ÜLKEMİZİN KREDİ NOTUNUN YÜKSELMESİ İLE YURTTAŞIMIZIN YOKSULLAŞMASI ARASINDAKİ İLİŞKİ

portresiLütfü KIRAYOĞLU
Elektrik Müh. (İTÜ)

Uluslararası Kredi Değerlendirme Kuruluşu Standard and Poor’s (S&P) ülkemizin Kredi Notu görünümünü yükselterek “durağan” olmaktan çıkarmış, “pozitif” olarak düzeltmiş. Bu durum siyasal iktidar başta olmak üzere, şimdilik çok ses çıkartmasa bile “muhalefetimizi” liberal aydınları, solumtrak gevezeleri, TV’lerde  saatlerce anlaşılmaz ekonomi yorumu yapan akademisyen ve gazetecileri çok sevindirmiş. Peki bu duruma geniş halk yığınları ne diyor? Daha doğru bir soruyla ne demesi gerekiyor? Yazımızın başlığındaki gibi ülkemizin kredi notunun yükselmesi ile yurttaşlarımızın yoksullaşması arasında hangi ilişki var?

En küçük sosyolojik birim olan aileden başlamak üzere, mahalle bakkalından küçük işletmelere, torna atölyesinden fabrikalara, holdinglerden uluslararası şirketlere, küçük devletlerden dünya patronu emperyalist ülkelere dek her ekonomik birimin bütçe dengesinin olması elbette iyidir. İstenen bir durumdur. Ancak ailenizin bütçesini komşunuzun denetlemesi, size buzdolabı satacak beyaz eşya mağazasının işvereninizden maaşınızı sorması, bakkal Ahmet amcanın gıda toptancısından mal almadan önce köydeki tarlasının tapusunu göstermek zorunda kalması, tornacı Kadir ustanın atölyesine yeni tezgah almadan önce banka müdürünün önünde eğilip kefil bulması, atölyesinin ve evinin tapusunu ipotek etmesi, fabrika sahibi Mukadder beyin yeni yatırımları için banka bölge müdürüne bütün mali tablolarını, müşteri listelerinden depodaki hammaddelerine kadar her türlü bilgisini açması, üstelik alacağı kredi miktarının birkaç katı taşınmaz (gayrimenkul) tapusu gösterip kullanacağı kredinin faizini peşin ödemesi hiç hoş şeyler değil.

Ama en acısı, bizim gibi ülkelerin yöneticilerinin her türden ekonomik verimizi, devlet sırrı vb. endişesi duymadan, üstüne üstlük hiçbir ekonomik gösterge (parametre) ile ilgisi olmadığı halde iç siyasal gelişmelerle ilgili geleceğe yönelik sözler alması, yurttaşlarımızdan, hatta TBMM üyelerinden bile gizlenen bilgilerin bu “Uluslararası Kredi Değerlendirme Kuruluşu” adı verilen kan emicilerin yol göstericisi ajan örgütlere gönül rahatlığı ile verilmesidir.

Uluslararası sermayenin “muhabbet tellalı” (bunun halk arasında bilinen yaygın adını anmaya utanıyorum) diyebileceğimiz bu kuruluşların başlıcaları, Standard & Poor’s, Moody’s & Fitch Ratings adını taşımaktadır. Ülkemizle ilgili son değerlendirmeyi yapan S&P adlı kuruluş, olağan değerlendirme dönemi olmadığı halde, bir ara değerlendirme yaparak ülkemizin notunu “durağan” olmaktan çıkarıp “pozitif” yani “B” yapmıştır. Bu kuruluşların notları en iyiden, en kötüye doğru şöyledir: AAA, AA, A, BBB, BB, B, CCC, CC, C ve D.

O halde yazımızın girişinde sorduğumuz sorunun yanıtını arayalım. Uluslararası Kredi Değerlendirme kuruluşlarının ülkemizin kredi notunu yükseltmesi, milyonlarca emekçi, emekli, köylü, işsiz ve geleceğe hazırlanmakta olan gençlerimiz için ne anlama geliyor? Kredi notunun düşük olması ülkemizde yatırım yapacak çokuluslu şirketler, Londra ve New York tefecilerine, “aman dikkat, gelmeyin!” iletiyi (mesajı) iletmektedir. Bu durum ücretlerin gerçekte daha da düşmesine, yatırımların durup işsizliğin daha da artmasına, emeklilerin açlık sınırının altında aylık almasına, köylünün ürününün yok pahasına satılıp pazarda fahiş fiyatlara tüketicinin  eline ulaşmasına, gençlerimizin sahte umutlarla yurt dışı pazarlarda “gelecek” aramasına, siyasal bunalımın (krizin) içinden çıkılmaz duruma gelmesine dek sürecek.

Tam da bu sırada, (hiç de sırası değilken) sürpriz biçimde “Kredi Notunun” yükselmesi ile “ferahlama” olarak sunulacaktır. Aslında bu “ferahlama” aşırı kâr hevesi ile ülkemize gelmeye hazırlanan yatırımcılar, uluslararası tefeci kuruluşlar olan Londra ve New York bankerleri içindir. Bu “ferahlama” halkımıza “umut” olarak sunulan ama umutsuz çırpınışlar içinde bocalayan “muhalefet” partilerinin ABD’de oturan “Acemi” (!) danışmanları tarafından da sessizce onaylanmaktadır.

Halkımız ülke tarihinde hiç görülmediği ölçüde yoksullaşmış (AS: YoksullaşTIRılmış!), ev kiraları iki asgari ücretle bile ödenemeyecek düzeye çıkmış, konut fiyatları bir ömür elde edilecek gelirle bile ödenemeyecek rakamlara ulaşmış, gerçek yatırımcılar artan faizler nedeniyle bankalara yaklaşamaz duruma getirilmiş, artık büyük çoğunluğu yabancıların elinde olan bankalar kârlarını katlamış, katledilen eğitim sistemi nedeniyle  çocuğunu özel okullara veren aileler bir yıllık gelirlerini okul adlı ticarethanelere teslim etmiş, ticarileşTİRilen sağlık sistemi nedeniyle özel hastanelerde “müşteriler” soyulurken hekimlerimiz yurt dışına kaçmış, filesini doldurmak için pazara çıkan yurttaşlarımız zorunlu tüketim ürünlerini bir önceki günden pahalıya almış ve buna alışmış, üstelik en küçük ödemeyi bile “plastik tutsaklık” dediğimiz kredi kartlarıyla yaparken, takipteki kredi kartı borçları katlanmış, gençlerimiz büyük güçlüklerle kazandıkları üniversite kayıtlarını barınma ve yemek ücretleri nedeniyle dondururken….. bu neyin ve kimin ferahlamasıdır?

Gerçekte kredi notumuzun “yükselmesi” dışarıdaki yamyamlara “hücum borusu” öttürmektir. “Hücum… Türkiye’ye hücum! Ücretler reel olarak (gerçekte) düşürülmüş, tavan yapan işsiz sayısı ve sendikaların getirildiği durum yüzünden çalışanın pazarlık gücü kalmamış, doğal kaynakların ve çevrenin yabanıl (vahşi) sömürülmesi önünde hiçbir engel kalmamış, muhalefet kısırlaştırılmış, halk yapay ırkçı (etnik) ve dinci yapılarla bölünmüş, demokrasi arenasının en üst organı olan ulusal Meclis bile işlevsizleştirilmiştir. Bu denli stratejik bir ülkede bundan daha uygun bir ortam bulamazsınız.” Yamyamlara söylenen budur…

Uluslararası Kredi Değerlendirme kuruluşlarının iç piyasadaki karşılığı olan bankaların kredi denetçileri bu sırada yüz binlerce yurttaşın kredi kartı borcunu takibe almış, binlerce esnaf çekini, senedini ödeyemediği için kara listeye alınmış, sanayicinin bankalardan aldığı kredi temerrüde düşmüş, özetle milyonlarca yurttaşımızın kredi notu dibe vurmuştur.

Özetle : Ülkemizin uluslararası kredi notunun yükselmesi kamuoyunu yönlendirenlerce “sevindirici” olarak değerlendirilse bile, halkımız her gün gerçekle yüz yüzedir. Eksik olan tek şey “kral çıplak” diyenlerin olmayışıdır. (03.12.2023)

  • KRAL ÇIPLAK!!!…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir