Washington’a gidiyor.

Ayrıca rejim değişikliği anayasası ve Suriye konusunda kendisini zora sokan
başta Milli Merkez olmak üzere muhalifleri için operasyon müsaadesi isteyecek.

Saygılar sunarım.

(İLK KURŞUN, 10.5.13)

TÜRKER ERTÜRK : Win Win..

E. AMİRAL Türker Ertürk

portresi_gulumseyen

Win Win

Öncelikle şunu ifade etmek isteriz :

Uluslararası ilişkilerde devletlerin birbirinden özür dilemesi diplomatik usuller içinde mutlaka yazılı olarak yapılır. Bir başbakanın bir başbakana telefon açıp

“Ya kusura bakma oldu bir kere üzgünüz, ölenler için üç beş kan parası da veririz, artık uzatmayalım.”

demesi özür yerine geçmez.

Bu sözlerin özür yerine geçmesini istemek sizin kabile devleti yerine konduğunuzu gösterir. Bu nedenle İsrail’den diplomatik usuller dairesince özür dileneceğini
farz ve kabul ederek yazıma başlamak istiyorum.

Dokuz yurttaşımızın şehit edildiği Mavi Marmara olayının arka yüzünü anlattığım
6 Ocak 2011 tarihli Mavi Marmara operasyonu nedir? başlıklı yazımın
sonuç bölümünde “Eğer uslu çocuk olunur ve projeye (BOP) uygun davranılırsa İsrail’in özür dilemesi sağlanır.” demiştim. Kahin değildim! Yalnızca büyük resmi görebiliyor, ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da neler yapmak istediğini anlıyor ve
bunları yapabilmek için Türkiye’ye olan ihtiyaçlarını değerlendirebiliyordum.

Peki, İsrail Türkiye’den niçin şimdi özür diledi? Çünkü Mavi Marmara olayından beri soğuyan ve vites küçülten Türkiye-İsrail ilişkileri ABD ve İsrail açısından
sakıncalar yaratıyordu.

Emperyalizmin acelesi vardı!
Türkiye ve İsrail arasında eşgüdümün (koordinasyonun) azalması
Büyük Ortadoğu Projesi’nin yürütülmesini sekteye uğratıyordu.
Suriye’ye karşı yürütülen artık örtülü hali kalmayan savaş çok uzamış ve iki yılı geçmişti. Bu savaşın içinde bulunan Türkiye ve İsrail’in arasındaki eşgüdümsüzlüğün başarının gecikmesine neden olduğu düşünülüyordu.

Artık bıçak kemiğe dayanmıştı

Türkiye-İsrail arasındaki istihbarat paylaşımı, özellikle Suriye’ye yönelik casusluk
ve sabotaj operasyonları, ortak askeri tatbikatlar, savunma projeleri ve Türk hava sahasında İsrail Hava Kuvvetleri savaş uçaklarının eğitim uçuşları yapılamıyordu. İsrail savaş uçaklarının Türk hava sahasında daha önce yaptıkları uzun uçuş profilli uçuş ve atış eğitimleri çok önemliydi. Bu eğitimler İran’a yapılması planlanan
askeri müdahale için elzemdi.

Artık bıçak kemiğe dayanmıştı, Türkiye-İsrail arasındaki arzu edilen düzeyde olmayan ilişkiler, ABD ve İsrail ile bu stratejik müttefiklerin bölgedeki çıkarlarına zarar veriyordu. ABD Başkanı Obamaİsrail ziyareti sırasında ağırlığını koydu ve bu iş bitirildi.

Ayrıca son günlerde Türkiye’de Narko-Terör örgütü lideri ve bebek katili ile masaya oturulması, anayasa pazarlığı yapılıyor olması ve Nevruz kutlamalarında Diyarbakır’da artık ülkenin fiili olarak bölünüyor noktasına gelmesinden dolayı Erdoğan ve AKP’ye karşı artan isyanı dengelemek için gaz alıcı bir operasyona
ihtiyaç vardı. İşte İsrail’in özür dilemesi bu işe yarayacak.

Gelelim Gazze ablukasının özür dolayısıyla İsrail tarafından kaldırılacağı meselesine. İsrail Kasım 2012’de Gazze’ye yönelik olarak adını kutsal kitap Tevrat’tan alan
“Bulut sütunu” askeri harekatı yapmıştı. Hedef Hamas’ın askeri gücüydü.
Bu askeri harekat sırasında havadan bombalanarak Hamas’ın askeri gücünün
çok büyük bir bölümünü yok edildi. Ardından kara harekatı tehdidi ile ateşkese zorlandı ve teslim koşulları ile Hamas masaya oturtuldu.

İsrail ile masaya oturan Hamas’ın ne parası, mücadeleye devam edecek ne silahı,
ne cephanesi ne de onu destekleyecek Arap ülkeleri vardı! İran ve Suriye’nin
başı dertte idi! Araya emperyalist işbirlikçisi Mısır Devlet Başkanı Mursi girdi,
paralar bastırıldı Hamas satın alındı ve onun İran ve Suriye işbirliğine son verildi.

Gazze ablukasına artık lüzum kalmadı

Sünni olan Hamas’ın Şii hilali olarak görülen şer ittifakı ile beraber hareket etmesi bölge planları açısından kabul edilemezdi.

  • Zaten Hamas’ı 1987’de intifadanın ilk günlerinde Filistin’i bölebilmek için kurduran ve Gazze’de örgütlenmesine müdahale etmeyen İsrail’di.

Bu arada şunu belirtmek isteriz :Arap dünyasında köktendinci radikal İslami hareketlerin ve grupların arkasında İsrail istihbarat örgütü MOSSAD vardır.
Bu gerçeklik benim değil MOSSAD eski ajanı Victor Ostrovsky’nin sözleridir.

Bu nedenle Gazze’ye ablukanın sürdürülmesine lüzum yoktur.
Fakat ablukanın kaldırılmasının Türkiye’den özür dilenmesi şartına bağlanması, Erdoğan’ın son gelişmelerle nefrete gark olan adını Türkiye’de ve Arap dünyasında kurtarmak ve parlatmak içindir.

Ortadoğu’da Sünni-Şii ekseninde kamplaşma ve çatışma istenmektedir. 

Şiiler ötekileştirilen, düşmanlaştırılan antiemperyalist direnci oluşturmaktadır.

Ilımlı, uyumlu hale getirilerek dönüştürülen Sünniler ise emperyalist işbirlikçisi konumunda ABD ve İsrail’in taşeronu durumundadır.

Bu nedenle bölgede ulus devletlere düşmanlık yapılmakta ve
Milli kimlikler yok edilmeye çalışılmaktadır.

AKP liderliğinde Türkiye, Müslüman Kardeşlerin iktidarda olduğu Mısır ile
çağdışı rejimlerin egemen olduğu körfez ülkeleri bu mezhepsel kamplaştırmada emperyalist işbirlikçisi safındadırlar.

Suriye’deki savaşa, bu ülkeye terör ihracına hız verilecek ve İran’a yapılması düşünülen müdahalenin hazırlıkları yapılacaktır. Türkiye’ye ihtiyaç vardır.

Türkiye ve İsrail arasında her konuda eşgüdüm gereklidir. Bu işbirliğinden İsrail’in kazanımları çoktur. Adam başına 100 binden toplam 900 bin doların lafı bile olmaz.

Biliyorsunuz Win Win yani Kazan Kazan bir pazarlama kuramıdır.
Her iki tarafın kârlı çıkması anlamında kullanılır. Gerçekten bu özür işinden taraflar
kârlı çıkmıştır. Bir yanda ABD ve İsrail öbür yanda Erdoğan ve Bebek katili
kârlı çıkmıştır. Ama TürkiyeTürk Milleti ve Ortadoğu’nun Müslümanları
yitiren taraftadır.

Saygılar sunarım. (26 Mart 2013)