Fikri Sağlar
Güncel 12.12.2023, BİRGÜN
Türkiye karanlıkta yaşıyor. Mecazi anlamda söylemiyorum.
Avrupa’da hala yaz saati kullanan tek ülkeyiz.
Çalışma saatlerimiz karanlıkta başlıyor.
İşlerine giden ve toplamda 20 milyon öğrenciyle birlikte ülke nüfusunun yarısından fazlası,
sabahın koyu karanlığında sokaklara dökülüyor…
AKP, yaz saatinin enerjide müthiş karlılık sağladığını söyleyerek milleti alenen kandırıyor!
∗∗∗
1940 yılından beri Türkiye’de geçerli olan “yaz-kış saati uygulaması”, enerjiden tasarruf etmek
amacıyla 2016 yılında AKP’ce kaldırıldı ve ‘yaz saati’ kalıcı hale getirildi.
İktidar, böylece elektrik tüketiminin azaldığını belirtse de uzmanlar, tam tersini dile getiriyor…
∗∗∗
Nitekim CHP İzmir Milletvekili Ednan Aslan, ” Bu karar ‘enerjide tasarruf sağlanacak’ iddiası ile
alındı. Uygulamanın hayata geçtiği yıl baz alındığında; 2016 yılının Kasım ve Aralık ile 2017 yılının
Ocak-Şubat ve Mart aylarında gerçekleşen elektrik enerjisi tüketimi, yıllık %6,5 ile 9,5
arasında değişen artışa neden olmuştur.”
diyerek İktidarın yurttaşları aldattığına dikkat çekiyor…
∗∗∗
Yani, yaz saatinin kalıcı olması tasarruf için değil, yandaş elektrik dağıtım şirketlerinin karlarını
arttıran ve yurttaşları soymak adına bir yöntem haline getirilmiştir.
Kaldı ki, Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’nin etkisiyle yaz saati uygulamasını kullanan KKTC, yoğunlaşan
halkın tepkileri nedeniyle Erdoğan’a rağmen bu uygulamadan vazgeçmiştir!
∗∗∗
Kalpleri kadar halkı sömürmede kafaları da karanlık olanların bu konuda ortaya koydukları
gerekçe, daha da vahim :
“Çocuklarımız ezan sesiyle güne başlasın!”
ÇEDES’le ilkokul çocuklarını bilimsel eğitim/öğrenimden uzaklaştıran, “dindar ve kindar gençlik” yetiştirme projesini zorla ülkeye dayatmaya çalışanların bu ülkeye katkısı olamaz…
- Her atılan adımın, vekaleten emperyalistlere yaptıkları hizmet olduğunu artık halkımız anlamalı!
Sömürülüyoruz!
Kullanılıyoruz!
Cumhuriyetin ilkelerinden ve Kişiliklerimizden uzaklaşıyoruz…
∗∗∗
Artık kendimize acındırmamalıyız!
Gözümüzü açıp gerçekleri görmeliyiz!
Daha doğrusu, görmenin yollarını aramalıyız!
∗∗∗
Bakın;
Aslında % 20’yi geçtiği ekonomistlerce belirlenen ancak, resmi istatistiklerine göre 10 Kasım 2023’Te açıklanan işgücü işsizlik oranı, “2023 yılı Eylül ayında %8,9 olarak gerçekleşmiş…”
Gerçeklere uymayan bir algı oyunu daha… İstihdam edilenlerin sayısı ise 32 milyon 185 bin kişiyi bulmuş… Çalışanların 4 milyon 877 bin 270’ni ise kamuda görev yapıyormuş.
Yani AKP döneminde, istihdam edilen her 6 kişiden birinin kamuda çalıştığı anlaşılıyor…
Bu bilgilere bakınca, Türkiye’de istihdam oranı +44,1 de kalmış!
Yani 22 yıllık AKP iktidarı, çalışma yaşına gelenlerin yarısına dahi iş bulmamış!
Ülke kaynaklarının istihdamı gerçekleştirecek yatırımlara değil, yandaşları besleyen ve geri dönüşü olmayan projelere yatırıldığı ayan beyan ortada…
Görülüyor ki; halkın açlığı, sefaleti, işsizliği ve gelecek güvencesi iktidarın umurunda değil…
∗∗∗
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre, zorunlu sigortalı sayısı”, 1 milyon 411 bin kişi azalarak, 15 milyon 921 bin kişiye inmiş… Yani “sigortalı işçi sayısında” dramatik bir düşüş yaşanıyor! Kısaca, Emeği koruyan kamu kurumları ve sendikaların güçsüzleştirildiği, örgütlenmenin önün kapatıldığı bir dönem oluştu…
- Çok vahim bir durumla karşı karşıyayız…
Çünkü çalışan nüfus, emeklilere bakmak zorunda! Oysa, Çalışanların yüzde 60’ı asgari ücret alıyor. Yani 11. 402 TL… TÜRKİŞ’e göre açlık sınırı 14.025 TL. Seviyesinde. Yani asgari ücretin üstünde… Yoksulluk sınırıysa 45.686 TL’ye yükseldi. Bekâr çalışanın yaşama maliyeti ise 18 bin 239 TL olarak belirlendi… Bu durumda çalışanları açlığa mahkûm eden, tarikat ve cemaatlere avuç açan bir toplumun yaratıldığı, insafsız bir düzenin bilinçli olarak AKP’ce kurulduğu ayyuka çıkıyor!
∗∗∗
2022 yılı itibariyle, Türkiye’de 13 milyon 72 bin emekli bulunuyor. Bunun 2,4 milyonu memur emeklisi… Her 1.5 çalışan bir emekliye bakar durumda… Milyonlarca Emekli, ortalama 7500 TL’yle geçinmeye çalışıyor. Yani daha baştan emekliler açlığa mahkûm!
- AKP iktidarı 21 senedir emeği sömürüyor…
Emekçiyi doyurmadığı, emeğine saygı duymadığı gibi TÜİK aracılıyla yalan yanlış istatistiksel sonuçlarla aç kalmasına da neden oluyor…
Bu zulümden kurtulmanın yolu CHP’nin ayağa kalkması, yerel seçimlerde kentleri yönetir hale gelmesidir.
Başarı ancak, amasız, fakatsız, yöneticilerin kaprisleri ve gelecek beklentilerine kulak vermeden ön seçimle elde edilir! 1989 Yerel seçimleri bu yöntemle kazanıldı…