Etiket arşivi: 4

TÜRKİYE’NİN 2019 NÜFUSU

TÜRKİYE’NİN 2019 NÜFUSU

Prof. Dr. D. Ali ERCAN

Değerli arkadaşlar,

TÜİK Türkiye’nin 31.12.2019 (veya 1.1.2020) nüfusunu açıkladı (ekte) buna göre, nüfusumuz 1 milyon 151 bin artışla 83 milyon 155 bine yükselmiştir.

  • 2019 Nüfus artış hızı Dünya ortalaması %1,1 iken, Türkiye’de %1,4 olmuştur.

Türkiye’de nüfus artış hızının Dünya ortalamasından daha yüksek (AS : epey yüksek!) oluş nedeni doğumların artışı değildir. Gerçi TÜİK 2019 yılı net doğum ve ölüm sayılarını henüz vermedi; ama geçen 4 yılın verilerinden kabaca bir kestirimde bulunabiliriz; buna göre, 2019 yılı doğum sayısı yaklaşık 1,2 (AS: 1,248 m) milyon, ölüm sayısı 430 bin alınabilir; yani net artış 1 milyon 151 bin değil, aslında 770 bin olmuştur diyebiliriz. Gerçek nüfus artışı Dünya ortalamasının biraz altında, binde 9,6 oluyor bu durumda..

Türkiye’de nüfus artış hızının Dünya ortalamasından daha yüksek oluşunun asıl nedeni, Ülkedeki toplam göçmen sayısının 1 yılda yaklaşık 380 bin artışıdır.. 2018 yılında da toplam göçmen sayısı 370 bin artmıştı. Son iki yıldaki 750 bin artışla, Türkiye’deki toplam göçmen sayısı 2 milyona yükselmiştir. Bu göçmenlerin yarısı sürekli ikamet halinde, ADNKS kapsamında, öbürleri ise hareketli durumdadır.

Başta su ve enerji olmak üzere, doğal kaynakları nüfusuna oranla zaten çok kısıtlı olan Türkiye’nin 3,6 milyon Suriyeli sığınmacıyı ve 2 milyon yabancı göçmeni, yani toplamda 5,6 milyon insanı taşıyacak lüksü (AS: ve gücü) yoktur. (AS: Ayrıca sınır dışında 3,1 m Suriyeli’ye geniş kapsamlı yaşam desteği vermekte. Toplamda 8,1 milyona, Türkiye nüfusunun 1/10’una yaklaşan bir nüfus ve Türkiye için sürdürülemez bir çok yönlü demografik yük..)

Yurt içindeki T.C. nüfusu dışında, 4,3 milyon T.C. yurttaşının yurt dışında yaşıyor olması yükü birazcık azaltıyormuş gibi görünüyor ama işin en kötü tarafı şu ki; düşük kalifiye insanlar Türkiye’ye doluşurken veya kasten (?) doldurulurken, Ülkenin genç dinamik kalifiye (AS: nitelikli) insanları Yurt dışına kaçıyorlar ! Her ay 10-15 bin T.C. yurttaşı yurt dışına göç ediyor..

Derin kaygılarımla…æ
___________
Not : 2000’den bu yana sayıları her yıl yaklaşık %25 artarak gelen göçmenlerin yıllık sayıları 20 yıllık toplamda yaklaşık 2 milyona ulaşmış görünüyor. ADNKS kapsamında olanlar 900 bin kadardır; yani her an için, adresi kesin olmayan 1 milyona yakın yabancı kalabalık geziniyor ülkemizde

TÜİK verilerine göre 2019 yılı ortanca yaş 32,4 olmuştur. Buna göre Ortalama ömür (yani 2019 da ölenlerin ölüm yaşlarının ortalaması) 64 yıldır.

Buna göre seçmen / nüfus oranı s = (1 -18 / 64) = 0,72 ve
Yurt içi Seçmen sayısı yaklaşık 80,8 x 0,72 = 58 milyon
Yurt dışı seçmen sayısı yaklaşık 4,3 x 0,72 = 3,1 milyon, toplam 61 milyon olmuştur…æ

Fotoğraf açıklaması yok.

Yılmaz ÖZDİL : ÇOCUK (ve çağrışımlarımız…)

ÇOCUK

portresi_kravatli

 

Yılmaz ÖZDİL,
31 Mart 2016, SÖZCÜ
(ve acı çağrışımlarımız yazının altında..)

 

Bu topraklardaki ilk çocuk dergisi Mümeyyiz’di. Padişah 1. Abdülaziz döneminde 1869’da Sıtkı efendi tarafından çıkarılmıştı. Haftalıktı. İçeriğinde öyküler, şiirler, fıkralar, zeka oyunları vardı. Yanlış eğitim yöntemlerini eleştirir, dayağa karşı çıkan yayınlar yapardı. İlericiydi.
*
1875’te Sadakat çıktı. Mehmet efendi tarafından yayımlanan dergi, eğitsel yazılara, küçük hikayelere, soru cevaplara yer verirdi. Dili son derece sadeydi, o dönemler pek moda olan ağdalı ümlelerden uzak dururdu. Bademler okuyunca inanmakta güçlük çekecek ama, Osmanlıcı değil, Türkçeci’ydi. Lisanımızın “Türkçe” olduğuna özellikle vurgu yapardı.
*
1876’da Arkadaş çıktı. Mehmet Şemsettin tarafından yayımlanan dergide, hayvanlar ve teknolojik araçlar tanıtılıyordu. Avrupa’dan çocuklara dair haberler verirdi. Ufuk açıcıydı.
*
1880’de Bahçe çıktı, içeriğine mizah kattı, eğlendirerek öğretirdi. 1881’de Çocuklara Kıraat çıktı, seyahat kavramıyla tanıştırdı, Avrupa şehirlerinin, Avrupa’daki görkemli binaların resimlerini yayınlardı.
*
1896’da Çocuklara Mahsus Gazete çıktı. Osmanlı’nın en uzun süreli çocuk dergisiydi, 14 sene basıldı. Avrupa dergilerinden resimler, çeviriler yayınlıyordu. 1905’te Çocuk Bahçesi çıktı, Tevfik Fikret, Mehmet Emin Yurdakul, Hüseyin Cahit Yalçın gibi efsaneler, çocuklar için matrak öyküler yazıyordu.
*
23 Nisan… Mustafa Kemal Atatürk, dünyanın ilk ve tek çocuk bayramını, çocuklarımıza armağan etti.
*
Cumhuriyet ilan edildi, 1923’te Çıtı Pıtı çıktı, monoloğu diyaloğa çevirdi, okurları, yani çocukları yazmaya özendiren bir dergiydi. 1926’da Gürbüz Türk Çocuğu çıktı, çocuklara sağlıklı yaşam kavramını öğretiyor, gıda ve sporla ilgili bilgiler veriyordu.
*
1928’teki Harf Devrimi’nden sonra çocuk yayıncılığı, yetişkin yayıncılığı kadar önem kazandı. Çocuk Sesi, Mektepli, Afacan Arkadaş, Rüya, Yuva, Yavru Türk, Gelincik… 1928-45 arasında 23 çocuk dergisi yayımlandı. Fotoğraflar, karikatürler devreye girdi. Çocukların bilgi dağarcığı büyürken, hayal gücü zenginleşti. Merak eden, soru soran, keşfetmeye cesaretlenen, icat etmeye yüreklenen nesiller yetişmeye başladı.
*
23 Nisan 1945. Doğan Kardeş çıktı. Çocuk dergiciliğinde devrimdi. Sanat, bilim, kültür, Aydınlanma meşalesiydi. Kazım Taşkent’in sahipliğinde, Vedat Nedim Tör ve Şevket Rado’nun yönetiminde, Yapı Kredi Bankası’nın desteğiyle yayımlanmaya başlandı.
*
Doğan… Yapı Kredi’nin kurucusu Kazım Taşkent’in oğluydu. İsviçre’de yatılı okurken, 1939’da Alplerde meydana gelen heyelanda, henüz on yaşındayken yaşamını yitirmişti. Doğan Kardeş, Doğan’ın anısını yaşatmak için çıkarılmıştı. Tüm çocukların kardeşi olmuştu.
*
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirleri, Tomris Uyar’ın çevirileri, Aziz Nesin’in, Gülten Dayıoğlu’nun Nezihe Araz’ın Muzaffer İzgü’nün Pınar Kür’ün yazıları yayınlanıyordu. İdil Biret’in Suna Kan’ın Sevin Okyay’ın Halit Refiğ’in değerli ağabeyim Müjdat Gezen’in mektupları yeralıyordu. Altan Erbulak, Selma Emiroğlu, Mıstık, Gevher Bozkurt, Yalçın Çetin, Güngör Kabakçıoğlu, Emine Bora, Sezgin Burak gibi ustalar çiziyordu.
*
Kuşe kağıda basılmış, rengarenk sayfalarıyla, sporu, doğayı, uzayı anlatıyordu. Tiyatroyu resimi müziği heykeli baleyi karikatürü sevdirirken, Dede Korkut’u Keloğlan’ı Hacıvat’la Karagöz’ü ihmal etmiyor, halk hikayelerine, Anadolu masallarına geniş yer veriyor, geleneksel değerlerimizi çağdaş kent kültürüyle harmanlıyordu.
*
33 sene… 1945-78 arasında yetişen nesillerde derin izler bıraktı. 1977’de Milliyet Çocuk çıktı. Derginin başında Abdi İpekçi vardı, sorumlu yönetmenliğini Ülkü Tamer yapıyordu. Bilgi hazinesiydi. Yazar kadrosunda Aziz Nesin, Tarık Dursun K., Haldun Taner, Bekir Yıldız, Selim İleri, Yaşar Kemal, Müjdat Gezen, Orhan Boran, Yalvaç Ural vardı. Tarık Akan, Cem Karaca, Ajda Pekkan, Cüneyt Arkın, Ayşen Gruda gibi sanatçılar, konuk yazar olarak yeralıyordu. Dünya klasiklerini, dergi ebatında 32 sayfa çizgi roman, özet şeklinde, ek olarak veriyordu. Bu özet çizgi romanlardan başlayarak, Türkiye’de dünya klasiklerinin satışında adeta patlama yaşandı. Özet çizgi romanla tanışan çocuk, mutlaka gidip, orijinal kitabı da alıyordu.
*
Ve 2016… Diyanet İşleri Başkanlığı‘nın çocuk dergisi, çocuklara çizgi hikayeyle vizyon verdi, “şehit olmak ne güzel, keşke şehit olabilsem.”
Yani?
Yanisi şu… Tee 1869’da başlayan 150 senelik süreci “bakın ne hale getirdiler, vah vah” diye yazmıyorum. Tam tersine… 150 senelik birikime güvenin diye yazıyorum.
*
İçki içmediği halde iktidar sarhoşu olan cahil cühela üç tane takunyalının çağdaşlığı geriye çevirebilmesi mümkün değildir. Olmayacak duaya amindir. Mümeyyiz’le Arkadaş’la büyüyen, Afacan’la Milliyet Çocuk’la yetişenler var bu ülkede… Doğan Kardeş nesillerine güvenin.

====================================

Evet Dostlar,

Sevgili ve çok değerli – yetenekli yazarımız Yılmaz ÖZDİL‘in bu gün SÖZCÜ‘de yer alan yazısı yukarıda.. Yine emek vermiş araştırmış.. Kim bilir kaç uzun saatini almıştır bu çabası.. Üstelik daha 4,5 G‘ye bile Türkiye’miz geçmemiş iken (!).. İyimser gene sağolsun.. Türkiye, 80 yıllık Cumhuriyet birikimi ile Kasım 2002’den beri AKP – RTE’nin gerici darbesine direniyor. Hem de çooook ağır bedeller ödeyerek. Darbe çok yönlü; başta Ekonomi ve Eğitim olmak üzere Sanat – Kültür yaşamı, çevre, Sağlık hizmetleri, basın – yayın alanı, siyaset kurumu olabildiğine başkalaştırıldı, kirletildi ve AKP’nin çağdışı – dinci – gerici – yobaz anlayışına kurban edildi..

Bu ülkenin kurtarıcı ve kurucusu evrensel önder Gazi Mustafa Kemal PAŞA, dehasının örneklerinden birisi olarak, 23 Nisan günlerini ÇOCUK BAYRAMI olarak Türk Çocuklarına armağan etmişti. Bademlerin ve haremlerine kapattıklarının ufuklarının erişemeyeceği bir öngörüyle, bu bayramların çocuklara ULUSAL EGEMENLİĞİ öğretmek için bir araç – eğlenerek, keyif içinde eğitim için ortam olmasını kurgulamıştı. Ulusal Egemenlik soyut bir kavramdı, anlaşılması – öğrenilmesi özen ve emek istiyordu. 600 yıllık din – tarım imparatorluğunun kullaştırılmış tebasına “EGEMENLİK SENİN!” denmekteydi. Ulusun Başöğretmeni, usta bir eğitimci olarak bunun yöntemini geliştirmişti. Cumhurbaşkanı başta, devlet büyüklerinin koltuklarına çocukların oturtulmasının başlıca gerekçesi, “Cumhuriyet sayesinde herkesin oraya gelebileceğini..” vurgulamaktı. Ülkede artık Halife – Sultan Padişah heyulası – zorbası yoktu. Taht yıkılmıştı ve hep Padişahın çocukları gelmeyecekti ülkenin yönetimine. Emek verip çalışan yükselecek ve ülke yönetiminde söz ve makam sahibi olacaktı.. Ülkenin geleceği olan Çocuklar, yaşamlarının daha çoook erken yıllarında Ulusal Egemenlik kavramını içselleştirecek ve Demokrasiye aşık kuşaklar olarak yetiştirileceklerdi. AKP’li pek çok yobazın “Deccal” deme küstahlığını gösterdikleri Mustafa Kemal ATATÜRK işte bunları öngörmüştü.. Deccallik bu mu acaba?

AKP’liler şöyle ya da böyle seçim kazanınca kendilerini “milli irade” olarak görüyorlar.. İlk kazandıkları seçim 3 Kasım 2002’de idi ve %34 oy ile TBMM’de tam 2 katı, %67 temsil oranı elde etmişti AKP. Oysa Ulusal Egemenlik devredilmez, asli sahibi bağsız – koşulsuz Ulus’tur.. Anayasa gereği Ulus bu erkini Anayasa’nın gösterdiği organlar eliyle kullanır (Yasama, Yürütme, Yargı; Anayasa md. 6/2). Egemenlik hep ama hep Ulustadır.. Seçimlerle süreli bir yetki alınmaktadır, bu vekalet sözleşmesi bile değildir. Ama AKP’nin bademleri Cumhuriyetin o eğitimlerinden her nasılsa ve nedense geçmediklerinden ya da okulda aldıkları eğitim ailede – tarikat – cemaat yuvalarında tersine çevrildiğinden, böylesine çarpık bir egemenlik anlayışında bulunuyorlar..

Bunu da geçelim, AKP’nin 13+ yıllık tek başına iktidarında ülkede CAN GÜVENLİĞİ kalmadı! Atatürk sonrası (1938…) hiçbir iktidar döneminde ülkemizde bu denli çok sivil (yurttaş, korucu) ve resmi (asker, polis) can yitiği olmadı. 13+ yıldır bu kurban sayısı binleri geçti.. Ülke iç ve dış savaş eşiğine sürüklendi. Dünyada örneği olmayan tuhaf bir 4,5 G‘ye geçiyoruz yarım saat sonra! TÜİK bu gün açıkladı, Ekonomi büyümüş yaklaşık %4 ama kişi başına gelir 10400 Dolardan 9200 Dolar’a yaklaşık 1200 Dolar gerilemiş! “Konfüzyon” (şaşkınlık) bu olsa gerek… Ekonomisi büyüyen ama insanlarının geliri azalan – yoksullaşan bir Türkiye de AKP – RTE’ye nasip oldu, rezil olup tarihe geçtik..

Yetmedi; yandaş dinci vakıfların sözde din eğitimi vermek adına derleyip toparladıkların, gerçekte beyinlerini yıkamak, cihatçı yetiştirilmek için adeta el konan sabilerin (küçük çocukların), bu tarikat – cemaat – tekke – türbe – zaviye denen pislik yuvalarında “IRZLARINA GEÇİLDİ!” koca koca erkek öğretmenler (!?) yaptı bunları.. ATATÜRK bunları “pislik yuvaları” diyerek kapatmıştı.. Şimdi sözde yeni anayasa ile resmen de geri getirmek istiyorlar! Duydun ve gördün mü Türk halkı?? Tanık oldun mu yandaş basın? Yansıttın mı vicdanının sesini dinleyerek? Hesap sordun mu basın olarak?? Rahibeler gibi giyinen yüksek siyasetçi bir kadın, hiç utanıp sıkılmadan, “.. bir kezden bir şey olmaz.. bu vakıfları lekelemeyin..” anlamında yüzümüzü kızartan sözler etmedi mi? Yüce Parlamento’da, ayyuka çıkan skandalın incelenmesi için soru önergesi AKP’li vekillerin oyu ile reddedilmedi mi? Sonra siyasal fiyaskoyu (taktik hatalarını) farkedip, Komisyonda aklarız nasılsa diye geri dönülmedi mi? Vergimizle finanse edilen devlet TV’si TRT’de İslamiyetin ve insanlığın yüz karası ak sakallı kimi sapıklar 6 (altı!), evet evet yalnızca 6 (altı!) yaşındaki çocukla evlenilebilir… fetvaları vermedi mi??

Özetle     : İşte böyle necip milletimiz… AKP’ye verdiğin her oy sana böyle zehirli ok olarak geri dönüyor.. Masum, el kadar çocukların bile AKP düzeninde, onun koruma – kollamasıyla ırzına geçiliyor.. Daha ne felaketin gelmesi gerek başına AKP’nin ne mene bir şey olduğunu artık görüp anlaman ve demokratik sokak gösterileri ile bu iktidarı istifaya, erken seçime zorlaman ve ilk erken seçimde de alaşağı edip ardından yargıda hesap sorman için??

Söylesene necip Türk milleti ve 1 Kasım 2015 seçiminde AKP’ye 23,5 milyon oy akıtan halkımız; yitirecek daha neyin kaldı?? Kör ve sağır mısın, çocuklarının bile, -bilmem kaçıncı kez bu açığa çıkan son olay,- ırzına geçiliyor ırzına ve senin AKP’n TBMM’de soru önergesini reddediyor..

Zincirlerinden başka yitirecek neyin kaldı ey halkım?? Namus da gitti.. Adli tıp raporuyla sabit; bacak kadar erkek çocuklara “fiili  livata” (makattan cinsel ilişki) yapmış 50 küsur yaşındaki evli imam ya da din dersi hocası sapık efendi!

Titre ve kendine dön ve bu yangın – yıkım – felaket – çöküntü – savaş – ölüm – yoksullaştırma – işsizleştirme ve de çocuklarının dahi ırzına geçilmesi demek olan AKP cehennemine artık “dur” de!

Yoksa bu da mı Allah’tan eyyyyy zavallı mücrim??

Sevgi ve saygı ile.
31 Mart 2016, Ankara


Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yazımızın pdf biçimi : KARAMAN’da_IRZINA_GECILEN_COCUKLARIMIZ….

2 Temmuz 1993 Sivas kırımının 21 yılının ardından…


2 Temmuz 1993 Sivas kırımının 21 yılının ardından…

Dostlar,

2 Temmuz 1993 Sivas kırımı (katliamı – faciası) 21 yılını tamamladı.

2 Temmuz 2014 günü de Türkiye gündemini “yaladı, alazladı” ve geçtiii, gittiiii..

2 Temmuz 2015’te bir kez daha gelmek üzere 1 yıl, 365 gün “tatile çıktı” !?

Ama bilinsin ki, hatta hiç akıldan çık(arıl)masın ki; Madımak’ın lanetli canilerinin ateşinde – dumanında Hak’ka yürüyen Canların Canları, sürgit yangınlardadır,
arasız – tatilsiz. Dîller (gönüller), ilahi adalet için niyazdadır 5 vakit..
Ve hiç kuşku yok; bu masum ve içten yakarışlar karşılıksız kalmayacaktır, kalamaz..

Yüreklere düşen ateşler hala kordur ve harlıdır!

35_kurban

 

 

Asıl caniler, hak ettikleri yasal cezalara çarptırılmış değillerdir. Yakalanan birkaç maşadır ve göstermelik cezalar almışlardır. Asıl suça azmettiren insan müsvetteleri ortalıkta yoktur. Yüzleri değiştirilmiştir, yeni kimlik almışlardır.. 1 numaralı sanık (Cafer Erçakmak) Sivas’ta karakolun yakınında 17 yıl saklanabilmiştir (!), bir bölümü
yurt dışında yeni işler tutarak sefil kişiliklerine uygun “misyonlar” yürütmektedirler.

Onlarla ideolojik boyutta bütünleşerek canhıraş, derin empati ile savunmanlığını üstlenen meslek etiğini ayaklar altına alan kimi avukatlar belediye başkanı, milletvekili, bakan yapılmışlardır özellikle AKP hükümetlerinde :

*****
Sivas sanıklarını savunan avukatlardan bir bölümünün
son dönemlerde eriştikleri makamlar;   

Av. Celal Mümtaz Akıncı, Afyon Barosu Bşk. ve AKP oylarıyla Anayasa Mhk. üyesi; 
Av. Hayati Yazıcı, AKP’nin devlet bakanı; 
Av. Haydar Kemal Kurt, AKP Isparta Milletvekili;
Av. Zeyid Aslan, AKP Tokat Milletvekili, Başbakan Erdoğan”ın eski avukatı; 
Av. Hüsnü Tuna, AKP Konya Milletvekili; 
Av. Burhanettin Çoban, Afyonkarahisar AKP”li Belediye Başkanı;
Av. Faik Işık, Başbakan Erdoğan”ın ve Süleyman Mercümek”in avukatı;
Av. ibrahim Hakkı Aşkar, 22. Dönem AKP Afyon Milletvekili;
Av. M. Ali Bulut, AKP Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi;
Av. Bülent Tüfekçi, AKP Malatya il Başkanı;
Av. Halil Ürün, AKP Afyon Belediye Başkan adayı; 
Av. Mevlüt Uysal, AKP İstanbul Başakşehir Belediye Başkanı;
Av. Nevzat Er, Eski AKP Eminönü Belediye Başkanı, 
Av. Suat Altınsoy, AKP Konya il Bşk. Yardımcısı;
Av. Tayfun Karali, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Darülaceze Müdürü; 
Av. Ferruh Aslan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Müdürü; 
Av. İbrahim Kök, AKP Elazığ milletvekili aday adayı;
Av. Ali Aşlık, eski AKP İzmir il Başkanı;
Av. Bedrettin İskender, AKP Ümraniye Belediye Başkan adayı; 
Av. Ekrem Bedir, Sakarya AKP Hendek Belediye Meclis Üyesi; 
Av. Faruk Gökkuş, AKP, Kâğıthane Belediye Başkanlığı aday adayı; 
Av. Hasan Hüseyin Pulan, AKP İstanbul İl Disiplin Kurulu üyesi;
Av. Hurşit Bıyık, AKP Trabzon il Başkan Yardımcısı. Belediye Başkanı”

*****

Ve dava 20 yıllık zaman aşımına uğratılmıştır,
yarısı AKP’nin iktidarında olmak üzere.

Oysa yapılması gereken ne çok ve kapsamlı iş vardı??
Öncelikle davayı adil ve hızlı biçimde sürdürerek maşa canileri ve azmettiricilerini
en ağır yasal yaptırımlarına çarptırmak..

Bu yolla toplumsal infiali yatıştırmak, adalet duygusunu tatmin etmek ve caydırıcılık!

Ardından derinlemesine sosyo-politik, etno-kültürel, politik-tarihsel .. kapsamlı irdelemelerle sorunun tüm boyutlarıyla kavranması… Hükümet(ler) hangi
bilim kurumlarına bu bağlamda görev verdiler ve hangi raporlar üretildi??

Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) kendisinden beklenen kritik işlevleri üstlendi mi?

“Çorum ve Maraş kırımlarının ardından gerekenler yapılmadığı için mi buradayız?” sorusunun yanıtı nerede??

DİB’ndan başlamak uygun olur.. Bu belalı kurum “laik – seküler” devlette kalacaksa,
tüm inanç kesimlerinin demokratik çoğulcu (pluralist) temsili sağlanacak biçimde köktenci olarak yeniden yapılandırılmak (radikal reform) durumundadır.

  • Milli Eğitim’de devamla zorunlu din derslerinin
    AİHM kararları dikkate alınarak kaldırılması artık kaçınılmazdır.

Milli Eğitimde, salt Sünni mezhebinin ayrıştırıcı – ötekileştirici – düşmanlaştırıcı propagandasına dönüşen ezberci ve neredeyse cihat militanı yetiştiren
sözde müfredatının derhal tasfiyesi zorunludur.

Aile içinden başlayarak toplumum tüm kurum – kuruluşlarında, katmanlarında
temel insan hak ve özgürlüklerinin vazgeçilmez gereği olarak LAİK EĞİTİM;
ekmek – hava -su kadar vazgeçilmez ve ACİL olmuştur.

İmam – Hatip eğitimi ucubesi topluma dayatıldıkça; bu toplum daha çok katil,
daha çok hırsız, daha çok ırz düşmanı, daha çok bayrak – vatan düşmanı yetiştirmiştir!

Artık aklımızı başımıza almanın zamanı geçmektedir. 12 Eylül’den bu yana sözde “dindar” toplum yetiştirme hedefi duvara toslamıştır. İnsanlar hem gerçek dini – iyi ahlakı – erdemi – İNSANLAŞMAYI öğrenememiş hem de hızla yozlaş(tırıl)mışlardır .

Bu nitelikte insan yığınıyla Türkiye’de ortak bir ülküye dayalı uygar, gönence erişmiş, uluslararası toplumda saygın yer edinen bir Türkiye yaratma olanağı kalmamıştır

Gelecek 2 Temmuz 2015’e dek Türkiye’nin gündeminde bu sorunlar da
mutlaka olmalıdır.

Halkın dinmeyen acılarının terennümü olarak birkaç şiir paylaşmaya ne dersiniz??

Sevgi ve saygı ile.
4 Temmuz 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

divider_yesil_fiyonk

ATEŞTE SEMAHA DURANLAR İÇİN

Ateş vardı. Can vardı. Canlar vardı.
Yangın ve Ölüm vardı.
Onlar ateşte semaha durdular.
Benim Kâbem insandır diyerek
Dost senin derdinden
Ben yana yana
Ali Ali Ali
Ben yana yana diyerek
Canlar katledildiler
2’Temmuz’da
Madımak’ta, Sivas’ta
Öldüler!
Canlar “ölümü güzel kıldılar.”

Ali Yıldırım
(“
ATEŞTE SEMAHA DURMAK” kitabından alınmıştır.)

divider_yesil_fiyonk


OY MADIMAK MADIMAK

ölüler dirilirdi

çıkamazdım ki otelden
ben otelden hiç çıkamazdım ki
her şeyi bilen bir adam gibi gelip geçerdi
kış
ve hayaletler halinde yaz sürüleri
gündüz ve gece
gece desem gece, gündüz desem gündüz
ve desem ki sonuncu günü
dünyanın insan eliyle yaratılmasının
sonuncu günü

Cansever (ATEŞTE SEMAHA DURMAKkitabından alınmıştır)

divider_yesil_fiyonk

“TAHRİK”

biz kırıldık daha da kırılırız

doğudan batıya bütün dünyaya
ama kardeşin kardeşe vurduğu hançer
iki ciğer arasında bağlantı kurar
büyür, bir gün, zenginleşir orada
çünkü Ali‘yi dirilten iksirde saklı
Hasan’a sunulmuş ağuda
granitin de olur bir okyanus diriliği
nehirler daha uysal akar
bir çiçek nasıl uçuyorsa
öyle sever, çalışır insan
kıraçlar çarptıkça dağlara
gül göçürür şafağından
doğanın altın şafağından
insanın altın şafağından
tarihin altın şafağından

biz kırıldık daha da kırılırız

Cemal Süreya

divider_cizgi