Umut hakkı konusu ve bağlı sorunlar

Yargıtay Onursal Daire Başkanı Aktan: Soyut gerekçelerle tüm oylar sayılamaz - 09.04.2019, Sputnik Türkiye

Hamdi Yaver Aktan
Yargıtay Onursal Ceza Dairesi Başkanı

31 Ekim 2024, Cumhuriyet

Ölüm cezasının kaldırılmasına ilişkin 5218 sayılı yasanın 11. maddesi, ölüm cezasına mahkûm olmuş olanların cezasını “kendiliğinden ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına” dönüştürmüştür”. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu da  5218 ve 4771 sayılı yasalara gönderme yaparak, cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüş terör suçlularının koşullu salıverilmeden yararlanamayacaklarını, haklarındaki ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezalarının ölünceye dek süreceğini öngörmektedir.

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’a (İnfaz Kanunu) göre de “…bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet halinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.” (md. 107/16, geçici md. 2)

‘VİNTER KARARI’

Belirtilen düzenlemelere göre ölüm cezasından dönüşen ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası ile bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan verilen aynı nitelikteki cezaların infazında koşullu salıverilme hükmü uygulanmayacak, infaz yasaların düzenlemesiyle hükümlü, “ölünceye dek”, “yaşamı boyunca” sürecektir.

Kara Avrupa’sından İtalya ve Almanya anayasa yargısında bu denli uzun süreli infaz onlarca yıl önce gündeme gelmiş ve tartışılmıştır. Avrupa Konseyi bünyesindeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ilk kez, Birleşik Krallık yurttaşlarının başvurusu üzerine bu konuda bir karar vermiştir. Öğreti ve süren içtihatlarda “umut hakkı” olarak adlandırılan ve ilk olma özelliği olan Vinter kararı AİHM’in “Büyük Dairesi”nce 09.07.2013 tarihinde (Başvuru no 66069/09, 130/10 ve 3896/10) verilmiştir.

Bu AİHM kararda kimi saptamalar yapmıştır: Öncelikle iç hukukta cezanın, koşullu salıverilmeye elverişli olup olmadığı, infazın durdurulmasının olanaklılığı ile bir başka cezaya dönüştürülüp dönüştürülemeyeceğini incelemiştir. Mahkeme ayrıca, Vinter kararında, önceki iki kararından ayrılmıştır.

Bu nedenle Vinter kararı, kapsamı göz önüne alındığında ilk karardır. Mahkeme Vinter kararında, “iç hukuktaki belirsizlikleri, cezanın indirilebilir olduğunu kanıtlamak için yeterli bulmamıştır.” (Erdi Yetkin, Vinter ve Diğerleri v. Birleşik Krallık Davasından…, İzmir Barosu Dergisi, Eylül 2019, s.229) Bu gerekçeyle, iç hukukta devlet başkanının af yetkisinin varlığını yeterli görmemiştir. AİHM daha sonra söz konusu içtihadını geliştirmiştir.

ALEYHTE ÜÇ KARAR

Umut hakkı kapsamında Türkiye ile ilgili ilk kararı 18.03.2014 tarihinde veren AİHM, Vinter kararındaki ilkelerine gönderme yapmıştır. Kararda başvurucunun koşullu salıverilmeden,
iç hukuktaki düzenlemeler nedeniyle, yararlanamayacağını saptadıktan sonra cumhurbaşkanının cezayı hafifletme, kaldırma yetkisini (AY, m. 104) salıverilme umudu olarak görmemiştir.

Sonuçta Sözleşmenin (AİHS), işkence yasağı başlıklı 3. maddesine aykırılıktan ihlal kararı vermiştir. Söz konusu karardan sonra AİHM tarafından Türkiye aleyhine üç karar daha verilmiştir.

AİHM, ihlalin zamanını da “cezanın hükmedildiği an” şeklinde belirlemektedir. Salıverilme için
ilk incelemenin 25. yılda yapılmasını kararlaştıran AİHM, söz konusu süreden sonra yapılan incelemelerde 30. yıl sonrası ihlal kararı vermemiş, 40. yıldan sonraki incelemede ise ihlal kararı vermiştir.

Anayasa Mahkememizin “umut hakkı” kapsamında herhangi bir kararı bulunmamaktadır. Yalnızca bir kararında Sözleşmenin 3. maddesi uyarınca, hak ihlali kararı verilmesi gerekliliğine bir üye karşı oy yazmıştır.

AİHM’in içtihadı karşısında anayasamızın 90/son fıkrasının hemen gündeme gelmeyeceği ifade edilmiştir. (Tolga Şirin, Umut Hakkı ve Yanlış Bilgiler) Bu görüşün tartışılması gerekliliğine işaret etmekle yetinmek istiyoruz.

YASAL DÜZENLEME

Asıl sorun, ne yapılabilir; düzenleme yapılmaması durumunda sonuç ne olur sorusu sorulmalıdır. Öncelikle belirtilmelidir ki; AİHM’in iç hukuktaki düzenlemeler karşısında ihlal kararları vereceği kesindir. Ayrıca ağırlaştırılmış müebbet ağır cezalarına hükmedilenlerin yurt dışında olmaları durumunda Avrupa Konseyi üyelerinin iadede direnç göstermeleri olasıdır. Davaları devam edenleri de vermeyebilirler.

İç hukukta AİHM içtihadı doğrultusunda düzenleme yapılması durumunda, çelişkilerin çıkması iddialı bir öngörü sayılmamalıdır. İnfaz Kanunu’na, göre ölüm cezasından dönüşen ve bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezalarında 30 yıl hapis yattıktan sonra koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. (İnfaz Kanunu m.107/2.)

Umut hakkı kapsamında, yazımızın başındaki yasal düzenlemelerin kaldırılması ve 25 yıl infaz kabul edilmesi durumunda, daha az nitelikli ceza alanlarla eşitsiz sonuç doğuracağından, infaz sisteminin yeniden düzenlenmesi gerekecektir. Kuşkusuz ki olası düzenleme, kişiye özel yasa çıkarılamayacağından, aynı konumdaki tüm hükümlüler için geçerli olacaktır!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir