Prof. Dr. Ülkü SARITAŞ
Bu yıl Türkiye’de 36 vakıf (üç KKTC, bir Azerbaycan), 86 devlet üniversitesinde olmak üzere 122 tıp fakültesinde toplam 671 kontenjan boş kaldı. Bu sayı 2019’da devlet üniversitelerinde bir, vakıf üniversitelerinde 100’dü, üç yılda boş kontenjan sayısındaki artış altı kattan fazlaydı.
Türkiye tıp fakültesi sayısı bakımından dünyada beşinci sırada. 330 milyon nüfusu olan ABD’de 154 tıp fakültesi varken 85 milyon nüfuslu Türkiye’de bu sayı 122. Üniversite sayısı da benzer durumda. 2002 yılında Türkiye’de 93 olan üniversite sayısı füze hızı ile 20 yılda 208’e, üniversiteli öğrenci sayısı 1 milyon 890 binden 8 milyonun üzerine çıkmıştır. Sayılarda ABD’yi bile geçmişken tıp fakültelerinde kontenjanlar neden bu yıl boş kaldı? Bunu açıklayabilmek için tıp fakültelerinin eğitim durumunu gözden geçirmek gerekir. İyi bir tıp eğitimi için üç temel unsur (öge) vardır:
1- Teorik ve pratik eğitime uygun altyapı, yeterli ve donanımlı derslik, laboratuvar ve hastane.
2- Yeterli sayıda, deneyimli, donanımlı ve çağı takip eden öğretim üyesi
3- Bilimin hemen tüm kollarını içeren zor tıp eğitimini alacak kapasitede öğrenci.
KALİTE DÜŞÜK
Son 15 yılda tüm Cumhuriyet tarihinin iki katından fazla tıp fakültesi açılmıştır. Birçoğunun ayrı bir eğitim ve araştırma hastanesi yoktur. Yani tıp eğitiminin olmazsa olmazlarından olan altyapı yetersizdir. Çoğu tıp fakültesinde akademik geçmişi ve yeterli uzmanlık deneyimi olmayan öğretim üyeleri ders vermektedir.
Bu yıl YKS’de tıp fakülteleri için başarı sıralaması 50 bin olarak belirlenmiştir. Devlet üniversiteleri içinde Sağlık Bilimleri Üniversitesi 408 taban puan ve 36 bin 629 başarı sıralaması ile sonuncu iken, bu sayılar vakıf üniversitelerinde daha da düşüktür. Taban puan ve başarı sıralamasındaki rekor düşüşe rağmen (karşın) 2022 yılında 671 tıp fakültesi kontenjanı boş kalıyor.
- Gençler doktor olmak istemiyor.
Son 20 yılda Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar, devlet otoritesi tarafından hekim toplum nezdinde değersiz kılınmış, ekonomik ve çalışma koşulları açısından iyileştirici herhangi bir adım atılmamıştır. Yönetimin doktoru itibarsızlaştırması, hasta ve yakınlarının sağlık çalışanlarına giderek artan oranda şiddet uygulamasına yol açmıştır.
- Hekimlerin çalışma koşulları çok ağırdır. Ücretler asgari geçim düzeyinin biraz üzerindedir.
Özellikle asistanlık döneminde mesai kavramı yoktur.
- Bu koşullarda ne hekimlerin yurt dışına gidişi engellenebilir ne de boş kontenjanlar doldurulabilir.
BEYİN GÖÇÜ
Sonuç olarak; Türkiye’deki tıp fakültelerinin altyapı ve öğretim üyesi açısından yeterliliği gözden geçirilmeli, yeni tıp fakültesi açmak yerine mevcutlar, altyapı ve yeterli akademik kadro ile güçlendirilmelidir. Buradan mezun olacak doktorlar için de güvenli ve huzurlu bir çalışma ortamı ve insanca yaşam koşullarının sağlanacağı yasal düzenlemeler ivedilikle yapılarak tıp fakültelerinin boş kalması ve beyin göçü önlenmelidir.