Dr. Cihangir Dumanlı
Em. Tuğgeneral, Hukukçu, Strateji ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı (PhD)
Kurtuluş savaşımızın ilk evresi ordusu dağıtılmış bir ulusun kendiliğinden ordulaşarak işgallere karşı direniş evresidir. Bu evrede çoğu işgal edilmiş veya işgal tehlikesi altındaki bölgelerde 30 yerel kongre toplanmış ve Kuvayı Milliye örgütlenmesinin yapıldığı bu kongrelere 1396 kişi katılmıştır.[1]
Ancak Kuvvayı Millye Kongreleri yereldir ve kendi bölgesinin kurtuluşu ile ilgilenmektedir. Oysa büyük önder Musafa Kemal bölgesel kurtuluş düşüncesine karşı çıkmakta, tüm yurdu bağımsızlığa kavuşturmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle yerel örgütlerin bir çatı altında toplanması ve güçbirliği ile ulusal savaşıma katılmasına gereksinim vardır.
22 Haziran 1919’da yayınlanan Amasya Genelgesinden 4 gün önce Musafa Kemal, Trakya’da 1. kolordu komutanı Cafer Tayyar’a gönderdiği iletide; “Ulusal örgütlerin birleştirilmesine, Ulusun sesini bütün gürlüğü ile dünyaya duyurabilecek bir yer olan Sivas’ta birleşik ve güçlü bir kurul oluşturulmasına karar verdiğini” bildirmiştir. Nutuk’taki ifadesiyle “Eylemlerinin bir an önce kişisel olmak niteliğinden çıkarılması, bütün ulusun birlik ve dayanışmasını sağlayacak ve temsil edecek bir kurul adına yapılması gerekmektedir.”[2]
Amasya Bildirisinde her sancaktan ulusun güvenini kazanmış üç kişinin gizlice Sivas’a gönderilmesi istenmiştir.
23 Temmuz – 7 Ağustos 1919 arasında Erzurum’da yapılan Doğu Anadolu Müdafaayı Hukuk Cemiyeti Kongresinde “manda ve himaye kabul edilemez” kararı alınmıştır.
Amasya Bildirisinde yapılan çağrı üzerine Sivas kongresi 4-11 Eylül 1919’da Sivas Lisesi binasında 38 kişi ile toplanmıştır.
Kongrenin amacı doğu ve batı illerinin ve Trakya’nın birliğini sağlamaktır. Gündemde iki madde vardır:
- Erzurum Kongresi kararlarının görüşülmesi,
- Manda sorunu.[3]
Kongrenin ilk üç günü gündemle ilgisi olmayan konularla geçer. Dördüncü gün gündeme geçilir. İlk gündem maddesinde Erzurum Kongresi kararları kimi değişikliklerle kabul edilir. Değişikliklerin amacı Erzurum’da doğu illeri için verilmiş olan kararların tüm yurdu kapsayacak biçimde genelleştirilmesidir. Bu kapsamda Doğu Anadolu Müdafaayı Hukuk Cemiyeti’nin adı Anadolu Ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti olarak değiştirilmiştir. Erzurum Kongresinde doğu illerinin ülkenin ayrılmaz bir parçası olması vurgulanırken, Sivas’ta buna Rumeli illeri de eklenmiştir.
Gündemin 2. maddesi olan Manda sorunu üzerinde uzun tartışmalar yapılmıştır.
Manda Nedir?
Manda Fransızcadaki “mandat” (okunuşu manda) sözcüğünden gelmektedir. 1. Dünya Paylaşım Savaşından sonra Paris Barış Konferansında Milletler Cemiyeti (MC) (League of Nations) adıyla bir örgüt kurulması kararlaştırılmış ve yenik devletlerle yapılan barış anlaşmalarına MC Statüsü konulmuştu. Buna göre bağımsızlığa yeni kavuşmuş, kendi kendini yönetemeyecek olan devletlerinin MC’nin korumasına verilmesi öngörülüyordu ve buna “mandat” deniyordu.
MC’de bu görevi “mandater” sıfatı ile gelişmiş bir devlete verebiliyordu.
Mandayı alan (Mandater) devlet, Manda (Mandated) devlet üzerinde ayrıcalıklara sahip olacak idi.
Mandater devletin Manda devlete yardımı gibi gösterilen bu düzen, gerçekte Mandater devletin Manda devleti daha çok sömürmesine, Manda devletin bağımsızlığını yitirmesine yol açar.
- Manda rejimi emperyalizme yeni bir kılıftır.
Bu nedenle bir devletin Mandası altına girmek, Mustafa Kemal’in kurmayı planladığı tam bağımsız Türkiye hedefine aykırıdır. 1919’da Mandayı savunanlar, “Biz bu koşullarda kendi kendimizi yönetemeyiz, büyük devletlere bırakalım, bizi onlar yönetsin..” düşüncesini savunuyorlardı.
- Mustafa Kemal ise Manda’nın tam bağımsızlık hedefine uymadığına,
- Koşullar ne denli ağır olursa olsun
- Türk ulusunun kendi kendini yönetebileceğine inanıyor ve
- Mandacılığa kesinlikle karşı çıkıyordu.
Sivas Kongresinde Manda Sorunu
Galip (Yengin) devletler doğu Anadolu’yu Ermenistan’a vererek “Büyük Ermenistan” devleti kurmak istiyorlardı. Bu konuyu San Remo’da tartıştılar ve “Büyük Ermenistan’ın” korunması için MC’ye başvurdular. MC, kuruluş sözleşmesi henüz imzacı devletlerce onaylanmamış olduğundan Cemiyet bunu kabul etmedi. Galip (Yengin) devletler bunun üzerine konuyu ABD’ye götürdüler. İngiltere Başbakanı Llyold George ABD Başkanı Wilson’a, Anadolu’nun (doğuda Ermenistan’a verilmesi düşünülen yerlerin) Mandasını almasını önerdi. Wilson bu öneri üzerine Anadolu’ya iki komisyon (kurul) göndermiştir. Bunlardan biri King-Crane komisyonu (Kurulu), öbürü General James Harbord başkanlığındaki Kuruldur.
7 Temmuz 1919’da İstanbul’a gelen ve 21 Temmuz’da dönen King-Crane Kurulu, raporunda ateşkes sınırları içinde kalan Osmanlı topraklarının; İstanbul ve dolayı, Ermenistan ve Anadolu’nun geri kalan bölümü olmak üzere üç bölgeye ayrılmasını ve bu üç bölgenin ABD Mandasına verilmesini önermiştir.[4]
Wilson, King-Crane önerisini Kongre’ye sunmuş ama öneri Kongre’de büyük çoğunlukla reddedilmiştir.[5]
Anadolu’nun Manda altına sokulmasını isteyen “Mandacı Türkler” de vardır!
Sivas Kongresi’nin açıldığı gün Mustafa Kemal, İstanbul’dan eski sadrazam (Başbakan) Ahmet İzzet Paşa’dan bir mektup alır. Paşa, Kongrede Amerikan Mandasının kabul edilmesini istemektedir. Albay İsmet (İnönü) de aynı görüştedir.[6] Albay İsmet bey, 27 Ağustos 1919’da Kazım Karabekir’e yazdığı mektupta Amerikan Mandasını savunmaktadır.[7] Refet Bey (Paşa) da Sivas Kongresinde Amerikan Mandasını savunmuştur.[8] Bir kesim yazar ve siyasetçi de Amerikan Mandasından yanadır. Bunlar arasında Halide Edip (Adıvar), Karakol Teşkilatı önderi Kara Vasıf,[9] Bekir Sami (Kunduz), Ali Fuat Paşa’nın babası İsmail Fazıl Paşa [10] bulunmaktadır.
Kongreden önce Sivas’a gelen temsilcilerden 25’i, Amerikan Mandasının kabul edilmesini öngören bir öneri hazırlamışlardır. Sivas Kongresinde Manda konusundaki uzun tartışmalarda iki düşünce ortaya çıkmıştır:
- Amerikan Mandasına girelim, onlar bizi yönetsin.
- Hiçbir Manda ve koruma (himaye) altına girmeyelim, tam bağımsızlık için savaşım
Yukarıda adları belirtilen Mustafa Kemal’in yakın arkadaşları (Rauf Orbay, İsmet İnönü, Kara Vasıf, Bekir Sami, Refet, Halide Edip…) birinci düşünceden yana;
- Mustafa Kemal ise tam bağımsızlığı savunmaktadır.
İstanbul tıp fakültesi öğrenci temsilcisi Tıbbiyeyli Hikmet, Sivas’a gelerek
gençliğin Mandaya karşı olduğunu, Mustafa Kemal bile istese karışı koyacaklarını bildirmiştir.
Sonunda iki görüş arasında bir orta yol bulunur. Önce ABD’nin Türkiye’nin Mandasını almak isteyip istemediği öğrenilmelidir. Bu amaçla ABD Senatosu’na bir mektup yazılarak Türkiye’ye Manda konusunu yerinde inceleyecek bir kurul göndermesi istenir.
Yukarıda sözü edilen M.C. kuruluş sözleşmesi bağıtlanmıştır (imzalanmıştır), ama ABD Kongresi bu Sözleşmeyi onaylamamıştır. Bu nedenle M.C. (Milletler Cemiyeti) Sözleşmesi ABD’yi bağlamamaktadır. Sonuçta Sivas Kongresinden gönderilen mektup, Amerikan Kongresi gündemine alınamaz ve yanıtsız kalır.
Manda konusu Sivas’ta kongre kararı durumuna getirilmemiş, böyle bir ara çözümle kapatılmıştır. Ancak Erzurum Kongresi kararlarının onaylanması ile bu kapsamda “Manda ve himaye kabul edilemez” kararı da onaylanmış olmaktadır.
Bundan sonra Mustafa Kemal’in önderliğinde tam bağımsızlık için savaşım düşüncesi yaşama geçirilecektir. Sivas’ta Mandayı savunanlar da Atatürk’ün yanında tam bağımsızlık için ulusal savaşıma katılacaklardır.
Manda kabul edilseydi :
Biz Mandayı reddedip ulusal kurtuluş savaşı ile bağımsızlığa kavuşurken, Osmanlı’dan ayrılan Irak İngiliz Mandasını; Suriye Fransız Mandasını kabul etmiştir. Her iki devletin bugün içinde bulundukları olumsuz durum, Manda rejimi kabul etmelerinden kaynaklanmaktadır.
Sivas’ta Manda kabul edilseydi, Türkiye de bugünkü Irak veya Suriye gibi olurdu.
Bu gerçek, Atatürk’ün ileri görüşlülüğünün açık bir göstergesidir.
Kaynaklar
[1] Bülent Tanör, Kurtuluş, Kuruluş, Cumhuriyet Yayınları, İstanbul, 2003, s. 63
[2] Nutuk, s.41
[3] Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, Kastaş Yayınevi, İstanbul, 2010, s. 298
[4] Andrew Mango, Atatürk, The Biography of Founder of Modern Turkey, Overlook Press,
New York.. 247
[5] Margareth Macmillan, Paris 1919, Random House, 2002, p. 444,
[6] Anrew Mango, a.g.e. p. 247
[7] Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, Merk Yayıncılık, İstanbul, 1988, s.165
[8] Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Türk Dil Kurumu Yayını, Ankara, 1981, s. 77
[9] Mango, a.g.e.
[10] a.g.e.