06 Kasım 2023, Cumhuriyet
Cumhuriyet Halk Partisi’nin 38. olağan kurultayı konusundaki tasarımlar, CHP’deki oligarşik yapılar tarafından, haftalar öncesinden tamamlandı ve kurultay, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve Özgür Özel’in arasındaki bir yarışa indirgendi.
Kurultay sürecinde, emperyalizme ve kapitalizme karşı samimi bir mücadele (içten bir savaşım) veren ve yıllardır, partinin ilkelerine, özüne dönmesi gerektiğini, sol ekonomik politikaların uygulanması ve laiklik ilkesine sahip çıkılması gerektiğini savunan öbür adayların, kurultay sürecinde bertaraf edilmesi (dışlanması) için gerekli her şey yapıldı.
Bu çerçevede söz konusu adaylara siyaset, ticaret, medya ilişkileri kullanılarak, haftalarca süren sistematik bir medya ambargosu uygulandı; delege mühendisliği ve delege ağalığı üzerinden bir delege ve imza tekeli yaratıldı; kurultay delegeleri çeşitli yollarla baskı altına alındı; aday adayları için 69 delege imzası yeterli olduğu halde, Özgür Özel ve Kemal Kılıçdaroğlu, tüzükteki “Birden fazla adaya imza verilemez” maddesini kullanarak, yüzlerce imza topladılar ve bu yolla, öbür aday adaylarının adaylaşmasını engellediler; kurultay salonuna hangi brandaların ve afişlerin asılabileceğine ve kimlerin hangi oranda salona alınacağına ilişkin kararları, iki aday birlikte verdiler ve bunun da adına, “Demokrasi ve Birlik Kurultayı” adını verdiler.
Siyaseti kariyer nesnesine dönüştürenler, kendilerinden bekleneni yaparak, siyaseti ilke, ideoloji ve dava adına yapanları yine şaşırtmadılar.
***
Kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu, her zamanki kurnazlıklarını devreye sokarak, CHP’nin sağa kaydığını iddia edenlerin, “sağı ve solu bilmediğini” iddia ederek, siyaset bilimi ve siyaset felsefesi tarihine bir fiyasko olarak geçecek açıklamalar yaptı. Gerçekte kendisinin sol siyasetin ne olduğunu bilmediğini, bir kez daha ortaya koydu.
Kemal Kılıçdaroğlu, kâğıt toplayan çöpçülerin, ev temizliği yapan kadınların, apartman görevlilerinin, mevsimlik işçilerin yanında olduğuna ve yardıma muhtaç (gereksinimli) insanlara yardım ettiğine ilişkin örneklemeler yaparak, bunların sol siyaset olduğunu anlatmaya çalıştı.
Başka bir deyişle Kemal Kılıçdaroğlu, hayırseverliğin sol siyaset olduğunu iddia ederek, sol kavramının içini bir kez daha boşalttı; özelleştirmelere kategorik olarak karşı olup olmadığına; daha önce özelleştirilen kamu kurumlarının tümünün yeniden kamulaştırılıp kamulaştırılmayacağına; daha çok kazanandan daha çok vergi alınıp, orta sınıfın ve yoksul kesimin vergi yükünün hafifletilip hafifletilmeyeceğine; sendikalarla organik ve örgütlü ilişkilerin kurulup kurulmayacağına; her ilde ve ilçede nitelikli ve ücretsiz eğitim ve sağlık hizmetlerinin verilip verilmeyeceğine ve bunlarla ilgili projelere (tasarımlara); bozuk düzeni değiştirip değiştirmeyeceğine dair (değgin) hiçbir şey söylemedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, laiklik ilkesine sahip çıkılması; eğitimin, siyasetin ve devlette kadrolaşmanın dinselleşmesi; tarikatların ve cemaatların siyaseti, hukuku, ekonomiyi ve toplumsal yaşamı kuşatması ve bunlara karşı alınması gereken önlemler konusunda da hiçbir şey söylemeyerek; laiklik karşıtı hareketlere ortak olmanın da, CHP’nin sağa kaymasıyla ilişkili olduğu gerçeğini örtbas etmeye çalıştı.
***
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultayda seçimi yitirmiş olması, tarihsel bir dönüm noktasına dönüşebilir. Ancak, CHP genel başkanı seçilen Özgür Özel’in, bu konularda, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ne denli ve hangi ölçüde ayrıştığı da belirsizliğini korumaktadır.
Daha önce Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde yer alan ve geçmişte yapılan tüm hatalara ortak olan, ayrıca kurultayı kazanmak için, kurultay sürecinde siyasal söylem değişikliğine giden Özgür Özel’in, neleri değiştirip değiştiremeyeceğini, zaman içinde hep birlikte göreceğiz.