Düzenlemek / denetlemek ve yaptırım uygulamak

Siyaset 21.11.2024, BİRGÜN

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)


Yasama (kural koymak), yürütme (kuralları uygulamak) ve yargı (kuralları ihlal edene yaptırım uygulamak); üçlü işlev olarak devletin varlık nedenini açıklar. Bu üçlü, devlet-birey, devlet-toplum ve devlet-çevre (ülke) ilişkilerinde geçerli: Madencilik faaliyetlerinden sağlık hizmetlerine, eğitim hizmetlerinden yapı sektörüne dek, ‘düzenleme / denetleme ve yaptırım’ üçlüsü geçerli.

Bunların dayanakları, devletin olumlu yükümlülükleri bağlamında genel ve tikel olarak Anayasa’da var. Öyle ki Anayasa, Devlet için yalnızca koruyucu değil, geliştirici ve ilerletici önlemler alma yükümlülüğü de öngörmekte:

  • “Devletin temel amaç ve görevleri… kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
    sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için
    gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
    (md.5)

Hak ve özgürlükler bütünü için geçerli bu yükümlülükleri devlet, düzenleyerek ve örgütleyerek, ilgili hak ve özgürlüklere özgü önlemler alarak, görev + yetki + sorumluluk zincirinde aksaklık durumunda yaptırım uygulayarak yerine getirir.

Eğitim ve sağlık, bu yükümlülüklerin başında gelmekte.

Sağlıkla ilgili olanı:

  • “Devlet, insan hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.” (md.56)

Kuşkusuz konu ile ve insan yaşamı ile ilgili başkaca birçok hüküm var Anayasa’da.

Kamuoyunda Yenidoğan çetesi veya skandalı olarak bilinen toplu davayı, Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi (ACM) 18 Kasım Pazartesi görmeye başladı.

Tıp tarihine geçecek vahametteki (ürkünçlükteki) bu dava, öncelikle madde 56’nın Devlet için öngördüğü “planlama tekeli” ve “denetleme” yükümlülüklerinin yerine getirilmediğini göstermekte. Bununla sınırlı olmayıp, kamu makamlarının Anayasal görev + yetki ve sorumlulukları bakımından genel zaaflarıyla bağlantılı. Devleti yönetim anlayışının payı da belirleyici.

Devletin varlık nedeni, sorunsalın merkezinde yer almakta.

İnsan haklarına dayanan Devlet mi, yoksa insan haklarına saygılı devlet anlayışı mı?

İnsan haklarına dayanan değil, devlet ve insan ilişkisi saygı bağına indirgenen Devlet, toplum yerine kolayca parti ve kişi hizmetine yönlendirilebilir. (2017’de Devleti temsil ve Yürütme yetkisinin bir kişide birleştirilmesi, aynı kişinin parti başkanlığı görevini üstlenmesi ile Devletin kamu tüzel kişiliği ve partinin özel hukuk tüzel kişiliği iç içe geçti: Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme).

2017 kurgusu, kendine özgü uygulamaları da birlikte getirdi:

Özel okullar sahibi MEB,
Özel hastaneler patronu Sağlık Bakanı,
Oteller zinciri maliki kültür ve turizm bakanı…

Öte yandan Varlık Fonu Başkanı PBDBY.

Bu ortam ve koşullarda Yenidoğan çetesi, Anayasa madde 56’nın sonucu değil, tam tersine,
bu hükmün Devlet için öngördüğü planlama, düzenleme ve denetim yükümlülüğü ihlalinin ürünü.

Hükümetin, siyasal sorumluluğun ve karar alma düzeneklerinin tasfiye edildiği bir kurguda,
görev + yetki + sorumluluk zinciri işletilebilir mi?

Daha genel olarak Devlet’in yasama, yürütme ve yargı işlevlerine denk düşen erkler ayrılığından söz edilebilir mi?

Anayasa’ya sistematik saygısızlığın ve mutlak siyasal çürümüşlüğün mahkeme salonuna yansıyan bölümü, adeta buzdağının (aysbergin) görünen yüzü.

DİB’in kılıç kuşanmasına seyirci kalan, ama teğmenleri kılıçtan yoksun kılmada kararlı
olan PBDBY, Yenidoğan çetesi ve duruşma salonuna taşınabilen uzantıları karşısında sessiz.

Duruşma başladıktan sonra, “çeteyi çökerttik” beyanı (Sağlık Bakanı) ise, çetenin ve çürümüşlüğün itirafı.

Anneler ve babalar, mağdurlar ve yurttaşlar, Bakırköy 22. ACM’den adil yargılama bekliyor.
Hangi ACM? İstanbul Barosu’nun bile davaya katılma istemini reddeden…
============================
Dostlar,

İstanbul Barosu’nun çiçeği burnunda başkanı, dostumuz, saygın hukukçu, Anayasa Hukuku ustası Prof. Kaboğlu‘nun bu yazısı, deyim yerinde ise “içimizi sızlattı“.

1971’de Hacettepe’de tıp eğitimine başlamıştık. 54. yıldayız. Hep SAĞLIK HAKKINI savunageldik. Hatta uzmanlık alanımızı da özenle – özellikle “Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği” olarak seçtik bu uğurda.. Son 21 yıldır da “Sağlıkta Dönüşüm” denen IMF-DB dayatması, kökü dışarıda sağlık politikasızlığı ile boğuştuk (özelleştirmenin – yozlaştırmanın özgün adı Health Transformation!).

Geldiğimiz yerde, adına “devlet” denilen ve ceberrutlaşan yapı, yenidoğan ve en masum –
en çaresiz – en korunaklı olması gereken bebeklerin yaşam hakkını bile koruyamıyor ve o erki
tam güç kullanan siyasal iktidar, hala akıl almaz ve asla kabul edilemez kertede hoyrat, despot!

Thomas Hobbes, “Homo homini lupus” (insan insanın kurdudur) kaygısı temelinde çok güçlü bir devlet yapılanması kurgulamıştı. LEVIATHAN adını verdiği bu “yeryüzü tanrısı” ancak bir “ölümlü tanrı” olarak insanoğlunu dizginleyebilirdi..

Gel gör halimizi beş yy. sonra Hobbes usta!

AYM‘nin (Anayasa Mahkemesi) bile frenleyemediği, 21. yy’ın şafağında siyasal tarihe örnek (!)
bir totaliterliği yaşıyoruz..

Yeni siyasal – hukuksal kuramlar geliştirmek durumundayız kanısındayız.

İnsanı insanlaştırmayı hala beceremedik.

Felsefe eğitiminden başlamalı..
Taa erken çocukluk yıllarından, aile içinde.
İnsanı insanlaştıracak değerler eğitimi..
Çok sıkı.. Adalet, insan hakları, insan sevgisi, dürüstlük, çalışkanlık, çağına sorumlu birey, demokrasi… gibi temel değerleri içselleştiren ve davranışa dönüştüren bir eğitim dizgesi.
Başaran ülkeler var yeryüzünde.. İskandinavlar, Japonlar ilk usa gelenler.
***
Bırakmak yok peşini..
Tanrı’nın sözde yeryüzü gölgesi ruhbandan – mutlak krallardan geldik günümüze..
Daha alınacak yolumuz var. Ama başardıklarımızı küçümsemeden, onların birikimi ve deneyiminden güç alarak daha, daha uygar bir yeryüzü düzenine doğru..

Homo sapiens‘i “Homo contemporaries“e dönüştürme umudunu-uğraşını hiç kesmeden..

Sevgi ve saygı ile. 21 Kasım 2024, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM  
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    X : @profsaltik

https://www.instagram.com/ahmet_saltik

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir