Dünya, barış ve savaş sarkacında: Rusya, komşusu Ukrayna topraklarında, Doğu-Batı ilişkileri ve dengeleri yeniden biçimleniyor. Türkiye, taraf olduğu antlaşmalar ve uluslararası hukuk önünde haklı; Yunanistan’da ise siyasal dengeleri bakımından, Başbakan Miçotakis, güç durumda. İşte tam bu sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ tehdidini sıkça yineledi.
Türkiye ve Yunanistan arasında, özellikle, Ege adaları ve kıta sahanlığı sorunları, bu tür tehditlerle çözülemeyeceği gibi, uluslararası toplum önünde saldırgan ve istilacı bir devlet görüntüsü yaratır. Üstelik yakın geçmiş hatalarının bedeli onca ağır iken.
NAMAZ SEFERBERLİĞİ!
Kısa bir bellek kaydı: ‘Emevi Camisi’nde namaz kılma’ söylemi ve sonrası:
•İstila iştahı: AKP yönetimi, bölgede ve uluslararası alanda böyle bir algı yarattı.
•Müslüman kardeşlerini al: Beşar Esad’a meydan okuma sonucu Türkiye’ye akın eden Suriyelilere cömertçe kucak açan AKP yönetimi ile geri dönüş anlaşması yapan AB, ‘müslüman kardeşleri’ ile başbaşa bırakmak için Türkiye‘ye sınırlarını kapattı.
•Yabancı özgür, yurttaş mahpus: Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarını ‘kurtaramayan’ AKP, Suriye’de iktidarda olmayan Müslüman kardeşlerine ‘Misak-ı Milli’ sınırlarını açtı. Onlara, üç kıtadan milyonlar eklenerek tam bir güvensizlik sarmalına sokulan Türkiye, Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY) döneminde yabancılar için özgürlük ülkesi, yurttaşlar için hapishane oldu.
•İslam korkusu kaynağı: Emevi Camisi’nde namaz kılamayan PBDBY, bu kez Ayasofya’da kılıçla namaza durdu; böylece, ‘istila iştahı’, İslamofobi yayıcılığı ile sürdü.
FİİLİ GÜÇ RİSKİ
Güncele dönersek; Ege ve adalar sorunlarının çözümü için, Türkiye Cumhuriyeti’nin olanakları ve hareket alanı oldukça geniş:
•Ulusal ölçekte, MGK’den TBMM’ye uzanan anayasal kurumları ve kuralları çerçevesinde birçok olanak,
•Uyuşmazlık konularıyla doğrudan ilgili Lozan Antlaşması’ndan Paris Anlaşması’na uzanan normlar,
•Her iki devletin içinde yer aldığı uluslararası örgütler; BM, Uluslararası Adalet Divanı ve NATO.
•İkili ilişkiler ve uluslararası hukuk kuralları.
Hukuk ve siyaset, bu dört düzlemde iç içe. Dördünde, Türkiye’nin haklılığını kanıtlama olanağı, siyasal söylemin hukuk zemininde yürütülmesine bağlı: Hukuk yoluyla siyaset.
Ne var ki, anayasal kurum ve kuralları değil yalnızca, uluslararası anlaşmaları ve örgütleri de ikinci plana atan ‘bir gece ansızın gelebiliriz’ vb. fiili güç kullanımı söylemi, adalar ve kıta sahanlığında Türkiye’nin haklılık payını arka plana kaydırdı ve Yunanistan arkasında –hak etmediği- bir uluslararası blok yarattı.
YUNANİSTAN’A DESTEK
Öyle ki Fransızlar, AB’de sürekli sorun yaratan Yunanistan için, 1980’lerde, CB V.G. D‘Estaign’in dansözü nitelemesi yaparlardı. Bununla, AB gereklerini tamamlamadığı halde CB’nin desteğiyle üyeliği kastediliyordu. AB’de Yunanistan rahatsızlığı hep sürdü. Ne var ki, AB ve ABD nezdinde mağdur ve tehdit edilen bir devlet görüntüsü yaratan CB Erdoğan, Yunanistan’a uluslararası toplum önünde çok güçlü bir destek vermiş oldu. CB Macron, Yunanistan ile Fransa arasında savunma alanında imzalanan stratejik ortaklık anlaşmasını ‘provokasyonlara karşı güçlü bir siper’ olarak niteledi. Dahası, iç politikada “derin devleti“ zirveye taşıyan aşırı sağcı Miçotakis de güçlendi.
HUKUK VE DEMOKRASİ
İslamofobi (İslam korkusu) ve Türkofobi (Türk korkusu/düşmanlığı) tetikleyicisi ‘istilacı devlet’ görüntüsü karşısında, Millet Masası olarak CHP, İYİ P., Saadet Partisi, Demokrat P., Deva Partisi, Gelecek P. -ve HDP ile bileşenleri-, “bir gece ansızın gelebiliriz“ söylemini, PBDBY ayracını kapatmanın artı nedeni olarak kullanmalı ve
- Türkiye, ‘din ve ırk sarmalı’ndan çıkarılarak, ‘hukuk ve demokrasi yörüngesi’ne bir an önce konulmalıdır.