Dr. Cihangir DUMANLI
E. Tuğg., Hukukçu, Uluslararası İlişkiler Uzm.
Kurtuluş savaşımızda emperyalist devletlerin her türlü desteği vererek üzerimize gönderdiği işgalci Yunan ordusunun büyük bölümü kesin bir yenilgiye uğratılarak imha ve tutsak edilmiş kalanları yurdumuzdan kaçmıştır.
Savaş tarihi çalışmalarında genellikle Kurtuluş-Bağımsızlık Savaşımız bizim açımızdan incelenmekte, Kuvayı Milliye direnişi ile başlayan ve düzenli TBMM ordusu ile sürdürülerek utkuya (zafere) ulaştıran muharebeler ele alınmaktadır. Olaya bir de karşı yan açısından bakmak, Yunan ordusunun neden yenildiğini incelemek, alınacak dersler bakımından yararlı olacaktır.
- Emperyalist Devletlerin Oyuncağı Oldular
Çanakkale’de ve Kutülamare’de küçümsediği Osmanlı ordusu karşısında beklemediği yenilgiye uğrayan ve büyük savaştan yorgun çıkan İngiltere, bir kez daha yenilgi riski almak istememiş, Anadolu’yu işgal görevini Yunanistan’a vermiştir. Yunanistan’ın “Büyük Yunanistan” (Megalo İdea) hayali peşinde koşan o zamanki Başbakanı Venizelos da İngiltere’nin her istediğini yapmaya hazırdır. Bu nedenlerle Yunan ordusu 15 Mayıs 1919’da İngiltere’nin desteği ile İzmir’e çıkarak Anadolu’yu işgale başlamıştır
Yunan ordusu başlangıçta, ordusuz kalmış bir ulusun kendiliğinden ordulaşarak oluşturduğu Kuvayı Milliye karşısında Bursa-Uşak hattına kadar ilerlemiştir. Buradan Eskişehir-Afyon hattına ilerleme çabası İnönü mevzilerinde yeni kurulmuş olan düzenli TBMM ordusu tarafından iki kez durdurulmuştur (Ocak ve Mart 1921).
Yunan ordusu İnönü’de iki kez yenilgiye uğradıktan sonra İngiltere Yunanistan’a desteğini azaltmış, Sakarya yenilgisinden (Eylül 1921) sonra tümden kesmiş, Başbakan Gunaris’in destek istemlerini karşılamayarak Büyük Taarruz karşısında ağır yenilgisine (30 Ağustos 1922) seyirci kalmıştır. İngiltere’nin Yunanistan’a desteğini kesmesinin nedeni, gittikçe güçlenen Türk ulusal direnişi karşısında Yunan ordusunun başarılı olamayacağını öngörmesidir.
Bundun çıkarılacak ders: “Emperyalizme güvenilmez, kendi gücün yoksa başkasına güvenerek savaşa girme” dir.
- Hedef-Güç Dengesini Gözetmediler
- Stratejinin temel kuralı güce göre hedef seçmek veya hedefe göre güç oluşturmaktır.
Tarihte bu dengeyi gözetmeyen Napolyon’dan Hitler’e dek pek çok komutanın yenilgileri görülmüştür. Strateji ustası Atatürk, Kurtuluş-Bağımsızlık savaşımızın (İstiklal Harbi) hedefini gücüne uygun olarak Misakı Milli ile sınırlamış ve elde etmiştir.
Yunanistan’ın ve İngiltere’nin siyasal hedefi Türk ulusal direnişini kırmak ve İstanbul’u işgal ederek Padişah’a kabul ettirdikleri Sevr Andlaşmasını ulusalcılara da kabul ettirmektir. Bu siyasal hedefi gerçekleştirecek olan askeri hedef ise, ulusal direnişin ve kurulmakta olan yeni devletin merkezi olan Ankara’dır.
Oysa Yunan ordusunun başlangıçtaki gücü Ankara’yı ele geçirmeye yeterli değildir. Yunan ordusu 15 Mayıs 1919’da İzmir’e 100 000 kişilik bir güçle çıkmış, sonraki bir yıl Milne hattı denilen Ayvalık-Akhisar-Salihli-Aydın hattında beklemiştir. Ordu Anadolu içlerine ilerledikçe cephesi genişlemekte, uzayan ikmal yollarının güvenliği için güç ayırmak zorunda kalmakta ve 1921 başından sonra TBMM ordusunun gittikçe artan direnci ile karşılaşmaktadır. Doğuya doğru ilerledikçe güç gereksinimi artmaktadır. Bu nedenle İnönü mevzilerinde iki kez yenildikten sonra seferberliğini tamamlayarak Anadolu ordusunun gücünü 200 000’e çıkartmak zorunda kalmış, o güç de Sakarya’da tüketilerek (Eylül 1921) Ankara’ya ulaşmaya yetmemiştir.
Yapması gereken doğru hareket, ileride güç ihtiyacının artacağı düşünülerek başlangıçta askeri hedefe uygun bir güçle işgali başlatmak olmalı idi.
- Orduya Siyaset Girmiştir
- Yunan ordusunun yenilgisine neden olan en önemli etken, Orduya siyasetin girmesidir.
Meşruti (Anayasalı) monarşi ile yönetilen ülkede, Almanya yanlısı Kral Konstantin ile İngiltere yanlısı Başbakan Venizelos arasındaki siyasal çekişme Ordu’ya da yansımıştır. Venizelos 1917’de Krala karşı bir darbe yapınca Konstantin yurt dışına kaçmış, bu dönemde Venizelos 2300 karacı, 3000 jandarma ve 880 denizci subayı “Konstantinci” oldukları gerekçesi ile ordudan atmıştır. Konstan’in yerine tahta çıkan oğlu Aleksander ölünce 1920’de yapılan seçimi kralcı Ahali Partisi kazanmış ve sürgündeki Kral Konstantin üç yıl sonra ülkesine dönmüştür.
Konstantin’in dönünce yaptığı ilk iş, Venizelos’un ordudan attığı “Konstantinci” subayları rütbelerinin üzerinde görev vererek yeniden orduya almak olmuştur. Bu da orduda Venizelos’çu subaylarla Kostantin’ci subaylar arasında düşmanlık yaratmıştır. Bu düşmanlık erbaş ve erlere dek uzanmış, Ordunun temel nitelikleri olan birlik ruhu ve disiplin bozulmuştur.(Benzer gelişme bizde Balkan savaşında ittihatçılar ve itilafçılar arasında yaşanmış, Balkan bozgununa neden olmuştur).
Kral Konstantin Venizelos tarafından ordudan atılan ve üç yıl emeklilik yaşamı yaşayan kendisine bağlı subayları yenide orduya alırken, yeteneklerine bakmaksızın salt kendisine bağlı oldukları için önemli görevlere getirmiştir. Bunlar arasında İnönü’de (iki kez) ve Sakarya’da yenilen General Populas ve Büyük Taarruzda bozguna uğrayan General Hacianesti de bunmaktadır.
Alınacak Dersler:
- Orduya siyaset sokulmamalıdır.
- General ve subayların atama ve yükseltilmelerinde iktidara bağlılık değil, mesleksel yeterlilik temel alınmalıdır.
- Komuta Kadrosu Yetersizdir
Yunan ordusunun Anadolu’daki yenilgisinin başlıca nedeni, yukarıda anlatıldığı gibi komuta kadrosunun yeteneklerine bakılmaksızın salt “kralcı” oldukları için atanmaları ve savaş deneyimine sahip olmamalarıdır.
Buna karşılık, Mustafa Kemal başta olmak üzere, Türk ordusunun komutanları askeri ortaokuldan başlayan askeri lise, harp okulu ve harp akademisi ile süren çok iyi bir askeri eğitimden geçmiş ve Balkan savaşında, Libya’da 1. Dünya Paylaşım Savaşının çeşitli cephelerinde savaş deneyimi kazanmışlardır.
Kurtuluş savaşında bizim en önemli “kuvvet çarpanımız” Yunanistan’ının tersine komutanların üstün mesleksel nitelikleridir. Komutanların niteliklerindeki fark sonucu belirleyici olmuştur.
Kesin sonuçlu muharebe olan Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesini Başkomutan Mustafa Kemal en ileri hatlardan yönetirken, Yunan Başkomutanı ve “kralcı” olduğu için bu göreve getirilen Hacianesti 300 km geride İzmir’de Kordon’da demirli lüks bir yattan yönetmiştir. Sonuç Türk ordusunun utkusu (zaferi), Yunan ordusunun ağır yenilgisidir.
Alınacak Ders:
Subay eğitiminin niteliği Ordunun başarısında en önemli etkendir. Subaylar askeri okullarda (liseden başlayarak) iyi eğitim almalı ve mesleksel yeterliliğe göre atanmalıdır..
Başkomutan Atatürk’ün savaş deneyimlerine dayanarak söylediği gibi, “Bir ordunun kudreti zabitan (subaylar) ve kumanda heyetinin değeri ile ölçülür.“
- Askerler arasında güdülenme (motivasyon) farkı vardır :
Yunan ordusunun askerleri (erden ordu komutanına dek) emperyalist bir amaçla yabancı toprakları işgal ederken, Türk ordusunun askerleri kendi yurtlarında bir ölüm – kalım savaşı vermişlerdir. Bu da her iki ordunun savaşma azim ve istencini, dolayısı ile savaşın sonucunu belirlemiştir.
- Düşmanı küçümsediler
İngiltere’nin ve Yunanistan’ın başka bir yanılgısı, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmakta olduğunu, büyük savaştan ağır bir yenilgi ile çıktığını, askeri ve ekonomik gücünün zayıf olduğunu düşünerek Türkiye’yi ve Türk ordusunu kolayca yeneceklerini sanmalarıdır. Devletin çökmekte olduğu ve ordunun Mondros’ta teslim edildiği gerçektir. Ancak Yunanlar ve İngilizler Atatürk gibi büyük bir önderin bu zorluklara karşın utku (zafer) kazanabileceğini düşünememişlerdir.
Alınacak ders: Düşmanını küçümseme!
Sonuç :
Kurtuluş savaşımızda Yunan ordusunun kesin bir yenilgiye uğramasında yukarıda belirtilen hataları etkili olmakla birlikte, sonucu belirleyen asıl etken başta Atatürk olmak üzere Türk ordusunun komutanlarının yetkinliği, Mehmetçiğin ve Türk ulusunun olağanüstü özverileridir.
Yunan tarihine “küçük Asya felaketi” olarak geçen Anadolu serüveni (macerası) bugünkü Türkiye açısından da alınacak derslerle doludur.
Özetle :
- Orduya siyaset sokulmamalıdır. iktidarın kendi ordusunu oluşturma çabalarına son verilmelidir. TSK AKP’nin değil, devletin ordusudur.
- General ve subayların yükseltilmesinde ve askeri okullara öğrenci alımında siyasal iktidara yakınlık değil mesleksel nitelikler temel olmalıdır. Bu nedenle Yüksek Askeri Şura (YAŞ) asker ağırlıklı olmalıdır.
- Subay eğitiminin niteliği yükseltilmeli, 15 Temmuz hain darbe girişinden hemen sonra (31 Temmuzda) çıkartılan kanun hükmünde kararnamenin (KHK) subay eğitim sistemini değiştiren hükümleri iptal edilmeli, bu kapsamda;
- Askeri liseler açılmalı,
- Harp okulları Kuvvetlerinin kuruluşuna geri verilmeli,
- Harp akademileri 2016 öncesindeki konuma döndürülmelidir.