31 Mart 2024 günü yapılan yerel seçimlerle birlikte yeni bir döneme girdik. Bu yeni dönemin de zorluklarla geçeceğine kuşku yoktur. Yerel seçimlerde alınan sonuçları, özellikle ekonomik yönden büyük bir çöküntü içindeki toplumun zincirlerini kırması olarak görmek olanaklıdır. Bunun yanında Tayyip Erdoğan ile AKP iktidarının baskıcı ve duyarsız tutumlarını da eklemek gerekir.
Bu başarıyı yalnızca cumhuriyeti ve demokrasiyi savunan laik kesimin başarısı diye görmek yanlış olur. Çünkü on ay önce yapılan 14 Mayıs 2023 genel seçimlerde durum tam tersiydi. CHP’ye çok güvenildiği için değil, AKP’ye “artık yeter“ demek için, seçmenler bu yolu izlemiştir.
Şimdi CHP yönetimine ve seçilen belediye başkanlarına büyük sorumluluk ve görev yüklenmiştir. CHP yönetimi en kısa sürede bir güne sığdırılmayan bir tüzük kurultayı toplamalıdır. Parti içi demokrasiyi yaşama geçirmeli ve parti üyelerini güncellemelidir. Parti içi dahil olmak üzere tüm seçimlerde yargıç denetiminde ön seçim yapılmalıdır. İktidara hazırlanmak için bunların yapılması gerekmektedir. İktidar olmak için topluma güven verilmesi gereklidir. Seçilen belediye başkanları ranta yönelik işlerden uzak durmalı; halk için, toplum için gerekli hizmetleri yapmalı, özverili çalışmalarda bulunmalıdır.
- Atatürk’ün partisi, devrimlere ve Altı Ok’a sahip çıkmalı,
tam bağımsızlık ve emperyalizm karşıtlığına sarılmalıdır. - Altı Ok, birbirinden ayrılmaz bir bütündür;
bu Okların kimilerinin kaldıralım diyenler emperyalizmin hizmetinde olanlardır. - Bunları iyi tanımalı ve gereken zorunlu tepki verilmelidir.
Atatürk’ün ölümünden sonra özellikle sistemli biçimde laiklik yok edilmeye başlandı.
Bu konuda vurucu darbeler önce Adnan Menderes, sonra 12 Eylül 1980 darbesi ve ardından Turgut Özal ile yapıldı. Ardından Tansu Çiller, Necmettin Erbakan ve son olarak Tayyip Erdoğan ile laiklik yok edildi. Bugün anayasamızda laiklik yazmasına karşın eğitimde, yargıda, kışlada, devlet kurumlarında laiklikten iz kalmamıştır.
İşte bu durumla savaşması gereken öncelikli siyasal parti CHP’dir. Ama bugün CHP’li yöneticiler tarafından laikliğin çiğnendiğine tanık olmaktayız. İstanbul Anakent Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçim kazanma belgesini (mazbata) alınca makamında ailesiyle birlikte basına açık dua yaparak görevine başlamıştır. Beş yıl önce de aynısını yapmıştı. Belediye Başkanının makamı kamusal alandır, dua gerekliyse evde yapılması uygundur. CHP’nin Manisa Alaşehir Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu da, 2. dönemine Kuran’ı öperek başladı ve şöyle dedi: “Kutsal kitabın öngördüğü şekilde dinimizin tüm değerlerine sahip çıkacağım. Peygamber efendimizin söylediği gibi belediyenin her delikli kuruşunu devletin bir hırkası sayacağım.”
Bu olaylar açıkça laikliğe aykırı eylemlerdir. Bunu bir AKP’li yapsa haklı olarak eleştirirken, CHP’liler yapınca sessiz kalmak, tepki vermemek iki yüzlülüktür. CHP genel başkanı İzmir Bayraklı’da seçim konuşmasında kürsüden ayet okumuştu.
– Diyanet Akademisi’ne onay vermek,
– türban için yasa önerisi vermek,
– “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesine gerekli tepkiyi vermeyerek
laikliğin yok edilmesine giden süreçte AKP’nin yolu böyle açıldı. Zaten CHP’nin önceki genel başkanı da 21 Eylül 2010’da Berlin’de “laiklik tehlikede değildir” demişti.
Eşsiz önderimiz Atatürk’ün kurup emanet ettiği laik cumhuriyetimizi sahiplenip, savunacağımız yerde, aksi yönde siyasal İslam’ın rotasında ilerlemek, açıkça ihanettir.
Bu laikliğe karşı olan tutum, CHP’ye oy veren, hatta üyesi olanları da etkilemiş görünmektedir. Sosyal medyada ve kimi sosyal medya kümelerinde bu durum açıkça görülmektedir. Türbanı savunan, hayırlı Cuma ve kandil kutlamaları yapan, dini kullananlara övgü dizenlerin olduğunu görmek, toplumun geleceği açısından üzücüdür. Üstelik bunlara laiklik içinde gerekli yanıtı verince de bizleri din düşmanı, Atatürk karşıtı olarak nitelendirmektedirler. CHP üyesi bir kadın kendisini “muhafazakar solcu” olarak nitelemişti; halbuki solcu dediğiniz devrimci olur; tutucu değildir, yenilik, aydınlık yanlısıdır. Sözünü ettiğimiz kişi, bu dizelerin yazarına; Atatürk düşmanı dedi ve benim laikliği dinsizlik olarak gördüğümü söyledi! Türbanın siyasal İslam’ın simgesi olduğunu söylediğimizde bir başkası Atatürk’ün annesinin de türban taktığını söyleyerek tarihten, devrim yasalarından ve eğitimden hiç paylarını alamadıklarını ortaya koydular. İşte bunun gibi durumlar geleceğin çok rahat olmayacağını göstermektedir. Çünkü laik, çağdaş ve bilimsel eğitim yok edilince; din(cilik) odaklı eğitim ile sorgulamayan, düşünemeyen çarpık zihinler ortaya çıkmaktadır. O yüzden
- Ülkemizin en önemli sorunu eğitimdir ve ciddiyetle, kararlılıkla üzerinde durulmalıdır.
Dinin siyasete alet edilmesi, laiklik ilkesine uygun değildir.
Dinin siyasete alet edilmesi, devleti yönetenlerin toplumsal yaşamı dine göre biçimlendirmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın devletin tüm kurumlarında ve yaşamın her alanında boy gösterip fetvalar vermesi uygun değildir (AS: DİB’nın “fetva” verme yetkisi yasal olarak yok!). Dinin siyasete alet edilmesi, halkı ayrıştırmış ve kindar bir kuşak yetiştirdiği gibi insanları da dinden uzaklaştırmıştır. Din bir vicdan konusudur ve bir insanın yalnızca kendi özel sınırları içinde kalmalıdır.
- Türkiye Cumhuriyeti bir din devleti değildir, laik bir devlettir.
Üstelik Türkler salt Müslüman değildir, başka dinlere inananlar….. da vardır.
Yeni dönem, yeni ve zorlu sorunlarla birlikte bizleri beklemektedir.
- Öncelikle laik, çağdaş ve bilimsel eğitime önem vererek,
toplumu ortaçağ karanlığından kurtarmak gerekmektedir.
Bu yüzden, Atatürk ilkelerine bağlı CHP’ye büyük görev düşmektedir.
Bunun yanında Atatürk ilkelerini özümseyen demokratik kitle örgütlerine de sorumluluk düştüğünü bilmeliyiz.
Azim ve Karar, 8 Nisan 2024
Her tümcesi GÜNCEL, SOMUT, NESNEL, YURTSEVER, BİLİMSEL, ÖNEMLİ, DEĞERLİ tek sözle MUHTEŞEM teşhisler, saptamalar, irdelemeler, yorumlar, genellemeler, sonuçlar, teşhirler, kınamalar, öngörüler ve öneriler. Çok değerli yazarı sevgili Suay KARAMAN’a en yürekten tebrikler, teşekkürler, selamlar, sevgiler, saygılar, en iyi dilekler, yeni başarılar ve özel bir adak :
31 MART HEZİMETİNİ ASLA HAZMEDEMEYECEKLER
Tüm bu malum ve meşhur yobazlar, gericiler
Ve şeyhlik,şahlık, şeriyad, biad,cihad seviciler,
31 Mart hezimetini asla hazmedemeyecekler.
Bu nedenle açık ve gizli kine ve öce başvuracaklar
Ve her türlü melanet yöntemini mubah sayacaklar
Hatta tüm emperyal odakları yardıma çağıracaklar.
Bunların tümünü, yakın bir genel seçimde de yenmek için
Ankara,İstanbul ve Türkiye İttifakı’nı geliştirip pekiştirelim
Hatta tek bir Hak,Vatan Ve Halk Cephesi’ne dönüştürelim.
Böylece, bekaya,barışa ve bağımsızlığa yeni bir güç katalım.
Cumhuriyet’i,özgürlüğü,hukuku,adaleti,ahlakı ebedi kılalım
Ve tüm yurda ve ulusa yeni bir ulusal bayram kazandıralım.
Gönül Pınar Atacı, 12.4.2024
BU ALLAH’IN BELASI DİNCİLİK HASTALIĞI CHP GİBİ BİR PARTİNİN MENSUPLARINA NASIL BULAŞIR. BUNU KAFAM HİÇ Mİ HİÇ ALMIYOR VE KALDIRMIYOR.